Cananı toprağa gelin eyledim (Mektup)
Sana bir sürpriz yapacaktım…
Hani, seninle dün terminalde dakikalarca birbirimizin gözlerine bakarak hüzünlendiğimizde, ikimizin de boğazına bir şey düğümlenmişti ya. Hani sen otobüs kalkmadan 1-2 dakika önce 15 numaralı koltuğuna oturduğunda o kadar kısa zamanda onlarca kez öpücük atmıştık birbirimize ya… Hani sana o gün aldığım mavi nazarlığı boynundan ağzına doğru çekip öptüğünde ikimizde de bir tebessüm oluşmuştu ya kendiliğinden…
Muavinin “Aşağıda yolcu kalmasın” dedikten sonra tek ayağını kapıya atıp “devam et” diye bağırmasının, seni son görüşümün işareti olacağını nerden bilebilirdim ki…
15 gün sonra buluşmaya sözleştiğimizde, 15 günün kaç saat, kaç dakika olduğunu hesaplamıştım da dayanamayacağımı, bu hasretin canımdan bir şeyler eksilteceğini düşünmüştüm. Yine de “dayanırsın” diye kendimi teselli etmiştim.
Sana bir sürpriz yapacaktım…
Otobüsün hareket eder etmez, sana bir mektup yazıp hemen kargo ile gönderecektim. 12 saat yolculuktan sonra sen İstanbul’a vardığında mektubumla karşılaşacaktın, seni ne kadar özlediğimi, ne afat sevdiğimi yazacaktım…
Sen gidince, dolmuşun 5 dakika sonra gelmesini bile kayıp saydım. Dolmuştan inince evin merdivenlerini 2’şer 3’er çıktım. Hemen başlamalıydım hasretimi birazcık olsun dindirecek mektuba…
Kapıyı açıp, ayakkabılarımı, montumu çıkardığımda saate baktım, senden ayrılalı ne kadar oldu; kavuşmamıza kaç saat kaldı diye. Yarım saat geçmişti, ne kadar sevindim…
Nerden bilirdim ki; senden ayrı kalışımın 30’uncu dakikasında çalan telefonun, seni sonsuza kadar bir daha göremeyeceğimin habercisi olacağını…
Nerden bilirdim ki, daha yola çıkışının 10’uncu dakikasında zalim kamyonun otobüsünüzü kan pazarına çevireceğini…
Evden nasıl çıktım, nasıl bir taksiye binip yanına geldim bilmiyorum. Seni o can pazarında bulup kucakladığımda insanoğlunun yaşayacağı en büyük acıyı yaşadım. Son nefesinde beni sevdiğini söylemeye çalışman; işte benim de sonum olacaktı.
Sana bir sürpriz yapacaktım…
Sürprizi sen yaptın. Birden gittin. Nasıl gittin? Neden böyle beni öksüz, beni mahsun, beni ızdırap yüklü bırakıp gittin?
Bu kadar mı kolay, böyle gitmek? Bu kadar mı kolay umutlarımızı, hayallerimizi bir anda yok etmek?
Sana bir sürpriz yapacaktım…
Sürprizi sen yaptın.
Seni bugün sonsuza uğurladım. Toprağını ellerimle attım üzerine.. Seni toprağa gelin eyledim bugün…
Şimdi ben sensiz ne yaparım? Nasıl yaşarım sensiz? 15 günün bitmeyeceğini, beni bitireceğini düşünürken, sensiz bir dünyanın kahrına, sensizliğin acısına nasıl dayanırım?
Dayanamam.
Daha 3 saat oldu seni toprağa gömeli. Belki 20 kez aynı türküyü dinledim.
Çok kez yemin edip ayrılmam derdi
Gencecik bir hayal tez sona erdi
Helâllaşıp dizlerimde can verdi
Cananı toprağa gelin eyledim.
Boynuna takmıştım mavi nazarlık
Azraille edemedim pazarlık
Aldı sevdiğimi hain mezarlık
Cananı toprağa gelin eyledim.
3 saatte gözlerimde yaş kurudu sevgilim.
3 saatte ancak bunları yazabildim sevgilim.
Mektubunu kendi ellerimle getirmek isterdim. Yapamadım.
Yaşam devam ediyor. Hayat, her şeye rağmen yaşamaya değer.
Bağışla beni sevgilim, sensiz yaşamaya alışmayı seçmek de varmış kaderde.