Sevgi,Aşk,Özlem; Bahar yaza dönmek üzere…
Günlerce hayalleri kurulmuş bu güzel Cuma akşamında yalnız içmek sanırım bu hayatta hep bana düşecek olan…
Sadece Cuma’ları da içmem ayrıca, yalnızlığım hep benimle yoldaştır…!
Biraz farklı anlamlı bir akşam benim için… içimde olanları silip yapayalnız kalmak istediğim bir akşam… Tehlikeli bir akşam… insanlar ile iletişiminden korkuttuğum, yalnız kalmayı yeğlediğim bir akşam…
Karışık olacak bu yazı, imla hataları ile dolu olacak… biraz içim, biraz sevgim, biraz aşkım ve tabi ki yalnızlığım… bir de taa yirmi yıl öncesine ait bir hikaye…
Evet hikaye… bu hikayenin ikinci kadın oyuncu rolü bana onaltı yaşında verildi… bu akşam düşündüğümde ise hala aynı gerçek ile karşı karşıyayım… ikinci kadın oyuncu… hiç yoktan iyidir…
Bir de jönü var bu hikayenin … başoyuncu … tanıdığım, yüreğimi herseferinde başarı ile kandırıp beni sevdiğine inandığım jönümüz…
Bir de kadın başrol oyuncumuz var… ama iyi ki ben yardımcı rolü almışım…
İlk aşk… ne güzel bir filmdi… filmi yirmi yıl önce deli gibi sevdiğim, hayal kırıkları içinde ayrıldığım ilk aşkım ile seyrettim… (bizim jön ile)
Filmi seyrettiğimiz akşamki duyguları yazmaya, ifade etmeye yeteneğim yok…
20 yıl sonra karşılaşmıştık… ben hayatıma uzun zamandır yalnız devam ederken o yirmi yıl önceki seçimi ile beraber devam ediyor…
Yirmi yıl öncesine gittim o filmde… O yüreğimin en temiz günlerine… düşündüm… beni seçmiş olsaydı ne olurdu…
Korkunç olurdu… yirmi yıl sonra onsuz bir hayat yaşamışken… belki de onun hayatına başlangıcında yaptığı bir hata yüzünden, onsuzluğumdan kendi hayatıma eklediğim hatalarımı düşündüğüm anda bile tercihi ben olsam korkunç olurdu diyorum…
Seçilmemişsiniz, aradan yirmi yıl geçmiş, aynı şehirdesiniz… çocuklarınız olmuş… farklı uzun bir yaşam dilimi yaşamışsınız… ve içinizdeki sevgi… nasıl bu kadar güçlü olur ?
Aşklar yaşadım… Büyük aşklar yaşadım… kimler geldi… kimler geçti…
Çok düşündüm… tıpkı şimdi sizlerin de düşündüğü gibi… beni seçmediği için miydi bu tutku ? benim olmadığı için miydi bu kadar özlem ?
Binlerce kez hayır… tek bir açıklaması var, sadece sevgi… tanrı onu benim yoluma yirmi yıl önce çıkardı… bende sevdim… hep sevdim… olmadığı yirmi yıl boyunca kızıma anlattım… benim ilk aşkım diye… anlatırken sevdim… yokken sevdim… yirmi yıl sevdim…
Evet yirmi yıl önce ben seçilmiş olsaydım onu sevmekten çoktan ölmüş olurdum… ! dolayısı ile iyi ki seçilmemişim…
Haydi hep beraber içelim şimdi… pek bir yalnızım çünkü… yirmi yılın sonunda altı ay öncesinde canım öyle yandı ki, öyle korktum ki… öyle karıştım ki… sustum bütün aramalarına… kapadım kapılarımı onu görebilme ihtimallerime…
İnsanlar gerçekte sadece bir kez sever artık bunu biliyorum… kimin canı koskoca yirmi yıl ciddi ciddi yanarda sevmekten hiç vazgeçmez… bunu kaç kişi için hissedersiniz…
Ben sadece onun için bu duyguları hissediyorum…
Hayatımdan gidenler gitmiştir… gönderdiklerim gönderilmiştir… bir başka seferi… hiç olmadı…
Burada şükürler ediyoruz ki insan ömrü beş yüzyıl filan değil… insan ömrü yaşa yaşa bitmezdi böyle sevda yüklü iseniz
Son altı aydır hayatıma yeniden yeniden en akla gelmedik tesadüflerle girip girip duruyor… Niye ??? inanın bilmiyorum… yirmi yıl boyunca aynı yakada yaşadık karşılaşmadık… karşı yakaya geçtiğimin hemen sonrası çıktı karşıma…
Kaçtım…
Altı ay sonra bu yakada hiç ummadığım bir anda bundan iki hafta önce yanımdan öylece geçip gitti… seslenemedim… ardından bakakaldım… boğazım kitlendi… sesim çıkmadı…
Sevgili tanrı lütfen anlat bana... nedir bu ? bazen öleceğimi düşünüyorum …! Ölmeden önce tanrının sevgili kulu olduğum için sürekli aklıma gelmez tesadüflerle karşıma çıkardığını düşünüyorum…
Kadehi boşananlar için, haydi yenisine… bu gece uzun… bu yazı biter… şiirler yazılır… sabahlara kadar yazılır…
Onbeş gün önceydi… yelkenleri suya indirdiğim… mutluluktan havalara uçtuğum… yaşamımda pembelerin, lilaların uçuşmaya başladığı… tekrar seslerimizin ve yüreklerimizin birleştiğine inanmışlığımın… başladığı zaman… !
Tıpkı son zamanlarda dinlediğim bir şarkı sözü gibi “hayırdır inşallah” …
Onbeş gün nasıl bir zaman dilimidir… konuşmaya başladığımızın ilk saatleriydi nasıl zordu ona koşamamak… oysa dünya umurumda değildi ki… o vardı ya… yine vardı… yeniden vardı… burada işte ben mutluluğu tarif edebilirim…
Bundan sonrası karışık… yoğundu yine… tıpkı altı ay önceki gibi… eee ? nedir bu hayattaki yoğunluk… ? ya yarın öleceksek ? birbirimizi son kez görmeden mi ölecektik ?
Sabır ne demek galiba ben bu hayatta bunu hiç bilmemişim… bilmemişim ama iş bu adama gelince bir sabır bende…
Bir gün, iki gün, üç gün… yok yoğun…
Defalarca kez sevgi, aşk, özlem diyor… özürler üstüne özürler… telefonlar… o güzelim renkler karışıyor … ilk hafta sonu oluyor… değişen bir şey yok
Terslik var ama… sevgi ? aşk ? özlem ?
Yine ve yine inanıyorum… inanmış gibi yapıyorum… yoğunluk… ???
Evde bütün işleri birinci kadın oyuncu yapıyor… çocuklara yine o bakıyor… ev işlerini muhtemelen o yapıyor… dışarı işleri için elemanı var biliyorum…
Bizde her şey benim… iş, ev, çocuk… her şey… ne engel olabilir ki benim onu görmeyişimi ? hiçbirşey…
Birinci hafta biter, gelir ikinci hafta… yaşasın …. Cuma günü görüşeceğiz… bu yaşta insanın yüreği böyle uçuşurmu ? uçuyorum… ben, yüreğim… mutluluk bir oyandan bir buyandan sarıp sarmalıyor beni… sabır dedim ya… ilk kez sabırlıyım… nedir ki beş gün… yirmi yıldan sonra nedir ki … geçecektir… Cuma olacaktır… gözlerine bakmayı hala yirmi yıl sonunda beceremesem bile onun yanında olmama çok az kalmıştır…
Bakamasam bile kokusu vardır… özlediğim… dokunamasam bile…. Sıcaklığı bedenimde olacaktır…
Şarkılar dinlemek lazım… olmadığı son altı ayda yine çok güzel bir şarkı vardı… dostlarım bana çok yakıştığını söylediler… bende bir başka sevdim şarkıyı… bir başka dinledim… onsuzluğumdaki ben gibi.. “afilli yalnızlık”… bu nasıl güzel sözler… yazanların yüreğine sağlık… hissettikleri duygulara eyvallah…
Bugün Cuma… şarkılar dinliyorum şimdi… bir duble, bir duble daha içiyorum… çünkü hastaymış… akşam iş çıkışına yakın bir mesaj ile öğrendim… yarın olsa olurmuymuş…
Okudum ama anlamadım…!
Bir daha okudum yine anlamadım…!
Tekrar ve tekrar okudum… hiçbir şey anlamadım… yorgunluk, halsizlik…
Bu iki kelimeden sonra biraz biraz anlar gibi oldum…
Bana sanki bizim birbirimize hissettiğimiz sevgiler farklı gibi geldi… siz ne dersiniz… ?
Nasıl yani ?
Bugün olmasın yarın olsun… olurmuymuş ? hemen cevap verecekmişim … konuşmadan… sesini duymadan… ne olduğunu anlamadan…
Ha yerle bir olan yüreğim… bunun filan bir önemi yok… herhangi bir randevu ya… olurmuymuş…
Buyurun boşta benden çok var, seç beğen al… keyfine göre al… düşünmeden öylesine… !
Seçme şansım mı var ? yok olmaz desem ne olacak ? tek güldüğüm an burası… düşünüyorum düşünüyorum gülüyorum… yarın olmaz bugün desem ne olacak boşverin içkileri hep birlikte gülelim lütfen…
Siz olsanız ne yazardınız… ?
O anda ne hissediyorsanız onu yazardınız eminim… bende öyle yaptım…
Ona;
“üzgünüm”
Yazdım…
Önce bencilce onunla görüşme hayallerimin suya düştüğü için üzgündüm… hasta olduğu için üzgündüm… neler olduğunu anlamadığım için üzgündüm…
Devamında kızgın mesajlar aldım…
Bakındım etrafıma kızılacak tek kişi bendim…
Nasıl inanmıştım… nasıl kanmıştım…
Muhtemelen hissedilen sevgi farklılığı…
Bugün onu görmeme ne engel olabilirdi ?
Beni kim engelleyebilirdi ?
Ne benim ona koşmama engel olabilirdi… ?
Sanki o beni, benim onu tanıdığımdan çok daha iyi tanıyordu… biliyordu cumaları erken kaçtığımı işten… en son geçen Cuma hayatımda olduğu ama görüşemediğimiz Cuma da erken kaçmıştım işten…
Biliyordu beni… çok iyi biliyordu… onu öylece bekleyeceğimi… ondan haber alana kadar hiçbir yere kıpırdamayacağımı biliyordu…
Yirmi yıl önce de biliyormuydu beni
Aşk şarkıları dinlemeyi pek bir severim.. bu akşam da en güzelleri çalıyor… benim hayatımda hep vardır aşk şarkıları, aşk şiirleri… yalnızlığınızı süsler… iyi gelir… isterseniz şarkılar yüreğinize dokunur… istemezseniz sadece mırıldanırsınız giderler…
Şimdi izninizle birazcık ona sesleneceğim…
Çok önemli mesele şu hastalık… adım atmaya takatim varsa bu dünyada ve ben bir hastane odasında ölümcül hasta olsaydım bugün, ben sana gelirdim…
Niyetin bir şeylerin daha güzel olması için çabalamak belki…
Sen her şeyin en iyisini en doğrusunu bilirsin, benim için değil ama bir gün başka bir zamanda, başka insanlar için böyle kararları tek başına alırken lütfen düşün, belki de en güzel an o andır…
Sevgi… Aşk… Özlem… bunları seninle konuşmamın bir anlamı yok… ne yapsak ta ne ben seni, ne de sen beni bu konuda anlamıyorsun…
Şimdi de güzel bir şarkı… “yalnızlık alır götürür beni” … gece uzun… daha çok yazarım… aldırma gönül derim, belki dinlerim hatta söylerim… dertlerin kalkınca şaha kısmı gelince de beni bu gece okuma, yüreğine bir parça dokunabildiklerime bu kadeh sizler için olsun derim…
Bu gece burada hertürlü zorlara rağmen beni okuyan sevgi dolu yürekler için…