Arama

Hikayeler ve Öyküler -2- - Tek Mesaj #802

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Nisan 2007       Mesaj #802
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Vadi

On gündür haber yoktu.
Yeni bir hayata başlamış uznach’daki ortamdan koparmıştı kendini. Kolay değildi bunca yıllık geçmişini bir seferde arkasında bırakması. Her türlü yardımcı olmuştum. Kafasındaki soru işaretlerini bir bir yok etmekle. Pisikolojik desteğim tam profesyonelceydi.
On gündür haber yoktu.
Onun diğer insanlar gibi vefasız olmayacağını düşünmek istiyordum. Şevkle aramasını beklediğimden, devamlı çelişkiler yaşıyordum.
On gün sonra
Nihayet aramıştı. Uznach kebapçıda buluştuk. Sahibi demir usta otuz santimlik prosuyla kapıda selamladı.
Biralarımızı açtıktan sonra, demir usta yeni aldığı arabasıyla sohbete girmeği uygun gördü;
‘’ Ellibin frank verdim bu gavurun arabasına, amma arabada araba ha tazı gibi kaçıyor mübarek yav. Moralimi bozdular içinden teyibi kaseti neyin çıkmadı. Aradım Almanya wolsvageni. Dedim kardeşim bu ne ya, verdim elli kağıt , ses yok ses, ne dinliycem ben, kendimmi sölüycem, dedim. Yalanmı yiğenim? Doğru dimişim dimi? Yani diycem şu ki, adamların arabasına laf yok emme, müzükten neyin anlamıyolar. Sordum soruşturdum kendim taktıracağım. Beşbin frank bayılacam teyibine.
Hasan;
‘’ Zengin adamsın beya, koyarmı sana beşbin. Kaç motor bu? Yokuş nasıl iyi çekiyomu?
‘’ Tazı yiğenim tazı kaptırdınmıydı de getsin…
Wolsvagen’in bile bilmediği tüm teknik ayrıntılar, baba sörfçülerin bile kaçtığı dalgalara can yeleksiz dalınıyor tabiî ki.
Hasan’da hertürlü bayramlık laflarla demirin ruhunu okşuyor. Demir şiştikçe şişiyor. İstediğide bu zaten. İhtiyaç son surat karşılanıyor. Al gülüm ver gülüm hikayesi.
Ortalık kasıp kavruluyor. Bir ‘kurtlar vadisi’ dir gidiyor bu aralar. Neymiş arkadaş böyle şaşılacak olan. Yedinci kıta falanmı keşfedildi.
Amerika vatandaşlarını uyarır ‘dikkat edin filmden sonra ileri geri konuşmayın, hemen ortamı terkedin’
Almanya der ‘ bu film yasaklanmalı’ falan.
Bizim hasan’da Polat ağabeylerin, derin devlet hikayelerinin falan hastasıdır. Ölüm döşeyinde olsa kaçırmazdı diziyi. Şimdi babası var vizyonda tabi, gidilmezmi? İzlenmezmi?
Demir’in eşi filmi seyretmiş;
‘’Aman Allah’ım neydi öyle işkenceler, insanlık dışı görüntüler inanamıyorum. İnanın içim kan ağlıyor. Mutlaka seyredin, artık bu bir vatandaşlık görevidir.
‘’ Hasan otursana, pirelendinmi gene?
‘’ Dur oğuz beya, görmüyonmu ne diyolar, nasıl oluyo böyle peki, kim dur diyecek bu işe? Hadi abi hadi hemen gidelim seyredelim kafayı yiycem yoksa.
‘’ Merak etme o iş hallolmuş. Polat ağabeyler çuvalın, işkencenin falan hepsinin intikamını almış. Problem yok yani.
‘’ İyi o zaman beya. Bir bira daha içekde kaçak gidek bari filme.
Demirin ondört yaşındaki oğluda gelmek istiyor filme, fakat yaş sınırı olduğundan çok üzgün. Kendisi sinemayı arayıp yerleri ayırtıyor, yaşını iki sene büyütsede çıkış yok. Kabul edilmiyor.
Annesi yanımıza yaklaşıp;
‘’ Aman aman çok etkilenir çocuk, boşverin gelmesin oralara.
Babası otuz santimlik prodan derince bir nefes aldıktan sonra, etrafı artislik pozlarla kesiyor. Yetmedi tabi biraz da şişerek;
‘’ Oğluma bak benim ya, üzülürmüymüş benim evladım. Sen merak etme: Buradaki sinemaya gelir o film, ben tanırım sahibini burada döner yemişliği vardır. Seyrettiririm sana, hemde locasından bakarsın Polat ağabeyne. Benim güzel oğlusu…
Ortada problem var ve hasan geride kalırsa olmaz
‘’ Yok beyaaaa, bugün yarın cd si çıkar alırım ben sana beyaa seyredersin beyaa.
Üç kişi hazırlandık. Yola çıkmadan önce birinin daha beklendiği söylendiğinde, kim o dedim:
Sallamacı Mehmet amca’ymış.
Kendimi gülmekten alı koyamazdım, yıkılıyordum neredeyse. Baya ilginç bir sinema keyfi olacaktı.
Kebapçının otomatik açılan kapısından, sallamacı memet ali içeriğe gülücüklerle dalı verdi.
Yana taranmış kırlaşmış saçlar, bordo ceketi ve yakasındaki Atatürk rozetiyle tam karşımızda duruyordu.
Demir henüz purosuyla boğuştuğundan görüş mesafesi kısıtlıydı.
‘’ Yaaa ben saati bekliyodum, canım sıkıldı kafayı çekmişim hahaha hahaha, geçmi kaldım yoksa hahaha haha hahaa.
Dört beş tane çürük dişi vardı, çoğu da çekilmiş eksik dişlerle bademciklerine kadar görebiliyordum.
‘’ Aaaa Oğuz sendemi buradasın hahaha hahaha , yoksa yoksa geliyomusun hee hahaha ahahaha.
Gülmekten kimse konuşamaz olmuştu. Hiç bir şeye gerek yoktu. Memet ali karşınızdaydı. Kebapçı felç. Alışkınlar her gece beraber kapatırlar geç saatlerde.
Dışarı çıktık. Demir durakladı.
‘’Teyipsiz arabaya mı bineceksiniz? Canınız sıkılmasın? Yol uzun…
Yanılmam imkansızdı. Zaten içerideki hal, hareket ve gördüğüm birkaç sahne ne kadar cimri yapısının olduğunu gösteriyordu. Başka birinin arabasıyla gidebilmek için birkaç hokkabazlık yapsada kimse yemedi. Gönülsüzde olsa yakacağı benzini düşünerek yola vurmuştuk bile…
Memet ali ön koltuğa gömüldü. Biz arkayı ikiledik. Önden bir yerlerden devamlı sesler yükseliyordu, arkasından kahkahalar. Boyu kısa olduğundan memet ali yoktu. Çok komikti krize girmiştim.
Demir, arabanın dizaynını kendi yaratmıştı. Tüm göstergeler en ince ayrıntısına kadar tanıtıldı. En son araba telefonu. Yetmedi bir düğmeye basılarak konuşma yapıldı. Merkezi hoparlörler devreye girmiş konferans sistemi denemekteydi.
‘’ Karıcım nasılsın? Eeee biz arabadayız. Otobana girdik, merak etti arkadaşlar telefonu deniyoruz. Nasıl ses iyi geliyomu?
Memet ali dalıverdi ortaya;
‘’ Ben motoru kapamadan Türkiye’ye gittim İsviçre’den. Kapıkule'ye kadar uyuklaya uyuklaya yol aldım. Şimdiki gibide değildi yollar ki o zaman. Nerdeeee otoyollar falan yok. O zaman adam soyuyolar bulgar’da falan. İsviçre’den Türkiye’ye ne kadar memleket var, bir bir içlerinden geçiliyodu. Köylülerle akraba olmuştum hahaha haha hahaha. Ha şurda durayım ha burada durayım uyuyayım dinleneyim, ama nerde o dakka götürürler adamı. Arabayla beraber kaldırırlar haberin olmaz ha haha hahaha.
Tam kapıkuleye geldim rahatladım. Benzinci vardı sağda çektim. İhtiyar bir amca:
‘’ Çek arabayı şuraya, git içerde yat, dedi.
Sağol dedim.
Demir;
‘’ Oğuz sen hiç anlatmıyon ya
‘’ Dinliyorum işte, bak memet ali anlatıyo öğreniyorum bir şeyler. Tecrübe var burada.
‘’ Hahaha hahaha hahahah bende macera bitermi yav. Hayatım kitap vallahi kitap. Bak bi gece kafaları çekiyoduk, aynen bu lafı söylemiştim. Hasan’da bana var abi bir arkadaş yazar valla dedi. Bende ne bileyim senin olduğunu beşbin frank veririm demiştim hahaha hahahah ahahaha.
‘’ Memet amca senin hayatın yazılırmı acaba, bitmezki senin hikayen. Yıllarca kayıt almak lazım. Ancak stüdyoya gireriz, sen anlatırsın o kayıt eder.
‘’ Hahaha hahahaa haahaha.
‘’ Bakın ne güzel dörtlü olduk. Artık yazarımız bile var, dedi Demir…
Ben araba kullanırken İsviçre gibi bir memlekette tabelalara çok dikkat ederim. Derviş değil bakmak laf yetiştirmekten ezbere gidiyordu. Hız limitine uyarak bu yolu kırkbeş dakikada almak gerekli. Demir yirmi dakikada hedefe varmıştı bile. Bir laf vardır ‘’ Parasız adam korkak olur’’ diye!
‘’ Hasan kısmetse bu sene memlekete bu araba ilen gideceyim.
‘’ Aman abi taş çakıl falan bitirirsin arabayı
‘’ Yok canım benim memleketin yolları Paris Paris, hiçbişeycik neyin olmaz.
Arabanın neden ellibin frank verilip alındığı malümdü artık. İzine bir aya kala lüx bir araba alınır. Tr ye gidilir. Etrafa fors atılır.
İnsanların değişmesinin zor olduğuna göre, çıkarcılık, övünme, caka satmak her zaman olacaktır. Bu genellemeyle acaba torunlar torbalar nasıl bir geleceye doğru gider. Babalarından kalan miras ile devammı ederler, yoksa ayakları takılırda kafalarını taşa çarparlarsa akılları başlarınamı gelir!
On dakika film arası…
Ne olduğunu anlamadım. bir şeyler olup bitiyor. Bir tutam oradan bir tutam buradan. Ne şiş yansın ne kebap. Takım elbiseli Polat ağabeyimiz ve arkadaşları asıp kesip biçiyorlar. Karanlık işler mevzular. Ticari düşünülmüş konu iyi bulunmuş ortalık karıştırılmış.
Demir bize bira ısmarlamak istiyor. Laf ağzından çıkmıştı birkere fakat tabeladaki fiyat tarifesi acı acı bağırıyordu ‘ yapma demir, yapma, yapma’ diye.
Dışarıya çıkıp lafladık biraz. Herkes kendi fikrini ortaya atmıştı. Hani ‘ ne yapalım Türkiye’yi kurtarıyoruz’ lafları vardır ya, o tarz konuşmalar uzadı gitti.
Bütün yolu gecenin karanlığında tekrar sindirmiştik. Kebapçıda biralar açılmış, filmin genel değerlendirilmesi yapılıyordu. Herkes kendi düşüncesi doğrultusunda filmi sahipleniyordu. Ben ise sadece ticari amaçla çekilmiş ve başarılmış bir film dedim.
Memet ali formundan bir şey kaybetmemiş ardı arkasına çektiği biralar ona gaz vermişti. Herkes dökülmekte gülme krizindeydi.
Olmayan bir tarihte, olmayan bir film için tekrar buluşmak üzere ayrılmıştık…

Oğuz