Bildik "düş"ler
İnsanları seyrediyorum…. Olanca kalabalığın tam ortasında …. Yapayalnız… Kendimizce bilinmedik, henüz tahayyül edilememiş belki hiç gerçekleşmeyecek düşlerin tam ortasında. Sarı, siyah, mavi, odaları var yüreklerinde yüzlerin, kimi turuncu öfkelere gebe, kimi yalım ateşte örselenmiş, kimi canlı bedenlerin cansız hayallerine kilitlenmiş ve daha niceleri. Gün ortasında olanca hızıyla dönerken dünya zamanın ilerlemesinde az da olsa sakinlik. Hissedebildiğimiz kadarız zamanın satır aralarına sıkıştırılmış yaşamları paylaşırken, kendi yaşamlarımızı kaç kere hatırlarız, kaç kere ortak paylaşım yaşamların birlikteliklerinde ortak paydayı hatırlarız. Asgari müşterekler- ekseri müşterekler- menfi kazançlar derken hangisini daha çok arzulamışız da sorduklarında “aslında” diye başlayan cümlelerin birer savunma kalkanı olduğu hissini yüreklice bir çıkış yaparak “evet” diyebiliriz. Biziz, olduğumuz kadar biriz, inanıyoruz. Sermayemiz düşüncelerimiz, inançlarımız bir o kadar da hoyratız bahşedilmiş bedenlerde edinimlerin kullanımlarında, bazense benciliz kendimizden bile sakladığımız gülüşlerimizde.
- “Kim diyelim beyefendi”
Diye soruşundaki sekreter hanımın mini eteklerinden gözlerimizi ayırdıktan sonra mavi gözlerine bildik o bakışlarla gülümseyerek….
- “ ……… fabrikanın sabihi Nejdet bey” dedikten sonra masadaki telefona sarılan sarışının masaya eğilmesindeki dekolte ofsaytı asla kaçırmayan hakem endamında seyrederek kendi düşlerimizle masturbasyon halinde iken dahi , neyin tutsağındayız.
Öze döndük… Kim olduğumuzu başkalarından öğrenmeyi bıraktığımızda, Tanımak kendimizi , içe dönük basit bir hesaplaşmada başkalarından öğrendiğimiz “ben” ‘i “hayır” bu değilim aslındaların arasında.
Hayat olanca hızıyla devam ediyor. Dur durak bilmeyen döngü asla yorulmayan bir dönüş. Hiç bitmeyen istek ve arzular. Her an özleriz, histeri geceleri aratmayan anlık tutkular. Ben de varım... Nefes alabiliyorsam yaşıyorum? Nefes almak için yaşamak? Sahi kimiz?