Kavuruyor hiç görmediğimiz sancılar
İnce bir yağmur yağıyordu karanlıkta.
Anlımdan süzülen bir damla ,
dudağımı yala(YASAK KELİME KULLANDINIZ) boğazımdan bir volkan gibi kavrulan yüreğimde eriyerek kaybolup gidiyordu,
tıpkı hatıralar gibi..!
Yaşananlar o kadar baskın gelir ki bir an ,
bir yığın köze dönmüş ne varsa avucunda
büyük bir yangına dönmesini bekleriz.
Ama sadece bekleriz..
Hiç çaresiz inansak ta inanmasak da
avucumuzda sandığımız
ama içimizde sakladığımız dualar la yalvarmaya başlarız ,
sadece bir anlık kabuslarımızdan kurtulmak adına.
Ne var ki , kavuruyor hiç görmediğimiz sancılar ,
zavallı bir et yığınına dönüşüyor üstümüzdeki elbise.
Ne yana baksak neyi düşünsek hep bir şeyleri benzetiriz birilerine ,
hele adına aşk demişsek.
Hele her dilde her şarkıda ayni tadı ayni hüznü hemen tanırız,
adi aşksa.
Ama ne yazık ki hayat sadece anlık değil .
Hem bir an kaç zaman yapar ?
Kaç zaman bir anıya dönüşür hiç kimse bilemez ..
İste o bilinmezlik değilmidir aşkı da sevgide bu kadar yakıcı kılan ?
Belirsizlik, imkansızlık
asil kavga asil savaş insanin kendisiyle olmuyor mu ?
Ne zaman yenilsek o zaman yanalız kalıyoruz .
Asıl önemli kavga ,
korkularımızın ardındaki yalızlığın fesatça ,
fırsatça beklemesinedir.
Bizi ürküten o gerçek ile yüzleşmemektir .
Çünkü aşk bir gevence değildir herkesin her an alıp kaçacağı.
Bizi aşık eden o duygular bir gün geldiğinde aşktan vazgeçtirenin kendisi değilmidir.?
Her zaman söylendiği gibi herkes payına düşeni yaşıyor .
Herkes kendini yenileme adına tüketiyor azda olsa her şeyi.
Geçmişe saplanmayı ,
geçmişe sığınarak sevgiyi diri tutmayı öğle can ile isteriz ki ,
içimizde ne varsa sevgiye dair ,
yeni bir başlangıç yapmamak için tüketiriz.
Acılar ,acıtanlar çoğaldıkça yüreğimiz dem tutar .
En ufak şeyde dalar gider aklimizi çelen her şey gözlerimizin ucunda.
Acıyı bal eğleriz , o bal öğle hoş gelir ki dilimizden bağrımıza ,
ne unuturuz nede unuttururuz .
Bilincimizin en uyanık yerinde diri tutarız hep onu.
Kimseye benzemez ,
kimsede kendimize benzemez,
hep ayrı yaşarış yalnızlıklarımızı.
bizi asık eden hisler,
o yalnızlık geldiğinde buz çökmüş dağlar gibi
hüzünlü kısa dönüştürür kendini
ve ardından yalnızlık çırılçıplak bir vücuda şarılmış bir yılana benzer ,
ısırır gözlerinden askın.
sonra bir çığ tutar sol yanımızda
usulca bir rüzgar geçer
siluet ,
kangren tutmuş yüzünden süzülüp gider...
Aşk bedenin kendi kimyasına yabancı olan enerji üretmesidir.
Sevgi ise bu yabancı enerjinin ruh tarafından kimlikleştirmesidir.
Varsın bilimsel çözümler üretsinler.
Yasak bir cümle
inadına askı anlattığında aklımızdan geçenlere
o zaman bilimde dilsizleşir..
..Ama olsun...
payıma düşense yasak seviler kurmak
inadına ben her gece koynuma alırım seni
isterse çelikten
isterse telden sınırlar geçsin
yinede ben her gece koynuma alırım seni..
Çünkü sevilmek başka bir yürekte var olma ayrıcalığıdır