Arama


DrAm3vLH - avatarı
DrAm3vLH
Ziyaretçi
11 Mayıs 2007       Mesaj #2
DrAm3vLH - avatarı
Ziyaretçi
Burhan Uygur 20.yy’ın ikinci yarısında sanatsal gelişimini sürdürmüş bir ressam olarak konu seçiminde serbest olmuştur. İç dünyasına giren, onu etkileyen her şey resmine girebiliyordu. Kendisi konu seçimini şöyle ifade etmiştir: “Hiç ayrım yapmam. Bir masanın üzerinde bir bardak, yanında bir çiçek bile içinde insan figürü olan bir resim kadar beni cezbeder, alıp başka taraflara uçurur. Hepsinde aynı tatlı acıyı çekerim, aynı tatlı zevki tadarım. Yeter ki seveyim”.
“Günlük yaşamdaki her şeyi resimlerime konu olarak alırım”.

Roman, öykü, şiir,müzik, film, gazetede okuduğu bir haber, çevresindeki insanlar, insan ilişkileri, sevdiği ona zevk veren ve etkileyen bütün nesneler,geride kalan yaşanmış olaylar,anı niteliğine bürünmüş izlenimler, yaşamın akışından koparılmış bütün sahneler resimleri için esin kaynağı olmuştur. İçinde yaşadığı dünyanın insanlarına, dilenci,balıkçı,berber,çalgıcı,tamirci,çöp toplayan çocuk gibi her an karşısına çıkabilecek insanlara da resimlerinde yer verdi. Genellikle ezik, kıyıda köşede kalmış, kaybetmiş, kendi talihsiz yaşamları içine bırakılmış insanların acıları, hüzünleri, yalnızlık, terkedilmişlik duyguları ama yaşam koşulları içinde ümitlerini yitirmeden ilerlemeleri bu duyarlı kent gezginini etkilemiştir. Tüm bunları imgeleminde yeniden canlandırarak resimlerine aktarır. Kendi hayallerinde yaşattıklarının ve özlemlerinin yanı sıra bu insanlarınkini de yansıtır. “

İnsanların kafasının içindekileri çizmeye çabalıyorum. İnsanın içinden çıkamadığı sorunların resmini çiziyorum. Benim resmime bakanlar isterlerse insanların sorunlarını görebilirler”. Resimlerine giren insan ve onun çevresindeki nesnelerle bağıyla birlikte yaşamdır. Manzara ve doğa resimleri yapmamıştır. Çizgisi çok kuvvetli olan sanatçının bu özelliği portrelerde de kendini gösterir. Yakınındaki sevdiği insanların, dostlarının ve ona sipariş vermiş olanların portrelerini yapmıştır. Kalemle figürü çizip ana hatlarıyla saptayıp sonra boyamaya başlayan ressamın portresini yaptığı kişinin gözlerindeki ifadeden, ışıltıdan ve gösterdiği davranışlardan iç dünyasını saptar ve bunu aktarırdı. Kendi portrelerinde de ruhsal derinliklerini, kaygılı ve hüzünlü iç dünyasını yansıtır.

RENK

Bir ressam için renk çok önemlidir. Temel renkleri, tamamlayıcı renkleri ve rengi etkileyen faktörleri bilmesi gerekir. Burhan Uygur resmi “yaşamın, sezgilerin, duyguların renk ve çizgilerle ifadesi” olarak yorumlamıştı kendisiyle yaptığım bir röportajda. O andaki duygularına göre renk seçiminin değiştiğini ve her rengin onun için ayrı bir değere sahip olduğunu belirtmişti. 1972 yılında Bedri Rahmi Eyüboğlu Milliyet Sanat Dergisine yazdığı bir yazısında Burhan Uygur’un beyazı çok iyi kullandığını, böyle bir beyaz tadını dünyaya kendini kabul ettirmiş ressamlardan Matisse ve Bonnard’da gördüğünü belirtmiştir. Burhan Uygur ise “Beyaz, siyah ya da kırmızı bana ait değil. Herkes dilediği rengi kullanır. Bazı renklere daha fazla sarılır. O renklerle duygularını bağıra bağıra ifade eder. O zaman da o renkleri sanatçıya mal ederler. Ama ben renklere fazla bel bağlamıyorum.Dediğim gibi herkes dilediği rengi kullanır ama iyi ama kötü. Ne var ki bir ressam kullandığı rengin hakkını vermeden tuvalin başından ayrılmaz. Bence resim bir yerde rengin hakkını vermektir.

Resimlerinde siyahlar, kahverengiler, griler, sarılar, renkli beyazlar bir vurguyu gerektirmedikçe konulmayan mavi, yeşil, kırmızı gibi renkler ve biraz yaldızlar ustaca bir araya getirilirler. Yapıtın derinliklerine uzanan gizemli lekecilikle bütünleşirler.renkler bazen aydınlık bazen ise koyu olarak yer alıyor. Hemen hemen tüm resimlerinde- koyu ve gölgeli olanlar da dahil- beyaz görülüyor. Koyu tonlarla kullandığında karşıtlık oluşuyor. En son çalışmalarında da ağırlıklı olarak kırmızı rengi kullanmıştır. Ya yüzey tümüyle kırmızıya boyanıp üzerine çeşitli figürler yapılmış ya da kırmızı sonradan boyanmış. Karşıt renkleri bir araya getiriyor; kırmızı üzerinde veya yanında yeşil, mor ve maviyi kullanıyor. Bazen de bu renklerin hepsine birden aynı tuvalde yer veriyor. Boyaları karıştırarak uyguluyor. Renklerin lokal olarak kullanılması söz konusu; figürü veya herhangi bir nesneyi belirli bir renkle sınırlıyor. Lekeler önemli yer tutuyor.

Kimi zaman figür lekelerden oluşabileceği gibi kimi zaman da figürün çevresinde lekeler yer alıyor.
Ayvalık Köşkü adlı resmi leke ve renk düzenlemesi açısından ustacadır. Köşk geçmişin kişilerini, yaşamlarını, seslerini yankılayan bir görselliği sunar. Köşk belirgin olarak beyaz lekelerle oluşturulmuştur. Arada yaprakları arasında insan yüzlerine rastlanır. Ressam yaz tatilini geçirdiği bu eski köşkün içinde yaşanmışlıkları hayalinde canlandırmıştır. Köşkün hemen arkasından ormanlık bir alan başlamaktadır.Ön bahçesinin önünden yol geçer, daha aşağıda ise deniz yer alır. Renklerle oluşturduğu lekelerle belirlenen figürlerin, nesnelerin konturlarının yok olması ve rengin figürün dışın da taşması söz konusudur. Kompozisyondaki figürleri leke duyarlılığıyla vurguluyor. Figürler birbirinin içinde kaynaşıyor. Bir büyük leke içinden çıkıp lekeden daha aydınlık ve açık bir renkle oluşturulan ışık tabloya yayılıyor. Lekeler koyu gri ya da siyah olsa da bu ışığa rastlanabiliyor. Lekeciliği onu soyutlamaya yaklaştırıyor. Bu tarz resimlerden tek bir figür çıkarılsa bu tek başına bir şey ifade etmeyebilir. Bütünlük içinde bir anlama sahip oluyor. Lekesel ve çizgisel doku yüzünden nesne, figür ve doğa görüntüleri asıl biçimlerini büyük ölçüde gösteremediklerinden soyutlama oluyor. Burhan Uygur’un resimlerinde biçimsel özelliklerde tonlamada, renk, leke ve düzende kendine özgü bir birliktelik ve uyum göze çarpıyor. Çizgi, renk ve leke aynı oranda etkileyip birbirini tamamlıyorlar.

MALZEME VE TEKNİK

“Sanat eseri yapımında kullanılan malzemenin seçiminde pek çok faktör rol oynar. Öncelikle malzemeye uygulanacak teknik göz önünde tutulur.suluboya resim için suda eriyen türde boyalar seçilirken ,yağlıboyada eriyen boya türleri seçilir. Belirli bir sanat dalında bir malzemenin ötekilere göre daha yaygın kullanılması onun tekniğe uygun ve yatkın olmasındandır”(1). Burhan Uygur resimlerini tuval, karton, kağıt, sunta, ahşap, taş, sandık, duralit, seramik-tabak-, papirüs ve kapı gibi malzemeler üzerine yapmıştır.

Sadece tuvale bağlı olmadan çok farklı malzemeler üzerine resimlerini yapmıştır. Özgün baskı tekniğinde de çalışmaları vardır. Bunlar Süleyman Sait Tekcan atölyesinde 1982 yılında basılmıştır. 1992 yazında eski bir Volkswagen’i resimlemeyi düşünüyordu. İçine çamurdan heykeller yapacaktı. Ne yazık ki bu düşüncesini gerçekleştiremedi. Üzerine resim yapacağı malzeme için sürekli arayışlar içindeydi. Özgün baskıyı tadında bıraktığını kapı ve sandıkların artık ona göre bittiğini söylüyordu. Az sayıda da olsa resimlerindeki duyarlılığın yansıdığı pişmiş topraktan küçük heykelleri de vardır. “Sanat bir yetenek işi olduğu kadar beceri ve teknik işidir de. Yaratıcılık temelde bir içten gelme ve yetenekten kaynaklansa da eserin somut olarak ortaya çıkışı malzemenin biçim kazanmasıyla olur- objektivitasyon-. Zihinsel sürecin ardından teknik süreç gelir.

Bu da bir maddeyi sanat eserine dönüştürürken sanatçının izlediği yol, yöntem ve kullandığı becerilerin tümüdür”(2). Burhan Uygur akademiden geldiği halde tekniğinin kıt olduğunu, istediği tekniği kullandığını akrilik-yağlıboya birlikteliğini tercih ettiğini, biçimsel sorunları çok fazla önemli bulmadığını sanatın içindekileri yansıtması gerektiğini belirtmiştir. “İyi ve sağlam bir teknik sanat için gereklidir ama yeterli değildir. Yalnızca teknik beceri sanatçıyı üstün kılmaz. Teknik öğrenilen bir şeydir. Sanat ise doğar. Pek çok sanatçı teknik bakımdan olgun sayılmadığı halde sanat eseri verebilmiştir.Buna karşın çok iyi bir teknikle yapılmış üretim sanat eseri düzeyine ulaşamadan kalabilmiştir”(3). Burhan Uygur ilk dönemlerinden beri pek çok tekniği denemiştir. Sadece çini mürekkebiyle yapılmış renklendirilmemiş desenleri olduğu gibi önce çizip sonra boyadığı desenleri de vardır. Bazılarında pastel, suluboya ve çini mürekkebi birlikteliği görülür. Desen dışında çeşitli malzemeler üzerinde akrilik, yağlıboya veya karışık tekniklerle resimlerini yapıyordu. Akrilik ve yağlıboya, yağlıboya ve yağlı pastel, akrilik, yağlıboya ve pastel, çini mürekkebi ve pastel birlikteliğinden karışık teknik oluşuyordu. Çoğu zaman fırça yerine parmaklarını kullanarak tasarımlarını oluşturuyordu. Kimi zaman da boyayı sürdüğü yüzeyin üzerini jiletle kazıyordu. Alttaki figür ve renk boyanın altından görülebiliyordu. Böylece saydam bir renk elde ediyordu.