Arama

Hikayeler ve Öyküler -2- - Tek Mesaj #909

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Mayıs 2007       Mesaj #909
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İçime Karlar Yağıyor...





İçime karlar yağıyor bu gece.Nerdeyim, nereye gidiyorum, çöktüğüm, dibe vurduğum gecelerden biri daha işte. Yalnızlığın vurgununda, sırça saray yüreğimin kimsesizliği. Üşüyorum.Tükenmekte olan bir günün daha sonunda aslında bana eklenen yalnızlıklara gebeyim. Oturdum bir köşeye aldım karşıma kendimi, kendime ağlıyorum. Her damla da biraz daha beni hayattan koparan sessizlik içindeyim.Ne beni, ne sesimi duyan yok. 17 milyonluk koca İstanbul da yapayalnızım. Kimbilir kimin yalnızlıklarına eşlik ediyorum sessiz çığlıklarımla, kimlerin canını acıtıyorum kendime saplanan bıçağın açtığı yaralarda.
Ne çok yanılgılara düşmüşüm, ne bedeli ödenmeyecek hatalar yapmışım ki, kapımı çalan bir kişi bile yok işte. Tutunduğum dalların hepsi kırılmışta ben onları toprağa dikmeye çalışıyorum yeniden. Kendimi kandırmaktan başka yaptığım bir işim yok aslında. Bu ömür böyle bitecek. Kök saldığımı sanıp ne çok aldatmışım kendimi.
Bıçak sırtı geceler ardı ardına gelen. Vazgeçilmez olacağımı düşünerek ne çabuk vazgeçilmişim oysa. Terkedilmiş, unutulmuş ortalıklarda bırakılmışım. Ya sen? Bu hayatın neresindesin? Bırakıp giderken ne düşündün, şimdi ne düşünüyorsun. Sen bu şehirde yalnız bir kadın olmanın zorluğunu, tek yürekle bu hayata direnmenin güçlüğünü, sevgisiz yaşamanın acısını, bu devasa şehirde bir başına kalmanın ne olduğunu biliyorsun değil mi?
Otur yaz demişsin bana, içinden ne geçiyorsa. Sen içimden geçenleri bilebilir misin? Sen aldığım yaraların üstünün kapansa bile hiç bir zaman aslında kapanmayacağını biliyorsun değil mi? Hiç birşeyin eskisi gibi olmayacağını, benim bir daha gamzelerimin asla görünmeyeceğini, tenimin renginin bile aynı olmayacağını, suskun yüreğimin bir daha öyle çarpmayacağını, tutkularımı yitirdiğimi, heyecanlarımdan vazgeçtiğimi, baharın esintisini bir daha eskisi gibi hissetmeyeceğimi, ayaklarımı bir daha denize sarkıtmayacağımı , kır kahvelerinin tadına bir daha asla varamayacığımı biliyorsun değil mi?
Hayatın müsveddesi yok demiştim sana. Yaşadık, sevdik ve ayrı düştük. Şekli ne olursa olsun ayrılığın adı kötü. Ölümden beter. Sağanak halindeyim şimdi. Tüm ülkenin dağlarına, bağlarına yağıyorum. Benim gözyaşımdan ne bereket gelecek, gelse gelse bıraktığım yerlere hüzün gelir.
Artık hayatla o ölüm arasındaki ince çizgiden yoruldum. Hiçbir yere tutunamıyorum. Her el attığım şey aslında kayıp gidiyor ve ben hayata yetişemiyorum. İçimdeki bu med-cezirlerle başa çıkamıyorum. Dibe vurdum demek eksik olur ben hayata tümüyle yenildim biliyorum. Sanma ki bu sitem sana ben dönüp hayata sitem ediyorum. Sen ordaymışsın gibi de sana anlatıyorum. Oysa bu satırlar kendime. Hani deli demesinler diye.
Bu yazmakta olmasa, bu kağıtlar, bu satırlar, bu düşler! O zaman bu dört duvarın arasında gerçekten kaybolurdum. Kafamı nelere vururdum, kendimden hırsımı nasıl alırdım bilmiyorum. Dünyanın tüm dertleri omuzumda sanki, bastığım yeri hissetmiyorum. Gördüğüm herşey bulanık. Soluksuz kaldım ben, aslında yaşamıyorum …