“Ali Yardım” deyince hayâlimde hemen ciddi bir ilim adamı profili beliriyor. Evet, o gerçekten ciddi bir ilim adamıydı. Doksanlı yılların başında 9 Eylül Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi'nde öğrenciyken ders hocamızdı; hadis ve ilgili derslere giriyordu. Ancak bendeniz onu, daha ziyâde kendi ifâdesiyle 20-25 yılını verdiği önemli çalışması “ Peygamberimizin Şemâili ” adlı eseriyle tanımaya çalıştım ve özellikle bu eserle sevdim. O eseri inceleyen, tâ dipnotlarına varıncaya dek önemseyen biri Prof. Dr. Ali Yardım'ın nasıl bir ilim adamı olduğunu illâ ki tahmin edecektir.
Vefatını vefalı kardeşim Kadir Muhsin'den aldığım elektronik postadan öğrendim. Duyunca elbette ki çok üzüldüm. Çünkü kaybedilen ciddi bir ilim adamıydı. Öğrenciliğimiz döneminde kendisinden ne kadar istifade edip edemediğimiz ayrı bir konu ama okuldan mezun olduktan sonra daha ziyâde onun eserlerini okuma iştiyakı hissettim. Beni en çok etkileyen elbette ki “ Peygamberimizin Şemâili ” adlı kıymetli ve muhteşem eseri oldu. O yadigar esere yıllarını vermiş, göz nurunu akıtmış biri. Peygamber Efendimizle (Aleyhisselâm) alâkalı en küçük şeye dahi çok ciddi önem veren ve en ince ayrıntısına kadar inceleyen, ilim namusunu asla zedelemeyen birisi.
Rahmetli Ali Yardım Hocamız dahil, ilmî düşüncede her ilim adamının kendine göre farklı bir yol ve yöntemi olabilir. Ama önemli olan temel disiplinlerde dine ve ilme saygı çerçevesinde hareket etmektir. Öğrenciliğimiz yıllarında da bazı hocalarımızın bazı fikirlerinin tenkit edildiği vakidir; duyardık. Bütün bunlar bir yana, çizgisini hep ilim, ilimde ciddiyet, Peygamber Efendimiz'e (Aleyhisselâm) saygı ve dürüstlük üzere devam ettirenler, bazen farklı düşüncelere de sahip olsalar hep saygı görmüşlerdir.
Tercümelerde hem Arapça'ya özen gösterir, hem de Türkçe'nin zerâfet ve inceliğini kaybetmemeye, onu mutlaka ortaya çıkarmaya gayret ederdi. Derslerimizden şöyle bir sözünü hatırlıyorum, ki ilk duyduğumuzda belki sınıfça hepimizi güldürmüştü ama onun dil konusundaki özenini çok bariz bir sûrette gösterir: “ Bazıları Arapça'dan tercüme ederken, Arapça'nın aslını bozmayayım diye Türkçe'nin ırzına geçiyor! ” Prof. Dr. Ali Yardım, “ Peygamberimizin Şemâli ” adlı eserinin önsözünde, Efendimiz'e hitab şekillerini sıralarken aynen böyle diyor: “ Efendimiz kelimesindeki saygı asâletini başka kelimelerde göremedim! ”
Duyduğuma göre, yakın zamanda rahatsızlanmış ve karaciğer yetmezliğinden vefat etmiş. Onunla ilgili hatıraları, daha yakın öğrencilerinden, vefalı arkadaşlarından ve çevresinden bir çalışma çerçevesinde beklemek elbette ki hakkımız. Böyle bir ilim âşığına karşı bu kadarcık kadirşinaslık herhalde elzem. Evet, günümüzde iletişim imkanları had safhada. Internet üzerinden meselâ bir site açılsa, çeşitli yerlerdeki öğrencileri hatıralarını, onunla ilgilerini, notlarını aktarsalar, herhalde faydalı bir çalışma olur. Olur, ve böyle bir ilim adamından daha ziyade istifade etme imkânı da doğmuş olur.
Burada, yâd-ı cemil olsun için, bulabildiğim kadarıyla onun hayat hikayesini özet bir tarzda aktarmak isterim: 1939 yılında Alanya–Oba Köyü'nde doğdu. (Cenazesi de oraya götürüldü). 1944 yılında başladığı öğrenim hayatını, 1965'de İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü'nden mezun olarak tamamladı. İki yıl orta öğretimde öğretmenlik yaptıktan sonra 1967 yılında yüksek öğretime geçti. O zamandan beri Kayseri Yüksek İslâm Enstitüsü, İzmir Yüksek İslâm Enstitüsü ve Dokuz Eylül Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi'nde görevini sürdürmekteydi. 1984'de Doktor, 1987'de Doçent ve 1993'de Profesör olan Ali Yardım, son olarak DEÜ İlâhiyat Fakültesi Hadîs Anabilim Dalı Öğretim Üyesi idi. Fakültenin Araştırma Teknikleri, Paleografi ve Epigrafi, El Yazması Eserlerin Analizi ve Diploma Çalışması derslerini de okuturdu. Ayrıca, Yüksek Lisans ve Doktora seviyesinde uzmanlık alanı ile ilgili dersleri vermekte ve tezleri yönetmekteydi. Ayrıca, 1998 yılından bu yana, aynı fakülteye bağlı Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü Hat, Tezhîb ve Çini Ana Sanat dalları ders programlarında yer almış; Epigrafi, Yazma Eserlerin Çözümlenmesi, Çinide Hat Kompozisyonu, diploma çalışması gibi dersleri de okutmaktaydı.
Kendi ifadesiyle Alanya'da ilkokulu bitirdikten sonra, ellili yılların başında okumak için Konya'ya gider. O zamanlar tek başınaydı. Torosların sarp geçitlerini eşek sırtında aşar ve iki yıl memleketine hiç dönmez. Kendisinden dinleyelim: “İlkokuldayım. Köy Enstitüsü mahreçli bir hocamız var. Bir gün derse, öğretmenimizin hemen arkasından girmek zorunda kaldım. Neredeydin diye sual edince olanca sâfiyetimle câmideydim geciktim diyecek oldum. Bahçedeki ağaçlardan birinden ince ama dayanıklı bir dal kestirdi ve bu değnekle bana muhteşem bir dayak attı. Arkadaşlar sonradan söylediler, birisi saymış, tam seksen bir değnek çekmiş öğretmenimiz; resmen fıkıhtaki had cezası!”
Ali Yardım Hoca, her sene yaz mevsiminde yazlığa, denize gitmek yerine tatilini memleket kütüphanelerinde geçirmeyi yeğleyen bir ilim aşığıydı. Yıllık tatillerini böyle geçirirdi. Hoca gittiği kütüphanelerde kitapları tetkik eder, dibace ve ketebe kayıtlarına bakıp vaktiyle şahsî emeği ve göz nuruyla hazırladığı İzmir Millî Kütüphanesi'nin yazma eserler katalogundan kontrol etmek sûretiyle defterine kayıtlar düşerdi.
“Bir mânâda memleketin yeniden fethi gibi bir şey bu... Memleketi, kütüphane raflarına savletle bir kere daha fethe kalkışmak; “fetih rûhu” böyle bir şey olsa gerek. İlki, “Peygamberimizin Şemâili”; nefis bir literatür çalışması, “sadaka-i câriye” cinsinden kıymetli bir eser. “Şihâb'ül-Ahbâr kısaca, Anadolu'yu vatan tutan Türklerin en ziyade rağbet ettiği hadis mecmuasıdır…” “Ali Yardım Hoca ilmî meslek itibariyle Hadis âlimi fakat yıllardır âdet edindiği Anadolu seyahatleri, onu ister istemez sanat tarihi ile de ilgilenmeye mecbur etmiş. Üniversitede, özellikle eski eserlerdeki kitâbe metinlerini okumak ve değerlendirmek konusuna münhasır sanat tarihi dersleri okutmakta nasıl “kemâl-i lezzet” bulduğunu anlatırken onun nasıl delikanlı durduğunu sizler de görmeliydiniz. Hadis gibi evrensel bir birikimden hareketle millî kültürün arkeolojisine geçmek, herhalde dünyanın en lezîz meşgalelerinden birisi olmalı. Hoca'yı genç tutan kimyânın ne olduğu anlaşılıyor.” “…imrenmek ne kelime, haset etmedim desem yalan olur ve unutulmamalıdır ki ilimde haset kabih sayılmaz. Keşke onun kadar genç olsaydım, keşke ömrüm, aynen onda olduğu gibi hikmetle ilimin dudak dudağa verdiği ihtisas sahalarında geçmiş olaydı. Sana şükranlarımızı takdim ediyoruz ey genç adam; sağolunuz, ömrünüz hayır ve bereket üzre muammer olur inşâallah!” (Aksiyon Dergisi / Sayı: 399 - 29.07.2002, A. Turan Aklan'ın, “Türkler Efendimizi Hangi Kaynaktan Tanımıştı?” başlıklı makalesinden..)
Prof. Dr. Ali Yardım'ın, Hadîs I-II adlı Üniversite ders kitabı dışında , Peygamberimiz'in Şemâili , Şihâb'ül-Ahbâr Tercümesi , “Ashâb Bilgisinin Kaynakları ve Tirmizî'nin Tesmiyetü Ashâb'in-Nebî'si” (edisyon kritik çalışması), Anadolu Selçuklular ve Beylikleri Devri Mimârî Eserlerinde Kitâbeleşen Hadîsler , İzmir 1989 (basılmamış profesörlük takdim tezi), İslâm'da Altın Yüzük Kullanımı, İslâm'da Eğitim-Öğretim Târihi (Dr. Ahmed Çelebi'den tercüme) , İzmir Millî Kütüphanesi Yazma Eserler Katologu , I-IV, Alanya Kitâbeleri (Tesbît, Tescîl, Tasnîf ve Değerlendirme) , Amasya Burmalı Minâre Câmii Kitâbeleri , Amasya Kaya Kitâbesi.. gibi eserlerinin yanında, bir kısmı yayınlanmış, bir kısmı da yayına hazırlanmakta olan Araştırma Projesi, makâle ve tebliğ türünden çalışmaları bulunmaktadır. Bunlara ilaveten onlarca makale ve TDV İslâm Ansiklopedisi'nde yayınlanan onlarca maddesi de vardır. Tabii ki yetiştirmiş olduğu güzide talebeleri ayrı bir bahis. Rahmetli evliydi ve üç erkek evlâdı vardı. Prof. Dr. Ali Yardım'ın; Arapça'ya vukûfu, Klâsik Türkçe'ye âşinalığı, Fransızca ve Farsça ile de ünsiyeti vardı.
Değerli Hocamıza Yüce Mevlâ'dan Rahmet Diliyorum… Ruhu Şâd Olsun!
(Öncelikle Muhterem Hocamızın, sonra tüm arkadaşlarımızın ve gönlü insanlık için çarpan bütün sevgi kahramanlarının Kurban Bayramını tebrik ediyorum. Sağlıcakla kalınız Efendim!)
Son düzenleyen Safi; 3 Ağustos 2018 19:17