Arama

Hikayeler ve Öyküler -2- - Tek Mesaj #991

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
7 Haziran 2007       Mesaj #991
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Ölüme Meydan Okuyanlar



Dördüncü sınıflar öğretmenlerinin nezaretinde beden eğitimi dersinde futbol oynuyorlardı. Mehmet yine bütün hünerlerini sergileyip arkadaşlarının ve öğretmeninin beğenisini kazanmıştı. “Büyük futbolcu olur. Üstelik derslerinde de çok başarılı, çok zeki.” diyordu, öğretmeni. Maçta artık sonlara yaklaşılmış herkes iyice hırslanmıştı. Mehmet kendini zorluyor; pas atıyor, çalım atıyor, koşuyor… Yani yırtıyor kendini minik futbolcu. Derken Mehmet arkadaşıyla girdiği ikili mücadelede yerde kaldı. Herkes kalkmasını beklerken O hiç kıpırdamadan yatıyordu. Telaşlanan öğretmeni sahaya girip Mehmet’i yerinden kaldırmaya çalıştı, başaramayınca kucaklayıp alelacele arabasına koyarak hastaneye götürdü. Bu arada ailesine de haber verdi.
Herkes ne olacak ufak bir şeydir düşüncesindeydi. Ama yanlarına gelen doktor çaresiz bir yüz ifadesiyle Mehmet’te bir kemik hastalığı olduğunu ve tedavi edilmesi gerektiğini söyledi. Aile Mehmet’i alıp önce Gaziantep, daha sonra da İstanbul’da çeşitli hastanelere götürdüler. Doktorlar pek tatmin edici bir sonuç vermiyorlardı. Onlar da fazla kuruntu yaptık galiba diyerek geri döndüler.Mehmet okuluna yine devam etti. Ama artık daha az futbol oynuyordu.
Yedinci sınıfa geldiğinde Mehmet yine rahatsızlandı. Bu sefer O’nu hastaneye Sezer ablası götürdü. Doktorlar hastalığının çok ciddi olduğunu tedavisinin de pek mümkün olmadığını söylediler. Sezer abla kardeşinin halini anlamak istemedi. Ne yapacağını şaşırdı, oracıkta yığılıp kaldı.
Lise sınavlarına giren Mehmet Gaziantep Anadolu Lisesini kazandı. Çalışkanlığıyla burada da öğretmenlerinin beğenisini kazandı. Ama her geçen gün güçten düşmeye, yürüyememeye başladı. Lise ikinci sınıfa geldiklerinde ise ablası Selçuk Üniversitesi’ni kazanınca ailecek Konya’ya taşındılar. Mehmet de Meram Anadolu Lisesi’nde okumaya başladı. Fakat aradan birkaç ay geçtikten sonra artık yürüyemez hale gelmişti. Babası ona dişinden tırnağından artırdığı ile bir tekerlekli sandalye aldı. Her gün annesi veya ablası okula bırakıp-alıyordu. “Sezer abla” demişti bir gün, “Beni bir ÖSS dergisine abone yapsanız başka bir şey istemem.” Ablası da onun isteğini yerine getirmede hiç tereddüt etmedi. Mehmet, bu şekilde hazırlanıp ÖSS’de Selçuk Üniversitesi İnşaat Mühendisliği’ni kazandı.
Yakın bir zamanda öleceğini hem Mehmet hem de ailesi çok iyi biliyordu. Ama O yılıp, hayata küsüp, ölümü beklemek yerine olabildiğince neşeli olabildiğince hayata bağlıydı. “Belki kazandığım bu üniversiteyi bitirmek nasip olmayacak.” diyordu arkadaşlarına. Üniversiteye başladığı aylarda tekrar hastalandı. Bu kez hepsinin yüreği ağzına geldi ama 3 ay yoğun bakımda kalıp hayatın bir ucundan tekrar tutundu. Üniversiteye gelip gitmesi iyice masraflı olmaya başlayınca artık gitmemeye başladı. Bunu öğrenen fakülte dekanı öğretim görevlilerini toplayıp sırayla her gün birisinin arabasıyla Mehmet’i getirmesini istedi. Bu şekilde ikinci sınıfa kadar öğretmenleri taşıdı.
…………
Bir gün eve gelen Sezer Hanım kardeşinin fenalaşıp hastaneye kaldırıldığını öğrendi. Koşarak gitti hastaneye ama artık kardeşi konuşmuyordu. Artık bundan sonra kimse ona “Es abla” demeyecek, O’da kimseye “Ordunun Dereleri” şarkısını söyleyemeyecekti. Bunca meşakkate, hastalığa dayanan Mehmet, artık Cennet’e uçtu. Koltuk değneği, tekerlekli sandalye de olmadan koşup oynayacağı dünyasına kavuşmuştu artık.