Armağan.Ben ve Kuşlar...
Tanıdık bir deniz aramızdaki tuz, öfke, yağmur ve ateş
Fırtına yüklü gemilerin gidip gidip geldiği
Mor kanatlı kuş o, aramızdaki
Omuz başımızda durmadan öten
Bir kanadı aykırı mavilerde uçurum
Bir kanadı uçuk düşler ülkesi
Git işine Armağan şiir yazdırma bana
Girme bir bıçak gibi en kalabalık yerlerimde kanayan yalnızlığıma ...
-II-
Gündür, ağır çeker yaşamak bile
Kirpiğinden ateş damlar tutamam
İçin tuzlarda yıkar birikenleri
Hayatın kıyısı bu, bilirim bırakamam
Bak yine o ıslak kuş
Çığlıklara vurmuş yokuşlarını
Hangi yanı sustuğunun kapımı çalan bu kış
Konuştuğun, ölümün hangi serseri yanı
Yapma be Armağan
En aptal yalnızlık ölüm olmalı
Öyle durduğu yerde eskimemeli keder
Çiçek gibi çiçekler açmalı içimizde ipek gibi yağmurlar
Aşk gibi aşklar, yaşayan ve yaşanacak olan
İşimiz kolay değil Armağan
-III-
Direnmek bu, unutmamak azalmamak kendine ve insana
Paslı sürgü, demir kapı ve ısırgan otları arasında
Sığınmadan tenhalığa çoğalmaktır ağlamak bile belki
Ama senden olana
-IV-
Yeniyetme ürkülerdi cop yemek, sakat kalmak
Çocuk doğuramamak
Korkmazdık konudan komşudan dul kadın olmaktan
Şaşırma ve acı çekme ne olur
Anneni düşün, ya da benim annemi
Toprağın ve karın sessizliğini ve hâlâ ekin demetlerini
Doksan dokuzluk tespih sabrıyla çeken
Kırk olmadan yetmişini gösteren kadın çizgilerini
-V-
Kırgınsın biliyorum öfkelisin,
En çok da karanlığa karışan çoban yıldızlarına
Kopan kıyamet değil ki canım, bilirsin o şarkıyı
“Denizler durulmaz dalgalanmadan”
Yaralarım inançlarımdan değil
Gemisi kolayca yara alandan
Bana düşlerden söz etme Armağan
Bu gece uyuyamam
-VI-
Ne çok yıl be Armağan
Ne çok kırımsa
Her yenilgi bedenimize vurulan zincir
Beynimizde kırılan halka acılar
İki uçurum arası büyüyen çiçek ve sevinç
Gece yarısı birlikte pişirilen kurufasulye tadı
Zaman zaman kıyılar düşse de intihara
Borçlar ve alacaklar hâlâ eşit hayata
Bir tek şuna şaşıyorum
Hayatımız neden bu kadar kısa?
-VII-
Belki de kesişen sonsuz erimli iki aykırı çizgi
Belki çok daha derin bir düşün izi o aşina deniz aramızdaki
Tuz, fırtına, yangın ve kavga ve o bitmeyen sevda
Üstelik bunca gece varken daha sabaha
Bin direkli gemilerin gidip gidip geldiği
-VIII-
Keşke sana al kanatlı kuşlarla
Kehribar ve ipek yüklü atlastan uçuşlarla gelebilseydim
Keşke sana bilmediğin sevinçler
Gül iklimi erinçler verebilseydim
Getirdiğim sadece bu kır çiçeği
ıslak kanatlarımla iyi sakla
-IX-
Canım
Bu gece unut yalnızlığını
Beynimizin en eski yalanını
Haklısın bu saatlerde gece bizden kocaman
Ama söz sabahın ilk ışıklarından
Çiçekli bir şal dokuyacağım sana
Hadi
Sokulup yüreğimin kuytularına
Uyu şimdi usulca...
Ayten Mutlu...