İzmir'li bir levanten bayan
19. Yüzyılda Pera ve Galata’daki Levantenler Osmanlı Dönemi’ndeki şehir toplumunda en az araştırılmış etnik ve dini gruplardan biri de Levantenlerdir. Katolik dinleri, sıkı aile birliği ve ortak ticari yatkınlıkları ile tanılan bu grup, diğer gayri Müslim topluluklara karşı, kendine mahsus bir millet oluşturmamaktaydı. Bundan ziyade, Levanten topluluğunun çoğu üyeleri diğer Avrupa devletlerinin koruması altında olup, hatta onların vatandaşlıklarını bile taşıyorlardı. Levantenler sosyal ve ticari bir gerçek olmalarına rağmen, diğer devletlerle olan bağımlılıklarından dolayı tamamen yabancı ve Osmanlı zamanındaki şehir toplumunun bir parçası olmayan bir gurup olarak göz önüne alınıyorlardı. Levant topluluğunun ulusal gruplaşması birçok yüzyılın sonucudur. Levantenlerin kökü orta çağ zamanında Ege bölgesine yerleşen Venedikli ve Cenevizli göçmenlerden sonraki Yunan nesilleridir. Yeni Çağ’ın başında bu köke Fransa, İtalya, İngiltere, Hollanda ve Kutsal Roma İmparatorluğu’ndan gelen göçmenlerde eklenmiş. 19. yüzyılın ilk yarısında Batı Akdeniz bölgesinden gelen göçmenler (Maltalılar, Dalmaçyalılar ve İyoniyen Adalarından gelen Yunanlılar) evlilik vasıtasıyla bu eski oturaklı topluluğun bir parçası olmuşlardır. Osmanlı İmparatorluğu’nun modernleşmesine katkıda bulunan kalifiye teknisyen ve uzmanların göçünden dolayı, gelişmekte olan bu entegrasyon mekanizmaları dengesizliğe uğramıştır. Yeni göçmenler Avrupalı olarak kendilerini Osmanlı toplumuna ve bilhassa “doğulu” olarak göz önüne aldıkları Levantenlere karşı ayırt ediyorlardı. Levantenler iki ayrı kültürel ve toplumsal birleşme noktasının ortasında yaşayıp, bunların avantajlarını ustaca kullanmayı biliyorlardı: Kapitulasyonların altında bulunarak, Osmanlı Devleti’nde bir çok ekonomik avantajlar ile beraber, adli yasaların kapsama alanı dışında olma imkanına sahiplerdi. Avrupa devletlerinin konsolosluk yargısına bağlı olmalarına rağmen, bu ülkelerde ne askeri hizmet, ne de vergi zorunlulukları vardı. 19. yüzyılın ilk yarısında vatandaşlığı değiştirme kolaylığı olduğundan, Levantenler ticari ve ekonomik avantajlarını daha uygun şartlar altında sunan koruyucu devletlerin vatandaşlığını sahiplenebiliyorlardı. 19. yüzyılın ikinci yarısında ise, bu kolaylık toplumsal laikleşme ve milliyetçilik çerçevesinde hem Avrupa devletleri, hem de Osmanlı İmparatorluğu tarafından kısıtlandı. Özellikle Avrupa’daki koruyucu devletlerin bu ulusal dini topluluğun kimliğini etnikleştirme çabasını gösteriyordu. Levantenlerin ise hukuki ve ekonomik ayrıcalıkları kaybetmeden Osmanlı topluluğuna daha sıkı bir bağımlılık gösterme imkanı yoktu. 1914 senesinin sonbaharında Osmanlı İmparatorluğu’nun tek taraflı imzaladığı kapitülasyon anlaşması, Levantenlere eşsiz bir darbe olmuştur. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ndeki yasal kararlar, yabancı uyruklu vatandaşları sıkı bir tahdit altına koymasıyla, bunların Avrupa’daki koruyucu devletlerine iltica etmelerine sebep olmuştur. Yeni etnik bir şekil alan Türk toplumunda, Osmanlı zamanının değişik etnikli ve dini kökenli toplumunun bir kalıntısı olan Levantenler için artık yer kalmamıştı. Öteki Hıristiyan topluluklardan farklı olarak Levantenlerin toplumdan kayboması hukuki ve ekonomik baskı sonucunda gerçekleşmiştir. Oliver Jens Schmitt