Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Ocak 2006   
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Çekilme hazırlıkları :


Kesin bir karar alınmamakla beraber, İngilizler Kasım ayında gizliden gizliye çekilme hazırlığı yapmaya başlamışlardı. Fakat Kasım sonuna doğru hava birden bire bozdu. Ani olarak bastıran kış, herkesi gafil avladı. Kırk senedir, o bölgede böyle soğuk görülmemişti. Gündüzleri sağanak halinde yağmur yağıyor, geceleri korkunç bir ayaz ortalığı kasıp kavuruyordu. Bu durum iki tarafa da savaşı unutturmuştu. Türk ve İngiliz askerleri siperlerini terk edip suların erişemeyeceği yüksekliklere yerleştiler. İki düşman, karşıdan karşıya titreyerek birbirlerini süzüyor, fakat kimse silaha sarılmıyordu.

Yağmurları tipi halindeki kar yağışları takip etti. Anzak birliklerini teşkil eden Avustralya ve Hintli askerlerin bir kısmı ilk defa kar görüyordu.Toz, dizanteri, sinekler yok olmuştu. Fakat soğuk dayanılır gibi değildi. Askere, kışlık elbisesi yetiştirilememişti. Herkes sırılsıklamdı ve ıslak battaniyelerine sarılıp ısınmaya çalışıyordu. Kasımın son günü hava biraz düzeldi. Üç gün içinde müttefik askerlerinin onda birinin savaş dışı olduğu tespit edildi.

O güne kadar tahliyeyi düşünmemiş olanların bile artık kafasında tek düşünce vardı: Bir an önce bu lanetli toprakları terk edip gitmek…
Ancak, İngiliz hükümetini bir an önce tahliye kararı almaya zorlayan Ruslar’la Fransızlar oldu. Onlar Selanik’in ne pahasına olursa olsun elden çıkmaması için direttiler. İngiliz hükümeti, 7 aralık günü toparlandı ve Anzak ile Suvla kesimlerini boşaltarak cephenin daraltılmasına karar verdi.

Suvla ve Anzak Cephesi boşaltılıyor :
Aralık ayının ikinci haftasında tahliye başladı.Her akşam ortalık karardıktan sonra ANZAK ve SUVLA koylarına kurtarma sandalları, çıkarma tekneleri yanaşıyor ve durmadan asker, hayvan top ve diğer savaş malzemesi taşınıyordu. Önce hasta ve yaralılar nakledilmişti. Onları harp esirleri takip etti. En son sıra birlik askerlerine geldi. Ayak sesleri duyulmasın diye herkesin postalına paçavralar sarıldı. Ortalık aydınlanıncaya kadar kıyıda yükleme faaliyeti durup dinlenmeden devam ediyordu. Fakat tan yeri ağarmadan kısa bir süre önce tekneler açığa çekiliyor, geride kalanlar yine siperlere siniyor ve güneş doğduğu zaman her şey normale dönmüş oluyordu.

Görünüşte Türkler olup bitenlerin farkında değildiler. Aslında onları kuşkulandırmamak için, gündüzleri İngiliz kesiminde ne gösteriler yapılmıyordu ki. Bir kısım askere birliklerindeki hayvanlarla akşama kadar ortalıkta dolaşmak görevi verilmişti. Bunlar bir oyunun figüranları halinde Türk siperlerine karşı gövde gösterisi yapıyorlardı.

18 Aralık Cuma günü müttefik kuvvetlerin yarısı ve malzemelerin büyük bir kısmı tahliye edilmişti. Geriye kalan 40 000 kişi cumartesi ve Pazar gecesi kıyıdan ayrılmış olacaktı. Artık herkesin kafasında tek düşünce vardı, herkes birbirine aynı sözü söylüyordu : “ Allah vere de hava bozmasa…”

Cumartesi sabahı Gelibolu Yarımadası yine ilkbahardan kalma bir gün yaşıyordu. Son hazırlıklar da hızla tamamlanmıştı. İngilizler, Conkbayırı’nın altındaki mevzie bir tonluk tahrip maddesi yerleştirmişler, boş sahaları mayınlamışlar ve daha bir alay öldürücü tuzak kurmuşlardı. Siperleri kıyıya bağlayan patikalara bile uzun çizgiler halinde un ve şeker döküp tehlikesiz geçitleri işaretlemişlerdi. Cumartesi gecesi, şans bir defa daha müttefiklere güldü. Anzak ve Suvla kesimlerindeki 20 000 asker, tek bir kayıp vermeden denize açıldı.

Pazar sabahı Türk topları kıyıya birden mermi yağdırmaya başladı. Donanma hemen karşılık verdi. Fakat geriye kalan 20 000 kişinin geleceği karanlık görünüyordu. Birden Nisan ayındaki il çıkarma gününün şartlarına dönülmüştü.

Saat 17.00’ye doğru güneş battı…Hava iyice kapanmıştı. Ay bir yüzünü gösteriyor, bir kayboluyor, sicim gibi ince bir yağmur yağıyordu. Silah sesleri kesilmişti. Yalnız Helles Burnu’nda gürleyen topların homurtusu duyuluyordu…En uzak mevzilerdekiler, ilk gidenler oldu. Siperlerinden çıktılar ve birer kol halinde unlu, şekerli izlerini takip ederek kıyıya indiler. Sigara içmek, konuşmak yine yasaktı. Saat 22.00’de kıyıda topu topu bin beş yüz kişi kalmıştı. En tehlikeli an da buydu işte. Fakat Türk mevzilerinde herhangi bir hareket görülmüyordu. Saat 03:00’te karada hiçbir müttefik askeri kalmadı. Geride kimsenin unutulmadığına emin olmak için tekneler bir süre daha bekletildi. Ufuk hafiften aydınlanırken, saat tam dörtte kıyıdaki cephanelik ateşe verildi. Ve son grup da Gelibolu’yu terk etti.

Liman von Sanders, tahliyeyi haber aldığı zaman, Anzak ve Suvla cephelerinde girişeceği büyük hücümun hazırlığını tamamlamıştı. 20 Ocak gecesi için emir bile vermişti. Fakat Türkler mayınlı, tuzaklı alanda kolay ilerleyemediler. Düşmanın oyununa gelmek endişesi onların rahat etmelerini engelledi. Bu sayede de koca bir ordu kazasız belasız kendini kurtarmış oldu.

General Monro, Suvla ve Anzak cephelerinden çekildikten sonra, Helles dolaylarında daha fazla tutunamayacaklarını anlamıştı. Hemen Londra’ya telgraf çekerek, Helles Burnu’nu da boşaltmak için izin istedi.

O sırada Helles kesiminde 35 000 müttefik askeri bulunuyordu. Ayrıca 4000 hayvan ve Suvla ile Anzak’taki kadar savaş malzemesi vardı. 1916 yılının ilk günü, hava karardıktan sonra, çekilme faaliyeti tekrar başladı. Karayı önce terk eden Fransızlar oldu. Sonra her gece, sırası gelen birlik, belirtilen yerden denize açıldı.

Hava zaman zaman bozuyor, Türkler küçük hücumlara kalkışıyorlar, Alman denizatlılarının o dolaylarda dolaştığı söylentileri herkesin yüreğini azına getiriyordu. Ama her şeye rağmen 7 Ocak günü müttefiklerin mevcudu 19 000 kişiye inmişti.

Liman von Sanders hücum emrini işte o sırada verdi. Aslında yapılan hazırlıklara göre 48 saatlik bir gecikme olmuştu. Sebep de her zamanki gibi Enver Paşa’ydı. Ani bir emirle 5’inci orduya bağlı 9 tümenin Trakya istikametine gönderilmesini istemişti. Harbiye nazırının bu talimatına Liman von Sanders her zamanki tarzınla karşılık verdi: İstifa etti. Enver bir defa daha emrini geri aldı. Ama bu sürpriz emir, istifa, emri geri alış Türkler için 48 saatlik bir zaman kaybına sebep oldu.

7 Ocak günü öğleden sonra, Türk hücumu şiddetli bir top atışı ile başladı. Önce toplar 4,5 saat aralıksız kıyıyı dövdü. Hava kararırken Mehmetçik “Allah Allah…Vur vur” sesleri ile hücuma kalktı. Fakat İngilizler, ümitsiz bir direnişle karşı koydular. Uzun süre tutunamayacaklarını biliyorlardı. Onlar için ölüm kalım savaşıydı bu.

Akşama doğru Türkler henüz ilerleme kaydetmemişlerdi. Bu arada İngilizler’i hayrete düşüren bir olay oldu.Türkler top ateşini kestiler. Liman von Sanders, müttefik askerlerinin şiddetli direnmesi karşısında, İngilizlerin Helles cephesini elde tutmak istedikleri inancına kapılmıştı. Ve daha iyi hazırlanabilmek için hücumu durdurmuştu…

8 Ocak günü akşama doğru, tahlisiye sandalları ve çıkarma gemileri kıyıya yaklaştığı sırada hava birden bozdu. Barometre süratle düşmeye başladı. Rüzgarın esiş hızı saatte 50 kilometreyi bulmuş, deniz karışmıştı. Kurtarıcılar yarı bellerine kadar suya girmiş, durmadan çalışıyorlardı. Saat 02.00’de 19 000 kişiden karada kalan 3200 kişiydi. Bir saat içinde 3 000 asker de kurtarıldı. Kıyıdan son ayrılanlar cephaneliği ateşlemekten geri kalmadılar.
Mareşal Kitchener bile tahliyenin en iyimser tahminle 20 000 askerin canına mal olacağını sanmıştı. Oysa bir iki yaralının dışında, müttefikler hiçbir zayiat vermemişlerdi. Bozgun, İngilizlerin gözünde sürpriz bir başarı, umulmadık bir zafer olup çıkmıştı.

Tahliye sonuna kadar direnen General Monro ile kurmay heyetinin başarısıydı bu. Hepsine törenle şeref madalyaları verildi. Fakat aylardan beri Çanakkale’de her türlü mahrumiyete katlanan ve canını dişine takıp savaşan askerlere birer hatıra nişanı bile çok görüldü.

Alan Moorhead
Ad:  ç1.JPG
Gösterim: 712
Boyut:  50.9 KB
Ad:  ç2.JPG
Gösterim: 693
Boyut:  41.1 KB
Bölgeyi gizlice terkeden İngilizler, tahliye operasyonunun tehlikeye girmemesi ve Türkler tarafından farkedilmemesi için, ilkel metodlarla 20 dakika gecikme ile patlayan tüfek yapıp zaman kazanmaya çalışmıştı.
Ad:  ç3.JPG
Gösterim: 810
Boyut:  45.2 KB
Ad:  ç4.JPG
Gösterim: 800
Boyut:  34.4 KB

Düşman çekilirken, cephede halen asker olduğu görüntüsü vermek için, içi samanla doldurulan üniformaları kullanmıştı
Ad:  ç5.JPG
Gösterim: 742
Boyut:  57.7 KB
Son düzenleyen Safi; 15 Kasım 2016 04:10