Paris’in 1905 ‘te karışık salt renklerle göz alan renklerden oluşan Sonbahar Sergisinde ortaya çıkan bu grup, eleştirmenin onları tanımlamada kullandığı Les Fauves (vahşiler) akımın ismi olarak yerleşti. Doğalcılıkla arasında bazı benzerlikler olduğunu iler sürenler olsa da aslında Fovist resim; yüceltilmiş duyguların ve renklerin eğlenceli ve fantastik dünyasını oluşturan bu ‘vahşilik’ en çok güçlü renklerde, dinamik fırça vuruşlarında ve yapıtların derin dışavurumcu niteliklerinde yansır. Resim sade ve temiz boyanmalıdır. Derinlik, ışık, gölge ve belirli kenar çizgileri bırakılmıştır. Fovizmde hafiflik ve sevinç gözlenir. Akımın sanatçıları boyaları tuvale ,tüpten doğrudan sıkarak resim yapmışlardır.

Fovist resim, Van Gogh’un ya da Gauguin’in basite indirgediği resimden daha başka birşeydir ; artık daha 3 boyutlu değildir, Renk zenginliği ise birkaç saf renk ile sınırlıdır. Şimdi bu renklerin işlevi, anlamı ve duyguyu anlatmaktır. Böylece de resim, - örneğin Bölümcülükte olduğu gibi- bütün kuramsal yöntemlere sırt çeviren ressamın özgür kararına bağlıdır.

Bu nitelik Alman dışavurumcu için de geçerlidir yalnız onda düşünsel bir görüş ve tutumu anlatmak isteği daha ağır basar. Her iki üslup arasındaki temel fark ‘anlatım’ ya da ‘dışavurum’ kavramının tamamında yatar. Fovistler bu kavramı resmin düzen bütünlüğünde beliren salt biçimsel bir öğe olarak alırken, Alman dışavurumcularına göre doğrudan doğruya bir ruhsal açıklamadır.