Arama

Yedi Cihan Devleti - Tek Mesaj #40

Çakabey - avatarı
Çakabey
Ziyaretçi
19 Temmuz 2007       Mesaj #40
Çakabey - avatarı
Ziyaretçi
Yazımızın Devamı...

Bu şecaat karşısında buzlar çözüldü.; coşkun sular gibi ordu, Yavuz Padişah'ın peşine takıldı.

Nihayet Çaldıran sahrasında düşmanla yüz yüze geldiler.* Osmanlılar "Allah Allah" diye, İranlılar "Şah Şah" diye saldırıya kalktı. İlk karşılaşma çok şiddetli oldu. Padişah, yeniçeri, sipahi, topçu cebecilerin başında, merkezde yer almıştı. İlk kapışmadan sonra Osmanlı ordusu, önceden planlandığı üzere yarım ay durumuna geçti. Hafif toplar Safevi ordusuna soluk aldırmıyor, keskin nişancıların ateşlediği uzun namlulu tüfekler Safevilere korkunç kayıplar verdiriyordu. Sonunda kılıçlar tokuştu. Yeniçeriler, kirişten fırlamış ok misali düşman üstüne atıldılar. Deliler, Safevi saflarının içine yalın kılıç dalarak kırıp geçirdiler. Şah İsmail'in sonu gelmişti. Doğrusu, ordusunu maharetle idare etmiş, Yavuz'un bile takdirini kazanmıştı: "Şah oğlu, iyi cenk ider!" demişti. Ama karşısında bir savaş dahisi vardı. Güç durumdaydı. Elinden ve ayağından hafif yaralar almıştı. Kaçmak istiyor, ancak kıskacı kıramıyordu. Daha önce düşündüğü tertipe başvurdu: Kendisine çok benzeyen birine aynı kıyafeti giydirmiş ve her ihtimale karşı bu fedaiyi kendi yerine ileri sürmek üzere hazırlamıştı. Bu adam, "Hızır" adında gönüllü bir Safevi subayıydı. "Şah menem!" diye bağırarak ortaya atıldı. Şahı esir almakla görevli Osmanlı birlikleri onunla uğraşırken Şah İsmail bir noktadan ileri fırlayarak canını kurtardı. Ardına bakmadan ta Tebriz'e kadar at sürdü. Ama orada da kendini emniyette hissetmediğinden İran içlerine kaçtı.

Meşhur müverrih Hoca Sadüddin, "Tacü't-tevarih" isimli ünlü eserinde olayı şöyle anlatır:

"Biz dahi Tebriz'e doğru ılgar ile firar ittük. Şeb-i tarda firar iderken bazı Kızılbaşlara rast gelür idük; biz onlardan şahı sorar idük. "Şah ilerüdedür, emma Taclu Hanumdan (Şah İsmail'in eşi) haberünüz var mıdür? dirler idi. Ahir Helvacıoğlu Hüseyn Beye mülakki olduk ki, sonra risayet takrikiyle Rum'a gelüp Yedikule'de nice zaman mahbus olmişdur... Sonra işittük ki, Taclu hanum kaçub, Hoy Melikine varmış, Hoy Meliki dahi acele ve şitab ile şaha göndermiş."

Hoca, Çaldıran savaşını, savaşa bizzat katılan babasından dinleyerek meşhur eserine geçirmiştir. Yukarıda ki nakilde de görüleceği gibi, Taclu hatun'un kurtulduğunu belirtmektedir. Oysa Şah İsmail'in gözdesi Taclu Hatunun Osmanlılara esir düştüğü ve Yavuz'un emriyle Tacizade Cafer Çelebi'ye nikahlandığı malumdur. Şu halde, Şah İsmail'in aynı ismi taşıyan iki karısı olduğunu, bunlardan birinin kurtulup Hoy Melikine sığındığını kabul etmek lazımdır! Sonradan Kanuni Sultan Süleyman, Taclu Hatun'un Tacizade'ye nikahlanması husunu araştıracak ve bu yüzden şanlı babasını muaheze edip, nedimi Hasan Can'a, "Caiz midir?" diye soracaktı.

Devam edecek...