Arama

Hikayeler ve Öyküler -2- - Tek Mesaj #1079

NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
21 Temmuz 2007       Mesaj #1079
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
Saçları Olmayan Peri

"Tamam" dedi kız, kara çocuğun aynadaki gözlerine bakarak. Sonra usulca arkasına döndü. Gözlerinde anadan doğma taşıdı hüzünle, Ceviz ağacından yapılı işlemeli sandığa yöneldi. Daha çok gençti; elleri nasır bağlamamıştı. İncitmeden dokundu yıllardır genç kızların mahremiyetini koruyan, emektar ahşap abideye. "Bismillah" dedi ve çevirdi sandığın kilidini.

Sandık, bu mukaddes dokunuşa gıcırdayan seslerle mukabelede bulundu. Yılların emeği, nice teyzelerin ve genç kızların akıttığı onca göz nuruna acıyarak baktı. Gözleri, aradığı şeyi bulduğunun sinyalini verircesine açıldı. Şimdi eli daha da titrek, lale işlemeli örtüye uzandı. Eline alıp laleleri incelemeye başladığında, alev rengi bu çiçeklerin neden boynunun eğri olduğuna takıldı birden! "Örtünün içinde ne var acaba " diye düşündü karaçocuk.

Kız, onun bu sessiz cümlesini duydu ve acelece örtüyü açtı. Kendisine verilen emaneti koruyan her "mukaddes" örtü gibi, lale işlemeli bu beyaz örtü de dört köşeden sarılmıştı. Gözler merakını giderebildi sonunda; örtüden gümüş renkli, bir dişi kırılmış, güzel desenli bir tarak çıkıverdi. Kız, örtüdeki lale işlemelerinin tarakta da olduğunu görünce, eşyadaki "vefa"yı gösterdiği için adeta şükredercesine tarağı bağrına bastı. Bir Temmuz sıcağı annesinin ölüm haberini duyunca oyunu yarım kalan küçük kız büyümüştü. Gözlerinden boşalan su damlacıkları birer fatiha gönderdi annesine.

Genç kız oturmasını söyledi karaçocuğa. Seninle küçük bir oyun oynayacağız. Önce ben sonra da sen birbirimizin saçlarını tarayacağız. Kimin saçları tarakta en çok kalırsa o bu oyunun muzafferi olacak! Gen kız sözlerini bitirdiğinde elindeki tarağı okşuyordu hala. Gençadam bu oyunun hikmetini anlamadı; sual etmeden kabul etti. Kim bilir belki de saçlarının güzelliğine ve kuvvetli oluşuna güveniyordu. Geceydi karaçocuğun saçlarının kökü. Gece gibi uzundu, parıl parıl parlayan her bir teline yıldız misali nazar edilirdi!

Beyazlara bürünmüş ve nerden geldiği meçhul olan bu garip kız teklifinin kabul edilişine gülümsedi. Az önce gözlerini aynada izlerken onların bu kadar mana dolu olduğunu görmemişti. Mahçup bir edayla sırtını dönmesini istedi."Peki deyiverdi karaçocuk itiraz etme gücünü bulamıyordu kendinde.

Ayyüzlü'nün ince uzun parmakları titriyordu. Heyecan parmak uçlarında oynaşan zerreciklerdi; kız bunu hissedince tarağı sıkı sıkı kavradı ve başladı genç adamın saçlarına dokunmaya.

Genç kız, her tarak darbesinde canını acıtma korkusu taşıyor; bu ürperti kalp atışlarından duyuluyordu. Gözlerinde koca bir dünya taşıyan adam bu küçük oyunun sırrından mahrum, kalbinin heyecanını durdurmak istercesine elini kalbinin üzerine koydu. İkisini de bu heyecan dolu ritmlerine, gecenin davetsiz misafiri "rüzgâr" fısıltılar gönderiyordu. Duyabilene ne anlamlı bir orkestra.

Ne de kolay taranıyordu kara çocuğun simsiyah saçları. Parlayan saçları tarak dişleriyle çok şeritli yollara benzerken kalbi tek şeritli çıkmaz bir
sokaktı' Ayyüzlü kız bu güzel orkestra bozulmadan bir türkü tutturdu..

Bülbülüm altın kafeste
Ötme bülbül yarim hasta
Ben feleğe ne etmişim
Beni her bahar ağlatır
Ben sana aldanamam yarim
Ben sana dayanamam
.......

Kızın nefesi birden kesildi; yutkunuverdi. Gençadam ne olduğunu anlamak için döndüğünde genç kızın parlak çehresinde zoraki bir gülümseme gördü. Gözlerine baktı kızın ve neden bu solgun yüz dedi. Kız susuyordu.elindeki tarağı işaret etti.. Çocuk tarağa bakar bakmaz yüzünde gülücükler peyda oldu çünkü tarakta sadece bir adet saç teli vardı. Çocuk usulca tarağı aldı "sıra bende " dedi.

Hiç itiraz edebilir mi genç kız, hafifçe eğdi boynunu, hükmüne ram oldu. Kızın başındaki yazmayı çözmek için ellerini uzattığında birden bire yazmanın çözüldü. Öyle temizdi ki kız Allah onu mahrem ellerden böyle koruyordu işte. Dünya değil kainat yıkılmıştı genç adamın üzerine. Gördükleri gerçek miydi? Hangisi hakikatti aynada gördüğü hayal mi karşısında duran gerçek mi? Eliden düşüverdi tarak, bütün kemikleri işe yaramaz olmuştu sanki. Genç adamın Gözyaşları, içinde koca bir dünya taşıdığı gözlerine hücum etti. Avuçlarına boşalan gözyaşlarına rağmen inanamıyordu gözlerine ! Bir feryad bile koparamamıştı;kilitlendi adeta.

Genç kız çocuğun aksine hiç ağlamadı. Öylece baktı ..Kendinde konuşacak gücü bulduğuna inandığında BEN SENİ SAÇLARIN OLMASA DA ÇOK SEVİYORUM dedi. Kız gayr-i ihtiyari gülümsedi; gülümsemesinde şefkat vardı. Ellerini yüzüne kapamış ağlayan çocuğun saçlarını öptü, üzülme dedi. "ben, ben..." diyebildi sadece genç adam öyle bedbaht olmuştu ki konuşamıyordu. Ellerinin yüzünden çektiğinde yanında odada kimsecikler yoktu. Fırtınanın sesi yükselmiş pencere sonuna kadar açılmıştı. "Ansızın gelip hayatımın tam ortasına bağdaş kurdun ve şimdi de aynı hızla bana hiç sormadan şu pencereden çıkıp gittin öyle mi ? Genç adamın bu feryadını kim duyardı aynada gözlerinin izi kalmış periden başka..