Arama

Atatürk Müzeleri - Tek Mesaj #5

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Şubat 2006       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ATATÜRK MÜZELERİ

İçel - Mersin Atatürk Evi Müzesi
Mersin’in en önemli ve işlek caddelerinden biri olan “Atatürk Caddesi” üzerinde kentin odak noktasında yer alan bu yapı 1897'de dönemin Almanya Konsolosu Bay Christman’ın Mersin’li Mavromati ailesinden bir bayanla evliliği nedeniyle konut olarak kullanılmak üzere yaptırılmıştır. Mimari bilinmemektedir. Halk zamanla, bu yapıyı Krisman (Krizman Konağı) demiştir. Daha sonralarda Mavromati ailesinin konağı olarak tanınmıştır.
1270 m2lik bir alan üzerinde yer alan yapı 1972 yılına kadar Tahinci ailesinin mülkiyetine kalmıştır. l972 yılında ise Nebil Hayfavi tarafından satın alınmıştır ve 1976 yılına kadar Toros Koleji olarak hizmet vermiştir. 1976 dan sonra boş tutulan bu yapının adı aynı yıl belediye encümeninin aldığı bir kararla "Atatürk Evi'' olmuştur.
1980 yılında yapının kamulaştırılması kararlaştırılarak restorasyon çalışmaları başlatılmıştır. 1982 yılından itibaren de Kültür Bakanlığı'nın mülkiyetindedir. 1992 yılına kadar süren restorasyon çalışmalarında bir milyar liraya yakın harcama yapılmış ve bunun sonucu 12 Ekim 1992 tarihinde “Atatürk Evi ve Müzesi” olarak resmi açılışı yapılmıştır.
Mersin Atatürk Evi ve Müzesi'nin alt katı "Fotoğrafları ve Belgelerle Atatürk Müzesi" olarak hazırlanmıştır. Ayrıca Ankara, Anıtkabir Müzesi'nden getirilen 22 adet kişisel eşyası da sergilenmektedir.
Etnoğrafik eserlerin sergilendiği üst katta salona açılan yedi odanın ikisi yatak odası, biri çalışma odası, dördü ise oturma odası olarak değerlendirilmiştir.


MERSİN ATATÜRK EVİ
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, büyük önder Atatürk Akdeniz’in bu güzel kenti ve ticaret merkezi Mersin'imizi sekiz kez ziyaret ederek onurlandırmışlardır.
Bu ziyaretlerden ilki 17-19 Mart 1923’te gerçekleşmiştir. Bunu 2 Ocak-2 Şubat 1925, 9-16 Mayıs 1926, 11-12 Şubat 1931, 28 Ocak 1933, 20-21 Şubat 1935, 19 Kasım 1937 ve 20-23 Mayıs 1938 tarihlerindeki gezileri izlemiştir.
Sevgili Atamız ve eşi Latife Hanım 20 Ocak-2 Şubat 1925 tarihleri arasında kentimizi ziyaret edişlerinde, bugün müze olarak değerlendirilmiş olan bu yapıda on bir gün boyunca Mersinliler tarafından içten bir sevgi ve coşku ile ağırlanmışlardır. Mersinliler konağın sahibi Fedon Tahinci ile birlikte büyük önderimiz ve eşini en iyi şekilde konuk edebilmek için elbirliği ile hazırlık yapmış ve kentin en görkemli olan yapısını içindeki değerli döşeme ve mefruşata ek olarak, verdikleri eşyalarla da güzelleştirerek konukseverliğin en anlamlı örneklerinden birini sunmuşlardır.
Zemin katta ayrıca çeşitli kültürel etkinlikler için düzenlenmiş 50 kişilik bir konferans salonu yer almaktadır.
Ön cephede yer alan büyük yatak odası Mersin Deniz Ticaret Odası, yanındaki oturma odası Ticaret ve Sanayi Odası, diğer odalar ise Kültür Bakanlığı tarafından düzenlenmiştir.
Halı, şamdan, saat, lamba, şekerlik, fincan, semaver, sini, örtü ve çevre gibi etnoğrafik değere sahip objeler v.b. ev eşyaları Sivas, Tokat, Konya, Ankara Etnoğrafya müzelerinden sağlanmıştır. Ayrıca bazı eşyalar Tarsuslu Mehmet ve Belkıs Akçora ailesi ile Taki Aleksinoğlu'nun bağışıdır. Atamızın kahve içtiği fincan ise Erdal Akalın tarafından armağan edilmiştir.


İçel - Silifke Atatürk Evi
Silifke büyük Atatürk'ün çiftlik olarak kurduğu, köylülerle birlikte ilk tarım kredi kooperatifini oluşturduğu ve değişik zamanlarda dört defa ziyaret ettiği bir beldedir.
27 Ocak 1925 salı günü Atatürk'ün Silifke'ye ilk gelişlerinde misafir edildikleri ev ise şehrin Saray Mahallesi'nde bulunan iki katlı kâgir bir yapıdır ve 329 m² lik bir yerleşme alanına sahiptir. O tarihlerde Silifke Belediye Reisi Hacı Hulusi Efendi'ye ait olan ev, daha sonra varislerine intikâl etmiştir.

Söz konusu yapı, tarihi ve mimari değerinden dolayı 1982 yılında, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nce kamulaştırılmıştır. 1983 yılında başlayan onarım çalışmaları 1984 yılında tamamlanmış, 1985-1986 yıllarında Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından teşhir ve tanzim çalışmaları gerçekleştirilerek, alt kat; ilçe halk kütüphanesi ve idare bölümü, üst kat ise, Atatürk Evi (müze-ev) olarak halka açılmıştır.
Ortada artı işareti şeklinde bir plana sahip sofanın bulunduğu bu kat ; sofaya açılan misafir odası, oturma odası ile ona bağlı namaz odası, mutfak ve bu mekâna bağlı iş odası olarak tanzim edilmiştir. Müze o dönemin ve yörenin özelliklerini yansıtacak şekilde düzenlenmiş, sergilemede Silifke bölgesinden temin edilen etnografik malzemelerden ve Silifke Müzesi'nin etnografya seksiyonundan yararlanılmıştır. Müzede Atatürk'ün 28 Ocak 1925 günü misafir edildiği evin yatak odası ve yemek takımları, Atatürk'ün ev sahibi Sadık Taşucu'ya hediye etmiş olduğu üzerinde "Gazi M. Kemal" ibaresi taşıyan küçük bir tabanca, kurmuş olduğu çiftlik ve kooperatifle ilgili belge ve fotoğraflar sergilenmektedir.


İstanbul - Dolmabahçe Sarayı
17. yüzyıla kadar Boğaziçi’nin koylarından biri olan bu yörenin; Altın Post'u aramaya çıkan Argonotların efsanevi gemisi Argos’un demirlediği, Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethi sırasında Haliç’e indirmek üzere gemilerini karaya çıkardığı yer olduğu ileri sürülür.
Osmanlılar Döneminde kaptan paşaların donanmayı demirledikleri, geleneksel denizcilik törenlerinin yapılageldiği doğal bir liman görünümünde olan bu koy; 17. yüzyıldan başlayarak dönem dönem doldurulmuş ve Dolmabahçe adıyla padişahların Boğaziçi’ndeki has bahçelerinden biri konumuna getirilmiştir.
Tarihsel süreç içinde çeşitli padişahlar tarafından yaptırılan köşk ve kasırlarla donatılan Dolmabahçe; zamanla "Beşiktaş Sahil Sarayı" adıyla anılan bir saray görünümü kazanmıştır.
Beşiktaş Sahil Sarayı, Sultan Abdülmecid Döneminde (1839-1861) ahşap ve kullanışsız olduğu gerekçesiyle 1843 yılından başlayarak yıktırılmış ve aynı yerde günümüze dek gelen Dolmabahçe Sarayı’nın temelleri atılmıştır.
Yapımı, çevre duvarlarıyla birlikte 1856 yılında bitirilen Dolmabahçe Sarayı 110.000 m2’yi aşan bir alan üstüne kurulmuş ve ana yapısı dışında onaltı ayrı bölümden oluşmuştur. Bunlar saray ahırlarından değirmenlere, eczanelerden mutfaklara, kuşluklara, camhane, dökümhane, tatlıhane gibi işliklere uzanan bir dizi içinde, çeşitli amaçlara ayrılmış yapılardır. Bu yapılar arasına Sultan II. Abdülhamid Döneminde (1876-1909) Saat Kulesi ve Veliahd Dairesi arka bahçesindeki Hareket Köşkleri eklenmiştir.
Dönemin önde gelen Osmanlı mimarları Karabet ve Nikogos Balyan tarafından yapılan sarayın ana yapısı; Mabeyn-i Hümâyûn (Selâmlık), Muayede Salonu (Tören Salonu) ve Harem-i Hümâyûn adlarını taşıyan üç bölümden oluşur. Mabeyn-i Hümâyûn; devletin yönetim işleri, Harem-i Hümâyûn; Padişah ve ailesinin özel yaşamı, bu iki bölümün arasında yer alan Muayede Salonu’ysa; Padişah’ın devlet ileri gelenleriyle bayramlaşması ve kimi önemli devlet törenleri için ayrılmıştır.
Tüm yapı, bodrumla birlikte üç katlıdır. Biçimde, ayrıntılarda ve süslemelerde gözlenen belirgin batı etkilerine karşılık bu saray, bu etkilerin Osmanlı ustalarca yorumlanmış bir uygulamasıdır. Öte yandan, gerek kuruluş gerekse oda ve salon ilişkileri açısından geleneksel Türk evi plan tipinin çok büyük boyutlarda uygulandığı bir yapı bütünüdür. Beden duvarları taştan, iç duvarları tuğladan, döşemeleri ahşaptan yapılmıştır. Çağın teknolojisine açık olan saraya, 1910-12 yıllarındaysa elektrik ve kalorifer sistemi eklenmiştir. 45.000 m2’lik kullanılır döşeme alanı, 285 odası, 46 salonu, 6 hamamı ve 68 tuvaleti vardır. Döşemelerin ince işçilikli parkelerinin üstünde, önce sarayın dokumevinde, sonra da Hereke’de dokunmuş 4454 m2 halı serilidir.
Padişahın devlet işlerini yürüttüğü Mabeyn; işlevi ve görkemiyle Dolmabahçe Sarayı’nın en önemli bölümüdür. Girişte karşılaşılan Medhal Salon, üst kat ile bağlantıyı sağlayan Kristal Merdiven, elçilerin ağırlandığı Süfera Salonu ve padişahın huzuruna çıktıkları Kırmızı Oda; imparatorluğun tarihsel görkemini vurgulayacak biçimde süslenmiş ve döşenmiştir. Üst katta yer alan Zülvecheyn Salonu; padişahın Mabeyn’de kendine özel olarak ayrılmış dairesine bir tür geçiş mekanı oluşturmaktadır. Bu özel dairede, padişah için mermerleri Mısır’dan getirilmiş görkemli bir hamam, çalışabileceği oda ve salonlar bulunmaktadır.
Harem ve Mabeyn bölümleri arasında yer alan Muayede Salonu; Dolmabahçe Sarayı’nın en yüksek ve en görkemli parçasıdır. 2000 m2’yi aşan alanı, 56 sütunu, yüksekliği 36 m.yi bulan kubbesi ve bu kubbeye bağlı yaklaşık 4,5 tonluk İngiliz yapımı avizesiyle bu salon, sarayın diğer bölümlerinden belirgin bir biçimde ayrılmaktadır. Salon, bodrumdaki tesislerden elde edilen sıcak havanın sütun diplerinden içeri verilmesiyle ısıtılmakta, böylelikle soğuk mevsimlere rastlayan törenler daha sıcak bir atmosferde yapılabilmekteydi. Geleneksel bayramlaşma töreni günlerinde, Topkapı Sarayı’nda bulunan altın taht bu salona getirilerek kurulur ve padişah bu tahtta devlet ileri gelenleriyle bayramlaşırdı. Galeriler ise elçilik görevlilerine, Saray Orkestrası’na, bay ve bayan konuklara ayrılmıştı.
Dolmabahçe Sarayı’nın Batı etkileri altında, Avrupa saraylarından örnek alınarak yapılmış bir saray olmasına karşılık, işlevsel kuruluşu ve iç mekan yapısında “Harem”in eskisi kadar kesin çizgilerle olmasa da ayrı bir bölüm olarak kurulmasına özen gösterilmiştir. Ancak Topkapı Sarayı’nın tersine, Harem, artık saraydan ayrı tutulmuş bir yapı ya da yapılar topluluğu değildir; aynı çatı altında, aynı yapı bütünlüğü içinde yerleştirilmiş özel bir yaşama birimidir.
Dolmabahçe Sarayı’nın yaklaşık üçte ikisini oluşturan Harem Bölümü'ne, Mabeyn ve Muayede Salonu’ndan geleneksel ayrımı vurgulayan demir ve ahşap kapılarla kesilmiş koridorlardan geçilmekte, bu bölümde Boğaziçi’nin yansımalarıyla aydınlanan salonlar, sofalar boyunca padişahların, padişah eşlerinin, çeşitli görevleri olan kadınların, şehzade ve sultanların yatak odaları, çalışma ve dinlenme odaları sıralanmaktadır. Valide Sultan Dairesi, Mavi ve Pembe Salonlar, Abdülmecid, Abdülaziz ve Reşad tarafından kullanılan odalar, Cariyerler Bölümü, Kadınefendi odaları, Büyük Atatürk’ün çalışma ve yatak odası, sayısız değerli eşya, halı, levha, vazo, avize, tablo gibi sanat yapıtları Harem’in ilginç ve etkileyici parçalarını oluşturmaktadır.
Günümüzde Dolmabahçe Sarayı’nın bütün birimleri restore edilmiş ve ziyarete açılmış bulunmaktadır. Saray’ın değerli eşyalarının sergilendiği iki “Değerli Eşyalar Sergi Salonu”, Milli Saraylar Yıldız Porselenleri Koleksiyonu’ndan örneklerin yer aldığı “İç Hazine Sergi Binası”, genellikle Milli Saraylar Tablo Koleksiyonu’nun bölüm bölüm ve uzun süreli sergiler biçiminde izleyicilere sunulduğu “Sanat Galerisi”, bu galerinin alt katında sarayın çeşitli objeleri ve mimari süslemelerinden alınmış kuş motiflerinin fotoğraflarından oluşan sürekli serginin bulunduğu tarihsel koridor, Mabeyn Bölümü’ndeki Abdülmecid Efendi Kütüphanesi; Dolmabahçe Sarayı’nın başlıca sergileme birimlerini oluşturmaktadır.
Sarayın hemen girişinde bulunan eski Mefruşat Dairesi’nde Kültür-Tanıtım Merkezi yer almakta ve Milli Saraylar’ın çeşitli yerlerinde sürdürülen bilimsel çalışmalarla tanıtım etkinlikleri bu merkezden yönlendirilmektedir. Öte yandan, yine bu merkezde çoğunluğunu 19. yüzyıla yönelik yayınların oluşturduğu bir kitaplık kurularak araştırmacıların hizmetine sunulmuştur.
Saat Kulesi, Mefruşat Dairesi, Kuşluk, Harem ve Veliahd Dairesi bahçelerinde ziyaretçilere yönelik kafeterya hizmetleri veren bölümler ve hediyelik eşya satış reyonları oluşturulmuş, bu reyonlarda Kültür-Tanıtım Merkezi’nce hazırlanan ve milli sarayları tanıtıcı bilimsel nitelikte kitaplar, çeşitli kartpostallar ve Milli Saraylar Tablo Koleksiyonu’ndan seçilmiş ürünlerin tıpkı basımları satışa sunulmuştur. Öte yandan Muayede Salonu ve bahçeler ise ulusal/uluslararası resepsiyonlara ayrılmış, yeni düzenlemelerle saray, müze içinde müze birimlerine, sanat ve kültür etkinliklerine kavuşturulmuştur.


İstanbul - Florya Atatürk Deniz Köşkü
Marmara Denizi kıyısında, Yeşilköy ile Küçükçekmece arasında bir yerleşim bölgesi olan Florya’nın 19. yüzyılda sönük bir avcı uğrağı konumunda olduğu bilinmektedir. Atatürk’ün buraya olan ilgisiyle önem kazanan Florya giderek yazlık bir dinlenme merkezine dönüşmüştür.
Atatürk için İstanbul Belediyesi tarafından 1935 yılında mimar Seyfi Arkan’a projelendirilen köşk, yazlık bir konut olarak yapılmış ve aynı yıl 14 Ağustos tarihinde kullanıma açılmıştır.
Ulu Önder, 1936 yılının Haziran ve Temmuz aylarında uzunca bir süre burada yaşamış, siyasal ve bilimsel toplantılar için köşkü özellikle kullanmış, aralarında İngiliz Kralı VIII. Edward ve Madam Simpson’un da bulunduğu kimi önemli konukları burada ağırlamıştır.
Köşk, Atatürk tarafından son olarak 28 Mayıs 1938 günü kullanılmış, kendisinin ölümünden sonra bu yapılar Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak Sayın İsmet İnönü, Sayın Celal Bayar, Sayın Cemal Gürsel, Sayın Cevdet Sunay, Sayın Fahri Korutürk ve Sayın Kenan Evren tarafından kullanılmıştır.
16 Eylül 1988 tarihinde Cumhurbaşkanlığı’mızca TBMM’ne bağlı Milli Saraylar Daire Başkanlığı’na devredilen bu yapılar topluluğu, restorasyona alınarak Atatürk Müzesi haline getirilmiş ve içinde “Atatürk İstanbul’da” konulu sürekli bir fotoğraf sergisi oluşturulmuştur. Öte yandan köşkün bir bölümünde de Atatürk ile ilgili çeşitli yayınlar tanıtılmakta ve satılmaktadır. Yaverlik ve Genel Sekreterlik binaları onarılarak TBMM sosyal tesisleri haline getirilmiş, bu binaların arasında kalan boşluğa kafeterya ve restoran hizmeti veren bir yapı eklenmiş, yine bahçe; kafeterya hizmetleri verilecek bir konuma getirilmiştir


İstanbul - Pera Palas Atatürk Odası
Atatürk, 7. Ordu Komutanı iken 1917 de Veliaht Vahdettin'le birlikte Almanya'ya gitmiş, 4 Ocak 1918 günü dönüşte yine Pera Palas'ta kalmıştır. Atatürk Şişli'deki eve taşınıncaya kadar İstanbul'da bulunduğu günler hep Pera Palas otelinde kalmıştır.
Son yıllarda, Atatürk'ün Pera Palas Otelinde kaldığı oda (Atatürk Odası) olarak düzenlenmiştir. Atatürk Odası'nda Atatürk'ün yatağı, gardrobu, masası, Atatürk'le ilgili eşya ve fotoğrafları sergilenmektedir.



İzmir - Atatürk Müzesi
İzmir, 1. Kordon (Atatürk Caddesi) üzerindedir ve 1875-1880 yıllarında halı tüccarı Takfor tarafından ev olarak yaptırılmıştır. 9 Eylül 1922'de sahibi tarafından terkedilmiş ve hazinenin mülkiyetine geçirilmiştir. İzmir'e giren Türk ordusu burasını karargâh olarak kullanmıştır. 17 Şubat 1923'te İzmir İktisat Kongresi toplandığında Atatürk şahsi çalışmalarını burada yürütmüştür. Kongre bitiminde karargâh bu binadan taşınmış ve hazine binayı Naim Bey'e otel olarak kullanmak üzere kiralamıştır. 16 Haziran 1926'da İzmir'e gelen Atatürk, İsmet Paşa ile birlikte Naim Palas'ta kalmıştır. 13 Ekim 1926'da bina İzmir Belediyesi tarafından satın alınmış ve bazı yeni eşyalar da konularak Atatürk'e hediye edilmiştir. Atatürk 1930-1934 yılları arasında İzmir'e her gelişinde hep bu evde kalmıştır. 10 Kasım 1938'de Atatürk'ün vefatı üzerine, ev kızkardeşi Makbule Baysan'a veraset yoluyla intikal etmiştir. 25 Eylül 1940'ta İzmir Belediyesi binayı müze yapmak üzere istimlak etmiştir.
Atatürk'ün İzmir'e gelişinin 19. yılına rastlayan 11 Eylül 1941 tarihinde müze törenle halka açılmıştır.
5 Ekim 1962 tarihinden itibaren müze "Atatürk İl Halk Kütüphanesi ve İzmir Şehri Atatürk Müzesi" adını almıştır. 28 Aralık 1972'de Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı'nın 12088 sayılı yazıları ile binanın mülkiyeti İzmir Arkeoloji Müzesi'ne verilmiştir. Restore ve tanzim edilerek 29 Ekim 1978'de törenle "Atatürk ve Etnografya Müzesi" olarak ziyarete açılmıştır. Müzedeki etnografik eserler 13 Mayıs 1988'de açılan yeni Etnografya Müzesi'ne taşındıktan sonra müzenin adı "Atatürk Müzesi" olmuştur.
Bina Osmanlı ve levanten mimarisi karışımından meydana gelen Neoklasik tarzda bir yapıdır. Bodrum, zemin, 1. kat ve çatı katından oluşmaktadır. Dikdörtgen planlı arka cephesi revaklı, avlulu 852 m²lik bir alanı kaplayan kârgir bir yapıdır. Ön cephede 1. katta cumbası vardır.
Tüm zemin kat tabanı büyük boy mermer plakalarla döşelidir. Salonda yerde 34,5 m²lik Uşak halısı, sağ ve sol nişlerde mermer heykeller, büyük kristal ayna ve Atatürk büstü vardır. Sağ ve soldaki odada ve küçük salonda 19. yüzyıl stili nefis şömineler vardır. Birinci kata çıkan merdivenlerin başında aplik görevi yapan 2 adet tunç şövalye heykelciği vardır. Merdiven sahanlığında büyük Atatürk portresi asılıdır.
1. katta Atatürk'ün kullanım odaları bulunmaktadır. Bunlar: Toplantı salonu, çalışma odası, yatak odası, misafir odası, berber odası, muhafız odası, bekleme-kabul odası, kütüphane, yemek odası ve banyodur. Toplantı salonunda ortada yeşil çuhalı rulet masası ve etrafında 12 adet Cosmos marka sandalye yer almaktadır. Salon duvarlarına dayalı 10 adet küçük boy maun sandalyelerin arkalıklarındaki çini plakalar üzerinde Shakaspeare'nin eserlerinden kimi sahneler canlandırılmıştır. Yatak odasında maun karyola, 2 komidin, 2 kadife koltuk, 1 kanepe, 1 şezlong, 1 markiz, 3 dolap vardır. Yatak odaları günün modasına göre döşenmiştir. Kütüphanede Fransızca bir ansiklopedi bulunmaktadır. Çalışma odasında meşe kaplama çalışma masası ve onun üzerinde Atatürk'ün kullandığı yazı takımı vardır. Odalar bronz dolama heykeller, vazolar ve yağlıboya tablolarla süslenmiştir. Yerde Isparta ve Uşak halıları serilidir.