sen ve ben
imlası unutulmuş
savruk cümleler gibiydik
kara darbelerle boyanmış
yalnızlığın resmi gibi
suskun, ürkektik..
sen ve ben
uzak bakışların biriktiği kıyı sahilleri
teselliye hasret gurbet treni
yalnızlığa hapsolmuş lirik bir şiir
köprüleri yıkılmış gibi
her nefeste mesafeleri uzamış
bir şiirin iki kahramanıydık..
sen ve ben
dibi gözükmez bir şiirdik
satırları arasında bağ kurulamayan
sağlanamayan örgüler arası bütünlük
kendi arasında güzellikleri olan
üç-beş satırdan oluşmuş
karalama bir şiirdik..
sen ve ben
akreple yelkovan misali
Leyla ile Mecnun timsali
kavuşması ömür
ayrılığı ölüm olan
iki roman kahramanıydık
ben sana geç kalırdım
sense bana erken..
sen ve ben
yan yana yazılamayan
aralarında virgül engeller
soru işaretleri arasında boğulan
ünlemleri bulunamayan
yitirilmiş anlamları
üç bilemedin beş satırlık
ah idik
koğuşturulamayan..
sen ve ben
iki ayrı bahardık
birbirimize hasret
birbirimize susardık
ikimiz birer ülkeydik
sen mutluluklar ütopyası
bense tundra iklimi
soğuk yüzüyle kuraklığı
caddeleri yenilgi
sokakları hezeyan..
sen ve ben
uzanmaya yeltenirken uzaklaşan
nefes alışları zorlaşan
birimiz güneş idik
öbürümüz buzul dağları..
sen ve ben
iki ayrı yolcu idik
hasret otellerinde konaklar
yeni yeni aşklar biriktirir
yeni yeni aşklardan dönerdik
nefes alışverişlerimizde..
sen ve ben
kutuplaşmış milletler gibi
birbirinin tıpkı
birbirinden farklı
araya savaşlar girdi
kasırgalar
medeniyet çatışmaları yaşanırdı
gözlerimizin birbirine her değişinde
uzak ırak ülkelerin insanları gibi
elleri, gözleri, bedenleri aynı
susuşu gülüşü gitmeleri farklı..
sen ve ben
çiçek ve bal arısı
senden besinle hayata göz kırpan
benden enerjiyle güllere susayan
sen ve ben
birbirine uzak mevsimlerdik
kırık dökük ayna yansımalarında
anlaşılamayan
anlaşıldıkça körleşen
körleşirken bedenleşen
iki ayrı elmas
iki ayrı inciydik..
sen ve ben
bir kartpostalda
biri gönderen
diğeri alıcı..
ne posta kuryesi
ne zarflar
yüklenemedi aramızdaki boşluğu
inatla, sabırla dizilen yaşanmışlıklar olgusu
tutmayan dilekler
ve fallar hep ayrılığa çıkar..
sen ve ben
şimdi iki bedeni özürlü gibi
sustuk, konuşmayı beceremedik
gülemedik gülmelere inat
yürüyüşlerimiz koltuk değnekli
protezleşmiş duygularımız
bakışmalarımız görmez gibi
aramızdaki mihengi..
sen ve ben
şimdi iki ayrı tutsak gibi
görüşlerimiz açık
konuşmalara kapalı
birimiz müebbet cezalı
öbürümüz idam sanığı..
sen ve ben
iki ayrı ufukta birbirine el sallayan yıldızlar gibi
kıyıda dalgaya hasret kum tanesi
yağmura özlemli toprak misali
birbirimize özlemli
birbirimize kilitli
sürgün şimdi duygularımız
sevmelerimiz yasaklı
gülüşlerimizde kirletilmişlik
yalnızlık korkusu her yanımızda
ve fırtınalar var baharlarda…
sen ve ben
kara kalemle çizilen mutluluk resimleri
buğulu camlarda isim heceleri..
sen ve ben
iki ayrı sevgili
kavuşmadı ellerimiz
gözlerimiz sahiplenircesine her bakışında
aradaki mesafelerin saldırısına uğrar
ve uzun sürer artık susmalar
şimdi
sen gidensin
ben ardından el sallayan
sen alıp götürensin
ben geride aciz kalan
sendin bizleri alıp götüren
tutuşmalarımız kangren..
şimdi
sen gidensin
güzellikler heybesinde savrulan
şimdi sen gidensin
yarınları sırtlanıp götüren
şimdi sen sessiz bir yelkenliyle
ufuksuzluğa açıldın
bana düşense
ardından hasretle el sallamak
hoşça kal sevdiğim
hoşça kal…
Yusuf Deysem SONSUZ