Alıntıdır..
Hayat bazen ne kadar boş, ne kadar anlamsız.. Anlamsız olduğu kadar da güzel… Çelişkilerden oluşan bir şey bu hayat dediğimiz şey.. Aslında kimsenin bir fikri yok hayatın ne olduğu hakkında. İnsanlar sürekli yeni şeyler istiyorlar.. Sahip olduklarının, sahip olmak istediklerinin, sahip olmak için çalıştıkları şeylerin ne kadar çocuksu, gereksiz olduğunu düşünmeden… Aslında herkes sıfır kilometre bir hayat istiyor. Kullanılmamış, kirletilmemiş.. Kendininkini elden çıkarmak, yeni baştan başlamak.. Bu sefer acısız, anısız başlamak. İyi anılar ne kadar çok ise, kötü anılar da bir o kadar çok oluyor çünkü bu hayat denilen saçma olguda. İnsanlar ise dediğim gibi sürekli yeni bir hayata sahip olmak istiyorlar, “kirletmek” için. Herkes yaşamak istediği hayatı yaşadığını düşünmekten yoksun. Kader olgusuna o kadar kaptırmışıız ki kendimizi, kimse inanmak istemiyor insanın kendi kaderini kendi yazdığına, kimse istemiyor insanın hayatını değiştirebileceğine. Kimse inanmak istemiyor ücra bir köşedeki bir çocuğun yarının en zengin insanları arasında olabileceğine veya şu anki dünyanın en zeki insanının çocuğunun yarın çok fakir olabileceğine. Aslında ikisinin de olasılığı aynı oranda. Ama asla imkansız değil ! Peki ya biz ? Dünyadaki ortalamaya göre çok yüksek standartlarda yaşayan, ama yetinmeyi bilmeyen.. Sürekli son çıkan şeylere sahip olmayı düşleyen.. İhtiyaçlarımızı ve yarınımızı düşünmeden ! Tüketim çılgınlığına kapılmış bir şekilde saldıran, savuran ve boşa çabalayan..!
Son düzenleyen Blue Blood; 7 Şubat 2006 15:44