Arama

Hikayeler ve Öyküler -2- - Tek Mesaj #1204

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Ağustos 2007       Mesaj #1204
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
iki kalp arasında tek can
bizim için; İstanbul’un caddelerinde yaşlı bi kadın vardı, bi resim vardı elinde sadece, çok eski bi resim, herkeslere resimdeki kızı soruyordu, gördüğü herkese elindeki resmi gösteriyor, "lütfen bi daha biraz daha dikkatli bakın" diyordu, resimde gülümseyen güzel kız, onun kızıydı ve yıllar önce kaybolmuştu..... kayıtlara göre kızı 27 yaşındaydı, ona sorarsanız kızı daha 21 yaşındaydı, o kızından ayrı geçen 7 yılı hiç saymıyordu, çünkü zaman kızının kaybolduğu gün durmuştu... her gün sabah erken yollara düşüyordu, sokak sokak geziyor gördüğü herkesten elindeki resmi göstererek kızını soruyordu, hiç vazgeçmedi, umudunu hiç kaybetmedi, koskoca İstanbul’da kızını arıyordu yaşlı kadın... belki daha önce defalarca geçmişti bu sokaktan, belki şu büfeci adama defalarca sormuştu, ama yine de hep sordu, hep aradı... sokaklarda kızını hayal ederek geziyordu, mağaza vitrinlerinden elbise beğenirdi, ne zaman beyaz bi gelinlik görse göz yaşlarını tutamazdı, kızının elindeki resmine bakar ve ağlardı… en çok üzüldüğü şey de, kızı kaybolmadan önce, doğum günü için annesinden bi altın kolye istemişti ama annesi alamamıştı… işte en çok bunu hatırladıkça üzülüyordu… ama o aradan geçen 4 yıl boyunca, kızına o çok istediği altın kolyeyi almak için para yığmıştı… sırf o kolyeyi alabilmek için kaç gece aç yatmıştı, 4 yıl boyunca aynı elbiseleri giymiş, aynı yanalı ayakkabıyla gezmişti… sonunda da kızının o çok istediği altın kolyeyi almıştı… “kızım 26 yaşına geldiğinde onu nasılsa bulacam ve kolyesini hediye edecem” demişti… o yıl kızını bulamadı… “olsun ben de kızım 27 yaşına girdiğinde kolyesini veririm” dedi… ve bu yıl da “kızımın 28. yaş gününden önce onu nasılsa bulacam ve kolyesini hediye edecem canım kızıma” diyordu… en büyük hayali de “kızımı bulduktan sonra ah bi de mürüvvetini görsem” diye iç çekiyordu… sonra kızının altın kolyesini de sakladığı sandıktan, kızının çocukluk elbiselerini patikleri eldivenleri şapkasını ve saklayabildiği bütün eşyalarını çıkarı, tek tek koklardı, onları koklaya koklaya ve göz yaşları içinde uyurdu her gece, elinde yine kızının fotoğrafıyla…ve her gece rüyasına girerdi kızı… tıpkı fotoğraftaki gibi, hala 21 yaşında, hala çok güzel ve hala gülüyordu… her gece ama her gece rüyasında görürdü kızını…sonra her sabah yine erken uyanır düşerdi yollara….. ama… ama yaşlı kadının o dünyalar güzeli kızı aslında kaybolmamıştı…..kızı 7 yıl önce bi trafik kazasında…………… yaşlı kadın bunu hiç kabullenmedi… kabullenemedi… o hep kızını aradı… onun kızı daha üniversiteyi bile bitirmemişti… üniversiteyi bitirecek doktor olacak, annesine gül gibi bakacak elini sıcak sudan soğuk suya değdirmeyecekti, daha annesinin romatizmalarına bi çare bulacaktı… daha kızını everecekti, kızını beyaz gelinlikler içinde görecekti… yok… yok… bunu kabul edemezdi… o kız başkasının kızıydı… ona da çok üzülmüştü ama o kendi kızı olamazdı… diye kendini avuttu yıllarca….. acı gerçeği kızının 28. yaş gününde kabullendi artık; o sabahta yine erken uyanmış ve yollara düşmüştü… öğlen saatleriydi, hava iyice sıcak olmuştu, yazlık bi kafenin sandalyesine oturdu, çok yorulmuştu, susamıştı, çarpıntısı başlamıştı, ilacını almalıydı, hemen önünde sırtı kendisine dönük garson kızdan yardım istedi ve garson kız yaşlı kadına yüzünü döndüğünde....... garson kız “efendim teyzecim” dedi ama yaşlı kadın konuşamadı, dili tutulmuş gibiydi, hiç bi şey diyemedi… kız hemen içeri koşarak bi bardak su getirdi, yaşlı kadın titriyordu, suyu yudumlarken kıza bi daha baktı ve gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı… herkes yaşlı kadının başına toplandı, hastaneye ***ürmelerine karşı çıktı, herkes bi şeyler konuşuyordu ama kadının gözü o garson kızdaydı… yaşlı kadın sakinleşince kafedekiler yaşlı kadını eve ***ürmek istedi, garson kız birden iş önlüğünü çıkararak yaşlı kadının koluna girdi, yaşlı kadın şaşkındı, dondu kaldı, konuşamadı, kız “teyzeciğim sizi evinize ben bırakabilir miyim” dedi yaşlı kadın zorla da olsa kısık ve titrek bi sesle “evet KIZIM” dedi……. yolda hiç konuşmadılar, yaşlı kadın rüyada gibiydi, kolundaki kızıydı, o kadar çok benziyordu ki, şaşkındı… evin kapısına geldiklerinde kız kadından kapının anahtarını istedi oysa tam o anda yaşlı kadın “keşke içeri davet edebilsem, gelir mi acaba” diye düşünüyordu… kadın, cebinden anahtarı çıkardı kıza uzattı, kız kapıyı açtı, içeri girdiler… yaşlı kadın rüyada gibiydi, kız onu oturma odasındaki kanepenin üzerine uzattı, bi yastık battaniye ve bi bardak su getirdi… yaşlı kadın zorda olsa “kızım az otur, çok yoruldun” diyebildi… biraz oturdular, kız arada “şimdi nasıl oldun teyzecim” diyordu sadece, yaşlı kadın konuşamıyordu bile… biraz sonra kadın birden oturduğu kanepeden ayağa kalktı, kız biraz şaşkın ve biraz korkak bi ifadeyle “teyzecim noldu” dedi… yaşlı kadın kızın elinden tutup, kızının odasına ***ürdü, kapıyı açtıklarında hemen karşıda kadının kızının resimleri ve en büyük çerçevede de kızının 21. yaş gününde çekilmiş bi resmi asılıydı… genç kız resimleri görünce o kadar şaşırdı ki, yaşlı kadına baktı, hiç bi şey diyemedi ikisi de, kız anlamıştı, birbirlerine sarılıp ağladılar……. dakikalarca… sonra yaşlı kadının kızının yatağına oturup konuşmaya başladılar, önce kadın ağlayarak anlattı hikayesini ve 7 yıl sonra ilk defa “kızımı bi trafik kazasında kaybettim” dedi…... ve o kıza, koynuna bastırdığı resmi göstererek kızına ne kadar benzediğini gösterdi… genç kız şaşkındı… resimdeki kız tıpkı kendisiydi… yaşlı kadın kıza yaşını sorduğunda kız 21 dedi ve yaşlı kadın bi daha ağlamaya başladı… kız da onunla ağlıyordu… sonrada kız hikayesini anlatmaya başladı –annesini ve babasını daha çok küçükken bi trafik kazasında kaybetmiş, başka kimsesi olmadığı içinde yetiştirme yurduna vermişler, orada büyümüş, şimdi de hem üniversiteyi okuyor hem de kafede çalışıyormuş – kız daha bitirmeden kadın kıza sarıldı ve “ KALBİNDEKİ SEVGİ ANCAK BAŞKA Bİ KALPLE PAYLAŞILINCA SEVGİDİR VE İKİ KALBİN SEVGİSİ TEK Bİ CAN DEMEKTİR “ dedikten sonra kıza “Kızım Olur musun” dedi… genç kız da hiç düşünmeden “EVET” dedi… Şu Var ki; Hayat, Kalbindeki Sevginin Büyüklüğü Kadar Yaşanılabilirdir… İki Kalbin Paylaştığı Sevgi Ya da Aşk Tek Bi Candır Ve Bu Sevgi Sonsuzluktur