İsyan
Sevil, benim dertli dostum. Hayatta onu en çok üzen hep ailesiydi. Hep onlar için ağlarken gördüm onu. Ne karşılıksız sevdasına ağladı ne de yitip giden sevgiliye.
Sevil'in üç kardeşi vardı. İlk göz ağrısıydı ailesinin. En ağır yükleri de üstlenendi. Hem kardeşlerinden sorumluydu hem de, anne ve babası çalışan olduğu için, evden sorumluydu. Sitem ediyordu hayatına. "Neden" diye sorguluyordu. Fakat cevabı yoktu.
Maddi durumu yüzünden daha 11 yaşında iş hayatı ile tanıştı. Hem okuyordu hem de çalışıyordu. Çocukluğu yasak ettiler ona. Daha 10 yaşında genç kızlığı bindirdiler omzuna. Oyun oynarken sokakta akranları, hüzünlü gözleri ile ağlardı. Sevil bir gün arkadaşları ile oynarken babaannesi ayıpladı onu.
Sadece ailesi değil ona yakın görünene arkadaşları da az çektirmediler. Sevil bazen okulun istediği kitapları alamazdı. Evine yakın olan arkadaşından isterdi kitabı. Arkadaşı şart koşardı kitabı vermek için:"Benim ödevlerimi de yap o zaman."
İsyanı vardı Tanrıya. Ama nafile çekerdi işte. Hele kardeşlerine tapardı Sevil. Onlar da sevil'i en çok incitenlerdi. Onlara kırılsa daha çok canının yandığını anlatırdı.
Kendinin yaşadığını onlar yaşaması diye çok çalıştı Sevil. Babası ile çatıştı. Kendi çalıştı onları çalıştırmadı. Oyun oynayamadı sokakta arkadaşlarıyla, Ama kardeşlerine oynattırdı.
Ve yıllar geçiyordu.Sevil Okulda da ezilmişliğin acısını birinci gelerek çıkarıyordu.Kardeşlerinin de okumasını istiyordu. Onlarında başarılı olamsını görmek istiyordu.
Kardeşleri onun için herşeyi idi. Ama kardeşleri onu anlamıyordu. Bu yüzden Sevil'i suçlu buluyorlardı. Sevi'in iki yaş küçüğü ablasını yanında istemiyordu. Ablası birşey istediği zaman itiraz edip yapmazken arkadaşı için her türlü fedakarlığı yapıyordu.
İsyan ediyor du yine sevil. Hatasını soruyordu. Bu dudrumlar devam ettikçe her gün üzüldükçe, gitmek istiyordu buralardan. Yalnız kalmak istiyordu.
Ve gitti Sevil.Temelli gitti.Bir daha da dönmeyecek.