Arama


ercan1980 - avatarı
ercan1980
Ziyaretçi
19 Şubat 2006       Mesaj #16
ercan1980 - avatarı
Ziyaretçi
Hz.Muhammed'in kim olduğunu, kendisine nerede - ne zaman ve neden elçilik görevi verildiğini, görevini tamamladıktan sonra kendisinin nasıl putlaştırıldığını ve getirdiği hükümlerin nasıl ve hangi yollarla dejenere edilmeye çalışıldığını daha iyi kavrayabilmeniz için, kendisinden önce gönderilmiş elçiler hakkında da birtakım bilgilere sahip olmanız gerekmektedir. Bu bilgiler Kuran'da mevcuttur. Dilerseniz şimdi bunlara kısaca değinelim!

Peygamberler

Kuran'da bizlere peygamberler hakkında yeterli bilgilerin verildiğini görmekteyiz. Bu bilgilerle yetinmeyip daha fazlasını öğrenmek isteyen ve hatta bu uğurda elçilerin özel hayatlarına karışma küstahlığını gösteren onlarca insana da rastlamıyor değiliz. Bu tür kişilerin, bu cehaletliklerine "Kuran'ın yeterli olmadığı/eksik bırakıldığı" düşünceleri yön vermektedir. Allah'ın "biz bu kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık" uyarısına rağmen Allah ile inatlaşmaktadırlar! Ne diyelim, Allah sonlarını hayır eylesin!

Adem ve Eşi

Mezhepçi çevirmenlerin, Yahudi öğretileri etkisi altında kalarak, Kuran'da belirtilmediği halde Adem'in eşini "Eva - Havva" olarak çağırmaları gayet ilginçtir. Oysa Kuran'da "Adem ve eşi" olarak bahsedilir! Farklı olmayı isteyen fakat Yahudilerden bir farkları olmayan bazı çevirmenlerimizin (!) asıl amaçlarını bir türlü anlayabilmiş değiliz!

İnsan, ölümcülleştiren ağaç/yasak ağaç testini geçemeyince dünyaya gönderildi. Çünkü ölümcül bir bedenin artık Cennet'te bulunması söz konusu değildi. Adem hatasını anladı ve rabbinden aldığı birtakım kelimeler ile tevbe etti. Yeryüzündeki üreme Adem ve eşi ile başlamış oldu. Adem'in bir peygamber olup olmadığına dair kesin bir kanıtımız yok! Fakat Allah'ın, her iki cihanda da Adem ile ilgilendiğini biliyoruz. Çünkü bu insan türü, Allah için yeryüzünde temsilcilik edebilecek bir biçimde (yine Allah tarafından) akıl+vicdan+ruh ile donatılarak tasarlanmıştı. Cennet'te iken Allah'a verdiği bağlılık sözünü unutup İblis'e kanan ve bu yüzden Cennet'ten atılan Adem'den sonra gelen oğullarından biri (neredeyse tüm çevirilerde alimlerimiz (!) Kuran'da adı geçmeyen fakat İncil (ibr. 11/4) ve Tevrat'ta (tekvin/bölüm 4) bahsedilen "Adem'in oğulları için Habil ile Kabil" ifadesini kullanmışlardır/eklemişlerdir -bu da ilginç!), diğerini bir hiçten (kıskançlıktan) dolayı katletti. Bu olay, iyi ile kötünün arasını ayıran ilk olay oldu. Adem ve eşi ile birlikte Cennet'ten çıkarılan İblis, Adem'in oğluna fısıldadı ve kardeşini öldürmesine sebebiyet verdirtti. Fakat aslında bu olayın bu şekilde vuku bulması gerekliydi. Eğer iyi ile kötünün arası ayrılmamış olsaydı, Adem'in nesli hep iyi olacaktı. Böyle olunca da Cennet'ten çıkarılmalarının bir anlamı olmayacaktı. Çünkü Cennet, iyilerin ödülüydü ve İblis de suç ortağı sayılmayıp Cennet'e geri döndürülecekti.

Nasıl ki Adem hatasının ardından Rabbine tevbe etti, İblis de "hesap gününe kadar cahilleri kandırmak/saptırmak" için izin istedi. Bu izin O'na verildi. Eğer verilmeseydi sınav olmazdı. Eğer verilmeseydi müminler asla Cennet'e (tekrar) giremezlerdi! Burada biraz beyninizi zorlamamız gerekiyor! Yoksa bunlara hep masal nazarıyla bakacaksınız!

Yeryüzünde iyi ile kötünün mücadelesi bu olayla başladı ve hesap gününe dek bu şekilde devam edecek!

10/19 İnsanlar bir tek toplumdu; sonra anlaşmazlığa düştüler. Rabbinin vermiş olduğu bir sözü olmasaydı, anlaşmazlığa düştükleri konuda hemen aralarında hüküm verilecekti.

Adem ile İbrahim arasındaki elçiler

İblis'e kiralanan* bu dünyada kötü insanlar hep iyileri ezmeye çalışmıştır. Oysa Adem'deki gibi pişmanlık ruhunu taşıyanlar iyilerdi. İyiler daima Allah'ın gözetimindeydi. Her zulme uğradıklarında Allah'tan kendilerini düze çıkarması için elçiler göndermesini isterdi. Aslında tüm elçiler birer haberciydi. Yani, ısrarla devam ettirilen zulme, Allah'ın vereceği karşılık öncesi gönderilen birer haberciydiler. Allah der "hiç bir yıkıma uğrattığımız kavim yoktur ki, biz onlara öncesinde bir elçi/uyarıcı göndermiş olmayalım" (17/5).

Allah; Nuh, Lut, Semud, Ad vb. kavimlere, sapkınlıkları ve zulümleri dolayısıyla elçiler/uyarıcılar gönderdi. Fakat uyarılara kulak asmayan zalimler Allah'ın gazabına uğradılar. Eğer böyle olmasaydı yeryüzünü tamamen kötüler dolduracak ve "daha önceden belirlenmiş olan hesap gününden önce" hükümler verilmiş olacaktı. Daha insanlık tarihinin en başlarında "Nuh Peygamber" zamanında kötüler iyilere baskın çıkmıştı. Allah dileseydi, Adem'in ilk katil olan oğluna İblis vesvese veremezdi. Ama dedim ya belirlenmiş olan güne kadar bu devranın dönmesi gerekiyor ve ayrıca İblis'in, Allah'tan aldığı bir izin de var işin içinde!

29/53 Azabı getirmen için sana meydan okuyorlar! Belirlemiş olduğumuz bir zaman olmasaydı, o azap onlara gelecekti. Onlara ansızın, haberleri olmadan gelecektir.

Hz.İbrahim

Kendi elleriyle yaptıkları putlara tapan kötü insanların bol olduğu bir kavimde dünyaya geldi. Elbette Hz.İbrahim zamanında Allah'a inanan tek-tük mümin de bulunmaktaydı. Onların zalim hükümdardan kurtulmak istemeleri için yaptıkları duaya Allah, Hz.İbrahim ile karşılık/destek verecekti. Hz.İbrahim, zulmün yeryüzünü kapladığı ve Allah'ın unutulduğu bir dönemde ortaya çıkmıştır.

Neden Hz.İbrahim?

Hz.İbrahim'i diğer insanlardan ayıran bir özellik vardı. Sorguluyordu/aklediyordu. Hiç Allah ile ilgili bir bilgiye sahip değilken sorgulama ve düşünme metodu ile Allah'ı buldu. Çevresindeki ataperest insanlar (babası dahil) kendi putlarına tapınırken o bambaşka bir arayış içine girmişti. Genç yaşında bu isteğine kavuştu. Allah O'nu seçmişti. Zalim putatapıcıların hükümranlığını yıkacak bir zeki insandı İbrahim. Çünkü o cahillerin inandığına inanmıyordu.

Hz.İbrahim'e inananlar

İbrahim, putatapıcı zalim halka, unutmuş oldukları Allah'ı hatırlattı. Birçoğu yüz çevirmesine rağmen bir kısmı O'nun getirdiği tevhid (tektanrıcı) inancına sarıldı. Bunlar İbraniler/İsrailoğulları idi. Bu halk, Allah'ı gereği gibi birlemelerinden ve gereği gibi anmalarından dolayı bir zamanlar "diğer kavimlerden üstün tutulmuştu". Fakat bu inançlarını Hz.İbrahim öldükten uzun bir zaman sonra koruyamadılar.Devrin zalim hükümdarı olan Firavun bu halkı köleleştirmişti. Bu esaretten kurtulmak için Allah'a yalvardılar. Allah da Musa ve Harun'u bu zulme dur demek için görevlendirdi. İbraniler Allah'tan gelen elçi eşliğinde esaretten kurtuldular. Özgürlüklerinin tadını çıkarmaları ve Allah'a şükranlıklarını sunmaları gerekirken, İblis yandaşlarının tavsiyesiyle "altından bir buzağı heykeline" tapınmaya başladılar. İşte ne olduysa bundan sonra oldu!

Birçoğu İkiyüzlü Çıktı/Lanetlendiler

Zor durumda kaldıklarında Allah'ın yardımı ile felaha kavuşanlar, Allah'a kafa tutarcasına "kendi elleriyle yaptıkları altın buzağıya" tapınmaya başladılar. Bu nankörlükleri neticesinde lanetlendiler. Tek sebep bu değil tabi. Kendilerine inen gerçekleri kabul etmediler ve gizlediler. Amaçları "İblis'e dayalı" kendi hükümranlıklarını kurmak idi. Bu uğurda kendinden sonra gelen diğer elçileri de katletmek isteyeceklerdi. Nitekim Hz.İsa Kutsal Ruhla destekli olarak, üstün mucizelerle kendilerine gönderildi. Hz.İsa aslında bir test için gönderilmişti. İkiyüzlüler ile inananların (kendi aralarında) ayrılacağı bir test. Ne kadar ilginçtir ki bu iman testini havariler/bazı müminler geçebilmişti, gerisi buzağıcılar.

Allah Desteğini Çekiyor

Zorda kaldıklarında Allah'a yalvaran ve kendilerinin rahata ermeleri için bir elçi gelmesini isteyenler, rahata kavuştuklarında hemen şımarıverirler. Bu ikiyüzlü tavırları içinde, inkar hükümranlığı uğruna, Allah'tan gelen elçileri öldürme planları kuranları Allah elbette destekleyecek değildir. Fakat günü belirlenmiş hesap gününden önce yeryüzünün tümünü silecek de değildir. Bunun için son bir uyarıcı gönderildi. Tüm insanlığa!

7/158 De ki: "Ey halk, ben, hepiniz için, göklerin ve yerin egemenliğine sahip olan ALLAH'ın elçisiyim. O'ndan başka tanrı yok. Diriltir, öldürür." ALLAH'a ve ümmi olan elçisine inanın, nitekim o da ALLAH'a ve sözlerine inanmaktadır. Ona uyun ki doğruyu bulasınız.

Ve artık gerçeklere inanıp inanmamaları kendi özgür iradelerine bırakıldı. İnancına göre ya sonsuza dek Cehennem'de azap görecek, yada eski mekanına (Cennet'e) yeniden girebilecek! Bu seçimi bir rehber (Kuran) ile belirleyecek! Bu rehberin tüm insanlığa duyurulması için de Muhammed seçildi! İşte bu yüzden Muhammed "Alemlere rahmet olarak gönderilmiştir".

21/107 Biz seni tüm halklara bir rahmet olarak gönderdik.

Getirdiğine inanıp inanmaman ise tamamen sana bağlı!

Hz Muhammed'in Çocukluğu

Bir öksüz,

93/6 Seni bir öksüz olarak bulup barındırmadık mı?

ve yoksul olduğunu,

93/8 Seni fakir bulup zengin etmedik mi?

Arabistan (Mekke-Bekke) çevresinde yaşadığını

42/7 Başkent ve çevresini uyarman için ve gerçekleşecek olan Toplanma Gününe karşı uyarman için biz kusursuz bir dile sahip olan bir Kuran'ı böylece sana vahyediyoruz. Onlardan bir kısmı cennete, bir kısmı da cehenneme girecektir.

6/92 Bu, kendisinden öncekileri doğrulayan kutlu bir kitap olup ülkelerin ******* ve etrafındakileri uyarman için indirilmiştir. Ahirete inananlar ona inanırlar ve onlar namazlarına da devam ederler.

ve gençliğindeyken bir tür sapkınlık içerisinde bulunduğunu biliyoruz.

93/7 Seni bir sapık olarak bulup doğruya iletmedik mi?

Özel hayatı bizi ilgilendiren bir görev değil! Biz mezhepliler gibi (afedersiniz) ne şekilde nereye işemiş olduğunu, hangi gece hangi hanımlarıyla yattığını, hangi taşla taharetlendiğini vs. karıştıracak değiliz. Sapıkların hadislerine sapıklar ve cahiller inanır. Biz ise Kuran'da ne yazıyorsa onu aktaracağız!

Kuran'da bu elçinin gençliğinde bir tür sapkınlık içerisinde bulunduğunu yazar. Fakat Allah, O'nu elçilikle görevlendireceği vakit "sapkınlıktan-doğruluğa, öksüzlükten-himayeye ve yoksulluktan-zenginliğe" geçmesini sağlayacak kolaylıklar sağlamıştır.

Yorum: Bölücü din tekelcilerinin Fatiha Suresi'nde kullanılan "dallin-sapkın/sapmış" kelimesini olduğu gibi çevirmeleri fakat (yukarıdaki) Duha suresinde geçen "dallin" kelimesine ise değişik anlamlar yüklemeleri oldukça ilginçtir! Mezhepleri uğruna herkes işine geldiği gibi çeviri yapabiliyor malesef! İşte bazı çevirmenlerin "dallin" kelimesi için belirlediği karşılıklardan birkaç örnek: Diyanet, S.Ateş= "şaşırmış iken" - Mevdudi, E.H.Yazır, G.Onan= "yol bilmez iken" - A.Gölpınarlı= "yol yitirmiş" ...

Hz.Muhammed'in Elçiliği

Hz.Muhammed'in elçiliği tam olarak nerede-ne zaman başladı bilmiyoruz. Elçiliği hakkında tarih kitaplarında veya mezheplilerin açıklamalarında çelişkili ifadelere rastlamak mümkün. Bu yüzden bizim için, elçiliğinin nerede/ne zaman başladığı çok önemli olmasa gerek! Eğer önemli olsaydı, Allah bunu extradan Kuran'da belirtirdi.

Kuran ayetleri Cibril vasıtasıyla elçiye aktarılmaya başlandığında, Hz.Muhammed için belirlenmiş bir din/sistem yoktu. İlk başta buna bir açıklık getirilmeliydi ve bununla ilgili gönderilen ayet şu idi:

"16/123 Nitekim, İbrahim'in dinini bir monoteist olarak izlemen için sana vahyettik; o asla putperestlerden olmadı."

Hz.Muhammed ayete göre Hz.İbrahim'in inanç sistemine/taktiğine dahil olmalıydı. Hanif-birleyici bir mümin olması isteniyordu. Bu inancın incelikleri daha sonra Hz.İbrahim kıssaları ile HzMuhammed'e öğretilecekti. Oysa Hz.Muhammed bu bilgileri edinmeden önce bunlarla ilgili bir bilgiye sahip değildi!

11/49 Bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberleridir. Ne sen, ne de senin halkın bundan önce onları bilmezdi. Sabret. Sonuç, erdemlilerindir.

Hanif-birlemek aynı zamanda İslamiyet'in diğer adıdır. İslamiyet-teslim olmak demek. Hanif-müslüman, Allah'ın insanlar için seçtiği/belirlediği din olan İslam'a ve Allah'a katıksız iman eden demektir. Bunlar birbirinden ayrı kavram değildirler. Hanif olan, Allah'ı birler. Müslüman, O'na teslim olmayı seçen kişilerdir. Nitekim Allah'ın onayladığı bir sistemdir "hanif islam".

30/30 Bir tek Tanrıcı olarak kendini dine adamalısın. Nitekim, ALLAH insanları böyle bir yaratılış ile donatarak yaratmıştır. ALLAH'ın yaratışında değişiklik olmaz. Bu, tam yetkin bir dindir, fakat insanların çoğu bilmez.

Hz.Muhammed Hanif idi

Buzağıya tapınmakla başlayan inkar hükümranlığını Yahudiler devam ettiriyorlardı. Haliyle Hz.Muhammed, Allah'ın görevlendirdiği bir elçi olduğundan, sırf kendi menfaatlerine ters düşeceklerini sezimledikleri için bu elçiyi de ortadan kaldırma planları kurmaya başladılar.

8/30 İnkarcılar seni etkisiz hale getirmek, veya seni öldürmek ya da seni sürmek için planlar yapıyorlardı. Onlar plan kuruyorlarsa ALLAH da plan kuruyor. ALLAH plan kuranların en ustasıdır.

Hicrete zorladılar. Bununla yetinmeyip taşa tuttular. Bunların karşısında elçinin göğsü daraldı.

15/97 Söylediklerinden ötürü göğsünün daraldığını biliyoruz.

Fakat bu Kuran'ın tamamlanması gerekiyordu!

15/94 Öyleyse sana emredileni açıkça ortaya koy ve müşriklere de aldırma.

Çünkü insanlar bununla sorguya çekilecek!

43/44 Bu, sana ve halkına bir mesajdır; ondan sorulacaksınız.

Elçi yılmadı. Hakaretlere aldırmadı. Bir tatsız olay yüzünden vahiy aktarımı bir süreliğine ertelendi. Fakat daha sonra tekrar devam etti.

Hz.Muhammed, atası İbrahim'e uyuyordu! O bir muvahhiddi. O haniflerin (devam) temsilcisi idi. Fakat ölümünden hemen 50 yıl sonra savaşla netice alamayanlar, İslam'ı kendi dinlerinde yaptıkları gibi, kendilerine gelen hükümleri parçalamakla işe başladılar. Hadis ve sünnet adı altında bir şirk dini ortaya çıkardılar. Ne yazık ki günümüzde Hz.Muhammed'e uyduğunu zanneden ataperestler dahi Hz.Muhammed'in sistemi ile zerre kadar ilgisi bulunmamaktadırlar. Hz.Muhammed "Muvahhid" idi ve bu şekilde can verdi.

6/161 De ki: "Rabbim beni dosdoğru olan yola iletmiş bulunuyor: monoteist olan İbrahim'in mükemmel dinine... O, ortak koşanlardan olmadı."

Hz. Muhammed'in Mucizesi

Efsane kitaplarında meşhur mezhepçiler, elçi için onlarca mucize uydurmuşlardır. Oysa elçinin bilinen tek mucizesi şudur:

21/45 "Ben sizi ancak vahiy ile uyarıyorum," de. Ne var ki, sağırlar uyarıldıkları vakit çağrıyı işitmez.

7/203 Kendilerine bir mucize getirmediğin zaman: "Mucize isteseydin ne olurdu," derler. De ki: "Ben, ancak Rabbimden bana vahyedilene uyuyorum." Bunlar, Rabbinizden aydınlatmalardır, inanan bir toplum için bir hidayet ve rahmettir.

Buradan anlıyoruz ki, Hz.Muhammed'in tek mucizesi, Kuran'ı tebliğ etmesi ve bu zorlu/ağır görevi başarıyla bitirebilmiş olmasıdır.

Hz. Muhammed'e Yapılan Haksızlık!

Aynı İblis hükümranlığını kurmak isteyen Yahudiler gibi, inanmış görünüp fakat aslında inanmayanlardan bazıları,

49/14 Araplar "İnandık," dediler. De ki, "Siz inanmadınız, fakat inanç kalbinize girinceye kadar, 'teslim olduk' deyin. ALLAH'a ve elçisine uyarsanız yaptıklarınızdan hiç bir şeyi eksiltmez. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.

Hz.Muhammed'e deli yakıştırması yapmaya başladılar.

81/22 Arkadaşınız deli değildir.

Öyle ya kuzu kuzu atalarımıza/putlarımıza taparken nereden çıktı bu tektanrıcılık?

37/36 "Tanrılarımızı deli bir şair için mi terkedeceğiz?" diyorlardı.

Ama insan birkez inkara şartlanmaya görsün! Binlerce bahane bulur kendi davasının haklı olduğuna inanmak/inandırmak için! Nitekim böyle yaptılar! Kuran'ın Allah katından olabileceğine inanmadılar. Onlar için bu, eskilerin masalları ve bunları derleyen/öğreten bir bilginin işiydi!

8/31 Ayetlerimizi dinledikleri zaman, "İşittik," diyorlardı, "İstesek biz de bunun bir benzerini getiririz. Bu, geçmişlerin efsanelerinden başka bir şey değil."

46/11 İnkar edenler, inananlara, "O iyi bir şey olsaydı onlar (İsrail oğulları) bizden öne geçemezlerdi" derler ve ona yol bulamadıkları için, "Bu bir efsanedir" diyeceklerdir.

16/103 "Ona bir insan öğretiyor" biçimindeki sözlerini elbette biliyoruz. Amaçladıkları kişinin dili yabancıdır, bu ise apaçık Arapça bir dildir.

Hz.Muhammed Allah'ın Sünnetini Açıkladı

Kuran, Levh-i Mahfuz (Korunmuş Levhalar)'dan alıntılanmış bir bölümdür. Levh-i Mahfuz Allah'ın (ana) kitabıdır. Kainat içinde ve dışında, tarihin öncesinde ve sonrasında, her nerede/ne hadise vuku bulmuş/bulacaksa, hepsi bu kitaba göredir. Levh-i Mahfuz bir kural kitabıdır. Allah'ın sistemi hakkındaki bilgilere bu kitaptan ulaşırsınız!

85/21-22 Gerçekten, o şanlı bir Kuran'dır. Korunmuş bir ana levhadadır.

Hz.Musa'ya verilen levhalarda da bu kitabın hükümlerinden bahsediliyordu!

7/145 Her şeyin detaylı açıklaması ve öğüt olarak her ne varsa Musa için levhalara yazdık: "Bu öğretilere sıkı sarıl, halkına da söyle ona en güzel biçimde sarılsınlar. Yoldan çıkmışların son durağını size göstereceğim."

Bu kitaptaki hükümler Allah'ın, yarattıkları için belirlediği hükümlerdir. Kimsenin bunları değiştirmeye yetkisi yoktur. Bırak onu ulaşamayız bile!

17/58 Hiç bir ülke yok ki diriliş gününden önce onu yok edecek veya şiddetli bir biçimde cezalandıracak olmayalım. Bu, kitapta yazılmış bulunuyor.

İnsanlar hesap gününde "biz bu gerçeklerle yüzleşmedik, bize bir uyaran da gelmedi" diyemesinler diye Allah, herşeyi detayı ile açıklamıştır.

44/13 Mesaja aldırış etmediler. Halbuki kendilerine apaçık bir elçi gelmişti.

35/24 Seni bir müjdeci ve uyarıcı olarak gerçekle gönderdik. Her toplum içinde mutlaka bir uyarıcı gelmiştir.

67/9 Onlar da dediler ki, "Evet, bize bir uyarıcı gelmişti, ama biz yalanladık ve, 'ALLAH hiçbir şey indirmemiştir. Siz tümüyle sapıtmışsınız,' dedik."

Sapıtanlar, Allah'ın sünnetini/yasasını terkedip, Allah'ın görevlendirdiği elçi (Hz.Muhammed) için uydurulan, sözde sünnete kananlardır. Allah, kendi sünnetinden/yasasından başka bir sünnet arayanları şöyle uyarmaktadır:

6/114 ALLAH'tan başka yasa koyucu mu arayayım? O ki size kitabı detaylı olarak indirmiştir. Kendilerine kitap vermiş olduklarımız onun Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. O halde kuşkulananlardan olma.

48/23 Öteden beri uygulanan ALLAH'ın sünneti (sistemi) budur. ALLAH'ın sünnetinde bir değişme bulamazsın.

45/6 Bunlar, sana gerçek olarak okuduğumuz ALLAH'ın ayetleridir. ALLAH'tan ve ayetlerinden başka hangi hadise inanıyorlar?

Hz.Muhammed tüm hayatı boyunca insanlığın son kurtuluş umudu olan bir kitap ve bundaki Allah'ın sünnet/yasasını duyurmak için çabaladı. Fakat kendinden sonra gelen dinsiz Allah düşmanları O'nun adına bir çok hurafe uydurdular. Bu şanlı elçiye birçok iftirada bulundular. Bunların ismine sünnet (Peygamber yasaları) koydular. Allah'ın, "peygamberleri şirk aracı olarak kullanmayın" uyarısına rağmen, inadına Hz.Muhammed'i putlaştırdılar.

3/80 Ve size, melekleri ve peygamberleri rabler edinmenizi de emretmez. Siz müslüman olduktan sonra, size hiç inkarı emreder mi?

Hz.Muhammed'e Yakıştırılan İftiralar

_ Kuran'daki bağlamından koparılarak bir Yahudi efsanesinden pay verilen Miraç esnasında, Allah ile görüşüldüğünü iddia ettiler. Oysa Allah'ı bu dünyada görmek mümkün değildir. (42/51,7/143,2/260)

_ 9 eşle evli olduğunu ve bunun yarısı kadarıyla da birlikte yaşadığını iddia ettiler. Oysa Kuran'da "Güzellikleri senin ilgini çekse bile ..." artık nikahlanamazsın demekte ve bu işe bir sınır koymaktadır. 9 eş ve bir o kadar da nikahsız yaşadığı kadın ile ilgili bir bilgiye, her nedense biz Kuran'da rastlamadık.

33/52 Bunların ötesinde kadınlar sana helal değildir, ve eşlerinden her hangi birisini de onlarla değişemezsin. Güzellikleri senin ilgini çekse bile. Ancak elinin altındakiler ile yetin. ALLAH her şeyi gözetleyendir.

_ Ayı iki parmağıyla yardığını, parmağından sular fışkırttığını, gaybı bildiğini iddia ettiler.

_ 9 yaşındaki bir kız ile evlendiğini iddia ettiler.

_ Kuran'ı yeterli görmeyen inkarcılar, sayısız "Kutsi Hadis" yakıştırdılar.

_ Çelişkili yalanlarla dolu hadis/sünnet kitabı oluşturdular.

_ Tüm peygamberlerin en üstünü olduğunu iddia ettiler. Oysa Kuran'da müminler için "elçiler arasında ayırımcılık yapılmaması gerektiği" hatırlatılır.

3/84 De ki: "ALLAH'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlara indirilene; Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rab'leri tarafından verilene inandık. Onların hiçbiri arasında ayırım yapmayız ve biz O'na teslim olanlarız."

4/152 ALLAH'a ve elçilerine inanan ve onların hiçbiri arasında ayırım yapmayanların da ödüllerini ileride verecek. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.

_ "Allah dilediğine şefaat edecektir" ayetine kafa tutarcasına Hz.Muhammed'e şefaatçı gözüyle baktılar.

39/43 ALLAH'ın dışında şefaatçılar mı edindiler? De ki, "Onlar hiç bir şeye sahip değilseler ve düşünemiyorlarsa da mı?"

10/18 ALLAH'ı bırakıp, kendilerine ne zarar ne de yarar veremiyenlere tapıyorlar ve "Bunlar, ALLAH yanında bize şefaat edecekler," diyorlar. De ki: "ALLAH'ın göklerde ve yerde bilmediği şeyleri mi O'na bildiriyorsunuz? O çok yücedir, ortak koştuklarınızdan uzaktır."

74/48 Aracıların şefaati onlara bir yarar sağlamaz.

_ Ehli sünnet adında, Kuran Müslümanlarını - Hanif Müslümanları bölen bir mezhep ortaya çıkardılar. Oysa Allah bölünenlere tolerans vermeyecektir.

3/103 ALLAH'ın ipine topluca sımsıkı sarılın; ayrılığa düşmeyin. ALLAH'ın size olan nimetini anımsayın. Siz birbirinize düşmanlar idiniz de kalplerinizi birleştirdi ve O'nun nimeti sayesinde kardeşler oldunuz. Bir ateş çukurunun kenarında idiniz, sizi ondan kurtardı. Yola gelesiniz diye ALLAH ayetlerini böyle açıklıyor.

3/105 Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra ayrılık ve anlaşmazlığa düşenler gibi olmayınız. Onlar için büyük bir azap var.

23/53 Fakat, onlar işlerini çeşitli kitaplara ayırdılar. Her grup kendi yanında bulunandan hoşnut...

15/90 Aynı şekilde o bölücülerle de ilgileneceğiz.

_ Allah'ın belirlemiş olduğu helaller ve haramlar dışında, Hz.Muhammed'in de helal/haram belirlediğini/belirleyebileceğini söylediler. Oysa Allah Kuran'da bunun tam tersini söylemektedir.

5/87 İnananlar, ALLAH'ın size helal yaptığı iyi şeyleri haram etmeyin. Sınırı aşmayın. ALLAH sınırı aşanları sevmez.

10/59 De ki, "ALLAH'ın size indirdiği rızıkların bir kısmını helal, bir kısmını da haram ettiğinizi görmez misiniz?" De ki, "ALLAH mı size izin verdi, yoksa ALLAH'a iftira mı ediyorsunuz?"

Tersini söylerler! Allah ne demişse-elçi ne getirmişse bu zalimler, kendi menfaatlerine ters düşeceği düşüncesiyle kabul etmezler yada değiştirirler.

16/116 Dillerinizin yalan yere nitelendirmesinden ötürü "Bu helaldir, bu haramdır," demeyin. Böylece ALLAH'a yalan yakıştırmış olursunuz. ALLAH'a yalan yakıştıranlar başarıya ulaşamazlar.

Fakat bu ikiyüzlü inkarcı-iftiracılardan elçi elbette bunların hesabını soracak! Allah'ın sözlerini bırakıp "Buhari, Tirmizi, Müslim vb." sözlerine, Allah'ın sünnetini bırakıp "elçi adına uydurulan sünnete" bağlananlar, hesap günü elçinin şu şikayetiyle karşılaşacaklar ve hayal kırıklığına uğrayacaklar!

25/30 Elçi de, "Rabbim, halkım Kuran'ı terketti," der.

Hz. Muhammed Öldü!

Hz.Muhammed de diğer elçiler gibi insandı. Tebliğ görevini bitirdi ve diğerleri gibi bu dünyayı terk etti. Hz. Muhammed, bazı bölücülerin iddia ettiği gibi "falan kuşağın, filan soyun başı yada sonu değildi".

33/40 Muhammed, adamlarınızdan herhangi birisinin babası olmadı. Ancak o ALLAH'ın elçisi (rasulü) ve son peygamber (nebi) oldu. ALLAH her şeyi iyi bilir.

Sonuç:

Allah'a ulaşmaya yol arayan müminler kendilerini katıksız Allah'a yöneltmeli ve Kuran rehberliğinde Hz.İbrahim'in inanç sistemi olan "Hanif"liği benimsemelidirler. Öncelikle bu tekamülün tamamlanması gereklidir. Yani Allah'a tam ve samimi bir teslimiyet/yönelme sergilemeniz gerekmektedir.

2/135 "Yahudi veya Hristiyan olun ki doğru yolu bulasınız," dediler. De ki: "Hayır, biz İbrahim'in tektanrıcı dinine uyarız. O, ortak koşanlardan olmadı."

30/30 Bir tek Tanrıcı olarak kendini dine adamalısın. Nitekim, ALLAH insanları böyle bir yaratılış ile donatarak yaratmıştır. ALLAH'ın yaratışında değişiklik olmaz. Bu, tam yetkin bir dindir, fakat insanların çoğu bilmez.

3/95 De ki: "ALLAH doğruyu söyler; İbrahim'in tektanrıcı dinine uyun. O puta tapanlardan olmadı."

Kim ne dersin ve kim Hz.Muhammed adına atılan onca iftiraya inadına sarılsın, gerçek ve değişmez olan Allah'ın sünnetidir/sözleridir. Ben bir muvahhidim. Benim için dinde tek kaynak "Kuran'dır". İnanmak isteyen birine Kuran yeterlidir. İnanmak isteyen birini, Kuran Allah'a ulaştırır.

2/118 Cahiller, "ALLAH bizimle konuşmalı veya bize bir ayet (mucize) gelmeli değil miydi," dediler. Daha öncekiler de onlar gibi konuşmuşlardı. Kafaları birbirine benziyor. Biz ayet (mucizeleri), inanacak olanlara sergileriz.

Kendimizi boşuna kandırmayalım. Ehli Sünnet inancını Hz.Muhammed başlatmadı/başlatamazdı da. Çünkü O'nun tek ve en önemli görevi Kuran'ı olduğu gibi halka aktarmaktı. Allah sözlerini/sünnetini insanlığa duyurmaktı. Hz.Muhammed'e inandığını savunan sözde müslümanlar, önce Kuran'ı gönüllerine yerleştirmelidirler -ki 25/30'daki peygamberin şikayeti ile yüzyüze gelmesinler. İslam (teslimiyet) şuuru içinde Hanif (birleyici) müminler arasına girmelidirler. Oysa bölücüler, Allah'ın diğer kitaplarını/yasalarını böldüğü gibi Hanif_müslüman inancını da bölmeye çalıştırlar. Fakat Allah gerçeklerin bilinmesini istiyor (41/53). Allah, inananla-inanmayanın arasını ayıracak.

29/3 Kendilerinden öncekileri sınadık. Elbette ALLAH doğrucuları ile yalancıları birbirinden ayıracaktır.

4/150 ALLAH'a ve elçisine karşı çıkanlar, ALLAH ile elçilerinin arasını ayırmak isteyenler, "Bir kısmına inanıp bir kısmını inkar ederiz," diyenler ve bu ikisi arasında bir yol edinmek isteyenler...

4/151 İşte bunlar gerçek inkarcılardır. İnkarcılar için acıklı bir azap hazırlıyoruz.

Kuran' da; " Uyulması gerekli görülen " Muhammed

HANiF_MUSLiM MUHAMMED

De ki, "Ben sadece Rabbime çağırırım; ve O'na hiç kimseyi ortak koşmam." 72/20

De ki "Ey halk, dinimden bir kuşku duyuyorsanız, bilesiniz ki, sizin ALLAH'tan başka taptığınız kimselere tapmam. Ben ancak, sizin canınızı alan ALLAH'a taparım. İnananlardan olmakla emrolundum." 10/104

"Yahudi veya Hristiyan olun ki doğru yolu bulasınız," dediler. De ki: "Hayır, biz İbrahim'in tektanrıcı dinine uyarız. O, ortak koşanlardan olmadı." 2/135

Ben yüzümü tümüyle, gökleri ve yeri yaratana çevirdim ve ben ortak koşanlardan değilim. 6/79

GÜZELE VE DOĞRUYA ÇAĞIRAN MUHAMMED

Müslüman (teslim) oldular diye seni minnet altında bırakmak istiyorlar. De ki, "Müslümanlığınızı başıma kakmayın. Aslında, sizi inanca ulaştırdığı için ALLAH sizi kendisine borçlu görür, eğer doğru kimselerseniz." 49/17

Dinlerine girmedikçe ne Yahudiler, ne de Hristiyanlar, senden hoşnut olmazlar. De ki: "Doğru yol ALLAH'ın yoludur." Sana gelen bilgiden sonra onların arzularına uyarsan ALLAH'a karşı seni savunacak ne bir dost ne de bir destekleyici bulamazsın. 2/120

Seninle tartışırlarsa, "Ben ve beni izleyenler kendimizi ALLAH'a teslim ettik," de. Kitap verilenlere ve kitap verilmeyenlere (ümmilere), "Teslim oldunuz mu," de. Teslim olurlarsa, doğruyu bulurlar. Yüz çevirirlerse, görevin sadece duyurmaktır. ALLAH kulları görür. 3/20

De ki, " ALLAH'ı seviyorsanız beni izleyin ki ALLAH da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir." 3/31

UYARAN - ÖĞÜTLEYEN VE HATIRLATAN MUHAMMED

De ki, "Ben sizden her hangi bir ücret istemiyorum; o sizin olsun. Benim ücretim ancak ALLAH'tandır. O her şeye Tanıktır." 34/47

"Ben sizi ancak vahiy ile uyarıyorum," de. Ne var ki, sağırlar uyarıldıkları vakit çağrıyı işitmez. 21/45

De ki, "Övgü ALLAH'adır; ayetlerini size gösterecek, siz de onları tanıyacaksınız. Rabbin onların yaptığından habersiz değildir." 27/93

De ki "Ben türedi bir elçi değilim. Bana ve size ne olacağını da bilmem. Ben, ancak bana vahyedilene uyuyorum. Ben apaçık bir uyarıcıdan başka bir şey değilim." 46/9

De ki, "Ey inanan kullar, Rabbinizi sayın. Bu dünya hayatında güzel davrananlara güzellik vardır. ALLAH'ın yeri geniştir. Gerçek uğrunda direnenlerin ücreti hesapsız olarak verilecektir. 39/10

De ki, "Sizin için göklerden ve yerden kim besin sağlıyor?" De ki, "ALLAH." Öyleyse ya biz veya siz, ya doğru yoldadır, ya da açık bir sapıklık içindedir. 34/24

De ki, "ALLAH geceyi diriliş gününe kadar üzerinize sürekli kılsaydı ne dersiniz? ALLAH'tan başka hangi Tanrı size bir ışık getirebilir? İşitmiyor musunuz?" De ki, "ALLAH gündüzü diriliş gününe kadar üzerinize sürekli kılsaydı ne dersiniz? ALLAH'tan başka hangi Tanrı dinleneceğiniz geceyi size getirebilir? Görmüyor musunuz? 28/71-72

Seninle çekişirlerse de ki, "ALLAH yaptığınız her şeyi en iyi bilendir." 22/68

De ki, "Size bir saat gecikmeyecek, bir saat de erken gelmeyecek belirlenmiş bir gününüz vardır." 34/30

De ki, "Övgü ALLAH'a özgüdür. Selam (barış) da seçtiği kullarına olsun. ALLAH mı, yoksa onların ortak koştukları mı daha iyidir?" 27/59

Eğer yüz çevirirlerse de ki, "Size yeterli ölçüde bildirdim. Size söz verilen şeyin yakın mı, yoksa uzak mı olduğunu bilmem." 21/109

Hadislerde; " Uyulması gerekli görülen " Muhammed (!)

CİNSEL UZMANI MUHAMMED

3643 - Übeyy İbnu Ka'b (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resulü, dedim, bir kimse hanımıyla cima yapsa fakat inzal olmasa yıkanması gerekir mi?" "Kadına değen kısmını yıkar, sonra abdest alır ve namaz kılar!" buyurdular."

Buhari, Gusl 29, Müslim, Hayz 85, (346).

5098 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Mü'mine cennette şu şu kadar (kadınla) cima gücü verilir!" buyurmuşlardı. Kendisine: "Ey Allah'ın Resûlü! Buna tâkat getirilebilir mi?" diye soruldu. "Yüz (kişinin) gücü verilir! (Böyle olunca takat getirir!)" buyurdular."

Tirmizi, Cennet 6, (2539).

2128 - Ümmü Atiyye (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Bir kadın Medine'de kızları sünnet ederdi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) (kadını çağırtarak) kendisine: "Derin kesme. Zîra derin kesmemen kadın için daha çok haz vesilesidir, koca için de daha makbüldür" diye talimat verdi."

Ebü Dâvud, Edeb 179, (5271). Rezin'in rivayetinde Resülullah şöyle buyurur: "Kızları sünnet ederken üstten kes, derin kesme, bu şekilde kesilmesi yüze daha çok parlaklık, kocaya daha çok haz verir."

KİRLETİLEN - İFTİRA ATILAN MUHAMMED

4055 - İmran İbnu Husayn radıyallahu anhüma'nın anlattığına göre kendisine, hanımını boşayıp sonra da onunla cima yapan, kadını ne boşadığı ne de rücû ettiği hususunda işhadda (beyanda) bulunmayan bir adam, durumunu sormuş, onun da cevabı şu olmuştur: "Sen hanımını sünni olmayan talakla boşamışsın, sünni olmayan tarzda geri dönmüşsün. Boşadığına da, döndüğüne de işhadda bulun ve (şahidleme işini) bir daha terketme."

Ebu Davud, Talak 5, (2186); İbnu Mace, Talak 5, (2025).

Yorum : Bilindiği üzere sünnilik akımı, Muhammed peygamberin ölümünden sonra icad edilmiştir. Fakat buradaki sözde hadiste " sen hanımını sünni olmayan bir talakla boşamışsın " deniliyor. Daha böyle bir akım ortaya çıkmamışken, peygamber sünnilikten bahsediyor. Yoksa peygamber, tüm ömrü boyunca İslam' a değil de sünniliğe mi uymuştur ? Öyleyse bu Kuran' ı kim tebliğ etti ?

5431 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın bir kızının defnine şahid olduk. Bu definde Resülullah kabrin üzerine oturmuştu. Aleyhissalâtu vesselâm'ın gözlerinden yaş aktığını gördüm. "Aranızda bu gece günah işlemeyen (cima yapmayan) var mı?" buyurdular. Ebu Talha radıyallahu anh: "Ey Allah'ın Resulü! Ben varım!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm da: "Öyleyse kabrine in!" buyurdular.

Ravi der ki: "Ebu Talha kabre inip onu defnetti." Buhari, Cenaiz 72.

Yorum : Kuran' da, edeb ile yapılması yasaklanmayan (2:222-223) cinsel ilişki hakkındaki ayeti halka okuyan peygamber şimdi bu işe, " günah " mı diyor ? Bu çelişkiyi hangi Sünni düzeltecek Allah aşkına !

GADDAR - ZALİM MUHAMMED

1614 - Hz. Ali (radıyallâhu anh) anlatıyor: "İçki haddi için, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) kırk, Hz. Ebû Bekir kırk, Hz. Ömer (radıyallâhu anhümâ) seksen sopa vurdular. Hepsi de sünnettir. (Bu bana daha hoş geliyor)."

Müslim, Hudud 38, (1702); Ebû Dâvud, Hudud 36, (4480, 4481).

1595 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bir insan diğer bir insana: "Ey Yahudi" diye hitab edecek olursa ona yirmi sopa vurun. "Ey muhannes (kadınlaşmış)" diyecek olursa yine o kadar ceza verin. Nikâhı haram olan birine, bunu bilerek muvakaa (aşk-ı memnû) yaparsa öldürün."

Tirmizî, Hudûd 28, (1462).

1615 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim (ısrarla) içki içerse dördüncü sefere kadar kamçılayın, sonra (devam ederse) öldürün." Ebû Dâvud, Hudud 37, (4482); Tirmizî, Hudud 15, (1444).


Başlı başına Kuran' la çelişen sözde - iftira hadisler, diğer peygamberler gibi, Hz.Muhammed'e de yakıştırılmıştır. Şimdi verdiğimiz bu basit örneklerden sonra lütfen şu sorumuza (tüm samimiyetinizle) doğru cevap veriniz !

İlle de uyacaksan, Kuran' ın tarif ettiği Muhammed' e mi, yoksa " Buhari' nin - Ebu Davut' un - Tirmizi' nin vb. " tarif ettiği Muhammed' e mi uyarsın?

İyi düşünüp - yap seçimini! İster "İbrahim - Muhammed - Kuran" a bağlı kalarak "Muvahhid" inancını benimse, istersen "bölücülerin hükümleri" ile amel etmeye devam et! Sonuç olarak hepimiz Allah'ın huzuruna sürüleceğiz. Ben Kuran ile hesap vereceğim (43/44), peki siz ne ile hesap vereceksiniz?

3/79 ALLAH'ın kendisine kitap, bilgelik ve peygamberlik verdiği hiç bir insan, "ALLAH'tan sonra bana da kulluk ediniz," diye halkı kendisine çağırmaz. Aksine, "Öğrenip öğrettiğiniz kitap gereğince kendisini Rabbine adayan kullar olun," der.

Not: Bu yazı, Salt Kuran'da hiçbirşeyin eksik bırakılmadığına inanmayan bazı müslüman geçinen ataperestlere bir atıftır.
Son düzenleyen ercan1980; 19 Şubat 2006 07:15