Arama

Çanakkale Şiirleri - Tek Mesaj #25

Dark-Line - avatarı
Dark-Line
Ziyaretçi
11 Eylül 2007       Mesaj #25
Dark-Line - avatarı
Ziyaretçi
TARİHSİN ÇANAKKALE
Mavi sularına bir baktım, sanki tarih dalgalanıyor, Şöyle etrafına bir bak, her yerde Mehmetçik yatıyor. Gelibolu'da her akşam güneş hüzünle batıyor,

Türk'ün kara bahtına bu yerler ışık tutuyor.Mehmetler, Mustafalar,Yahyalar! Ölümsüzsünüz. Siz Türk milletinin kalbine gömüldünüz. Adınızla tarih yazıldı bütün sayfalara,Bu kitabın her sayfasında sizler övüldünüz

Kalemle yurdumuzu elimizden aldılar, Çanakkale'm, seni mekan tutacaklarını sandılar. İnançsız gafiller kaba kuvvetlerine kandılar, Mehmetçiğin inanç ateşiyle yandılar.

Mehmetçik, senin yerin ebediyyen boş kalmayacak. Senin sayende bu vatan Türk'ün oldu.Türk'ün kalacak. Senin kanınla yoğrulan bu kutsal topraklar,Yemin ediyoruz, göz dikenlere mezar olacak.

Sadettin AYDOĞDU

BİRLİK
CEHENNEM OLSA GELEN, GÖĞSÜMÜZDE SÖNDÜRÜRÜZ,
BU YOL Kİ HAK YOLUDUR, DÖNME BİLMEYİZ YÜRÜRÜZ,

DÜŞER Mİ TEK TAŞI SANDIN HARİMİ NAMUSUN,
MEĞER Kİ HARBE GİDEN SON NEFER ŞEHİT OLSUN.

ŞU KARŞIMIZDAKİ MAHŞER KUDURSA, ÇILDIRSA,
DENİZLER ORDU, BULUTLAR DONANMA YAĞDIRSA,

BU ALTIMIZDAKİ YERDEN BÜTÜN YANARDAĞLAR
TAŞIP DA KAPLASA ÂFAKI BİR KIZIL SARAR.

DEĞİL Mİ CEPHEMİZİN SİNESİNDE İMAN BİR,
SEVİNME BİR, ACI BİR, GAYE AYNI, VİCDAN BİR,

DEĞİL Mİ ORTADA BİR SİNE ÇARPIYOR, YILMAZ,
CİHAN YIKILSA EMİN OL BU CEPHE SARSILMAZ.

M. Akif ERSOY

ÇANAKKALE'DE RUHLAR
Gurbette geçen yolculuğum üç aya vardı
Etrafımı çepeçevre saran sanki duvardı
Olmuştu büyük, süslü şehirler bana zindan
Dünyayı gözüm görmedi yurt hastalığından.

Döndüm; bu yeşil tablo uzaklarda belirdi:
Bir gün vapur aheste Çanakkale’ye girdi.
Tuttum, ona hürmet ederek şapkamı elde:
Durmuştu o kaç devlete; gaziydi bu belde…

Türk bayrağının ufkuma ilk doğduğu gündü:
Maydos’ta ateş külleri halinde göründü.
Ben sarhoş olurken Boğaz’ın manzarasından,
Bir abide yükseldi ağaçlar arasından.

Baktım, bu, şehitlikte dikilmiş bir anıttı;
Daldım… Bu anıt neş’emi bir anda dağıttı:
Vaktiyle bu yerlerde ölen gençleri andım,
Dağlandı içim, ben de bakarken yaralandım.

Akşamdı. Sararken eriyen dağları sisler,
Sandım geliyor eski siperlerden akisler,
Canlandı savaş, kan dolu bir perde çekildi.
Birden o şehit ruhları karşımda dikildi.

Karşımda dirilmiş, dile gelmiş gibi durdu.
Hiç ummadığım bir nefer isyanla kudurdu:
- Ben evde ölenlerle bugün bir mi tutuldum?
- Ben yurt için öldüm, niye erken unutuldum?

Haklıydı. Ararken utanıp kaçmaya bir yer,
Tutmuştu elimden beni bir koç yiğit asker:
- Git annemi gör, sor ki perişan mı oğulsuz,
- Git, koyma hiç olmazsa onun sırtını çulsuz.
- Ver, Tanrı için yoksula bir lokmacık ekmek,
- Aç karnına güçtür bu kadar mihneti çekmek…

Yaşlar akadursun bu şikayetle gözümden,
Bir genç adam yaklaştı: Vurulmuştu yüzünden,
Delmişti temiz alnını kurşun… Yere çöktü,
Kanlar sızıyorken yarasından, derdini döktü:

- Hiç yoktu sebep… Cenge sürenler bizi kimdir?
- Köylerde kalan bir çocuğum var, ki yetimdir…
- Parçaydı canımdan, iki yıllık güneşimdi,
- Git bak… O şehit oğlu sürünmekte mi şimdi?

Kalbim eriyip düştü gözümden iki damla,
Ben hasbıhal ettim daha dertli bir adamla, meyus dedi:
- Jandarmayı buldum düğünümde,
- Gittim o sabah askere en zevkli günümde.
- Bir haftada bahtım beni Kumkale’ye attı,
- Ettikti hücum; dört bir yanı süngü kuşattı,
- Dul kaldı karım böyle… Unutmam onu asla..

Ruhlar çekilip gitti; içim doldu bu yasla,
Yattım, gece rüyada fakat mahşeri gördüm,
Bir harbe sebepsiz atılan Enver’i gördüm;
Baktım ki, azaplar çekerek kıvranıyordu,
Etrafını sarmıştı alevler, yanıyordu…

NECDET RÜŞDÜ

ÇANAKKALE
Uzaklarda bir ada var,
Halkına derler İngiliz,
Hem medeni, hem canavar,
Fendinden emin değiliz.

Doğrulukta Rus Kazağı,
Onun yanında sofudur.
Topu tutar dört bucağı
Denizlerin Moskofu'dur.

Budur en gizli emeli:
Müslümanlar uyanmasın!
Uçtan uca İslam ili
Kendine arpalık kalsın..

Allah dedi: "Kabul olsun".
Ümmetimin bedduası,
Dağılsın ordusu Rus'un,
İngilizlerin donanması..

Türk dedi: "Demek yaradan
Kurtarmayı ister bizden;
Karaları Kızıl Rus'tan,
Denizleri İngiliz'den...

Türk köyünden kalktı geldi.
Hazırladı siperine...
Bu geliş ok gibi deldi,
İngiliz'in ciğerini.

Moskof dedi İngiliz'e:
"Çanakkale aşılmalı;
Kızıl, Kara, Akdeniz'e
Hakimiz, anlaşılmalı..."

İngiliz, Fransalı'yı,
Aldı beyaz kotrasına...
Tutmuşum sandı yalıyı,
Geldi Boğaz sefasına...

Beş Mart'ta iki donanma,
Kal'amıza saldırdılar...
Toplarımız coşkun suya,
Zırhlıları daldırdılar...

İngilizler korktu kaçtı,
Rus ümidi kesti artık;
Anarşistler bayrak açtı,
Rus ilinde düştü Çarlık...

Çok geçmeden birdenbire,
Parçalandı Rus ülkesi,
Sevinçle düştü tekbire,
Elli milyon Türk'ün sesi...

Ancak "Turan" hayal değil.
Hakikata döndü bugün...
Türk bilecek yalnız bir dil,
Bizim için bu düğün...

Çanakkale dört devlete,
Galebeye sen çevirdin!
Çar kölesi yüz millete,
İstiklali sen getirdin!

Senden ötürü bilsen daha,
Kurtulacak nice ülke...
Ne Afrika, ne Asya'da,
Kalmayacak müstemleke...

Çünki nasıl karalarda,
Artık yoksa Rus zorbası;
Gezemeyecek deryalarda,
İngiliz'in donanması...

ZİYA GÖKALP

AKIN
Yeni doğmuş bir hilal Kanlısır'a doğru kaydı,
Bayırlara süngüler, bir şimşekten orman yaydı.
Dalgalanan bu korkunç ışıklarla göğü sarsar,
Boruların çığlığı, kişnemeler, hırıltılar...

Hücum vardı, zabitler yalın kılıç atımıştı.
Şarapneller, boşlukta birbirine çarpıyorken,
Kırık, dökük topların harabesi üzerinden,
Aşan erler, karşıki sipere sarılmıştı.

Akıncılar, düşmanı yine sağdan soldan vurdu;
Kaçışırken bir tabur Türk önünde bir kolordu,
Şükunetle ihtiyat saflarında sıra bekler.
Şehnameler halkı, çetin yüzlü, er zeybekler...

Yanıyorduk bu çılgın ateş ve kan mahşerinden,
Fakat düşman, bozgunun dehşetiyle üşüyordu,
Zelzeleli gülleler, bulutları parçalarken,
Yara alan şihab olup düşüyordu.

Ay ışığı altında dağlar altın taç giyindi;
Yamaçlardan bir çelik kasırgası baş gösterdi;
Bu, pek zorlu hücumu, hayretlerle gören derdi:
"Serden geçti, dalkılıç"lar tarihlerden indi.

Düşmanların günahkar işlerinde, ızdırabın,
Cisimlenmiş manası, en karanlık şekli vardı;
Bizimkiler üstüne görünmeyen bir mihrabın
Kandilinden "cennet"i müjdeleyen nûr yağardı.

Bir tarafta bu fani yaşayışı küçük gören,
Şehadetle hudutsuz bir hayata hak kazanan
Sağ olurlar, yatarken, bir tarafta sedyelerden
Gülümseyen bahadırlar, dönüyordu şan yolundan

Uzak dağlar aşarak maceralı şarkın engin
Semasını kapladı kızıl duman halkaları;
Uğultular içinde coşan hırçın Akdeniz'in
Bir cihangir göğü gibi kabarmıştı dalgaları

Gün doğuyor gökleri yine sardı kan buğusu;
Kızarıyor sarışın yıldızların mavi yurdu;
Her neferi bir serdar olan yaman Türk ordusu.
Bulutlara muzaffer kılıcını siliyordu.

HAKKI SÜHA
Son düzenleyen Safi; 17 Kasım 2016 03:22