buğulu sevgili
bir gül açtır zamansızca,amansız gözlerinden ey buğulu yar!
anne sıcaklığındaki avucunla dokun tenime.
titret heyecanımı pare pare…
yağmurlar yağdır gönlümün bamteline…
asi martılarını sal, konsunlar tasasızca gözlerime.
toprak değil,senin kokun sinsin yağmurdan sonra beş duyuma.
güneşin şalını bürün o ıslak saçlarına.
sonra gönlümün rutubet duvarlarında asılı sarkıtlarıma tutunarak,
o buğulu gözlerinin o gizemini göster bana;
ki…O an Fatih’in İstanbul’unda bulayım kendimi
ya da Yeşil Kubbesinde Mevlana’nın…
ne vakit elime kağıt alsam,
sen doluyorsun kalemimin mürekkebine.
bir sen oluyorsun kalemime yakışan.
her harf seni çiziyor, her kelime buğulu gözlerini…
oysa her yanım ıssız ve savunmasızken,
karanlığa çakılan bir kibrit gibi
sen doğdun titrek gönlüme.
bu ufacık aydınlıkta,o ince saçların belirince,
öncesinde;
mağarada bulurum kendimi,o “Dosta” yoldaş olan örümceğin ağında…
sonrasında;
Kabe’yi kurtarmaya giden,Ebabil Kuşlarının ayağındaki ateşli taş olurum göklerde…
biliyor musun; burada herkesin sevgilileri var el ele dolaşan.
burada herkes birbirine sevgi cümlecikleri kuruyor…
bense onların yanında masum bir güvercin gibi,ürkek duruyorum.
biliyor musun o an aklıma sen geliyorsun.
hani onlar sevgi cümlecikleri kuruyorlar ya,
ben de sana kuruyorum o an, gözlerimin önündeki hayaline.
hani onlar el ele tutuşuyorlar ya,
ben de cesaretimi toparlamaya çalışıyorum karşında,elinden tutabilmeye.
ama, ansızın yüzüme değen yağmur damlası şimdi,beni kendime getiren,
hani seni başka biriyle gördüğüm gün, yağan o yağmur damlası…
o tutmuştu elinden…saçlarına dokunan oydu…gözlerinle konuşanda…
şimdi bu kızgınlığımla “Musa” olsam;
asamı vursam da denizi ikiye bölsem.
o denizde “Nuh”un gemisinde yolculuk etsem.
susuz kalsam da denizin ortasında,”Yusuf”un kuyusundan su çeksem.
bu yalnızlığımda dağda “Yunus”a yoldaş olsam da,
kekremsi bir tat bıraksam dillerde.
yine de derdimi anlatabilir miyim o vefasız yare…
yine de seni seviyorum diyebilir miyim gözlerine bakarak…
yok yok,bu seferde “Yusuf”una aşık “Züleyha”nın aşkı gibi,
gömdüm seni gönlümün derinine.
artık gecenin onulmaz çığlığına yasladım hüznümü.
senin hayalinle girdim yıldızın o perili rüyasına.
bu gece de rüyamda seni görürüm umuduyla kapıyorum gözlerimi sana,son kez.
elveda buğusunda kaybolduğum sevgili…
elveda…
rahim şakacı