Arama

Hikayeler ve Öyküler -2- - Tek Mesaj #1297

nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
1 Ekim 2007       Mesaj #1297
nünü - avatarı
Ziyaretçi
En Büyük Aşkıydı

İlk okulda kapılmıştım sevme duygusuna. Sevmenin ne olduğunu bilmiyor, sadece içimde garip bir duyguyla kendimi ona adamaya çalışıyordum. Gözümü kapadığım zaman bile hayal mayal gözümün önünde bir şeyler canlanıyor. İsmi Dilek’di. Her kez den saklıyor sanki çok kötü bir şey yapıyormuş gibi kendimden bile saklıyordum. Çocukluk işte ilk okul bitene kadar hep onu sevmiş gibi kendimi kandırmıştım.


Ortaokula başladıktan sonra onu unutmuştum. Babası okula göndermemişti, bense hiç aldırmıyor aklıma bile gelmiyordu. Çocukluğun vermiş olduğu halisane duygular içerisinde yeni aşklara yelken açacağım anın yaklaştığını biliyordum. O zamanlar okulun en gözdesi erkeklerinden biriydim Jöleli saçlar bembeyaz ten tam bir parlak dönemlerimi yaşıyordum. Bebeksi bir görüntüm vardı. Ertan diye bir arkadaşım vardı hani benden eksik kalan bir yanı yoktu. İtiraf etmeliyim benden daha da çok yakışıklı sayılırdı. O benden daha çok rahattı. Devamlı beraber gezer kızların gözdesi olmuştuk. Bense o zaman uzak bir arkamızın kızı olan Yasemine tutulmuştum. Kendimce imkansız olduğunu düşünüyor içimden evlilik hayalleri kuruyordum. O zamanlar bir kızla beraber olduğunda muhakkak evlenmek gerektiğini düşünüyordum. Çünkü duygularım hep evlilik kısmına ağır basıyordu. Çok utangaç bir halim vardı ona karşı. Akrabamız olmasına rağmen gidip gelmelerimize rağmen onunla okulda konuşamıyordum. Bir gün tüm cesaretimi toplayıp ona sevgimi söyleme kararını aldım. Ertan’ın da baskısının etkisiyle yanına gidecek ona aşık olduğumu söyleyecektim. Tam yanına gittiğimde boğazım düğümlendi, söyleyemedim. Ertan’a kaldı artık benim yerime söylemek. Ertan çok rahat bir şekilde yanına gidip benim ona aşık olduğumdan falan bahsetmişti. O ise bizim akraba olduğumuzu böyle bir şey olamayacağını söylemişti. Hayatımın ilk ret edilişini Yaseminden almıştım. Her şeyin bir ilki vardı. Bense 12 yaşımda ilk aşka olumsuz cevabı o zaman almıştım. Ama nasıl yıkılmıştım. Sanki dünyanın sonuydu benim için. Sonraları yavaş, yavaş onsuzluğa kendimi alıştırmıştım alıştırmak zorundaydım.


Lise dönemine kadar hayatıma hiç kimse girmedi. Lise de O zamanlar İlknur adında bir kız vardı. Çok güzeldi ona aşık olmuştum. Yaklaşık altı ay kadar onunla beraber güzel günlerimiz olmuştu. O zamanlar güzel günlerimiz dediğimiz sadece telefon konuşmalarıydı. Daha fazlası olmamıştı. Ne elini tutabildim ne de başka bir şey. Sonra şu an hatırlamadığım bir sebep den dolayı ayrılmıştık.


Lise son sınıftayken Mehtap diye bir kız vardı yeni liseye başlamış alımlı çok güzel hanım hanımcık bir kızdı. Yani ben öyle sanıyordum. Nereden bileyim başımın en büyük belasının o olacağını. Bir iki hafta sonra Mehtap dan uzaklaşmaya başlamıştım. Artık onunla konuşmak istemiyordum. Her önüne gelenle konuşuruz çok lakayı bir kız olmuştu. Ona ayrılmak istediğimi söylediğimde bana ukala bir tavırla benden hiçbir erkek ayrılamaz sadece ben ayrılırım demişti. Ben de her şeyin bir ilki vardır zamanında bende bir ilk yaşamıştım. Sende şu an benimle bir ilki yaşıyorsun dedim ve telefonu kapattım. O zamanlar Ticaret Lisesinde okuduğum için son sınıfımda staj yapıyordum bir muhasebe bürosunda o gün geç saatlere kadar çalışmıştım. Bir ara sigaramın bittiğini fark edip dışarı çıkmıştım. Tam iş yerime dönecektim ki beş altı kişi önümü kesti içlerinden bir tanesi yanıma yaklaşıp arkadaşım bir iki dakika seninle konuşabilir miyiz dedi bense ne hakkında konuşacağız seninle dedim. O da bana Mehtap ile ilgili dedi. Ben Mehtap diye birini hayatımdan çıkaralı çok oldu tanımıyorum dedim. Ya tamam bir iki dakika konuşalım dedi. Ben de kabul ettim. Yanlarında arkadaşım Sinan da vardı. Sinan a ne oluyor falan dedim yok bir şey dedi. Birkaç metre yürüdük falan üzerime birden yumruklar tekmeler ne olduğunu anlayamadım. Resmen altı kişi üzerimde tekme tokat yumruklar halinde beni dövmeye başlamışlardı. Gözümü açtığım da hastane de kendimi buldum. Serum takılı kulaklarım da bandaj gözlerim de şişlikler iki gün geçmişti. Adamlar beni çok kötü şekilde dövmüşlerdi. Daha sonra mahkemelik olmuştuk. Beni dövenlerden bir tanesi ise bir zamanlar bir tek sigarı paylaştığım canım ciğerim dediğim Sinan’dı. Çok zoruma gitmişti. O gün Adliye binasında tek, tek ifadeler alınıyordu. Sıra bana gelmişti. Savcı bana neden böyle oldu falan dedi. Eski bir mevzu diye kapatmaya çalışmıştım. Ama savcı benden çok daha akıllıydı. Bana Mehtap yüzünden mi dedi. Şoke olmuştum, evet demekten başka çarem yoktu. Daha sonra Mehtap’ın babasını çağırmıştı. Babası ise çok sayılan sevilen iş adamlarından birisiydi. Çok utanmıştı adam hiç unutmuyorum. Çok nadir de olsa memlekete gittiğimde bazen karşılaşıyoruz halen yüzüme bakarken bir eziklik yaşıyor. Meğersem Mehtap beni dövenlerin başında olan şimdi ismini hatırlamıyorum, çocuğa benim onu rahatsız ettiğimi ve benimle ilgilenmesini rica etmiş. Zaten çocuk serseri tipli sevilmeyen bir simaydı.


Lise bitmesine yakın bir gün Internet cafe de chat yapıyordum. O zamanlar Aysun diye bir kızla tanışmıştım. Çanakkale de oturuyordu. Uzun bir sohbetin ardından telefon numaramı verdim ona. Bir gün hiç onun arayacağı aklıma gelmezdi. Ama aradı ansızın. Kısa bir görüşme sonrasında telefon numarasını aldım. Sonra ben onu aradım derken günler birbirini sürükledi. Birbirimizin yüzünü görmeden aşık olmuştuk. Altı ay kadar böyle sürdü. Hiç unutmuyorum. 9 Ekim 2000 yılında Çanakkale ye gitme kararı aldım. Çok sevinmişti geleceğimi duyunca. Otobüse bindim ama bir türlü yollar bitmek bilmiyordu. Sonunda Çanakkale ye varmıştım. Onun gelmesini bekliyordum. O da ilçe de oturuyordu. Ben ondan önce gelmiştim, Çanakkale ye. Sonunda onun da otobüsü geldi. Ama ne ben onu ne de o beni tanıyordu. Ben öyle inenlere bakıyordum. Meğersem o inmiş ben fark etmeden arkamdan gelerek. Aşkım dedi. Nasıl anlatamam o kadar mutlu olmuştum ki. Aşkım demesi beni o kadar çok mutlu etmişti ki anlatmama kelimeler yetmez. O gün onunla oturup birbirimize yüzük alıp söz vermiştik. Kendi aramızda nişanlanmıştık. Üç gün kalmıştım Çanakkale de. Dönerken göz yaşlarımız sel olmuştu. Ben döndükten bir iki hafta sonra Aysun’un bana karşı olan sevgisinde azalmalar olmaya başlamıştı. Sorduğum da ise hep kaçamak cevaplar la geçiştirmeye çalışıyordu. Sonunda ayrılmak istediğini söyledi. Bense bir kez daha yıkılarak hiçbir şey söylemeden ayrılmak zorunda kalmıştık. Bir müddet kimseyle çıkmamıştım. Ta ki karşıma Neşe çıkana kadar. Çok tatlı bir kızdı Neşe. Üç ay kadar çıkmıştık. Onunlayken hayatımın tüm ilklerini yaşamıştım. İlk öpücük, ilk sevişme. Hayatımın cinsellik anlamında ki ilkiydi Neşe. Sonra askere gittim geldim. Ama hayatımda bir iz bırakacak kimse olmamıştı. Küçük aşklardan başka hiç kimse hayatıma girememişti.


Ve en büyük aşkım hayatımın anlamı canım ruhum her şeyim. ........ Asla unutamam seni ölene kadar da unutmayacağım. En büyük aşkım o zaman başladı. .......... benim her şeyim olmuştu. Tanışmamız o kadar garip diki. Benim sıradan bir numara çevirmem ve onunla tanışmam. Canım benim bu aşkı anlatmaya kelimeler yetmez. Canımın canı büyük aşkım. Beni çok sevmişti ben de onu. Ama itiraf etmeliyim artık çok fazla kaybedeceğim bir şeyim yok. O beni benim onu sevdiğimden daha çok seviyordu. Ondan adımı bile saklamıştım. Aklıma o an başka bir isim gelmişti ve o ismi söylemiştim. 5 ay boyunca adımı sakladım. Ta ki bir gün cüzdanımın tesadüfen eline geçene kadar. Bana o zaman bile hiçbir şey dememişti. Ben İstanbul dan dönmüş bir gün sonra tüm gerçekleri söylemişti. Onun tam anlamıyla yıkmıştım. Nasıl da pişmandım. Ona yaptıklarımdan dolayı. Ama sonunda beni affetmişti. Ona daha da çok bağlanmıştım. Sonra bir iki kez daha ona karşı hatalar yaptım. İhmal ettim doğum gününde onu yalnız bıraktım. Ve bir gün artık onunda canına tak etmişti. Bana ayrılmak istediğini söylediğinde şaka yaptığını sanmıştım. Meğersem gerçekten benden ayrılmak istemiş. Anlayamadım. Ona çok yalvardım ama hiçbir şey kararından dönmesine neden olmuyordu. Sonra bir gün aniden hastalanmıştım. Solunum yetersizliği çekiyordum. Hastaneye kaldırmışlar beni. Tahliller röntgenler derken sonuç çıkmıştı. Akciğer kanserine yakalanmıştım. Öleceğimi biliyordum. Ve bura da ölmek istemiyordum. Çok uzaklarda ölmek ve mezarımın bile yakın olmasını istemiyordum. Sonunda çok uzaklara gitmeye karar verdim. Bir inşaat firmasının Irak da Şantiye de çalışacak ön muhasebe elaman alımı yaptığını duydum. Müracaat ettim. Ve gittim. On beş gün kadar kaldım. ......... hasretine dayanamıyordum. Gelme kararı aldım. Son kez onu görebilmek için dönüş yaptım. Bu arada hastalığım beni çok zorlamaya başlamıştı. İstanbul a gittim. Ama nafile benimle görüşmek dahi istemiyordu öleceğimi bile, bile beni istememişti. İdam mahkumunun bile son isteği yerine getirilirdi. Ama benim isteğim son kez yüzünü görebilmek ve ölmek di. İstemedi beni, ben de evime dönmek zorunda kaldım. Hastalığım artmaya başladı. İlaçların etkisiyle çok sevdiğim saçlarım dökülmüştü. Ama hiç aklıma dahi gelmiyordu ölüm. Tek düşündüğüm ........ di. Halen de onu düşünüyorum. Biliyorum çok fazla yaşamayacağımı ama her şeye rağmen Nerişimi her şeyden çok seviyorum. Bana deseler ki ........ istemezsen ölmeyeceksin ben yine de onun beni istememesine rağmen onu seçerim. Çünkü hayatımın en büyük aşkı oydu. Şimdi evimde ölümün kapımı çalmasını bekliyorum. Ama ölümün kapıyı çalmasından önce onun kapımı çalmanı bekleyeceğim. Belki bu EN BÜYÜK AŞKIM dizilerini okuyamayacaksın. Belki de ben bu yazıyı yazdıktan sonra öleceğim. Ama unutma ki seni her şeyden çok seviyorum ve seveceğim seni.


İşte benim ‘’EN BÜYÜK AŞKIM ......’’ di. Ölümden korkmuyorum tek korkum ....... beni kalbinde kötü bir anı olarak kalması. Çünkü ben onun ilk aşkıydım ve ilk aşkı olarak onu kırmıştım. Yazdıklarım da hatam olduysa af ola.
_________________
BELKI OLECEGIM
not:
çanimdan cok sevdiğim biricik kardeşim bu mektubu yazdıktan sonra (2 eylül 2006) hayata veda etmiştir. Bu amansız hastalığa yenik düşmüştür. onu çok özledim