Arama

Hikayeler ve Öyküler -2- - Tek Mesaj #1346

frog_into_prince - avatarı
frog_into_prince
Ziyaretçi
15 Ekim 2007       Mesaj #1346
frog_into_prince - avatarı
Ziyaretçi
Buzdan Hayaller

Kaç dakikaya bastı kaçarken, kaçını kırdı, kaçını atladı farkında olmadan… Nefes nefeseydi ufak çocuk. Daha hızlıydı buzu parçalayan adımlarının sesinden, daha hızlıydı kendisinden etrafındaki her şey. Kaçan o değildi sanki, kırık, oyuncak dünyasıydı; plastik bulutlar, birbirinin aynısı evler, evlerin bacasından çıkan hareketsiz dumanlar, renksiz ağaçlar, toprağa çakılmış insanlar… Bulanıktı her şey. Ve her adımında siliniyordu, her adımında kırılıyordu gökyüzünde asılı duran donuk dumanlar, boş evler… Nefes nefeseydi… Kaçıyordu hızla. Arkasında bıraktıklarından… Veya sadece kendisinden…
İki yana açtı ellerini Vosviddin, bir adım attı sonra. En az siyah kadar kaygandı dengesini bozmaya çalışan dev buz parçası; kırılması için donuk bir gülümseme yeterliydi. Neyse ki kimse yoktu ona yakın, biten oyununu bozuk gülüşüyle bozacak; düşmesine, kaybolmasına neden olacak. Yere bıraktı kendisini yavaşça, uçar gibi, ellerini kapatmadan. Buzdan karanlıktı gökyüzü; ne parlayan bir yıldız vardı beş köşeli, ne de yaşlı ay. Plastik, siyah bulutların ardına gizlenmişti ikisi de. Yıldızlar, ayın içindeydi; ay da yıldızların… Rüyayı bekleyen gözlerini kapattı, kimse görmedi. Uykuya daldı… Beyaz, kesik kesik yıldızlar çizdi gökyüzüne, iki eliyle arkasında sakladığı bitik düşünceleriyle; bulutları aldı yerinden, yıldızların arkasına koydu; buzdan hayallerini parçaladı kar tanelerini tutmak için, beyaza boyandı her taraf… İçinden geçti beyazın, çizgileri eritti… Ve araladı göz kapaklarını. Bıraktığı gibiydi gülümsemesi, değişen bir şey yoktu. Ne bir eksik, ne bir fazla; ne daha soluk, ne de daha yeni eskisinden… Yerinden kalktı dikkatlice, buzdaki kırık yansımasını izledi uykusuzluğuyla. Yüzüne dokundu; yumuk gözlerine, dağınık rüyalarına, uykusuzluğuna… Yansıması gibi, kırıktı. Ellerini iki yana açtı yeniden, kırık parçalarına basmadan ilerlemeye başladı onu çevreleyen dev kar tanesinin içinde. Adımlarını sürükledi peşinden. Ve karıncalar gibi art arda yürüyen izlerini, düşüncelerini… Düşüncelerinin izinin çizdiği dağınık, yamuk çizgiyi takip etti yalnızca. Ya da yalnızca karıncaları… Yalnızca… Yavaşladı peşinden sürüklediği, taşımakta zorlandığı adımları, çakıldı olduğu yere. Bir nehir vardı karşısında, donuk. Her şey donmuştu, sadece nehir değil. Biri tutuyordu sanki zamanı ellerinin içinde, bırakmak istemiyordu. Dizlerini koydu buzdan toprağa. Kafasını nehre yaklaştırdı, yumuk gözlerini; durgun suyu izlemeye başladı. Plastik balıklar vardı yüzen, dalgalanan dev, plastik yosunlar… Elini koydu nehrin üstüne, balıklardan biri yaklaştı eline, yansıması gibi. Dondu gözleri Vosviddin’in, geriye çekildi. Donmuş bir taş parçasıyla buz tutmuş nehri karalamaya başladı; küçük bir ev çizdi kendisine, kesik çizgilerle; uzun, kararsız bir yol çizdi renksiz… Kimse görmedi ne yaptığını, kimse anlam veremedi ne yaptığına, kimse fark etmedi düşmemek için sakladığı gülümsemesini. Kalktı yerden Vosviddin, rüzgara çarpmadan. Yeniden gökyüzüne baktı, aynı renkteydi. Nehrin ilerisindeyse dakikalar vardı yere saçılmış. Yaklaştı dakikalara doğru; kırıktı birçoğu, çoğunu es geçti. Saymaya başladı tek tek, sırasını karıştırarak… Güneş doğdu göz alan, parlak kanatlarıyla, kayboldu ardından hızla, karardı her yer, hızlı çekimle sarıldı her şey ileriye, her şey yer değiştirdi köşe kapmaca oynar gibi… Yerinde duran tek şey buz tutmuş nehirdi… Vosviddin çakılı kalmıştı o plastik insanlar gibi, bir korkuluk gibi toprağa çakılmış; git gide uzayan, çizdiği çizgiyi siyaha boyayan gölgesiyle.
Bir ses duydu derinden; biri buzu parçalıyordu sanki adımlarıyla. Parmak uçlarında yükseldi, ne olduğunu anlamak için. Ufak bir çocuk vardı kaçan, plastik ağaçların arasından. Nefes nefese kalmıştı. Koşmaya başladı Vosviddin arkasından, hızla, nefes nefese. Seslendi son gücüyle, kimse duymadı; devam etti koşmaya. Ufak çocuğun düşürdüğü dakikalara basmadan koştu peşinden. Dakikalarca, saatlerce… Nehre doğru sürükledi çocuk onu bir kez daha. İlk defa bu kadar çok yaklaşmıştı… Ama gitgide ağırlaştı adımları Vosviddin’in, bıraktı kendisini ilk defa… Ufak çocuk, nehrin üstündeki kesik çizgilerle çizilmiş evin içinden geçti kırarak; dengesini kaybederek nehre düştü, buz parçaları kadar donuk yüzüyle. Havada asılı kalan, yıkık, kesik çizgili evini izledi Vosviddin, hayal kırıklığıyla, yumuk gözleriyle. Ve nehre düşen, buz parçaları kadar donuk yansımasına salladı elini…