ABDAL MUSA AYİNİ: (İslamiyet). Abdal Musa Cemi. Hacı Bektaş Veli’nin halifesi kabul edilen Abdal Musa adına düzenlenen tören. Abdal Musa ayininde kural olarak bir yola alınma ya da görgü amacı yoktur. Kimi bölgelerde, her hafta, perşembeyi cumaya bağlayan gece, Abdal Musa ayini yapmak gelenektendir. Kimi durumlarda, daha çok kış aylarında, seçilmiş bir gün olmadan; gelen kurban isteklerini yerine getirmek, dede’ ya da başka bir ‘konuk’ geldiğinde köy halkını bir araya toplamak, dargınlıkları önlemek, meseleleri çözmek gibi amaçlarla Abdal Musa ayini yapıldığı da olur. Abdal Musa ayinlerinde, kurban ve diğer masraflara, ayinde bulunanların tümü katılır: Bu ayinde kural olarak on iki hizmet yerine getirilir; ancak, belli bir amaçla yapılmayan Abdal Musa cemlerinde dua ve düvaz okunup kurban tekbirlemekle yetinilir. Özellikle kış aylarında köyün ileri gelenleri toplanır; her yıl yapılması gelenek olan Abdal Musa Kurbanı’na karar verirler. Görevliler ev ev dolaşarak lokma toplarlar. Kurbanlar tığlanır; kara-kazanlarda etli pilav yapılır; yufka pişirilir. Gençler, Abdal Musa Sultan’ ın gönüllerdeki dilekleri yerine getirmesi için akşamdan sabaha lokma pişirimine hizmet verirler. Lokma pişince halk kazanların başına toplanır ve dede şu duayı okur: ‘Allah, Allah! Artsın eksilmesin, taşsın dökülmesin. Yiyenlere nur-u iman ola. Hastalar şifa bula. Müminler şad ola. Münafıklar berbad ola. Üçler, Beşler, Yediler, Oniki İmamlar, Ondört Masumupâklar, Onyedi Kemerbestler, Kırklar, Seksenbin Rum Erenleri, Doksanbin Horasan Pirleri, Yüzbin Gayb Erenleri, Hak-Muhammet-Ali, pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli. Abdal Musa Sultan kurbanlarımızı kabul eyleye. Ziyan keder vermeye. Dilde dileklerimizi, gönülde muratlarımızı ihsan eyleye. Gerçeğe Hû!’Daha sonra lokmalar yenir. İnanca göre Abdal Musa Kurbanı düzenlenen yerde, köyde elem, keder, hastalık olmaz; ekin ve ürünler bereketli olur. Doğan çocuklar anne-baba ve büyüklerine karşı saygı gösterir. Dargın, küskün varsa barıştırılır. Bkz. Hacı Bektaşı Veli, Lokma, Üçler, Beşler, Yediler, Oniki İmam, Ondört Masumupâk, Onyedi Kemerbest, Kırklar, Seksenbin Rum Ereni, Doksanbin Horasan Piri, Yüzbin Gayb Ereni, Alevilik, Bektaşilik.
ABDAL MUSA CEMİ: Bkz. Abdal Musa Ayini.
ABDAL MUSA POSTU: (İslam).Meydandaki on iki post sıralamasında yer alan, ayakçı makamı. Bkz. Meydan, Alevilik, Bektaşilik.
ABDAL MUSA TÖRENLERİ: (İslam).Her yıl 9-10 Haziran günlerinde Antalya’nın Elmalı ilçesine bağlı Tekke köyünde yapılan törenler. Bkz. Alevilik, Bektaşilik.
ABDAL MUSA VELÂYETNAMESİ: (İslamiyet).XV. yazıldığı kabul edilen Abdal Musa’nın doğumuyla başlayan, Teke yöresine gelişi ve buralarda gösterdiği kerametlerle devam eden, halifelerine icazet vererek onları çeşitli yerlere göndermesiyle son bulan, yazarı belirsiz küçük hacimli bir eser. Bkz. Abdal Musa, Alevilik, Bektaşilik, Halife.
ABDAL MUSA: Bkz. Evdıl Musa.
ABDAL: (İslam). Bedel, Bedil. Halk içinde dolaşan ve ermiş diye bilinen kişilere verilmiş bir lakap. Abdal tanımlamasının ilk defa ortaya çıktığı sıralarda, abid ve zahidlerle birlikte muhaddis ve fakihler için de kullanılmıştır. İbn Hanbel’in Müsnedi’nde Hz. Muhammed’den nakledilen bir rivayete göre kırk, diğer bir rivayette ise otuz abdalın ümmet içerisinde bulunduğundan bahsettiği görülmektedir. Güvenililirliğe yakın bilinen abdal hadislerini nakleden Ahmed b. Hanbel’in, yeryüzünde muhaddislerden başka abdal tanımadığını söylediği belirtilmektedir. İmam Gazali de abdal konusunda buna benzer bir izahı Ebu’d-Derda’ dan nakletmektedir. Abdalların ahlaki ve manevi kişilikleri hakkında söylenenler, her müslümanda bulunması gerekli vasıflar olark düşünülmektedir. Buna göre abdallar bütün insanlara karşı iyi, kendilerine kötü muamele edenleri bağışlayan kaza ve kadere gönül hoşnutluğuyla boyun eğen, haramlardan kaçan, ibadetlerini ihlas ve samimiyetle yerine getiren, sevgi, şefkat ve ahlaki vasıflarla donanmış kişilerdir. Abdal kelimesinin Arapça ‘ebdal’den kısmen değişerek Türkçe’ye girmiş olduğu ifade edilmektedir. Arapça’da halkın iyiliği için tasarrufa izinli evliya zümresinden olan bir cemaate verilen bir isim olarak geçer. Fakat, bu tür bir kitlenin Allah tarafından gönderildiğine dair sahih İslami kaynaklarda herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu durumun, halkın kendi muhayyilesi içerisinde ortaya çıkmış bir kanaatten başka birşey olmadığı söylenebilir. Tasavvufta dervişler arasında kendini kaybeden ve coşku haline girenler için abdal kelimesinin kullanıldığı anlaşılmaktadır. Hatta bu kelime giderek ‘hafif meşrep’, ‘meczup’, olanlara verilen bir isim haline sokulmuştur. Abdal kelimesi, ilk dönemlerden beri gizli güçlere sahip ve sırlara vakıf olduklarına inanılan kimseler ve Hızır, İlyas, Mehdi gibi gizli şahsiyetlere de atfedildiği görülmüştür. Melamet ehlinin gizli veliler inancı, abdalları daha da esrarengiz hale getirmiş hatta, bizzat abdalların dahi birbirlerini tanımadıkları veya ancak üst tabakada olanların alttakileri tanıyabildikleri söylenmiştir. XII. yüzyıldan sonra, bilhassa Melami ve Kalenderiler arasında cezbe ve istiğrak hali fazla olduğundan abdal kelimesi özellikle bunlar hakkında kullanılmıştır. XIV. ve XV. yüzyıllarda abdal adı altında bazı dervişlerin ortaya çıktığı görülmektedir. Bunlar Rum abdalları ünvanı ile anıldılar. XVI. yüzyılda yaşayan Vahidi, abdalları şu şekilde tasvir etmektedir. ‘Başları, kaşları, sakal ve bıyıkları traş edilmiş, başlarında kıldan örülmüş külah, sırtlarında bal renkli veya siyah şal, ellerinde tabl ve alem bulunmaktadır.’ Yine bu yüzyıllarda bazı dervişler tek başlarına abdal ismini kullanmışlardır. Abdal Musa, Kaygusuz Abdal, Pir Sultan Abdal gibi. Abdal hadislerinin sıhhat derecesine kavuşmamış olması, bu anlayışın kaynağının Ehl-i Sünnet dışında aranmasına yol açmıştır. Hz. Muhammed ve ‘ashab’tan gavs, kutb, evtad, nüceba vb. ricalü’l gay-b’a ilişkin hiçbir söz nakledilmediğini, seleften bazılarının Hz. Muhammednden rivayet ettikleri abdala dair sözün ise zayıf bir hadis olduğunu belirten İbni Teymiyye, ricalü’l-gayb olduğu söylenen bazı insanlara, -onları Allah’a ortak gösterir gibi- olağanüstü yetkiler ve güçler nisbet etmenin İslam akidesiyle bağdaştırılamayacağını, bu tür bir anlayışın daha çok Hristiyanların ve aşırı Şii fırkaların akidelerini yansıttığını belirtmektedir. Bu arada, İbni Teymiyye ve İbni Haldun dışında kalan bilginlerin büyük bir ekseriyeti ve mutasavvıfların abdal anlayışını benimsemiş veya en azından tenkit etmemiş olmaları, bu görüşün esas itibariyle Şia’dan veya Ehl-i Sünnet dışı başka bir kaynaktan geldiği görüşünü şüphe ile karşılamak için yeterli sebeplerdi. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki, ilk devirler Ehl-i Sünnet bilgin ve mutasavvıflarının abdal anlayışları İbnü’l-Arabi’nin anlayışından ve özellikle XIV. yüzyıldan itibaren başgösteren ve XX. yüzyıl başına kadar devam eden Rafizi abdalların hayat tarzlarından tamamen farklıdır. Nitekim Abdal kelimesinin ilk defa ortaya çıktığı sıralarda, abid ve zahidlerle birlikte muhaddis ve fakihler için de kullanıldığı görülmüştür. Bazı derviş şairlerin adlarının başında ya da sonunda yer alan mahlas. Alevilik- Bektaşilik inançlarına göre tanrı seçtiği bazı kullarını, dünyanın manevi düzenini yönlendirmek için görevlendirdi. Rical ül-gayb adıyla anılan bu ermişler yedi ya da kırk kişiydi. Halk mitlerinde adı geçen yedi abdal, yedi gökteki (yedi yıldızdaki ya da yedi gezegendeki) gizi betimler. Az konuşmak, az yemek ve halktan ayrı hayatak vb. özellikleriyle belirgin abdalların görevi, insanlara yardım etmekti. İnançta onların bu aşamaya iyilik ve cömertlikle ulaştıkları, birbirlerinin yerine geçtikleri, kendi yerlerine birini ‘bedel’ bırakarak diledikleri yere gidebildikleri belirtilir. Abdal adı Türkler arasında özellikle Oğuz Türklerinin doğu ve batı kolları arasında yaygın olarak kullanıldı. Genel kabule göre sözcüğün etimolojik kökeni, ‘bedii’ ya da ‘bederin’ çoğulu olarak verilmekteyse de ayrı bir kökenden ifade değişiklikleriyle bu duruma geldiğini iddia edenler de vardır. Abdal sözcüğü IX. yy’dan bu yana tasavvuf kavramı olarak kullanılmaktadır. Kullanılış biçimi rical ül-gayb’la ilgilidir: Tanrı, dünyanın ruhi düzeninin sağlanması için Bazı kullarını görevlendirdi. Bunlar arasında düzenli bir aşama zinciri vardı. En üst aşamada Kutb-ül Aktab bulunur; sonra sırasıyla Üç Mukaba, Yedi Evtad ve Kırk Abdal gelir. Aşama zincirinde aşağıya doğru inildikçe sayılar artar. Aşama zincirinde bir üst basamakta bulunan kendi altındaki basamağı bilir; ancak, alt basamakta bulunanlar üst basamakta olanları bilmez. Aşama zincirinde herhangi bir yer boşalırsa, alt basamaktan biri orayı doldurur. Her birinin belli görev alanları vardır. Bkz. İbni Teymiyye, İbni Haldun, Muhaddis, Fakih, Şii, Ehl-i Sünnet, Gavs, Kutb, Evtad, Nüceba, Rical’ül Gayb, Derviş, Zahid, Melami, Kalenderi, Rafizi, Hızır, İlyas, Mehdi, Ahmed Bin Hanbel, Evliya, Cemaat, Rasul.
ABDALAN: Bkz. Abdallar.
ABDALAN-I RUM: Bkz. Rum Abdalları.
ABDALGA: (Nebati-Arap). Nebatilerce yer ismi olarak kullanılan ve kişileştirierek tanrılaştırılan Al-Ga adına nisbeten türetilen isimlerden biri.
ABDALLAR: (İslam).Türkiye, Azerbaycan, İran, Afganistan ve Çin Türkistanı’nda yaşayan, Türk asıllı bazı topluluklara verilen ad. Bugün Anadolu’nun bazı yörelerinde, özellikle Denizli, Dinar, Şivas, Amasya, Çorum, Osmancık, İskilip, Merzifon, Mecitözü, Havza, Konya, Karaman, Mut ve Elmalı yörelerinde kendilerine abdal adını veren göçebe Alevi topluluklar yaşar. Aleviler tarafından çoğunlukla bunlara Çingene adı verilir; ancak, dilleri Türkçe olup Çingeneceyi bilmezler, kendilerine Çingene denilmesini de reddederler. Abdallar tahtacılık ve kerestecilikten anlamazlar. Önemli bir kesimi köy ve kentlerde dilenerek geçinir; bir bölümü ise kalburculuk, elekçilik, çalgıcılık, türkücülük, şarkıcılık ve köçeklik gibi uğraşlarla geçimlerini sağlarlar. Aleviler gibi bunların da içlerinden yetişmiş dedeleri vardır. Dede, yılın belirli günlerinde gelip cemlerini yönetir; düşkünleri kaldırır ve hakkullahını alır. Bkz. Alevilik, Bektaşilik, Dede.
ABDANA: Bkz. Abaddan.
ABDANİA: Bkz. Abaddan.
ABDEROS: (Yunan). Abdera kentine adını veren mitolojik kişi. Homeros’a göre Herakles’in arkadaşıymış. Herakles’in Diomedes‘ten çaldığı atlar tarafından parçalanmıştır. Ölümüne üzülen Herakles adını sonsuzlaştırmak için Abdera kentini kurmuş. Bkz. Herakles, Yunan Dini.
ABDEST: Bkz. Dini temizlik.
ABDHİ: (Hint). Deniz. Brahmacı mitoloji ile Hint kozmolojisine göre Cambudvipa‘yı kuşattığı düşünülen dört Chaturdvipa’yı taşıyan dört chatursagara’ya gönderme ile açıklanabilecek bir kavram. Bkz. Kozmoloji, Sagara, Chaturdvipa, Chatursagara, Okyanus, Hinduizm, Kozmoloji.
ABDHİCAU: (Hint). Hinduizm’de Okyanus Doğumlu anlamında Aşvinlere verilen isimlerden biri. Bkz. Aşvinler, Hinduzm.
ABD-İ ATİULLAH: (İslamiyet). Alevilik Bektaşilik inançlarında tanrı’nın bağışlanmış kulu anlamında kullanılan bir kavram. Bkz. Alevilik, Bektaşilik.
ABDİ HEBA: (Yahudi). İsmi El – Amarna Tabletlerinde kayıtlı olan yaklaşık M. Ö. 1400’ de Jerusalem’in (Kudüs) bir kralı. Abdi Heba tarafından Mısır Firavu’nuna gönderilen mektuplardan, krallığını evvelki kraliyet soyuna değil, Firavu’nun ataması ve onaylamasına borçlu olduğu ortaya çıkıyor. Abdi Heba’ya karşı olarak bir komplo saldırısı yapıldı. Sonuç bilinmiyor.
ABDİ YEŞU: Bkz. Cizre’li Mar Abdisho.
ABDİ: (Yahudi). Kitabı Mukaddes’te adı geçen üç tane Abdi vardır: 1) Malluch’un oğlu, Merari’den gelen bir Levi’li. 2) Kish’in babası, bir Levi’li, ayrıca Merari ailesinden, ancak Hezekiah zamanında yaşıyordu. 3) ‘Garip eşler alan’ Bene Elam’ın oğullarından biri. (Ezra, 10; . 26; I ).
ABDİCATİON: (Hıristiyan). Abdikasyon. Tahttan çekilme; hakkından vazgeçme. Hıristiyanlıkta kiliseye göre ücretli papazlıktan istifa. Ayrıca bununla ilgili olan, kiliseye ait genel yasa. Hıristiyanlıkta genel kanaate göre Papalık ile ilgili çekilme, kiliseye ait Papaya bırakılmalıdır. Keza çekilme sadece bir amaca yönelik, gönüllü olarak yapılmalı ve dini memuriyetleri satmayı kapsayan sözleşmelerden serbest olmalıdır. Ancak, çekilmeler, istifalar şart koşmalar ile birlikte yapılabilir, örneğin bırakılan ücret gösterilen bir kişiye bağışlanabilir veya çekilen rahibe başka bir iş sağlanabilir. Ayrıca ücretini bırakan kişi eğer kutsal düzende ise, rütbesi ile eşit bazı diğer destek gelirlerini de bırakmalıdır. İstifalar sadece açıklanmayabilir, ayrıca söylenmeden anlaşılır. İkincisinin, bir rahip bir işi kabul ettiğinde veya kiliseye ait bir rütbeyi taşıma ile bağdaşmaz olarak davrandığı zaman gerçekleştiği kabul edilir, örneğin dini düzende dini/resmi iş, orduya kaydolma, evlenmek ve buna benzer şeyler. Uygun otorite tarafından kabul edilmedikçe istifa gerçekleşmez. Bundan dolayı, bir piskopostan iş alanlar istifayı ona sunmalı ve onun rızasını almalı. Benzer şekilde, Piskoposlar Papa’ya istifalarını sunmalıdır. Bölge papazları genelde piskopostan güç almadıkça istifaları kabul edilmez. Bir piskopos piskoposluğunu bıraktığında, hem piskoposlarla ilgili ücretinden hem de rütbesinden veya sadece ücretinden vazgeçebilir. Eğer o ikisini de bırakırsa, gelecekte piskoposlukla ilgili herhangi bir fonksiyon gerçekleştiremez. Ancak, eğer o sadece ücretinden vazgeçerse, rütbesini bırakmazsa, diğer piskoposlar onun uygulama yapmasını istediği zaman, piskoposluk ile ilgili fonksiyonları gerçekleştirebilir. Şüphesiz, ilk durumda, eğer hakkından vazgeçmiş bir piskopos yine de adayları papaz yapacaksa, yasadışı bir iş yapmış olacaktır; papaz yapan ve papaz yapılan için ciddi sonuçlar gerektirecektir. Bir piskoposun, piskoposluğundan vazgeçmesi, Papa bunu kilise meclisinde kabul eder etmez gerçekleşir. O zaman piskoposluk boş kalır, ancak yüksek rütbeli rahibin işleri, istifasının kabulünün resmi ilanını alana kadar geçerliliğini yitirmez. Kiliseye ilişkin her rütbe gibi, papalıkda bırakılabilir. Bir piskoposun piskoposluğunu bırakmasını yasal yapan nedenler, örneğin gereklilik veya onun özel kilisesinin yararına veya kendi ruhunun kurtuluşu Papaya da uygulanır. Papa’nın dünya üzerinde istifasını sunabileceği kendisinin üzerinde olan kimse olmadığı için, papalığının gücü ile kendisi ve Roma Kilisesi arasındaki bağı feshedebilir. Papalığın, nedeni olmadan bırakılması yasadışı olabilir, ama sorgulanmaksızın geçerlidir, çünkü ona kiliseye ilişkin olarak engel olabilecek kimse yoktur ve bu, ilahi yasaları ihlal etmez. Papalık, Papalığı gönüllü oarak kabul ettiği gibi piskoposluğun ruhun üzerine silinmez bir karakter damgalamasından hoşlanmaz ve bundan dolayı gönüllü istifası ile Papa tüm yargılama yetkisinden tamamen sıyrılır; Papalığın bırakılmasının meşruiyeti ile ilgili tüm kuşkuya ve tüm tartışmalara, Corpus Juris Canonici’ye alınan Papa Boniface VIII’ün emri ile bir son verildi. Papa Boniface VIII şöyle der: ‘selefimiz, Papa Celestine V, Kiliseyi yönetirken, Romalı Papa’nın serbestçe istifa edebilmesini oluşturdu ve emretti. Bundan dolayı bu statünün zamanın akışıyla unutulmaması veya konu üzerine kuşkunun daha ileri tartışmalara götürülmemesi için, kardeşlerimizin önerisi ile kararlaştırdık’. Ferraris Papa’nın istifasını Kardinaller Birliği’ne sunması gerektiğini iddia eder, tek başına bu heyet onun halefinin seçimi ile ilgilidir. Kardinallerin papalık ile ilgili onun üzerine yargılama yetkisi vermediği doğrudur, yine de onlar Peter’in halefi olarak onu gösterdiler. Birlik başka bir başrahibin (papa) seçilmesini geçerli şekilde sürdürebilmeden önce onun rütbesini anons etmesinden mutlak olarak emin olmalılar. Kilise tarihi, papalıktan istifanın birçok sayıda örneklerini verir. Pezzani tarafından örnek verilen Papa Marcelinus’un (M. S. 296- M. S. 308) durumunu ve Papa Felix II’nin, Papa Liberius’un şaşırtıcı istifasını (M. S. 352- M. S. 366) bir kenara koyarsak diğer istifalar şöyledir; düzensiz hayatı ile Kilisede uzun süren skandala neden olan Papa Benedict IX (M. S. 1033- M. S. 1044), papalığini ilan etti. Sonra istifa etti fakat bu istifadan pişman oldu ve Papa Clement II’nin ölümünden sonra kısa bir süre için papalık tahtına el koydu, ama sonunda özel bir konakta öldü. Onun halefi Papa Gregory VI (M. S. 1044-M. S. 1046) papalıktan istifanın bir başka örneğini verdi. Peter’in Makamından çekilmesi için Benedict IX’u ikna eden Gregory idi ve bunu yapması için ona değerli servet teklif etti. Gregory Papa olduktan sonra, bu işe çoğu kişi tarafından dini memuriyeti satmak olarak bakıldı fakat Gregory’nin maksadının kötü olmadığı görülmesine rağmen, papalıktan istifa etmesinin daha iyi olacağı düşünüldü ve Papa gönüllü olarak istifa etti. Bir papanın istifasının klasik örneği St. Celestine V’in istifasıdır (M. S. 1294). Papalığa seçilmesinden önce, bir münzevi idi ve seçilmesine hazırlıksız ve kifayetsiz idi. Beş aylık papalıktan sonra, papalıktan istifa etmek için izin verilebileceğini ilan ettiği dini bir karar çıkardı ve sonra papalıktan resmi feragatı kardinallere sundu. İstifasından sonra iki yıl yaşadı. Bazı kişilerin, papalık tahtından geçerli bir istifanın imkansızlığı ile ilgili düşünceleri yüzünden ve halefi Boniface VIII’den rahatsızlıklarından dolayı, Boniface tartışmaları kaldırmak için hüküm çıkardı. Papalıktan istifanın en son örneği Papa Gregory XII’dir (M. S. 1406-M. S. 1415). Peter’in Makamında hak iddia eden iki kişinin Gregory’in doğruluğunu ve imanlılığını tartışması Batı Kilisesinde ki büyük hizipleşme zamanında oldu. Meselea bir son vermek için, yasal Papa Gregory M. S. 1415’te Constance Genel Konseyinde papalıktan feragat etti. Napolyon’a taç giydirmeye M. S. 1804’te Paris’e yola çıkmadan önce, Papa Pius VII‘nin (M. S. 1800- M. S. 1823), Fransa‘da hapsedilmesi durumunda yürürlüğe girmesi için papalık tahtından istifayı imzaladığı bilinmektedir. Papanın geçerli istifası serbest bir davranışdır, bundan dolayı papalığın zorlanmış istifası hükümsüz ve boş olur. Bkz. Corpus Juris Canonici, Kardinaller Birliği, Papa, Piskopos, Rahip, Genel Konsey, Constance Konsülü, Hıristiyanlık, Katoliklik, Boniface VIII, Celestine V, Peter, Başrahip, Marcelinius, Benedict IX, Clement II, Greory VI, Kardinal, Gregory XII, Pius VII.
ABDİEL: (Hıristiyan). Milton’un Kayıp Cennet’ine göre, şeytan melekleri başkaldırmaya zorladığı zaman ona karşı koyan sadık Seraf. Bkz. Seraf, Milton, Hıristiyanlık.
ABDİMA (DİMİ) BAR HAMAR: (Yahudi). Babil’e göç eden bir Filistinli Amora; M. S. 4.yy’da Raba ve Joseph’in çağdaşı. Haggadot’unun bir kaçı korunmuştur. Musa’nın sözlerini yorumlayarak: ‘Bu on emir cennette değildir. Ne de denizin ötesindedir’, diye bir görüş belirtir. Vaizsel amaçlar için İncildeki tekstleri kullanarak, o teksti süzme yöntemini takip eder veya ifadelerin hatta sesin benzerlikleri üzerine oynama yöntemini izler; örneğin; ‘Onlar dağın alt kısmını durdurdu’. O ‘Kutsal Olan’, dağı Yahudiler’in üzerine eğdi onlara şöyle dedi, ‘Eğer Yasayı kabul ederseniz iyi olacak ; yoksa burası sizin mezarınız olacak’’. Taanat kavramınide yorumlamıştır: , ‘Ve sınır Taanath – shiloh’a doğuya doğru gitti, sanki taaniyah (üzüntü) veya iç çekme, ile bağlantılı imiş gibi. ve, bundan dolayı, o, Taanath – shiloh ile, insana Shiloh’ta bir zamanlar uyguladığı kurbanla ilgili törelerin hatırlatıldığı yeri anlar ve onların devam ettirilmemesini eleştirir. Bkz: Haggadot, Halakot, Taanat, Yahudilik.
ABDİMA B. HAMDURE: (Yahudi). Bar Hamdure. M. S. 3. yy’dan bir Amora. Samuel’in müridi olduğu düşünülmektedir. Bkz. Samuel,Yahudilik.
ABDİMA: (Yahudi). Birçok Filistinli Amoraim’in adı. Bir tanesinden Filistin Talmudu’nda R. Abdimi veya R. Abudmi olarak bahsedilir. R. Abdimi, onun hayatta kalmasını sağlayan R. Jose II ile ve R. Eliezer II ile aynı zamanda, M. S. 4.yy’da yaşadı. Filistin Talmudu ve Midraşik literatür Abdima ismi ile veya onun değişik biçimleri ie bir çok başka Amoraim’den bahseder, onlardan bazıları Dimi diye bilinir. Bkz. Midraşik, Filistin Talmudu, Amora.
ABDİMİ MALLAHA: (Yahudi). Rab Hiyya b. Abba’nın çağdaşı, el sanatıyla meşgul olan bilginlerden biriydi. Bkz: Rab Hiyya b. Abba, Yahudilik.
ABDİŞO BAR BERİHA: (Hıristiyan). Abhdisho Bar Berikha. Ö; M. S. 1318. Nisibisli Ebedjesus olarak da bilinir. Suriyeli Hıristiyan ilahiyatçı ve şair. Nasturi geleneğinin son önemli temsilcisi. M. S. 1285’ te Shiggar ve Beth-Arabaye (Suriye) piskoposu olarak atanan Abhdisho, M. S. 1291’de Nisibis Metropolit’i oldu. Eserleri arasında en önemlisi olan Margaritha Viate (Hayatın İncisi), geç Nasturi öğretisinin en kapsamlı eserlerinden biri olarak değerlendirilir. ‘İnci’ İsa’nın psikolojik kimliği üzerinde odaklanmıştır. İsa’yı ayrı bir birey olarak değil, yanlızca tanrının insan sureti olarak vurgulayan Doğu Hıristiyanlığı’na karşı çıkan Abhdisho, duygu, akıl ve irade açısından tam bir insan olan İsa’nın insana özgü tüm biyolojik ve psikolojik işlevleri yaşadığını savundu. Bu görüşün kaynağı Nasturiler‘in İsa’nın insanlık için ahlaki bir örnek olmasının ve kendisini insanlık adına feda etmesinin etkili ve otantik anlamını ön plana çıkarma kaygılarıdır. Abhdisho ayrıca, yanlız kendi eserlerinin bir listesi olmakla kalmayıp, aynı zamanda Suriye’li din adamlarının yazıları ile ilgili bilinen en iyi başvuru kitabı olan Catalogue’u da (M. S. 1316) yazdı. Bkz. Metropolit, Nasturilik, Hıristiyanlık.
ABDOBADAT: (Arap). Birçok Nebatça kitabede adı geçen, Nebatiler’in tanrıarından biri.
ABDON: (Yahudi). Ephraimite yargıçlarının sonuncularından biri. Pirathon’lu Hillel’in oğlu. Jephtha ve Gileadite’ler ile yapılan kavgadan sonra İsrail’de düzeni yeniden kurmaya yardım etti; Benjamin kabilesinden bir aile; bir Gibeonite ailesi; Josiah’ın zamanlarında resmi bir mahkeme. II K. , 28; 12’de, Achbor olarak geçer. Levili’lere verilen, Asher ülkesinde bir şehir. Bene Gershon Guérin tarafından Acre’nin kuzeyi Abdeh ile bir tutulur. Bkz. Levililer, Yahudilik.
ABDRİANAHOABU: (Afrika). Madagaskar yerlilerinin inançlarında tanrı guruplarından Zankarylerin bir üyesi; tanrıça. Gümüş bir zincir üzerinde dünyaya inen Yüceler’in kadını, efendisi, diye adlandırıır. Bkz. Zankary.
ABDRUSHİN: (Teosofizm). Oskar Ernst Bernhard’ın kurduğu İsviçre’deki teosofik bir tarikat. İm Lichte der Wahrheit (Hakikatın Işığında) adlı kitap bu tarikatın veya mezhebin kutsal kitabı olarak kabul edilmektedir. Bkz. Teosofizm.
ABDU’UN- NUR: (Nusayrilik). Nusayriler tarafından şarap kadehine verilen isim. Şarap kadehinin cenneti temsil ettiğine inanırlar. Bkz. Nusayrilik, Şarap.
ABDUH: (İslam). Muhammed Abduh. 1849- 1905. Gelenekciliğe karşı çıkışı ve akılcılığı ön plana çıkarma fikirleriyle tanınan Mısır müftüsü. Cemalleddin Efgani’nin talebesi olan Abduh’n görüşleri sadece Mısır da değil bütün İslam aleminde etkili olmuştur. Bkz. Cemaleddin Efgani.
ABDU’L MUN’İM: (İslam). Tasavvufi bir kavram. Allah’ın bütün isimlerine mazhar olan kul, diğer isimlerinden daha çok el- Mun’im ismine mazhar olmuşsa o kişiye Abdu’ul Mun’im denilir. Bu kul Allah’ı daha çok nimet verici olarak görür. Allah’ın bol ve çeşitli nimetlerine nail olur. Bkz. İslamiyet, Tasavvuf, el- Mun’im.
ABDULLAH B. ÖMER B. VARAKA: (Nusayrilik). Nusayriler’in ilk nakiplerinden. Bkz. Nusayrilik, Nakip.
ABDULLAH BİN RAVAHA: Bkz. Merih Yıldızı.
ABDULLAH İBN ABBAS: (İslam). 619- 688. Hz. Muhammed’nin amcasının oğlu ve Kur’an yorumlarıyla ün yapmış sahabe. Osman ve Ali zamanlarında çeşitli resmi görevlerde bulundu. Cemel ve Sıffın savaşlarında Ali’nin yanında oldu. Fakat daha sonraki dönemlerde de Muaviye’nin halifeliğini kabullendi. Abduulah bin Zübeyr’in halifeliğini eleştirdiği için bir süreliğine hapsolundu. Taif’te vefat etmiştir. Bkz. Ali, Osman, Muaviye, Halifelik, Cemel, Sıffın, İslamiyet.
ABDULLAH İBN ÖMER: (İslamiyet). 609- 691. İkinci halife Ömer’in oğlu. Yorumcu ve fakih. İlim sahibi olmasının yanında örnek kişiliğiylede bilinir. Halifelik teklifini kabul etmemiştir. Bkz. Fakih, Müfessir, İslam.
ABDULLAH İBN SEBE: (İslam). İbn Vehb. Üçüncü halife döneminde müslüman olan, fakat Osman ve Ali dönemlerindeki karışıklıklarda faydalanarak müslümanlar arasına tefrika katmak istediğine inanılan Yahudi asıllı kişi. Ali’nin tanrı olduğunu, onun ölmediğini, tekrar dünyaya geleceğini savunmuş ve bu görüşleriylede sonraları aşırı Şii guruplarının inançlarını şekillendirmiştir. Sebeiyye adı verilen mezhep onun görüşlerini ileri sürmüştür. Bkz. Sebeiyye, Mezhep, Şii.
ABDULLAH İBN ÜMMİ MEKTUM: (İslam). İslamiyet’in Mekke döneminde müslüman olan ama bir sahabe. Kendisiyle ilgili bir hadise üzerine Abese süresi’nin ilk ayetleri inmiştir. İslam peygamberi’nin Mekke’nin ileri gelenlerine İslam’ı anlatması sırasında arkadan yanına yaklaşarak İslam’ı kendisine anlatmasını ister. O esnada meşgul olan Hz. Muhammed sırtını döner. Bunun üzerine Allah tarafından bu tavrı eleştiren ayetler gönderilir. Bkz. Sahabe.
ABDULLAH İBN ZÜBEYR: (İslam). 622- 692. Cemel savaşında Ali’nin yanında yer alan, Emevi halifesi Yezid zamanında da Mekke’de halifeliğini ilan eden sahabe. Halifeliği kısa zamanda Hicaz bölgesinde tanındıysa da sonraları Mekke ile sınırlı kalmşıtır. Emevi halifesi Abdülmelik döneminde Haccac’a karşı şehir uzun süre savunduysa da savaşda ölmüştür. Bkz. Emeviler, Yezid.
ABDULLAH: (İslam). Ö. 570. Hz. Muhammed’nin babası. Peygamber’in doğumundan kısa bir süre önce genç yaşında vefat eden Abdullah, Abdülmecit’in onuncu oğlu idi. Rivayete göre Abdullah’ı Allah’a kurban adayan Abdülmecit onun yerine yüz deve kurban etmiştir. Bkz. İslamiyet, Hz. Muhammed.
ABDUR MENAF: (Nusayrilik). Nusayriliğin kabul ettiği peygamberlerden biri. Nusayrilik.
ABDÜLBAHA: (Bahailik). Abbas Efendi. Baha ‘nın Kulu diye de bilinir. Babasının vefatı üzerine halef olarak yerine geçmiştir. Abbas Efendi 1844 senesinde dünyaya geldi. Küçük yaşından itibaren babasının hayatına tabi olmuştur. 1863 yılından 1908 senesine kadar Akka ‘da kalebent kaldı. Osmanlı İmparatorluğunda 1908 Meşrutiyeti’nin ilanında serbest bırakıldı. Haifa ‘ya yerleşti. Mısırda İsa‘nın insanların kurtarıcısı, kendisininde onun zuhuru olarak göstermesi Hıristiyan misyonerlerin dikkatini çekti ve zaman zaman kendisiyle ilişkiye geçtiler. 1910 senesinde üç sene süren büyük bir seyahate çıktı. Mısır, Avrupa ve Amerika’yı dolaştı. Buralarda Bahaullah’ın öğretilerinin propogandasını yaptı. Birinci Dünya Savaşı esnasında İngilizler lehine gösterdiği çalışmalardan dolayı İngiliz Hükümeti tarafından Şövalyelik rütbesiyle mükafatlandırıldı. Abdülbaha, 28 Kasım 1921 yılında İsrail’in Haifa şehrinde öldü. Bkz. Bahai-lik, Bahaullah.
Yaşar Sıdkı Ateş
www.inanclarsozlugu.com