Arama


yasarsidki - avatarı
yasarsidki
Ziyaretçi
17 Ekim 2007       Mesaj #3
yasarsidki - avatarı
Ziyaretçi
ABECEDARİANLAR: (Hıristiyan). A­be­ce­darians. Tanrı’nın seç­tik­­lerini içsel ola­rak ay­dınlatacağını, onlara viz­­yonlarla ve ken­din­­den geçme ile gerekli gerçeklerin bil­gi­si­ni ve­­receğini iddia e­den, tüm insan bilgisini mut­lak hor görmeyi benimseyen, A­na­bap­­tis­tlerin bir mez­hebi. Ders, eğitim araç­ları­nı ka­bul et­mez ve kurtarılmak için kişinin al­fa­­benin ilk harflerini bile bil­me­­­me­si ge­rek­ti­ğini iddia ederler. Teoloji çalış­masını put­pe­­rest­li­­ğin bir tü­rü olarak düşünürler ve her­­han­gi vaaz veren e­ği­tim­li insanlara tan­rı’nın işini saptıranlar olarak ba­karlar. M. S. 15­22’de Wit­ten­berg’de, Nichoas Storch (Pe­lar­gus) ve Zwickau, baş­ka gö­rüş­ler­le ka­rış­tırarak bu öğre­tiyi vaaz et­me­ye baş­la­dı­lar. Carl­stadt da bu gö­rüşleri benimsedi ve on­­ları baş­tanbaşa uy­gu­­ladı; Dok­tor ün­va­nını bıraktı ve bir sokak ka­pı­cısı oldu. Bir sü­­­re için in­san­la­ra ve Wittenberg’in öğ­ren­ci­lerine ye­ni öğ­re­ti­yi va­­az etti. Bkz. Ana­bap­­sistler.
ABEL: (Genel. Yahudi, Hıristiyan). Habil. A­dem’in ikinci oğlu, tan­­rı’ya bir kuzu kur­ban eden ilk insan. İnanca göre bu tanrı’nın ho­şu­na git­­ti, böylece Cain (Kabil) bunu kıskandı ve kardeşini öldürdü. İb­­ranca Kutsal Kitapta bir çoban idi. Genesis; 4, 1–9’a göre, o bü­yük kardeşi, çiftçi Cain tarafından öl­dü­rül­dü, çünkü ikisi de tan­rı’ya sunmak için kur­ban­lık yaptı. Abel’in kurbanı kabul edi­lir­ken, Cain’in ki kabul edilmedi; bundan do­layı Cain kıs­kan­dı ve kardeşini öldürdü. A­bel’in kurbanı tanrı tarafından ka­bul edildi, çünkü sürüsünün ilk doğan hayvanını kur­ban et­ti ve bundan dolayı onun yağı kefaret ka­nını temsil eder; kur­banı ile Abel gü­nah­la­rı için kefaret gereksinimini kabul etti, Ca­­in’in kurbanı bunu yapmadı. Günahlar i­çin bu kefaret ge­rek­sinimi Kitabı Mu­kad­des’in ilk zamanlarında kabul edildi. Ba­­zı­la­rı­­na göre, tanrı bu kurban sun­­ma eylemini is­tememiştir. Ha­­hamlara ait Kitabı Mu­kad­des tef­sirinde Cain’in yaptığı eylem, son­­suz ha­yatı ve böylece en büyük so­rumluluğu in­kar etme ola­rak e­le alınır. Bu, o­laydan çı­ka­rıl­mış olan bir başka so­nuç, bunun hayatın ta­rımsal ve göçebelik şek­li­nin veya çif­t­çi­nin ile sığır yetiştiren kimsenin a­rasındaki u­yuş­­maz­lığı temsil et­mesi şeklinde dü­şü­nül­mek­tedir. Bkz. Cain, Habil, Kabil, Adem.
ABEL: (Yahudi). Ça­yır/­ot­lak. Kitabı Mukaddes’te geçen bir­­çok yerin ismi. (1) Abel-Beth-Ma­acha (Maacha evinin veya ailesinin çayırı). Ayrıca Kitabı Mu­kaddes’in latince ter­cü­me­sinde ‘Abeldomus ve Maacha, ‘ ‘A­beldomus Mancha’, ‘Abela ve Ma­acha’; Abel – Maim ile aynı suyun çayırı, diye geçer. (2) Abel-Keramim: (üzüm bağının çayırı), Philadelphia’dan yaklaşık altı mil uzakta, Ammonite’lerin bir köyü. (3) Abelmehula: Abelmeula . A­bel­mechola, dansın çayırı. Beth­san yakınlarında Ürdün va­di­sin­de bir yer. (4) Abel Misraim: Kitabı Mu­kad­des’te; Mısır’ın yası. St. Je­ro­me’ye göre ‘Atad’ın tabanı’ ile aynı ifadedir. (5) Abelsatim: Settim, Setim, Ab­hel hashshittim (akasya çayırı). Moab’ın ovalarında bir yer.
ABELAM: (Yeni Gine-İlkel). Yeni Gine top­luluklarından Pa­pualı E­­lemlalar da gö­rü­len er­ginlenme törenlerinde uygulanan bir ri­tüel. Er­­kekliğe, topluğa ka­bul, kadını red­det­me yani kadını ri­tü­el­le­rin kutsal a­lan­la­rından çıkarılma anlamını içermeyi kap­sa­yan pe­nisin kesilmesi şek­lin­de­ki ritüel. Ay­rı­ca salgına maruz kal­ma­ya en yatkın tözün ya­ni kanın bedenden atılmasına yö­ne­lik­tir. Bur­da kan kur­ta­rı­cı­dır, çünkü erkeğin ö­zel­lik­le an­ne­den ge­­çen kadınsı kirlilikten kur­tul­masını ve yetişkinlere öz­gü ol­ma­yan ko­num­dan çık­ma­sı­nı sağlar. İnanca göre er­gin­lenen kişi, kendi er­kek kimliğine baskın o­lan o­lum­suz güç­lerden, kadınlıktan bu şe­kil­de kurtulunca erkekliğe ait sıfatlara eri­şe­bi­lir ve yeni ko­­numuna ulaşabilir. Bkz. Sün­­net.
ABELARDUS: (Hıristiyan). Abelard. Aet­be­lard. Abelard. A­et­be­ar. Petrus Abeilardus. Abailard. Tü­mel­ler meselesine getirdiği çö­züm ve diyalektiği özgün kul­lanım bi­çi­miyle tanınan Fransız ilahiyatçı ve felsefeci. Ayrıca şiirleri ve Hé­loise ile yaşadığı aşkla tanınır. Historia Cala­mi­tatum (Bir Mut­suzluk Öyküsü) adlı e­se­rin­de hayatına geniş yer vermiştir. Lo­ire’nin güneyinde Bretanya’da bir şövalyenin oğlu olarak dün­yaya geldi. Mirası ve askerlik mesleğini seç­mesini isteyen ailesine karşi gelerek F­ran­sa’­da felsefe, özellikle de mantık eğitimine yöneldi. Felsefede zıt uçları temsil eden öğretmenleri Com­pié­g­ne’li Roscelin ve C­hampeaux’lu Guillaume ile sert tartışmalara girişti. Mantık yazılarında bağımsız bir dil felsefesini başarıyla ge­liş­tirdi. Sözcüklerin anlamlı bir bi­çimde nasıl kul­la­nı­la­bi­le­ce­ğini gös­te­rir­ken, bir yandan da fiziğin alanına giren şey’lerin doğ­­ruluğunu ispatlamakla dilin tek başına yeterli o­la­ma­ya­cağını vurguladı. Paris, Melun, Corbeil ve başka yerlerde okuldan okula dolaşarak ders verdiği ve ge­zim­ci okul a­dıy­la bilinen Aristo mantığının savunucularından olduğu için tam bir gezimci dü­şü­nür­dü. M. S. 1113 ya da M. S. 1114’de za­manın önemli bil­gin­le­rin­den Laon’lu Anselme’den ila­hi­yat dersleri almak üzere Laon’a gitti. An­sel­­me’nin öğretisini ye­ter­siz ve anlamsız bu­lup bir süre sonra Paris’e döndü. Halka açık dersler verdiği bu dönemde Chartres Ka­ted­rali rahiplerinden Ful­bert’in yeğeni Hé­le­o­ise’nin de özel öğretmeni oldu. Abe­a­lar­dus ve Héleoise birbirlerine aşık oldular. As­t­ra­la­be adını ver­dik­leri oğullarının do­ğu­mun­dan sonra da gizlice evlendiler. Hé­lo­ise am­ca­sının gazabından kurtulmak için Ar­gen­te­u­il ma­nas­tırına sığındı. Abelardus da Ful­bert’in kışkırtmaları sonucu ha­dım edilerek Saint-denis manastırında inzivaya çekilmek zo­­run­da kaldı. Burada ilahiyat okumaya a­ğırlık verdi ve ma­nas­tır­daki keşişlerin hayat biçimlerini sürekli eleştirdi. Kitab-ı Mu­kad­des’i ve kilise babalarının eserlerini ince­le­ye­rek kilise öğ­retisindeki tutarsızlıkları ser­gi­leyen bir dizi alıntı derledi. Bun­ları Sic et Non (evet ve hayır) adlı derlemesinde topladı. Ön­sözde gö­rünürdeki anlam çe­liş­kilerini uzlaş­tır­ma­ya ve sözcüklerin yüz­yıllar boyunca yük­len­dikleri değişik an­lam­la­rı birbirinden a­yırt etmeye yarayacak te­mel kuraları belirtti. Gene o yıllarda T­heologia (İ­lahiyat) adlı kitabının ilk metnini yazdı. Bu kitap M. S. 1121’de Soissons’da top­lanan bir konsil tarafından he­re­tik­likle suçla­na­rak yakıldı. Tanrı’nın ve teslisin hikmetine i­liş­kin diyalektikleri yanlış bulan Abe­lar­dus’da bir süre Saint Me­dard ma­nas­tı­rın da gözetim altında tutuldu. Saint-De­nis’e geri dön­dü­ğün­de manastırın koruyucu azizine Sic et Non’daki yön­te­­miyle yaklaştı; şehit edilen Galya havarisi Parisli Aziz De­nis­‘­in, Aziz Pa­ul’usun Hıristiyanlaştırdığı Atinalı Denis ile aynı kişi ol­madığını ileri sürdü. Saint De­nis manastırı bu eleştirileri k­ral­lığı küçük düşürücü olarak de­ğer­len­dirdi. A­ba­ler­dus Fransa k­ralının huzurunda yar­gı­lan­ma­mak i­çin kaçtı. Champagne kon­tu T­he­o­bald’ın ko­rumasına sığındı. Burada inzivaya çe­kil­me­ye çalıştı ise de öğ­ren­ci­le­ri­nin zor­la­ma­sıyla tekrar felsefe ders­lerine baş­ladı. Laik öğretimle keşişliği bir­leş­tir­me­si öteki din adamlarının yoğun e­leş­ti­ri­si­ne uğrayınca Hıristiyan a­le­min­den tümüyle uzaklaşmayı düşündü. ama M. S. 1125’de Saint-gildas-de-rhuys manas­tı­rı’nın baş­ke­şiş­liğine se­çi­lin­ce bu görevi kabul etti. Fa­kat burada da cemaatle arası a­çı­lın­ca ken­di­si­ne yapılan suikast giri­şiminden sonra F­ransa’ya dön­dü. Bu arada Héleoise yeni bir rahibe kuruluşu olan Pa­ra­ce­lete’nin baş­kan­lı­ğına getirildi. A­ba­elardus bu cemaatin baş­­ke­şişi oldu. Ku­rallarını koydu ve ra­hi­be­liğin gerekçelerini be­lirt­ti. Bunları yaparken edebiyat çalış­malarının erdemi ü­ze­rin­de durdu. Kendi bestelediği ilahileri ki­tap­çık­lar halinde der­le­ye­rek dağıttı. Héleoise ile birlikte birbirlerine yazdıkları aşk mek­tup­larını ve din konusundaki yazışmalarını derlediler. Abe­lar­dus M. S. 1135’ te Mont-Sainte Ge­ne­viéde ders vermeye gitti, sü­rekli yazdı ve ünü giderek büyüdü. T­he­o­lo­g­ia’ya yazdığı ek­ler­le teslis’in kökenlerini inceledi. Ayrıca antik dönemi put­pe­rest fi­lo­zofarın erdemlerini ve Hıristiyan vahyinin birçok temel ö­gesini akıl yoluyla bulmuş olmalarını övgüyle andı. İsa’nın tan­rılığını olduğu kadar da inayetini de inkar etmiştir. Zihnin tan­rısal olan herşeyi kav­ra­ya­bi­le­ce­ği­ne inanmıştı. Yanlız i­n­sa­nın kendi nefsine gü­venmesi fikrine dayanarak ah­laka i­nan­mak, tanrısal inayetin fayda­sız­lı­ğı­nı sa­vun­mak suretiyle Hıristiyanlık’ta de­ği­şik­lik yap­mak istiyordu. Çünkü ona göre ‘bir ger­çeklik, tanrı sözü olduğu için değil, eş­ya­nın gerçekliğine uy­gun olduğu için doğrudur. ‘İ­lahiyatı felsefe olarak incelemiş, a­kıl ile i­ma­nı uzlaştırmaya çalışmış, eski Yunan fi­lo­zof­larına kut­sal değerler vermişti. Kant ve Le­­ibniz’den önce, onların bazı dü­şün­ce­le­ri­ne öncülük yapmıştır. ‘Tanrının gücü yet­ti­ği şey­­ler ya­nında gücünün yetmediği şeyler de vardır. Bundan dolayı tan­rıda özgürlük de­ğil, zorunluluk vardır’ diye düşünür. O a­le­­mi bir baş­­ka zamanda yaratamazdı. Çün­kü yarattığı her şey, o şe­ye uygun ya­ratılmıştır. Tanrı kö­tü­lüğün de önüne ge­çe­mez. Çün­kü kötülük bü­yük çıkarların kay­na­ğıdır. Abelardus’a gö­re te­slisdeki baba, oğul ve kutsal ruh de­ni­len üç kişilik, tan­rı­nın güç, bilgelik ve i­yi­li­ğin­den ibaret olan üç niteliğinden başka bir­şey de­ğildir. Tan­rı’­ya yüklenmiş gerçeğe uy­maz ni­telikleri red­­detmiştir. Bu dönemde yaz­dığı Et­hica (e­tik) ya da Scito Te İp­sum (ken­dini bil) adıyla bilinen kısa eserinde gü­nah kav­ra­mı­­nı çözümledi ve insan davra­nış­la­rının tek ba­­şına ne iyi ne de kötü olduğunu öne sürdü. Tanrı katında önemli olan niyetti; gü­­nah dav­ra­nışla değil, insan aklının yan­lış­lı­ğını bildiği bir­­şe­ye rıza göstermesiyle iş­le­nirdi. A­be­lar­dus, Dialogus İnter P­hi­lo­sop­hum, Judeum et C­hristianum (Bir filozof, Bir Yahudi ve Bir Hıristiyan A­ra­sın­da Di­ya­log) i­le; Aziz Pa­u­lus­‘un Ro­ma­lı­‘­la­ra Mek­tu­bu­‘nu yo­rumlayan ve İsa’nın hayatını a­çık­la­yan Ex­po­­si­to İn E­pis­tolam Ad Romanos adlı ki­tap­la­rınıda bu dö­nemde yaz­dı. Son kitabına gö­re İ­sa’nın ha­ya­tının a­ma­cı insanların ken­disini yan­lızca ör­nek al­ma yoluyla sev­me­le­rini tel­kin et­mek­ti. Mont-Saint Genevieve’de ver­di­ği dersler yo­­ğun ilgi gör­dü. Öğrencileri a­ra­sın­da İn­gi­liz hü­manist Salisbury’li gibi ge­le­ce­­ğin ünlü ad­la­rı da vardı. Bu arada birçok ki­şinin de düş­man­­lığını kazandı; öbür öğ­ret­men­­leri e­leş­ti­ri­yor, geleneksel Hıristiyan öğ­re­­ti­le­ri­ni sor­gu­lu­yordu. Pariste büyük nüfuzu o­lan Sa­int-Vic­tor manastırı Abelardus’un öğ­re­­tilerine yo­ğun e­leş­ti­ri­ler yöneltirken, Paris dı­şında da eski hayranlarından Saint-T­hi­e­r­ry’li Gu­i­l­la­u­me o dönemde Hıristiyan batı dün­yasının et­ki­li ki­şi­lerinden Clairvaux’lu A­ziz Bernard’ın des­teğini sağlamıştı. M. S. 1­1­40’da Sens’da top­lanan bir konsilde Abe­lar­dus kesin olarak suç­lu bulundu ve bu karar Pa­pa II. İn­no­cen­ti­us tarafından kısa sürede o­nay­landı. Bu­gon­ya­‘daki büyük C­lu­ny ma­nas­tı­rına çekilen A­ba­lerdus, burada başkeşiş P­i­­e­r­­re’nin a­ra­cı­lı­ğıy­la Clairvaux’lu Bernard ile ba­rıştı ve öğ­ret­­men­lik­ten çe­kil­di. İyice yaş­lanmış ve has­ta­lıklı olarak C­l­u­n­y’de tam bir ke­şiş hayatı sür­dü. Ölünce ce­na­zesi Pa­rac­lete ce­maatine gön­­derildi. Me­zarı, bugün Pa­ris­‘­te­ki Pére-lac­ha­ise me­zar­lı­ğında, Hé­lo­i­se­‘­in­ki­nin yanın­da­dır. Mezar kita­be­sin­de gel­miş geç­­miş en bü­yük düşünür ve din bil­gin­le­rin­den biri olarak çağ­­daşlarını et­ki­le­di­ği be­lir­ti­lir.Bkz.Saint De­nis,Saint Paulus, Kant, Le­ib­niz, Pa­ra­ce­lete.
ABELİTLER: (Hıristiyan). Abelians. A­be­li­tes. Abelonians. Saint A­­gustin tarafından hak­­­kın­da bilgi verilen Kuzey Af­ri­ka’da ki kü­­çük bir mezhep. Ilımlılık tarzını temel alan bu mezhep men­­­suplarına Habil (Abel)’in ya­şan­­tısını kendilerine örnek al­dık­la­rından, A­be­litler de­nil­miş­tir. Bkz. Abel, Habil, Hıris­ti­yan­lık.
ABELLİO: (Kelt). Elma a­ğa­cı tanrısı. Kelt ağaç ta­pı­mın­da ö­nemli bir yer tutar. Bkz. Ağaç ta­pımı, Kelt Dini.
ABEOKUTA YORUBALARI’NIN DİN­LE­Rİ: Bkz. Yoruba Dini.
ABEONA: (Roma). Eski Roma dini tan­rı­ça­larından, yol­cu­la­rın ve çocukların ko­ru­yu­cu­su ol­du­ğuna inanılırdı. Bkz. Roma Dini.
ABERE: (İlkel). Malenezya mitolojilerinde di­şi bir cin. Yam­yam­lık özellikleri ol­du­ğu­na inanılırdı. Bkz. Kanibalizm, Cin.
ABES İRTİBAT: Bkz. Ruhsal İrtibat.
ABESE: (İslam). Kur’an’ın sekseninci sü­re­si. Mekke’de inen bu süre kırkiki ayetten o­lu­şur. Bkz. Ayet, Abdullah İbn Ümmi Mektum, İs­lamiyet.
ABEYİ: (Hıristiyan). Bir başrahibin ida­re­sin­de bulunan ma­nastır. Abbe denilen bu baş­ra­­hib o manastır daki rahipler ta­­ra­fından se­çilmiş olursa Nizam A­­beyi (Abbeye en Regle) adını a­­lır. Kilise tarafından tayin e­dil­­miş ise veya müdür tarafından i­­da­­­re e­di­li­yorsa İdari Abeyi (En Com­mun) adı verilir. Bkz. Abbe, Hıristiyanlık.
ABGAL: (Arap, Sümer). Palmira’da kut­sa­nan Arap tanrıları çiftinden bi­­ri: Abgal ve Şal­man, Abgal ve Azizu gibi. Sümerlerde Ye­di Sü­mer­li bilge adama ve tanrı En­ki’nin ö­­nün­de hizmet eden tanrı­lara verilen isim. Apsu’dan ortaya çık­tı­lar ve ba­lık adamlar o­larak res­me­dildiler. A­kad mitolojisinde de Ap­­kal­lu olarak adlandırılır. Bkz. Ap­kal­lu, Enki, Sümer Dini, Arap Dini, Apsu.
ABGAR: (Hıristiyan). Abgar Ukomo. Yü­ce Ab­gar. M. S. 3. yy’dan kalma bir Hıristiyan miti. Mi­te gö­re Edessa k­ra­lı (Ur­fa, Osroene) V. Abgar Ukkama (M. Ö. 4­- M. S. 50.) cüz­zam has­ta­lı­ğın­dan kur­tu­la­bil­mek için hastaları tedavi et­me ko­nu­sunda ü­nünü duy­du­ğu İsa’ya bir mektup gön­­de­re­rek di­nini ka­bul ettiğini bildirir ve ken­disini te­davi etme­si­ni ister. Ay­rıca o­nu ülkesine da­­vet et­ti­ğini bildirir. İsa cevabında ha­va­ri­le­­rin­den birinin gelerek onu te­da­vi e­de­ce­ği­ni belirtir. Mi­tin da­ha gelişmiş bir bi­çi­mi­ne E­des­sa’daki erken Hıristiyanlık ü­ze­ri­ne bir Süryani bel­ge­si oan Ad­dai doktrinin de rastlanır. M. S. 4.­ yy. baş­la­rında dü­zen­len­diği sa­nılan mektup me­tin­le­rinin düz­­­­me­ce olduğu M. S. 5. yy’dan son­ra ka­bul e­dil­miş­tir. Bu mitle ilgili mektup me­tin­le­ri­nin Sür­yan­ca’dan Yunanca, Er­me­­­ni­ce, La­tin­ce ve Arapça gibi birçok di­le çevrilmiş ol­ması, mitin ne ka­dar yaygın olduğunu gös­­te­rir. Batı kay­nak­la­rın­da Ab­gar Uc­ha­ma the Toparch olarak ge­çer. Bkz. Hı­ristiyanlık, İ­sa, Edessa.
ABGİ: (İlkel, Hindistan). Hindistan’ın A­şa­ğı Bengal bölgesinde yaşayan Santallar’ın i­nanç­la­rın­da insan yiyen gülyabaniler. Bkz. San­tallar’ın Dini.
ABGULDA: (Şamanlık, Türk). Halhal Şa­man­larının papaklarına verilen isim. Bkz. Şa­manlık, Türk Dini.
ABHANGALAR: (Hint). Hinduizm’de bir kişiyi, tanrıyı veya ermişi övmek için yazılan kısa şiirlere verilen isim. Bkz. Hinduizm.
ABHAVYAS: (Caynizm). Caynizm’de ruh­larda kutsiyete ulaşma kabiliyenin ol­ma­ma­sını ifade eden bir kavram. Ruhların bun­dan dolayı doğum ve ölüm çemberinde do­laşıp durduklarına inanılır. Fakat sayısız vü­cutlarda yeniden doğmaları sonucu ke­ma­latın sükünetine erişebildiklerine de i­na­nı­lır. Bkz. Caynizm, Reankarnasyon.
ABHAY ÇARAN: (Yoga). 1896- 1977. Kay­tanya’nın öğretilerini Ba­tı dünyasında ö­zellikle ABD’de yaymak için görev­len­di­ri­len kim­se. Amerika’da Hare Krişna a­kı­mı­nın kurulmasını ve ge­liş­me­sini sağladı. Kal­küta’da doğdu. Kalküta Üniversitesini bi­­tir­di. Otuz yaşlarında iken kendisine gö­rev veren Batisidanta ile ta­nıştı. 1944 yı­lın­da dini düşüncelerini yaymak için ‘ Tan­rı­lığa Dö­nüş’ adlı dergiyi çıkardı. Dergideki ba­şarılı çalışmaları so­nu­cu kenidisine ‘ruh­sal bilgi’ anlamına gelen Baktivedanta a­dı ve­rildi. 58 yaşında eşini ve çocuklarını terk e­derek, Hindu ke­şiş giysilerine büründü. Son­ra Sami unvanını aldı. Yetmiş ya­şında ABD’ye geldi. 1968’de Amerika’da der­gi­si­ni yeniden çı­kart­maya başladı. Takipçileri ‘a­yaklarında efendilerin o­tur­du­ğu’ anlamına ge­len Prabupada adını verdiler. 14 Kasım 19­77 yı­lında Hindistan’da öldü. Hare K­riş­na akımını din haline ge­tir­miştir. Bkz. Hare K­rişna, Kaytanya.
ABHAYA: (Hint). Budhizm’de Sans­ki­rit­çe kor­kusuzluk an­lamındaki Ab­ha­ya’­nın Bud­ha’nın ola­ğan­üs­tü niteliklerinden biri oldu­ğu­­na i­na­nıl­­mıştır. Buddhist kay­nak­lara göre Bud­ha’yı kıs­ka­nan Da­va­dat­­ta onun üzerine ku­­dur­muş bir fil saldırtmışsa da Bud­ha’­nın kor­kusuzuğunu gö­ren kudurmuş fil uysal bir ke­di­ye dön­müş. Bkz. Davadatta, Bud­hizm.
ABHAYAGİRİ: (Hint). Abhayagrivihara. Sey­lan’­da (Sri Lan­ka’­da) The­ra­va­da Bud­hizm’­inin eski manastır mer­kezi. Kral Vat­ta­­­gamani Ab­ha­ya (M. Ö. 29- M. Ö.17) ta­ra­fın­dan Seylan’ın o za­man­ki başkenti Anu­rad­hapura’nın kuzey bölü­mün­de yap­tı­rıl­dı. Ab­hayagiri’nin öne­mi, kısmen dini ve siyasi gü­cün bir­bi­ri­ne sıkı sıkıya bağlı olması ne­de­niyle manastır merkezlerinin ta­rihde çok et­kili olması gerçeğinde yatar. Abhayagiri T­he­ra­va­da Budha­cı­lı­ğı’nın tarihi içinde de ö­­nem­li­dir. Abhayagiri baş­lan­gıçta, ya­kı­nın­da bulunan ve Devananpiya-tis­sa (M. Ö. 3­0­7- M. Ö. 267) tarafından yaptırılmış bu­lu­nan dini ve sivil gücün ge­­leneksel mer­kezi Ma­havihara’ya (büyük ma­nastır) bağlıydı. A­­ma Vat­ta­ga­ma­­ni’nin son zamanlarında ke­şiş­­lerle halk a­ra­sın­da­­ki ilişkiler ve Pali me­tinlerinin genişletilerek kut­­sal kitap ha­li­ne ge­tirilmesinde Sans­kritce eserlerin kul­la­nı­lıp kul­­la­nıl­ma­ya­cağı konularında tar­­tışma ne­deniyle büyük ma­nas­­tırdan ay­rıl­dı. Bu ma­nastır dervişleri halkla iyi ilişkiler kur­muş­lardı. Ye­ni­liklere ve yeni görüşlere a­çık­tılar ve Hindistanla bağları daha kuv­vet­liy­di. Bkz. The­ra­va­da, Mahavihara.
ABHEAN: (Kelt). Kelt/İrlanda tan­rı­la­rın­dan biri. Tuatha Dé D­anann topluluğundan. Bkz. Kelt Dini, Tuatha Dé D­anann.
ABHİBVAYATANA: (Hint). Palice Ab­hib­hayatana. Sanskiritce ‘du­­yum­lar üze­rin­de mut­lak hakimiyet’. Bud­hacı fel­se­fe­de me­­di­tasyon aşa­ma­la­rın­dan bi­ri. Bu a­şa­ma­da du­yumlar tü­müy­le sı­nırlandırılır. Budha­cı­la­­rın kutsal ki­tap­larında Ab­hib­va­ya­ta­na’­nın 8 alt aşaması var­dır. Bu a­şa­ma­lar boyunca in­san dış dün­yadaki fiziksel form­la­rı­nın ken­­di­sin­den ayrı varlıklar ol­du­ğu­nun bi­lin­ci­ne varır ve böy­lelikle du­yum­sal nesnelere bağlı ol­­­­dukları duygusundan kur­tu­lur. Bu a­şa­­malar, duyumsal haz ve acılardan kur­tul­mak için çe­ki­len çi­le­nin temelini oluşturur.B­kz. Budhizm.
ABHİCÑA: (Hint). Pali dilinde Abhinna. Tabiatüstü bil­gi. Bud­­hist felsefesinde me­di­tas­­yon ve bilgelik yolu ile elde e­di­­len ma­nevi güç. Bkz. Budhizm, Meditasyon.
ABHİDHAMMA PİTAKA: (Hint). Yüce öğreti sepeti. Sans­ki­rit­çe­si; Abhidharma. Bud­hizm’in kutsal kitap­larından Üç Hikmet Se­­peti veya Tripeteka yada Tripiteka’da ih­ti­va edilen, Hi­na­ya­na Buddhistleri’nin ya da T­heravada’nın kutsal me­tin­leri­nin ü­çün­cü kıs­mı. Sutta veya Vi­na­ya Pitaka’nın aksine, Ab­­hid­ha­ma’­yı oluşturan yedi eserin ge­nel­likle Budha’nın değil, öğ­ren­ci­le­rinin veya di­ğer kişilerin söz­lerinden oluştuğu ileri sü­rülür. Fel­sefi ve psikolojik ana­liz­ler­le ilgili 7 çalışmadan oluşan bu met­ne, özellikle Bur­ma’da bü­yük itibar gösterilir. Yüce din an­­la­mına gelen bu sözcük bazen yan­lışlıkla me­tafizik diye çev­ri­lir. Suttapitaka’da ya­zılı o­lanlardan ne daha faz­la ne de az bilgi i­çe­rir. İkisi a­ra­sın­daki tek fark Abhid­ham­ma­­pi­­taka’nın daha ayrıntılı daha kuru ol­ma­sı­dır; yoksa her i­ki­side aynı bilgiyi aktarırlar. Bu me­tin­ler­de Buddhist ter­mi­no­lo­ji bir söz­lük gibi işlenir ve uzun eş an­lam­lılar söz­lü­ğü verilir. U­zun sınıflamalar, sıkıcı ka­te­go­ri­ler ya­pılır. Yedi kitabı veya bö­lümü var­­dır: 1. Dhammasamgani, 2. Vib­­­hanga, 3. D­ha­­tu­kat­­ha, 4. Pug­­galapannatti, 5. Kat­ha­vat­t­hu, 6. Yamaka, 7­.­ Pat­ha­­na­pa­kar­na. Abhid­ham­ma­pitakanın gü­venirliğinden bir par­ça kuş­ku du­­yulmaktadır. Birinci Buddhist kon­seyinde sadece Vinaya ve D­ham­ma’dan söz edilir. Bu ne­den­le üçüncü sepetin yaşı ve gü­­ve­nir­liliği konusunda şüp­heler var­dır. Ama bir çok Buddhist mez­he­bi de bunları gü­­ven­le kul­lan­mak­tadır. Myanmar’da (Bir­man­ya) saygı gör­mek­te­dir. Bunlar sis­temleştirilmiş felsefi in­ce­le­me­ler olmayıp, Sut­­ta­lar da yer alan öğ­reti ilkelerinin şe­ma­tik sı­nıf­lan­dırmaya göre ye­niden dü­zen­len­diği ayrıntılı, skolastik çalışmalardır. Bu ö­zel­lik­leriyle meditasyonun temeli olrak kul­la­nılan nu­mara­lan­dı­rıl­mış listelerde ya da ö­zet­lerde akılcı bir yönde gelişmeyi ifade et­mek­tedirer. Bunlar daha mistik olan lis­te­ler­le birlikte, Doğu As­ya’da egemen olan Ma­hayana Budhacılığı’nın P­rac­na­pa­ra­mi­ta li­te­ratürüne katkıda bulunmuştur. Ab­hid­ham­ma ki­tap­la­rın­da yer alan konular a­ra­sında; etik, psikoloji ve bilgi kuramları da bu­lun­maktadır. Kutsal metinlerin son ana kül­li­yatı ol­du­ğun­dan karmaşık bir tarihe sa­hiptir. Külliyat, Mahaya’nın öncüleri o­lan Ma­hasanghika (sans: büyük cemaat) okulu ta­rafından kut­sal metin olarak kabul e­dil­me­miştir. Bir başka okulda Sut­ta pitaka’nın son bölümü olan Khuddara Nikaya’yı Ab­hid­­ham­ma külliyatına eklemişti. Çeşitli Ma­ha­yana metinleride Ab­hid­ham­ma olarak sı­nıf­landırılmışlardır. Bunların arasında Ti­bet­‘­te ki Prajnaparamita Sutra’lar ile Çin­‘­de­ki Jingang (Elmas Sut­ra) sayılabilir. Bkz. Hinayana, Mahayana, Sittta Pitaka, Vinaya Pitaka, Budhizm..
ABHİDHAMMA: (Hi­nt). Budhizm’­de ‘dhar­ma’nın ötesi’ ve ‘yük­sek din’ an­lam­la­rı­na gelen bir kavram. Bkz. Budhizm, D­har­ma.
ABHİDHAMMAVATARA: (Hint). Palice Abhidhamma’nın or­ta­ya çıkması. The­ra­va­da Bud­ha­cılığı kutsal me­tin­le­rinin Ab­hidhamma bö­lü­mün­de­ki doktrinleri el kitabı biçi­min­de top­la­yıp sistemleştirmek ama­cıy­la girişilen en eski çalışma. Bil­gin ve şair Budhadatta ta­ra­fın­dan Güney Hindistan’da, Ka­ve­ri ır­ma­ğı bölgesinde M. Ö. 5. yy. da yazıldığı sanılmaktadır. İ­sa’dan önceki yüzyılarda kut­sal metinler toplamının ke­sin­leş­me­sinden sonra belirli dini ya­saları yorumlayan metinler (Pa­­lice Attkahta) yazıldı. Bun­lardan Budhadatta’nın çağ­daş­la­rın­dan Budha­g­ho­sa’­nın­ki­ler en iyi örneklerdi. Abhid­ham­ma­va­ta­ra’­da Budhata, Ab­hid­ham­ma’ya ilişkin yorum lite­ratürünü ö­zet­leyerek özgün bi­çim­de sistemeştirmişti. Öbür eser­lerinden Vi­na­ya­vini­ccha­ya’da (Vinaya Çözümlemesi) okulun Vinaya (ma­nastır disiplini) bö­lü­mü benzer biçimde özetlenir. Ab­hid­ham­mavatara büyük ölçü­de koşuk biçiminde yazılmış 24 bö­lüm­den oluşur. Anu­rud­d­ha’­nın M. S. 12. yy. da yazdığı Ab­hid­ham­­mattha-sangaha büyük öl­çüde bu eserin yerini almıştır. Bkz. Bud­ha­datta, Theravada, Budhizm.
ABHİDHARMAKOŞA: (Hint). İman Ha­zi­ne­si. Abhidharmakoşa-saştra olarak da bi­li­nir. Sanskiritçesi: ‘iman hazinesi’ yüksek a­da­letin bilgi da­ğarcığı’. Çince de a-p’ı-ta-mo çü şe lun, Japoncada Abi-dat­su­ma-kaşaron. Ab­hidharma’nın ansiklopedik özeti. Bud­ha­cı­lık’­taki yeri Aquino’lu Aziz Tomaso’nun Sum­ma Theoloque adlı e­serinin Roma kili­se­si için taşıdığı önemle bir tutulmaktadır. Va­su­bandhu (M.S.400- M.S. 480) tarafından yazılan Budhizme ait bir metin. Vasubandhu bu eseri Sarvastivada tarikatına bağ­lı olduğu sı­rada yazdı. Sonraları Mahayanacı görüşleri be­­nim­seyerek, bu görüşleri içeren kitaplar ü­ze­rine bir dizi yorum yaz­dı. Bu metin, Hi­na­yana Budizmin’de Budha’nın varlığını ka­bul etmeyen Sarvastavadin ekolü’nün görüşlerini aksettirir . Bu ekole ait bir eser olarak s­ko­las­tis­izmin bugüne kadar kal­mış kavrayış bi­çi­min­den birini oluşturmaktadır. Bu tarikattan kal­ma eserler öbürlerinin aksine Pali dilinde ya­zılmadığı gibi, Pa­li dini yasalarını izeyen Theravadacıların etkisinide taşımaz. Ge­niş bir bilgi dağarcığı ve bağımsız düşünce ya­pı­sı­nın ürünü o­lan bu eser Sarvastida öğretisini sis­temli hale getirme işini ge­reğince ta­mam­la­mış ve aynı zamanda Mahayanacı e­ği­lim­le­ri ken­dinde toplamıştır. Çin, Japonya ve Ti­bet­‘te Hinayana Bu­diz­mi’ni öğrenmek için standart bir tanıtma kitabı ve öğretinin en bü­yük kaynağı kabul edilmiştir. Çin’de Ab­hid­har­ma (Çince Jus­he, Japonca Kuşa) mez­he­bi­ne temel oluşturmuştur. Sayısız yo­rum kita­bı­na esin kaynağı olmuştur. Eski Budhacı o­kul­lar a­rasında öğreti ayrılıkları konusunda bilimadamları için ö­nem­li bilgiler sağ­la­mıştır. Metinde 600 kıtalık şiir bölümüne ek o­­la­rak yazarın sunduğu 8.000 kıtaya eşdeğer düzyazı yorum yer al­maktadır. Ayrıca yedi Abhidharma tezinin tanıtımını ve bu tez­lerin içeriklerinin sistemli bir özetini içerir. Bir bütün olarak fel­sefe, kozmoloji, ahak ve mağfiret gibi geniş bir öğreti alanına de­ğinir. Her mezhep bir Abhidharmakoşa’ya sahiptir. Bkz. A­qu­inolu Aziz Tomaso, Sar­vas­tida, Mahayana, Hinayana..
ABHİDHUTA: (Hint). Adhiyacna. B­ha­ga­va­d­gita’da geçen kavramlardan biri. Fiziksel a­lan anlamına gelir. ‘Abhidhuta’da, Ad­hi­dai­‘da ve Adhiyacna’da olduğumu kav­ra­yan­lar ve beni akıllarından çıkarmayanlar, ölüm za­ma­nında bile Beni bilirler (Bhagavadgita, VII/30)’. Bkz. Hinduizm, B­hagavadgita.
ABHİDHUTA: (Hint). Bhagavadgita’da ge­­­­çen kavramlardan biri. Fi­ziksel alan an­la­mı­na gelir. ‘Abhidhuta’da, Adhidai’da, Ad­hi­­yac­na­‘­da olduğumu kavrayanlar ve beni a­kıl­la­rın­dan çı­kar­ma­yan­lar, ölüm zamanında bile Be­ni bilirler (Bhag:, V­I­I­/­30).Bkz.Bha­ga­vad­gi­ta.
ABHİDMMATHA SAN­­GA­HA: (Hint). Pa­li dilinde Ab­hid­ham­ma’’nın özeti. Ruh ve ah­lak üzerine yazılmış olan, Budhizmle ilgili en ö­nemli Budhacı el kitabı. T­he­ra­va­da ge­le­ne­ği­nin Abhid­ham­ma külliyatının po­pü­ler ö­ze­ti­dir. Hindistan’da veya Abhid­ham­­ma ça­lış­ma­larının merkezi oan M­yan­mar’­da (Bir­man­ya) keşiş A­nuruddha ta­ra­fın­dan M. S. 11. ve­ya M. S. 12. yy. da ya­zıl­­mış­tır. Yedi Ab­hid­­ham­ma pitaka met­ni­nin tümünün ele a­lın­ma­sı 50 sayfadan az tu­tar. Kendi türünün en faz­la okunan ki­ta­­bı­dır. Mynmar ve Sri Lanka da çok değer ve­ri­lir. Ya­zıl­ma­sın­dan bu yana yüz­yıllardır ge­niş bir yorum literatürünün ko­nu­­su ol­muş­tur. Seksendokuz bilinç sınıfının lis­teleri, çe­şitli bi­le­şim­­lerde 52 akli özellik, mad­­de­nin nitelikleri, fenomenler ara­sın­daki i­­lişki tür­leri, yeniden doğuş çeşitleri ve bir­kaç me­­di­tas­yon egzersizi bu kitapçığın ko­nu­la­­rı a­rasındadır. Tüm bu çö­züm­lemeler, hiç­bir­şe­yin sürekli olmadığının kavranmasını böy­­­­le­ce aydınlanma ve özgürlüğe u­la­şıl­ma­sı dü­­şüncesini ortaya koyar. Bkz. Budhizm, T­he­­ravada.
ABHİJİT: (Hint). 27 takımyıldızından biri. Bir Nakshatras. Bkz. Nakshatras.
ABHİMANİ: Bkz. Agni.
ABHİMANYU: (Hint). Abhimarya. Ma­hab­harata destanı kah­ra­ma­nı Arcuna’nın Sub­hadra’dan olma oğludur. Saubhadra (Sub­­hara’nın oğlu)’da denir. On sekiz gün süren savaşın ikinci gü­nü Duryodhana’nın oğlu Laksmana’yı öldürmüş, ancak o­n­ü­çüncü günde kendisi öldürülmüştü. Çok yakışıklı bir genç o­la­rak gösterilir. Karısı, Virata racası’nın (Balıklar kralının) kızı Ut­tara’dır. Oğlu Parikşit, Hastinapura tahtına çık­mıştır. Bkz. Ar­cuna, Balıklar Kralı, Ma­hab­harata.
ABHİNAVAGUPTA: (Hint). M. S. 975. M. S. 1025. M. Eliade’yegöre. ö. M. S. 10­14. Tantrik filozof, çileci, estetikçi. Keşmir Şi­va Tekçiliği’nin Pratyabhicna okulunun ön­de gelen tem­silcilerinden. Felsefe ve es­te­tik a­lan­larında çok ürün vermiş bir ya­zar­dır. En tanınmış felsefi eserleri arasında İş­va­­rap­rat­yab­­hicna-vimarsini ve daha ay­rın­tı­lı bir ça­lış­ma olan Işvarap­ratyab­hicna-viv­r­ti­vimarşini bu­lunur. Ayrıca Tant­ra­o­ka’­nın da yazarıdır. Her iki eser de Pratyabhicna o­ku­luna bağı da­­ha eski bir filozof olan Ut­pa­la’nın Işvara pratyabhicna (tan­rı­yı tanıma ) ad­lı kitabına yazılmış yorumlardır. Ve­da­‘­larda ki gay­rı dualizmi (advaita vedanta ) aşan bir ‘yüce gay­rıdualizm’ (pa­ra­mad­va­ya­va­da) eğitimi ver­mektedir. Bkz. P­rat­yab­hic­na, Şi­va Tek­ci­li­ği, Tantrik , Utpala.
ABHİNİLANETTA: (Budhizm­). Bud­ha­‘­nın üs­tün­lük­le­ri­ni i­s­pat­la­dığına inanılan 32 fi­zi­ki özelliğinden biri. Simsiyah gözleri o­lan an­la­mı­na ge­lir. Bkz. Budha.
ABHİNNA: (Budhizm). Budhizm’e göre en yüksek altı ruh gücü; büyü güçleri, ilahi kulak, kalplerin içyüzünün gö­rül­me­si, ilahi göz, evvelki varlık formlarının hatırlanması ve dür­tü­le­rin yenilmesidir. Bkz. Budhizm.
ABHİSAMAYALAN KARALOKA: (­H­i­n­t). Abhisamayalankara’nın ay­dınlanması. Bud­hacı geleneğin Mahayana kolunun P­rac­­na­pa­ramita (bilgeliğin yetkineştirilmesi) sut­raları üzerine yo­rum­lar literatürüne ö­nemli katkılardan ve Tibet manastırlarında en çok okunan metinlerden biri: ‘Ontolojik boş­luk’ öğretisi ve yet­kin akıl yoluyla Nir­vana’ya ulaşma üzerine olan vurgusuyla P­rac­­­naparamita Sutra’ları Ab­hisama­ya­lan­ka­ra diye bilinen özlü bir yorum tarafından sis­temleştirilmişdi. Bu yorum, bugün bi­le Ti­bet’te üretilmeye devam eden yeni yo­rum­lar gerektirdi. Mev­cut Ab­hi­sa­ma­ya­lan karaloka adı inceleme hem bu bilgileri, hem de Ashtasaharika (8000 dize) P­rac­na­pa­ramita üzerine ay­rın­tılı bir yorum içerir. Ya­zarının adı Haribhadra’dır. M. S. 750 do­lay­larında yazılan metin M. S. 10. ya da M. S.­11. yy’da Sans­kiritçe’den Tibet diline çev­ril­miştir. Bkz. Budhizm, Tibet Budhizm’i, Nirvana.

Yaşar Sıdkı Ateş

www.inanclarsozlugu.com