ABHİSEKA: (Japon-Budhizm, Hint). Abhişeka. Su serpme. Japon Tantracılığın’da rahiplerin yaptığı en üstün ve çok gizli kutsama töreni. Budhizm’in Tantra mezhebinde uygulanan takdis işlemi. Hinduizm’de adak törenine verilen ad. Ganj nehrinde yıkanmanın adı. Batıni Budhacılıkta su ya da başka bir sıvı serpilerek yapılan ve bir durumdan başka bir duruma geçişi simgeleyen arınma ya da başlangıç töreni. Başlangıçta eski Hintiler’in kralı kutsama törenini bütünleyen bir bölümdü. Tahta çıkma töreni sırasında, oturan kralın başına dört okyanustan alınan sular altın kaplardan dökülürdü. Bu işlem veliaht atama töreninde de yapılırdı. Tantra Budhacılığın’da Abhisheka töreni gizemli bir öğreti ya da törenlere giriş için gerekli bir başlangıçtır. Dört çeşit Abhişeka bilinir: büyük kutsama, gizli kutsama, pracna (bilgelik) bilgisi ve dördüncü kutsama. Bunların herbiri bir öncekinden daha ileri bir duyarlılık düzeyini temsil eden dört ayrı insan topuuğuna uyan dört Tantra’ya bağlıdır. Hıristiyanlıktaki vaftizin Abhişekadan alındığı iddia edilmektedir. Bkz. Ganj, Arınma, Tantra, Japon Budhizm‘i, Budhizm.
ABHRA: (Hint): Atmosfer’in ‘boşluk’tan başka birşey olmamasıyla açıklanan bir simge. Bkz. Shunya, Sıfır.
AB-I ATEŞ- EFRUZ: (İslam). İslam mistisizmi tasavvufta ilahi fuyuzat anlamında bir kavram. Bkz. Tasavvuf.
ÂB-I BEKA: Bkz. Ab-ı Hayat.
ÂB-I CAVİD: Bkz. Ab-ı Hayat.
ÂB-I CAVİDAN: Bkz. Ab-ı Hayat.
AB-I DEHEN: Bkz. Ağıza tükürme.
ÂB-I HARABAT: (İslam, Alevilik). Meyhanelerin suyu. Alevilik ve Bektaşilik inançlarına göre hak nurunun, zahir ve bâtındaki bulanıklığı temizlemesiyle ortaya çıkan saf ve temiz olma durumu. Tasavvufta da saf ver halis olma halini ifade eden bir kavramdır. Zahir ve batındaki bulanıklığı temzileyen ve harabeyi mamure haline getiren rahmanın tecellisini içerir. Bkz. Tasavvuf, Batın, Zahir, Alevilik, Bektaşilik.
AB-I HAYAT: (Genel). Âb-ı Beka, Âb-ı Cavid, Âb-ı Cavidan
, Hayat suyu, Hayat kaynağı, Ölümsüzlük suyu, Gençlik suyu, Dirilik Suyu. Bu suyun ilahi alemden kaynaklandığına inanılır ve içenlere ebedi hayat verdiği kabul edilirdi. Bir anlatıma göre Musa’nın, başka bir anlatıma göre Büyük İskender’in pişirdikleri balıklar bu suya düşünce yeniden canlanıvermişler. Değişik bir anlatıma göre de İskender’in aşçısı Hızır’mış ve canlanıp kaçan balıkları yakalamak için suya dalınca ölümsüzlüğe kavuşmuş. Eski Türkler’de de ölümsüzlük veren su inancı vardır ve aynı anlamda Bengisu deyimi kullanılmıştır. Bu inanç antikçağ Yunanlılar’ında da vardı. Akhileus doğar doğmaz Styx suyuna batırılmış ve ölümsüz kılınmış. Romalı’lara göre de Jupiter, sevgilisi su perisi Juventa’yı suyunda yıkananları gençleştiren bir çeşme haline sokmuş. Fransızlar bu yüzden ab-ı hayat çeşmesine Fontaine de Jouvence derler. Osmanlı’ca da abıhayat deyimiyle anlamdaş olarak hızır suyu anlamında abı hızır, iskender suyu anlamında abı iskender, canlılık suyu anlamında abı zindegi, sonsuzluk veren su anlamında abı cavidan v. b. gibi deyimler kullanmışlardır. Abı Hayat kavramı simyaya ezoterik öğretiler aracılığıyla özellikle de Hermetika metinleri vasıtasıyla gçmiştir. Fakat ezoterik anlamıyla değil egzoterik anlamıyla geçmiş ve imal edilebilecek bir sıvı sanılmıştır. Bazı inançlara göre de gerçekte mevcut olmayan bu su evrensel hayat gücü olarak da belirtilen, evrenin heryerinde varolan esir’i tesirleri ifade eden bir semboldür. Ezoterik inanışlarda bu bir sembol olmakla beraber kullanıldığı yere göre farklı anlamlara gelmektedir. Buna göre esas olatak Yüksek İdare Mekanizmasının Tesirlerini ifade eder. Yani bu sudan içmek ezoterizme göre belirli bir şuur seviyesine ulaşmış, şuur ve idraki belirli bir düzeye ulaşmış, süptil vibrasyonları alablecek duruma gelmiş bir insanın geçici aralıklarlada olsa zaman zaman bir takım yüksek tesirleri, süptil ince kozmik vibrasyonları alabilmesini, artık bu yüksek planlardan gelen tesirlerle beslenmesini ifade eder. Bu aşamada insan maddeye dönük nefsani duyguların esiri olmak yerine kendini diğer varlıların tekamülüne şuurlu olarak yardım etmesini sağlayan vazife sezgisinin uyarıların teslim etmiştir. Bu sudan içenlerin ölümsüzlüğe kavuşması ezoterik inançlara göre bir varlığın dünyadaki doğum ölüm çemberinden kurtulması, dünyaya tekrar enkarne olmasına gerek kalmadğı bir tekamül seviyesine ulaşması yani Dünya Gezegeni Okulundan alacak bir dersi kalmaması demektir. Alevilik-Bektaşilik inancında da abıhayat, tanrısal sırları kavrama gücü, bâtını anlayan sezgisel akıl ya da uyarıcıdan alınan bilgi olarak algılanır. Bkz. İksir, Styx, Bengisu, Simya, Hermetike, Esir, Yüksek İdare Mekanizması, Sıvı Sembolü, Plan, Fenafillah, Kurtuluş, Vazife Bilgisi Sezgisi Aşaması, Enkarne, Dünya Gezegeni Okulu, Graal Kupası, Alevilik, Bektaşilik, Ölümsüzlük İçkisi.
AB-I HAYAVAN: (İslam). Tasavvufa göre nurun ışıltısı ve ilahi tecellilere verilen isim. Bkz. Tasavvuf, İslam.
ÂB-I HIZIR: Bkz. Ab-ı Hayat.
AB-I İNAYET: (İslam). İnayet Suyu. Tasavvufta ard arda gelen ilahi tecellileri ifade etmek için kullanılan bir kavram. Bkz. Tasavvuf.
AB-I KEŞ: (İslam). Mevlevilikte tekkelere su çeken Mevlevi. Bkz. Tasavvuf, Mev-levilik.
AB-I KEVSER: (İslam). İslamiyette cennettte bulunduğuna inanılan Kevser suyu. Alevilik’ de Hz. Ali’nin kendini sevenlere, kendi yolundan gidenlere sunacağına inanılan şarap, içki. Bkz. Cennet, Alevilik, Bektaşilik.
ÂB-I RİZCİ: (İslam). Ab- Rizi. Kennase. Süpürgeci. Mevlevi tekkelerinde aptesthane temizliğiyle ilgilenen kişi. Bkz. Tasavvuf, Mevlevilik.
ÂB-I RUY: (İslam, Alevilik). Yüz suyu. Alevilik, Bektaşilik inançlarına göre tanrı yolundaki tarikat yolcusunun gönlüne gaybtan gelen ilham. Bkz. Alevilik, Bektaşilik, Tarikat.
AB-I ZOHR: (Zerdüşt). Zerdüştlükte ölüler şerefine yere dökülen içki. Yasna’nın bir bölümü. Bkz. Yansa, Zerdüştlük.
ABIK: (İslam). Kaçak köle anlamına gelen bir fıkıh kavramı. hür olsun köle olsun firar eden insan için kullanılır. Bir İslam hukuku kavramı olarak ise; bir kölenin, elinde bulunduğu kimsenin yanından bir korku veya işinde bir zorlama olmaksızın isyan ederek kaçmasıdır. İslam’da kölenin efendisinin yanından kaçması yasaklanmış ve bunu alışkanlık haline getirme hukuki bir ayıp sayılmıştır. Köle firarını yasaklayan çeşitli hadisler vardır. Cerir b. Abdullah el-Beceli’nin naklettiği bir hadis şöyledir: ‘Allah Rasulü şöyle demiştir: ‘Herhangi bir köle efendisinden kaçarsa, dönünceye kadar küfre düşmüş olur.’ Başka bir rivayette, ‘Bir köle firar ederse, ondan zimmet kalkmış olur’. Kölenin kaçak sayılması için akıl ve baliğ olması gerekir. Çocuk veya akıl hastası olursa yitik veya yolunu kaybetmiş sayılır. Hanefi ve Malikilere göre, kaçak bir köleyi gören kimse, yakalamadığı takdirde zayi veya telef olacağından korkarsa ve gücü de yetiyorsa bunu yakalaması gerekir. Ancak böyle bir köleyi kendisi için tutması haramdır. Şafiilere göre ise, efendisinin izni olmaksızın kaçak köleyi yakalamak caiz değildir. Köle, yakalayanın elinde, sahibine geri verinceye kadar emanet hükümlerine tabi bulunur. Sahibi bulunmazsa ilgili resmi makama teslim edilir. İslam VI. M. yüzyılın gereği köleliği kaldırmamış, ancak köle ve cariyelere birtakım insani haklar bahşetmiş, her fırsatta onları hürriyetlerine kavuşturmanın faziletinden bahsetmiş ve tedricen kalkması için gerekli düzenlemeler getirmiştir. Bkz. Azad etmek, Fıkıh, Hanefi, Maliki, Şafii, İslamiyet.
ABIRGA: (Türk). Buryatlar’ın mitolojilerinde ‘süt gölü’ nde bulunduğuna inanılan ağacın dibindeki yılan. Bkz. Türk Dini.
ABIYAŞ KAN: (Türk). Altaylarda bir gurup Türk topluluğu mitolojilerinde Ülgen’e verilen isimlerden biri. Bkz. Ülgen,Türk Dini.
ABİ ABOT HA TUMEA: (Yahudi). Yahudilikte ölüyü ifade etmek için kullanılan bir kavram. Ölü murdar sayılmaktadır. Tevrat’ta ölü için ‘murdarların murdarı’ anlamına gelen bu kavram kullanılmaktadır. Bkz. Yahudilik, Tevrat.
ABİ: Bkz. Apa.
ABİA: (Yunan). Yunan mitlerine göre Herakles’in oğullarından bir tanesi. Bkz. Herakles.
ABİA: (Yunan). Mora’nın güneybatısındaki Meseniya yöresinde bir şehir. Adını Herakles’in oğullarından Abia’dan aldığı söylenir. Diğer bir Abia da adını kurucusu Argos kralı Abas’dan aldığı söylenilen, Yunanistan’da Phokis bölgesinde bir şehirdir. Burdaki Apollon kahini meşhurdu. M. Ö. 346’daki İkinci Kutsal savaş sırasında Thebai’liler tarafından tahrip edildi. Bkz. Herakles, Yunan Dini, İkinci Kutsal Savaş.
ABİATHAR: (Yahudi). İbranca ebhyathar, bolluğun babası veya büyük olan baba anlamında bir kavram. Achimelech, Achitob, Phinees, Heli, İthamar, Aaron’un soyundan gelen kimse, Nob’daki katliamdan kaçan, sürgündeki David’e giden ve tavsiyeleri ile ona yardım eden yüksek bir rahip. Yüksek rahip Sadoc ile birlikte, Jerusalem’e Ark’ın nakline yardım etti Adonias’ı destekledi (III. K. 1; 17, 19, 25, 42), ve Abinadab tarafından sürgün edildi. Tanrı’nın Ark’ının evinde yirmi yıl durduğu bir Levili (I. S. 7; 1). Bkz. Ark., David, Jerusalem, Aaaron,
ABİD: (İslam). İbadete düşkün, çok ibadet eden kimse. Çoğulu ubbad, abidin ve abidun’dir. Kur’an’da tekil ve çoğul haliyle, toplam oniki yerde geçer. Bir ayet-i kerime şöyledir: ‘Ey Muhammed, Allah’a tevbe eden, ibadete düşkün (abidleri), ona hamdeden, onun, yolunda (dinini yaymak için seyahat eden)... Müminleri müjdele!’ (et-Tevbe,9/112). Abid kelimesi hadis-i şeriflerde de ‘ibadete düşkün’ anlamını ifade eder. Ancak hadislerde ilimsiz ibadet düşkünlüğü ile ahlaki olgunluğa ulaşmamış bir abidliğin değerinin olmadığı anlatılır: ‘Bilgin kişinin, (bilgin olmayan) abid üzerine üstünlüğü, ayın yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Ya da benim, sahabilerimden en aşağı seviyede bulunana üstünlüğüm gibidir.’ Cömerd fakat cahil olan kişi, abid fakat cimri olan kimseye nazaran Allah nezdinde daha makbuldur. Hz. Muhammed ve hulefa-i raşidin devrinden sonra İslam devletinin sınırlarının genişleyerek müslümanların büyük bir servete sahip olması, devlet idarecileriyle halkın zenginlerinden bir kısmının dünya malına fazlaca rağbet etmeleri, samimi müslümanların tepkisini doğurdu. Hz. Muhammed ve ashabının sade ve gösterişsiz, yaşantısına özlem duyan bazı insanlar, dünyaya değer vermeden, halkın arasından uzaklaşarak kendilerini Hakk’a ibadete verdiler. Halkın büyük bir bölümünün lüks ve refah peşinde koştuğu bir dönemde böyle bir hayatı tercih ederek kendilerini ibadete verenlere bir ayrıcalık olmak üzere ‘abid’, ‘zahid’ ve ‘nasik’ gibi adlar verildi. İlk Abidler diyebileceğimiz bu kişilerin çoğu, ilim ve amelle meşgul kimselerdi. Abid kelimesi tasavvuf literatüründe pek kullanılmamış ve tasavvuf sözlüklerine girmemiştir. Tasavvufta abid yerine daha çok arif ve aşık kavramları benimsenmiştir. İlk mutasavvıflardan Bayezid-i Bistami ‘Abid hal ile ibadet eden, vasıl-arif ise içinde bulunduğu hal ibadet olan kimsedir’ der. Bkz. Hulefa-i Raşidin, Bayezid-i Bistami, İbadet, Tasavvuf, Zahid, Nasik, Hadis- i Şerif, Mutasavvıf..
ABİDARMAKOŞA: (Japon Budhizmi). Hinayana Budhizm’inin Japonya’daki mezheplerinden biridir. Bkz. Hinayana, Budhizm.
ABİ-DATSUMA-KAŞARON: Bkz.Abhidharmakoşa.
ABİDLER: (İslam). Makalat ve Velâyetname’de, Allah’ın dört tür insan yarattığı anlatılır: Şeriat kavmi olan abidler; tarikat kavmi olan zahitler; marifet kavmi olan arifler ve hakikat kavmi olan muhipler. Bu dört tür insan, dört kapı ve dört öğeyle temsil edilir: Abitler, şeriat kapısı ve hava; zahitler, tarikat kapısı ve ateş; arifler, marifet kapısı ve su; muhipler, hakikat kapısı ve toprak ile simgelenir. Bkz. Alevilik, Bektaşilik, Makalat, Velayetname.
ABİGAİL: (Yahudi). Kitabı Muakaddes’te ismi geçen Güney Yahuda’lı Nabal‘ın karısı. Nabal’ın ölümünden sonra Davud’un ilk eşlerinden biri oldu (I. S, 25). Chileab Davud‘la Abigail’in oğludur. Davud’un kızkardeşi de Abigail adını taşır (I. T. 2; 16 vd) ve Absalom ordusunun komutanı Amasa’nın annesidir. Bkz. Davud, Kitab- ı Mukaddes, Absalom, Yahudilik.
ABİGOR: (Hıristiyan). Erken Yahudi– Hıristiyan teolojisinde, Abigor Cehennem’in en üst şeytanlarından biridir. Abigor’un Cehennemin berbat bölgelerini yönettiği, savaş ve çarpışmanın şeytanı olduğu farzedilir. Kanatlı bir at üzerine binmiş olarak tasvir edilir. Bkz. Hıristiyanlık, Yahudi Hıristiyanlık, Cehennem.
ABİHU: (Yahudi). Aaron’la Elişeba’nın ikinci oğlu. Kardeşleriyle birlikte din adamı oldu. Bkz. Aaron, Yahudilik.
ABİLA: (Hırıstiyan). Libanus bölgesinde, Phoenicia’nın itibari bir piskoposluk. Şimdi Damascus yakınlarında Suk Wady Barada ve Abilina’nın kalesi (Luka, 3: 1).
ABİMELEK: (Yahudi). Abımelek. Kitabı Mukaddes’in Tekvin kitabına göre Hz. İbrahim (Abraham, Avraam) ve oğlu İshak (Yitshak) zamanında Filistinde hüküm süren bir mahalli kral. Onun bölgesine yerleşecekleri zaman hem Hz. İbrahim’in hem de daha sonraki bir zamanda oğlu İshak’ın, öldürüleceklerinden korkarak karılarını kızkardeşleri olarak gösterdikleri ifade edilir. Hz. İbrahim’in karısı Sara’yı Abımelek’in eş olarak aldığı ancak tanrının ikazı üzerine ona yaklaşmadığı ve sonra onu tekrar Hz. İbrahim’e iade ettiği vurgulanır. Bkz. Tekvin, Kitab- ı Mukaddes, Hz. İbrahim, Yitshak.
ABİRON: (Yahudi). Musa’ya başkaldıran kişi. Musa’ya başkaldıran Ruben aşiretinden Abiron’la, Levi aşiretinden Korah tanrı tarafından öldürülerek cezalandırılmışlardır. İnanışa göre Musa bunların tanrı Yehova tarafından öldürüleceklerini önceden bildirmiş. Bkz. Musa, Yehova, Yahudilik.
ABİSAİ: (Yahudi). Abhishay, Abhshay; Abessa. Davud’un kızkardeşi Sarvia ve Koab’ın erkek kardeşinin oğlu, savaşçı ve Saul’e, Ammonite’lere, Suriyelilere, Edomite‘lere, Absalom‘a, Seba’ya ve Filistinlilere karşı mücadelesinde Davud’un sadık bir dostu olarak bilinir (Krallar;8/13).
ABİSTA: Bkz. Avesta.
ABİSTAK: Bkz. Avesta.
ABİSTAM: Bkz. Avesta.
ABİŞAY: Bkz: Üçyüz.
ABİT BÖCEĞİ: (Mısır). Eski Mısır inançlarında dünyaya dönüp yeniden yaşabilecek duruma gelen ruhlara Amenti’de yol gösteren böcek. Bkz. Amenti, Mısır Dini.
ABİYOTİK: (Hint). Bütün hayati fonksiyonlarını asgariye indirebilen bazı Hint fakirlerinin durumu için kullanılan kavram. Bkz. Hint Fakirleri, Hinduizm.
ABJA: (Hint). Ay. Hint geleneklerinde verimliliğin kaynağı ve simgesi olarak görülen ‘ay’ın simgesel olarak ‘bire bir 10’un 9. kuvveti olan sayıya verilen adı. Ay görünüşün kaynaklandığı ilk sularla bir tutulur. Yeniden doğuş çevriminin tohumlarının biriktiği yerdir. Bkz. Bir, Ay, Hinduizm.
ABJAJAS: (Hint). Hinduizm’de lotustan doğan anlamına gelen bir tanrı ismi. Vişnu‘nun göbeğinden doğmuştur. Bkz. Vişnu, Hinduizm, Lotus.
ABLUS: Bkz.Apollonios.
ABMO: (Büyü). Enok dilinde, Abmo, Aiaoai ve Oiiit tarafından yönetilen ve Bmoa, Moab ve Oabm’a arkadaş olan güçlü küçük bir melektir. Bkz. Enok, Enoh.
ABNER: (Yahudi). Ner’in oğlu, Saul’un kuzeni ve Saul’un ordusunun komutanı (I. K. 14; 50, 17; 55, 26; 5, 7; 14). Saul, üç oğlu ile Mount Gelboe’de düştükten sonra, Abner, Davud’a bağlı olan Judea haricinde, İsrail’in tüm topraklarına Saul’un dördüncü oğu Isboseth’i kral yaptı. Yedi buçuk yıl süre ile, Abner, Isboseth’in tahtı için dövüştü. Gabaon yakınında bozguna uğramasından sonra, Davud’un komutanı olan Joab’ın erkek kardeşi Asael tarafından kovalandı ve kendini savunurken düşmanını geri döndürdü (II. K. : 2; 12. ). Bu, iki hizip arasında düşmanlık yarattı, çünkü Joab kendisini kardeşi Asael’in öç alıcısı olarak düşündü. Abner, Saul’un cariyesi Respha ile evlendi ve böylece tahtı isteme kuşkusu uyanmasına sebeb oldu. Isboseth Abnerden hoşlanmadı. Buna kızan Abner Davut’a gitti. Davut Abner’in önce Phaltiel’e verilmiş olan Saul’un kızı olan karısı Mickol’ü geri vermesini istedi. Abner bu şarta razı oldu ve Davud ile karşılıklı anayış sağladı. Joab’dan hareket edişinden sonra, Davud’un komutanı onu şehrin kapısında öldürdü. Davud Abner için ağladı, Abner’in tabutu önünde yas kıfayeti giyerek yürüdü ve onun ölüm yatağında Abner’in ölümünün intikamını almak için Solomon üzerine yemin etti. (145)
ABNİSU: (Hint). Böğürtlen. Agni’nin kutsal nesnelerinden biri. Bkz. Agni, Hinduizm.
ABNOBA: (Kelt). Ağaç tanrılardan biri. Kara orman ağaçlarındandır. Kelt’lerin ağaç tapımında önemli bir yeri vardır. Bkz. Ağaç, Kelt Dini.
ABO: (Afrika). Afrika toplumlarından Kaffalar’da ‘yüce varlık’ olarak tapınılan ve güneşle özdeşleştirilen tanrı. Hem ‘baba’ hem de ‘güneş’ anlamına gelir. Eliade,bu halka ilgili araştırmalar yapan F. J. Bieber’e dayanarak Kaffalar’da ‘yüce varlı’ğı güneşle özdeşleştirmenin çok eskilere dayanmadığını. Abo’nun eskiden ‘ışık veya gök tanrısı’ olduğunu belirtmektedir. Dini hayatta önemli bir rol oynamamaktadır.
ABOAB İZAK: (Yahudi). M. S. 14. yy’ın sonlarına doğru, İspanya’da yaşamış olan Talmud bilimcisi ve vaizi. ‘Menorat A Moar’ (Işığın Mumu) adlı klasik Yahudilik’le alakalı dini- ahlaki eseri çok ünlü olup, M. S. 1514’ten beri 75 baskısı yapılmış ve birçok dile çevrilmiştir. Bu eseri yazmasının sebeblerinden biri Agada’yı kendi vaazları için sistematikleştirme isteğidir. Eserini Menora’nın yedi ışığı gibi yediye ayırmıştır. Genel düzenleme, Mezmurlar 34: 15’e göre üç cümleye bağlanabilir. 1. Kötülükten uzaklaş, 2. İyilik yap ve 3. Barışı ara ve izle. Eserde kıskançlıktan uzaklaşmak, harislik ve hırstan uzak durmak, anne-babaya hürmet, fakirlere yardım etmek, adalet. v. b. gibi ahlaki konular yer alır. Aboab Maimonides‘in öğretilerini Kabala’dan fikirlerle bağdaştırır. Bkz. Agada, Maimonides, Menora, Kabala.
Yaşar Sıdkı Ateş
www.inanclarsozlugu.com