Arama


yasarsidki - avatarı
yasarsidki
Ziyaretçi
17 Ekim 2007       Mesaj #4
yasarsidki - avatarı
Ziyaretçi
ABHİSEKA: (Japon-Budhizm, Hint). Ab­hi­şeka. Su serpme. Japon Tant­ra­cılığın’da ra­hiplerin yaptığı en üstün ve çok gizli kut­sama tö­re­ni. Budhizm’in Tantra mezhebinde uy­gulanan takdis işlemi. Hin­duizm’de adak tö­renine verilen ad. Ganj nehrinde yı­kan­ma­­nın adı. Batıni Budhacılıkta su ya da baş­ka bir sıvı ser­pi­le­rek yapılan ve bir du­rumdan başka bir duruma geçişi sim­ge­le­yen a­rınma ya da başlangıç töreni. Başlangıçta es­ki Hintiler’in k­ralı kutsama törenini bü­tün­leyen bir bölümdü. Tahta çıkma tö­reni sı­rasında, oturan kralın başına dört ok­ya­nus­tan alınan su­lar altın kaplardan dö­kü­lürdü. Bu işlem veliaht atama tö­re­nin­de de yapılırdı. Tantra Budhacılığın’da Ab­hisheka tö­reni gi­zem­li bir öğreti ya da törenlere gi­riş için gerekli bir baş­lan­gıç­tır. Dört çeşit Ab­hişeka bilinir: büyük kutsama, gizli kut­sa­ma, p­racna (bilgelik) bilgisi ve dördüncü kut­sama. Bunların herbiri bir öncekinden da­ha ileri bir duyarlılık düzeyini temsil e­den dört ayrı insan topuuğuna uyan dört Tant­ra’ya bağlıdır. Hıristiyanlıktaki vaftizin Ab­hişekadan alındığı iddia edilmektedir. Bkz. Ganj, Arınma, Tantra, Japon Bud­hizm­‘­i, Budhizm.
ABHRA: (Hint): Atmosfer’in ‘boşluk’tan baş­­ka birşey ol­ma­ma­sıy­la açıklanan bir sim­­ge. Bkz. Shunya, Sıfır.
AB-I ATEŞ- EFRUZ: (İslam). İslam mistisizmi tasavvufta ilahi fuyuzat anlamında bir kavram. Bkz. Tasavvuf.
ÂB-I BEKA: Bkz. Ab-ı Hayat.
ÂB-I CAVİD: Bkz. Ab-ı Hayat.
ÂB-I CAVİDAN: Bkz. Ab-ı Hayat.
AB-I DEHEN: Bkz. Ağıza tükürme.
ÂB-I HARABAT: (İslam, Alevilik). Mey­ha­­nelerin su­yu. Alevilik ve Bektaşilik i­nanç­­larına göre hak nurunun, zahir ve bâ­tın­­da­ki bulanıklığı temizlemesiyle ortaya çı­kan saf ve temiz olma durumu. Tasavvufta da saf ver halis olma halini ifade eden bir kavramdır. Zahir ve batındaki bulanıklığı temzileyen ve harabeyi mamure haline getiren rahmanın tecellisini içerir. Bkz. Tasavvuf, Batın, Zahir, A­le­vi­lik, Bektaşilik.
AB-I HAYAT: (Genel). Âb-ı Beka, Âb-ı Cavid, Âb-ı Cavidan, Hayat suyu, Hayat kay­­nağı, Ölümsüzlük su­yu, Gençlik suyu, Di­­rilik Suyu. Bu suyun ilahi alemden kay­nak­­landığına inanılır ve içenlere ebedi ha­yat verdiği kabul e­di­lir­di. Bir anlatıma göre Mu­sa’nın, başka bir anlatıma göre Bü­yük İs­kender’in pişirdikleri balıklar bu suya dü­şün­ce yeniden can­lanıvermişler. Değişik bir an­latıma göre de İskender’in aş­çı­sı Hı­zır’­mış ve canlanıp kaçan balıkları yakalamak i­çin suya da­lınca ölümsüzlüğe kavuşmuş. Es­ki Türkler’de de ölümsüzlük ve­ren su i­nancı vardır ve aynı anlamda Bengisu de­yi­mi kul­la­nıl­mıştır. Bu inanç antikçağ Yu­nan­lı­lar’ında da vardı. Akhileus do­ğar doğmaz S­tyx suyuna batırılmış ve ölümsüz kılınmış. Ro­­ma­lı’lara göre de Jupiter, sevgilisi su pe­ri­si Juventa’yı suyunda yı­kananları genç­leş­ti­ren bir çeşme haline sokmuş. Fransızlar bu yüz­den ab-ı hayat çeşmesine Fontaine de Jo­uvence derler. Os­manlı’ca da abıhayat de­yi­miyle anlamdaş olarak hızır suyu an­lamında abı hızır, iskender suyu anlamında a­bı iskender, can­lılık suyu anlamında abı zin­degi, sonsuzluk veren su an­la­mın­da abı cavidan v. b. gibi deyimler kullanmışlardır. A­bı Hayat kavramı simyaya ezoterik öğ­re­tiler aracılığıyla özellikle de Hermetika me­tin­leri vasıtasıyla gçmiştir. Fakat ezoterik an­lamıyla değil egzoterik anlamıyla geçmiş ve imal edilebilecek bir sıvı sanılmıştır. Ba­zı inançlara göre de gerçekte mevcut ol­ma­yan bu su evrensel hayat gücü olarak da be­lir­tilen, evrenin heryerinde varolan esir’i te­sir­leri ifade eden bir semboldür. Ezoterik inanışlarda bu bir sembol olmakla beraber kullanıldığı yere göre farklı anlamlara gel­mek­tedir. Buna göre esas olatak Yüksek İ­da­re Mekanizmasının Tesirlerini ifade eder. Ya­ni bu sudan içmek ezoterizme göre be­lir­li bir şuur seviyesine ulaşmış, şuur ve idraki belirli bir düzeye ulaşmış, süptil vib­ras­yonları alablecek duruma gelmiş bir insanın geçici aralıklarlada olsa zaman zaman bir ta­kım yüksek tesirleri, süptil ince kozmik vib­rasyonları alabilmesini, artık bu yüksek p­lanlardan gelen tesirlerle beslenmesini i­fa­de eder. Bu aşamada insan maddeye dönük nef­sani duyguların esiri olmak yerine ken­di­ni diğer varlıların tekamülüne şuurlu o­la­rak yardım etmesini sağlayan vazife sez­gi­si­nin uyarıların teslim etmiştir. Bu sudan i­çenlerin ölümsüzlüğe kavuşması ezoterik i­nançlara gö­­re bir varlığın dünyadaki doğum ö­lüm çem­berinden kurtulması, dünyaya tek­rar en­karne olmasına gerek kalmadğı bir te­ka­mül se­viyesine ulaşması yani Dünya Gezegeni O­ku­lundan alacak bir dersi kal­ma­ması de­mek­tir. Alevilik-Bektaşilik inan­cında da abıhayat, tanrısal sırları kavra­ma gü­cü, bâtını anlayan sezgisel akıl ya da u­yarıcıdan alınan bilgi o­la­rak algıla­nır. Bkz. İk­sir, Styx, Ben­gisu, Sim­ya, Hermetike, Esir, Yüksek İ­da­re Meka­niz­ma­sı, Sıvı Sembolü, Plan, Fe­na­fillah, Kur­tu­luş, Vazife Bilgisi Sezgisi A­şa­ması, Enkarne, Dünya Ge­zegeni Okulu, G­ra­al Kupası, A­le­vi­lik, Bek­taşilik, Ölüm­süz­lük İçkisi.
AB-I HAYAVAN: (İslam). Tasavvufa göre nurun ışıltısı ve ilahi tecellilere verilen isim. Bkz. Tasavvuf, İslam.
ÂB-I HIZIR: Bkz. Ab-ı Hayat.
AB-I İNAYET: (İslam). İnayet Suyu. Tasavvufta ard arda gelen ilahi tecellileri i­fa­de etmek için kullanılan bir kavram. Bkz. Ta­sav­vuf.
AB-I KEŞ: (İslam). Mevlevilikte tekkelere su çeken Mevlevi. Bkz. Tasavvuf, Mev-levilik.
AB-I KEVSER: (İslam). İslamiyette cen­net­tte bulunduğuna inanılan Kevser suyu. A­levilik’ de Hz. Ali’nin kendini se­ven­lere, ken­di yolundan gidenlere su­na­ca­ğı­na inanı­lan şarap, içki. Bkz. Cennet, A­le­vi­lik, Bek­taşilik.
ÂB-I RİZCİ: (İslam). Ab- Rizi. Kennase. Sü­pürgeci. Mevlevi tekkelerinde ap­test­ha­ne temizliğiyle ilgilenen kişi. Bkz. Tasav­vuf, Mevlevilik.
ÂB-I RUY: (İslam, Alevilik). Yüz suyu. A­le­vilik, Bektaşilik inançlarına göre tanrı yo­lun­­daki tarikat yolcusunun gönlüne gayb­tan gelen ilham. Bkz. Alevilik, Bek­ta­şi­lik, Tarikat.
AB-I ZOHR: (Zerdüşt). Zerdüştlükte ö­lü­ler şerefine yere dö­kü­len içki. Yasna’nın bir bö­lümü. Bkz. Yansa, Zerdüştlük.
ABIK: (İslam). Kaçak köle anlamına gelen bir fıkıh kavramı. hür olsun köle olsun firar eden insan için kullanılır. Bir İslam hukuku kavramı olarak ise; bir kölenin, elinde bulunduğu kimsenin yanından bir korku veya işinde bir zorlama olmaksızın isyan ederek kaçmasıdır. İslam’da kölenin efendisinin yanından kaçması yasaklanmış ve bunu alışkanlık haline getirme hukuki bir ayıp sayılmıştır. Köle firarını yasaklayan çeşitli hadisler vardır. Cerir b. Abdullah el-Beceli’nin naklettiği bir hadis şöyledir: ‘Allah Rasulü şöyle demiştir: ‘Herhangi bir köle efendisinden kaçarsa, dönünceye kadar küfre düşmüş olur.’ Başka bir rivayette, ‘Bir köle firar ederse, ondan zimmet kalkmış olur’. Kölenin kaçak sayılması için akıl ve baliğ olması gerekir. Çocuk veya akıl hastası olursa yitik veya yolunu kaybetmiş sayılır. Hanefi ve Malikilere göre, kaçak bir köleyi gören kimse, yakalamadığı takdirde zayi veya telef olacağından korkarsa ve gücü de yetiyorsa bunu yakalaması gerekir. Ancak böyle bir köleyi kendisi için tutması haramdır. Şafiilere göre ise, efendisinin izni olmaksızın kaçak köleyi yakalamak caiz değildir. Köle, yakalayanın elinde, sahibine geri verinceye kadar emanet hükümlerine tabi bulunur. Sahibi bulunmazsa ilgili resmi makama teslim edilir. İslam VI. M. yüzyılın gereği köleliği kaldırmamış, ancak köle ve cariyelere birtakım insani haklar bahşetmiş, her fırsatta onları hürriyetlerine ka­vuş­tur­ma­nın faziletinden bahsetmiş ve tedricen kalk­ması için gerekli düzenlemeler ge­tir­miş­tir. Bkz. Azad etmek, Fıkıh, Hanefi, Ma­liki, Şafii, İslamiyet.
ABIRGA: (Türk). Buryatlar’ın mitolo­ji­le­rin­de ‘süt gölü’ nde bu­lun­duğuna inanılan a­ğa­cın dibindeki yılan. Bkz. Türk Dini.
ABIYAŞ KAN: (Türk). Altaylarda bir gu­rup Türk topluluğu mi­to­lojilerinde Ülgen’e ve­ri­len isimlerden biri. Bkz. Ülgen,Türk Di­ni.
ABİ ABOT HA TUMEA: (Yahudi). Ya­hu­dilikte ölüyü ifade etmek için kullanılan bir kavram. Ölü murdar sa­yıl­maktadır. Tev­rat’ta ö­lü için ‘murdarların murdarı’ an­la­mına ge­len bu kavram kullanılmaktadır. Bkz. Ya­hu­di­lik, Tevrat.
ABİ: Bkz. Apa.
ABİA: (Yunan). Yunan mitlerine göre Herakles’in oğullarından bir tanesi. Bkz. Herakles.
ABİA: (Yunan). Mora’nın güneybatısındaki Me­seniya yöresinde bir şehir. Adını He­rak­les’in oğullarından Abia’dan aldığı söy­le­nir. Di­ğer bir Abia da adını kurucusu Argos k­ra­lı Abas’dan al­dı­ğı söylenilen, Yu­na­nis­tan’da Phokis bölgesinde bir şehirdir. Bur­daki A­pol­lon kahini meşhurdu. M. Ö. 346’daki İkinci Kut­sal savaş sırasında T­he­ba­i’liler tarafından tahrip edildi. Bkz. Herakles, Yunan Dini, İ­kin­ci Kutsal Savaş.
ABİATHAR: (Yahudi). İbranca ebhyathar, bolluğun babası ve­ya büyük olan baba an­la­mın­da bir kavram. Achimelech, Achitob, P­hi­nees, Heli, İt­ha­mar, Aaron’un soyundan ge­len kimse, Nob’daki katliamdan kaçan, sür­gündeki Da­­vid’e giden ve tavsiyeleri ile o­na yardım e­den yüksek bir rahip. Yüksek rahip Sadoc ile birlikte, Je­ru­sa­lem’­e Ark’ın nak­line yardım etti Adonias’ı destekledi (III. K. 1; 17, 19, 25, 42), ve Abinadab ta­ra­fından sür­gün edildi. Tan­rı’­nın Ark’ının e­vin­de yirmi yıl durduğu bir Levili (I. S. 7; 1). Bkz. Ark., Da­vid, Jerusalem, Aaaron,
ABİD: (İslam). İbadete düş­kün, çok ibadet eden kimse. Çoğulu ubbad, abidin ve a­bi­dun’dir. Kur’an’da tekil ve çoğul haliyle, top­lam oniki yerde geçer. Bir ayet-i kerime şöy­ledir: ‘Ey Muhammed, Allah’a tevbe e­den, ibadete düşkün (abidleri), ona ham­de­den, onun, yolunda (dinini yaymak için se­ya­hat eden)... Müminleri müjdele!’ (et-Tev­be,9/112). Abid kelimesi hadis-i şeriflerde de ‘ibadete düşkün’ anlamını ifade eder. An­cak hadislerde ilimsiz ibadet düşkünlüğü ile ahlaki olgunluğa ulaşmamış bir abidliğin de­ğerinin olmadığı anlatılır: ‘Bilgin kişinin, (bil­gin olmayan) abid üzerine üstünlüğü, a­yın yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Ya da be­nim, sahabilerimden en aşağı seviyede bu­lunana üstünlüğüm gibidir.’ Cömerd fa­kat cahil olan kişi, abid fakat cimri olan kim­seye nazaran Allah nezdinde daha mak­buldur. Hz. Muhammed ve hulefa-i raşidin dev­rin­den sonra İslam devletinin sı­nır­la­rı­nın genişleyerek müslümanların büyük bir servete sahip olması, devlet idarecileriyle hal­kın zenginlerinden bir kısmının dünya ma­lına fazlaca rağbet etmeleri, samimi müs­lümanların tepkisini doğurdu. Hz. Mu­ham­med ve ashabının sade ve gösterişsiz, ya­şantısına özlem duyan bazı insanlar, dün­ya­ya değer vermeden, halkın arasından u­zak­laşarak kendilerini Hakk’a ibadete verdiler. Halkın büyük bir bölümünün lüks ve refah peşinde koştuğu bir dönemde böy­le bir hayatı tercih ederek kendilerini i­ba­dete verenlere bir ayrıcalık olmak üzere ‘abid’, ‘zahid’ ve ‘na­sik’ gibi adlar verildi. İlk Abidler di­ye­bi­le­ce­ği­miz bu kişilerin ço­ğu, ilim ve amelle meş­gul kimselerdi. Abid ke­limesi tasavvuf lite­ra­tü­ründe pek kul­la­nıl­mamış ve tasavvuf söz­lük­lerine gir­me­miştir. Tasavvufta abid yerine daha çok arif ve aşık kavramları be­nim­sen­miş­tir. İlk mu­ta­savvıflardan Baye­zid­-i Bis­ta­mi ‘Abid hal ile ibadet eden, vasıl-arif ise i­çinde bu­lunduğu hal ibadet olan kimsedir’ der. Bkz. Hulefa-i Raşidin, Bayezid-i Bis­tami, İbadet, Tasavvuf, Zahid, Nasik, Hadis- i Şerif, Mutasavvıf..
ABİDARMAKOŞA: (Japon Budhizmi). Hi­na­yana Budhizm’inin Ja­ponya’daki mez­­hep­lerinden biridir. Bkz. Hinayana, Bud­hizm.
ABİ-DATSUMA-KAŞARON: Bkz.Abhidharmakoşa.
ABİDLER: (İslam). Makalat ve Ve­lâ­yet­na­me’de, Allah’ın dört tür insan yarattığı an­la­tılır: Şeriat kavmi olan abidler; tarikat kav­mi o­­lan zahitler; marifet kavmi olan arifler ve ha­kikat kavmi olan muhipler. Bu dört tür in­san, dört kapı ve dört öğeyle temsil edilir: A­bitler, şeriat kapısı ve ha­va; zahitler, tarikat ka­pısı ve ateş; arif­ler, marifet kapısı ve su; mu­­hipler, haki­kat kapısı ve toprak ile sim­ge­le­nir. Bkz. A­le­vilik, Bektaşilik, Maka­lat, Ve­la­yetname.
ABİGAİL: (Yahudi). Kitabı Muakaddes’te ismi geçen Güney Yahuda’lı Na­bal­‘ın karısı. Na­bal’ın ölümünden sonra Davud’un ilk eş­le­rinden biri oldu (I. S, 25). Chileab Da­vud­‘­la Abigail’in oğludur. Da­vud’un kızkardeşi de A­bi­gail adını taşır (I. T. 2; 16 vd) ve Ab­sa­lom ordusunun komutanı Amasa’nın an­ne­si­dir. Bkz. Davud, Kitab- ı Mukaddes, Ab­­sa­lom, Yahudilik.
ABİGOR: (Hıristiyan). Erken Yahudi– Hı­ris­tiyan teolojisinde, A­bi­gor Ce­hen­ne­m’in en üst şeytanlarından biridir. A­bi­gor’­un Ce­hen­nemin berbat bölgelerini yönettiği, savaş ve çar­pış­manın şey­tanı olduğu far­z­e­di­lir. Ka­natlı bir at üzerine binmiş olarak tas­vir edilir. Bkz. Hıristiyanlık, Yahudi Hı­ris­tiyanlık, Ce­hennem.
ABİHU: (Yahudi). Aaron’la Elişeba’nın i­kin­ci oğlu. Kardeşleriyle bir­likte din adamı ol­du. Bkz. Aaron, Yahudilik.
ABİLA: (Hırıstiyan). Libanus bölgesinde, Phoenicia’nın itibari bir piskoposluk. Şimdi Damascus yakınlarında Suk Wady Barada ve Abilina’nın kalesi (Luka, 3: 1).
ABİMELEK: (Yahudi). Abımelek. Kitabı Mukaddes’in Tekvin ki­ta­bına göre Hz. İbrahim (Abraham, Avraam) ve oğlu İshak (Yitshak) za­manında Filistinde hüküm süren bir ma­hal­li kral. Onun böl­ge­si­ne yer­le­şe­cek­leri zaman hem Hz. İbrahim’in hem de daha son­ra­ki bir zamanda oğlu İshak’ın, öldürüle­cek­le­rin­den korkarak ka­rılarını kızkardeşleri olarak gösterdikleri i­fa­de edilir. Hz. İb­ra­hi­m’in karı­sı Sara’yı A­bı­melek’in eş olarak aldığı ancak tan­rının i­kazı ü­ze­ri­ne ona yak­laş­madığı ve son­­ra onu tekrar Hz. İbrahim’e i­ade ettiği vurgu­la­nır. B­k­z. Tekvin, Kitab- ı Mukaddes, Hz. İbrahim, Yitshak.
ABİRON: (Yahudi). Musa’ya başkaldıran kişi. Musa’ya baş­kal­dıran Ruben aşiretinden Abiron’la, Levi aşiretinden Korah tan­rı ta­ra­fın­dan öldürülerek cezalandırılmışlardır. İ­na­­nışa göre Musa bun­ların tanrı Yehova ta­ra­fından öldürüleceklerini önceden bil­dir­miş. Bkz. Musa, Yehova, Yahudilik.
ABİSAİ: (Yahudi). Abhishay, Abhshay; A­bes­sa. Davud’un kızkardeşi Sar­via ve Ko­ab’ın erkek kar­deşinin oğlu, savaşçı ve Sa­ul’e, Ammonite’lere, Suriye­li­lere, E­do­mi­te­‘­lere, Ab­sa­lom­‘a, Se­ba’­ya ve Fi­lis­tin­lilere kar­şı mücadelesinde Davud’un sadık bir dos­tu olarak bilinir (Krallar;8/13).
ABİSTA: Bkz. Avesta.
ABİSTAK: Bkz. Avesta.
ABİSTAM: Bkz. Avesta.
ABİŞAY: Bkz: Üçyüz.
ABİT BÖCEĞİ: (Mısır). Eski Mısır i­nanç­la­rında dünyaya dönüp yeniden ya­şa­bi­le­cek duruma gelen ruhlara Amenti’de yol gös­teren böcek. Bkz. Amenti, Mısır Dini.
ABİYOTİK: (Hint). Bütün hayati fon­k­si­yon­­larını asgariye indirebilen bazı Hint fa­kir­lerinin durumu için kullanılan kavram. Bkz. Hint Fakirleri, Hinduizm.
ABJA: (Hint). Ay. Hint geleneklerinde ve­rim­liliğin kaynağı ve sim­gesi olarak gö­rü­len ‘ay’ın simgesel olarak ‘bire bir 10’un 9. kuv­veti olan sayıya verilen adı. Ay gö­rü­nüşün kaynaklandığı ilk sularla bir tutulur. Y­eniden doğuş çevriminin tohumlarının bi­rik­tiği yerdir. Bkz. Bir, Ay, Hinduizm.
ABJAJAS: (Hint). Hinduizm’de lotustan do­ğan anlamına gelen bir tanrı ismi. Viş­nu­‘­nun göbeğinden doğmuştur. Bkz. Vişnu, Hin­duizm, Lotus.
ABLUS: Bkz.Apollonios.
ABMO: (Büyü). Enok dilinde, Abmo, Aiaoai ve Oiiit tarafından yönetilen ve Bmoa, Moab ve Oabm’a arkadaş olan güçlü küçük bir melektir. Bkz. Enok, Enoh.
ABNER: (Yahudi). Ner’in oğlu, Saul’un kuzeni ve Saul’un ordusunun komutanı (I. K. 14; 50, 17; 55, 26; 5, 7; 14). Saul, üç oğlu ile Mount Gelboe’de düştükten sonra, Abner, Davud’a bağlı olan Judea haricinde, İsrail’in tüm topraklarına Saul’un dördüncü oğu Isboseth’i kral yaptı. Yedi buçuk yıl süre ile, Abner, Isboseth’in tahtı için dövüştü. Gabaon yakınında bozguna uğramasından sonra, Davud’un komutanı olan Joab’ın erkek kardeşi Asael tarafından kovalandı ve kendini savunurken düşmanını geri döndürdü (II. K. : 2; 12. ). Bu, iki hizip arasında düşmanlık yarattı, çünkü Joab kendisini kardeşi Asael’in öç alıcısı olarak düşündü. Abner, Saul’un cariyesi Respha ile evlendi ve böylece tahtı isteme kuşkusu uyanmasına sebeb oldu. Isboseth Abnerden hoşlanmadı. Buna kızan Abner Davut’a gitti. Davut Abner’in önce Phaltiel’e verilmiş olan Saul’un kızı olan karısı Mickol’ü geri vermesini istedi. Abner bu şarta razı oldu ve Davud ile karşılıklı anayış sağladı. Joab’dan hareket edişinden sonra, Davud’un komutanı onu şehrin kapısında öldürdü. Davud Abner için ağladı, Abner’in tabutu önünde yas kıfayeti giyerek yürüdü ve onun ölüm yatağında Abner’in ölümünün intikamını almak için Solomon üzerine yemin etti. (145)
ABNİSU: (Hint). Böğürtlen. Agni’nin kut­sal nesnelerinden biri. Bkz. Agni, Hin­du­izm.
ABNOBA: (Kelt). Ağaç tanrılardan biri. Ka­ra orman a­ğaç­la­rın­dan­dır. Kelt’lerin ağaç ta­pı­mında önemli bir yeri vardır. Bkz. A­ğaç, Kelt Dini.
ABO: (Afrika). Afrika toplumlarından Kaf­fa­lar’da ‘yüce varlık’ o­la­rak tapınılan ve gü­neşle özdeşleştirilen tanrı. Hem ‘baba’ hem­ ­de ‘güneş’ anlamına gelir. Eliade,bu halka il­gili araştırmalar ya­pan F. J. Bieber’e da­ya­na­rak Kaffalar’da ‘yüce varlı’ğı gü­neşle öz­deş­leştirmenin çok eskilere dayanmadığını. A­bo’nun es­kiden ‘ışık veya gök tanrısı’ ol­du­ğunu belirtmektedir. Dini ha­yatta önemli bir rol oynamamaktadır.
ABOAB İZAK: (Yahudi). M. S. 14. yy’ın son­larına doğru, İs­pan­ya’da yaşamış olan Tal­mud bilimcisi ve vaizi. ‘Menorat A Mo­ar’ (Işığın Mumu) adlı klasik Yahudilik’le a­lakalı dini- ah­la­ki eseri çok ünlü olup, M. S. 1514’ten beri 75 baskısı yapılmış ve bi­r­çok dile çevrilmiştir. Bu eseri yazmasının se­beblerinden bi­ri Agada’yı kendi vaazları için sistematikleştirme isteğidir. E­se­rini Me­nora’nın yedi ışığı gibi yediye ayırmıştır. Ge­nel dü­zen­le­me, Mezmurlar 34: 15’e göre üç cümleye bağlanabilir. 1. Kö­tü­lükten u­zak­laş, 2. İyilik yap ve 3. Barışı ara ve izle. E­serde kıs­­kançlıktan uzaklaşmak, harislik ve hırstan uzak durmak, anne-babaya hür­met, fakirlere yardım etmek, adalet. v. b. gi­bi ahlaki konular yer alır. Aboab Ma­i­mo­ni­des­‘in öğretilerini Kabala’dan fikirlerle bağ­daş­tırır. Bkz. Agada, Maimonides, Menora, Ka­bala.
Yaşar Sıdkı Ateş
www.inanclarsozlugu.com