İnsanlığın tarihi kadar eski olan korku, şiddet, tehdit, yıldırma, sindirme ve öldürme eylemleri günümüzde terör kelimesi ile karşılığını bulmaktadır. Terör, terörizmin çocuğu olup devletlerin ve bireyin algılayış şekline göre sürekli değişken bir yapı sergiler. Kimilerine göre vatan hainliği olan bir eylem, kimilerine göre ise sözde vatan müdafaası olarak maske takılmak suretiyle katliamlarına bir kılıf bulunmaktadır. Hangi ad altında yapılırsa yapılsın, terörizmin beslendiği bazı ana damarları vardır. Bunlar kesilmediği sürece yok olması da düşünülemez. Amaç her zaman terörizmle mücadele olmalıdır. Dünya üzerindeki devletlerin bir birleri üzerlerinde emelleri olduğu sürece de maalesef bulaşıcı hastalık olan terörizmden kurtulmak mümkün değildir. Devletler kendi varlıklarını koruyabilmek için terörle mücadele ederler. Ancak uluslararası bir sorun olan terörizmle mücadele etmek tek bir devletin değil tüm dünyanın aynı kararlılık ile tepki göstermesi gerekmektedir. İnsanlık el ele vermeli ve çağımızın vebası olan bu hastalığı yenmelidir. Hastalığın en önemli ilacı ise; karşılıklı anlayış ve dünya ülkelerinin barışçı politikayı benimsemeleridir.Teknolojinin torunları olan kitle imha silahlarının baş döndürücü bir hızla ilerlemesi bu birlikteliği zorunlu kılmakta ve kısa sürede çözüm almayı dayatmaktadır.
GENÇLİK VE TERÖRİZM
Bu konuya değinmeden önce Emniyet Genel Müdürlüğünün yapmış olduğubir çalışmanın verilerinden kesitler yaparak konuya girmenin yerinde olacağından hareketle, terör örgütlerinin hedef kitlesinin kimleri amaçladığına ve mevcut kadrolarının genel bir görünümüne bakmak yararlı olacaktır.
Emniyet Genel Müdürlüğünün 826 sol terör örgütü elemanının dosyası üzerinde yaptığı bir araştırma sonucunda;
Yaş Gruplarına Göre Dağılımları: - % 65 14-25 yaş grubunda
- % 16.8 25-30 yaş grubunda
- % 17.5 30'dan sonrası oldukları,
Öğrenim Durumlarına Göre Dağılımlarının ise: - % 20.4 Yüksekokul mezunu ya da öğrencisi,
- % 33.5 Lise mezunu ya da öğrencisi,
- % 14 Ortaokul mezunu
- % 29 İlkokul mezunu
- % 1.9 Cahil oldukları tespit edilmiştir.
200 sağ terör örgütü elemanının dosyaları üzerinde yapılan araştırmada:
Yaş Gruplarına Göre Dağılımları: - % 2.5 10-14 yaş grubunda
- % 72 15-25 "
- % 17 25-29 "
- % 6 30-34 "
- % 2 35-65 "
Öğrenim Durumlarına Göre Dağılımları: - % 22 Yüksekokul
- % 40 Lise
- % 14 Ortaokul
- % 19 İlkokul
- % 2.5 Okur-yazar
- % 1.5 Cahil oldukları anlaşılmış.
Son olarak 262 tutuklu terör örgütü PKK elemanı üzerinde yaptığı bir anket çalışmasında;
Yaş Gruplarına Göre Dağılımları : - % 54 14-25 yaş grubu arasında
- % 34 26-37 "
- % 12 38-58 "
Öğrenim Durumlarına Göre Dağılımları : - % 11 Üniversite
- % 16 Lise
- % 13 Ortaokul
- % 39 İlkokul
- % 12 Okur-yazar
- % 9 Okuma-yazma bileyen cahil oldukları tespit edilmiştir.
Yukarıdaki araştırmanın sonucu göz önüne alındığında tüm terör örgütlerinin eleman temin etmek için gençleri tercih ettiği ve çoğunlukla 14-25 yaş grubu arasındaki insanların oluşturduğu bir kitlenin her an tehditle iç içe yaşadığı sonucu çıkmaktadır.
Amaçlarının gençliği ele geçirmek olan terör örgütlerini gerçek anlamda etkisiz hale getirmek için gerekli olan bu kitlenin belirli bir eğitimden ve psikolojik silahlardan kalkan gibi korunmalıdır.
Milli Eğitim Bakanlığı ve Devlet Planlama Teşkilatı gençliğin 12-24 yaş grubu arasındaki insanların oluşturduğunu belirtirken Birleşmiş Milletler Örgütü yaş durumunu 15-25 arasındaki kategori olarak değerlendirmektedir. Bu yaş grubunun kendisine has özelliklerine bakıldığında; içerisinde bulunduğu toplumun sorunlarına duyarlı, hayatın anlamını kavramaya çalışan, eğitim ve öğretim faaliyeti içerisinde olan insanlar olduğu ortaya çıkmaktadır. İsrail'in Filistin`liler ile olan çatışmalarında hep gençlerin önde olması ve ülkelerinin çıkarlarının onlar tarafından daha çok benimsenmesi sonucu sokaklarda hep gençler öne çıkmaktadır. İsrail ordusu da bunun bilincinde olduğu için gençleri, hatta çocukları hedef alarak öldürmekte böylece sonu kanla sonuçlanan tipik bir psikolojik savaş taktiği uygulamaktadır. Daha 2001 yılı da tüm medyanın önünde, babasının arkasına sığınan çocuğun İsrail askerlerinin açmış olduğu ateş sonucu öldürülmesi, günlerce gündeme gelmiş ve tartışılmıştır.
Terör örgütlerinin olmazsa olmaz yaş grupları arasında olan ve değişken bir ruh hali ile toplumsal olay ve sorunlara yeterli bilinçlenme olmasa da sahip çıkan bu yaş döneminin özeliklerinden faydalanarak kendi taraflarına çekmeye çalışmaktadırlar. Bu nedenle bireyden aileye ve devlete kadar herkese birçok alanda gerçek anlamda ciddi görevler düşmektedir.
TERÖR ÖRGÜTLERİ ELEMAN KAZANMAK İÇİN NE GİBİ YÖNTEMLER UYGULAR?
Terör örgütleri, taraftar kazanmak amacıyla her fırsatı değerlendirerek kendisine eleman temini etme yoluna gitmektedirler. Her terör örgütü kendi ideolojisine göre farklı bir yöntem uygulasa da genel olarak benzerlikleri mevcut olup terör örgütlerinin eleman temini için kullandığı yöntemler şu başlıklar arasında toplanabilir :
- Hedef gencin ailesi, ailesinin ideolojik düşüncesi ve ekonomik düzeyi araştırılır. (Fakir gençlerin sıkıntıda olması dolayısı ile maddi açıdan sorunlarının ortadan kaldırılacağı cazip bir olaydır)
- Hedef olarak belirlenen kişi, örgütün ideolojisi doğrultusunda propaganda uzmanı tarafında örgütün ideolojisi doğrultusunda aşılama safhasına geçilir. Bunun için çeşitli gazete, dergi, kitabın okunması sağlanır ve toplantı ve konferanslar ile teorik bilgi pekiştirilmeye çalışırlar. Teorik bilgiler bazen şiir ve şarkılar ile de yapılabilmektedir. Bir kişinin hareketlerinin eyleme geçmeden önce bunun düşündüğü veya ani gelişen durumlarda da bir olayın etkisinde kaldığı bilinmektedir. Dolayısı ile birey, harekete geçmeden önce bazı etkenlerin tesirinde kalarak o eylemi yapmaya yöneltilmektedir.
- Bireyin zaafları tespit ederler.
- Militan kişilik ve kimlik kazandırılarak kendisini bir gruba mensup olduğu fikri ve o grubun istekleri doğrultusunda çalışması gerektiği benimsetilir. Bu aşamaya gelen bir militan, örgütün isteklerini kayıtsız ve şartsız yerine getirir. Normal durumlarda bir insana ufacık dahi zarar vermenin vicdani sorumluluğunu atamayan birey, terör örgütünün içerisine girdikten sonra silahlı saldırılarla bebekleri dahi katletmesi, kendi vücuduna bomba sararak intihar saldırısında bulunması herhalde terörist kimliğin hangi boyuta geldiğini göstermesi açısından önemlidir.
- Çeşitli eğlence ve toplantılar gerçekleştirerek belirli bir grup oluşturmaya ve o grup içerisinde bulunan bazı propaganda birimi elemanları tarafından fikir pompalanmaya çalışılır. Gençler bu gibi yerlere eğlenmek amacıyla gelir fakat asıl amaç terör odakları tarafından kendilerine yönlendirmektir. PKK'nın ve DHKP-C'nin eleman temini için bu taktiği kullandığı ve saflarına gençleri kandırarak çektiği bilinmektedir.
- Çeşitli vaatler ile kandırmak. (Seni bu ilin valisi veya güvenlik sorumlusu yapacağız gibi)
- Öğrenci dayanışma, kültür, spor dernekleri ile sendikalar, seminer ortamları, folklor gruplarına gizlice sızdırılan örgüt elemanları tarafından birey, ideolojik yönde propagandaya maruz bırakarak kendi fikirlerine uygun kişiler belirlenmeye çalışılır
- Genellikle Yüksek Öğrenim Derneklerince düzenlenen vize, harç, barınma gibi sorunlar bahane edilerek bir topluluk oluşturulur ve fakir kişilerin bu ihtiyaçlarından hareketle maddi yardımda bulunarak kendilerine bağımlı olmak zorunda bırakırlar.
- Bazı terör örgütlerince bayan örgüt elemanı kullanarak kendi saflarına çekilmeye çalışıldığı da görülmektedir.
ÜLKEMİZDE TERÖR OLAYLARIN NEDEN OLMAKTADIR
Bu bölümü okurken daha iyi anlayabilmeniz için lütfen yanınıza bir dünya haritası olup öyle okuyunuz. Göreceksiniz ki ülkemizin konumu bizlere nelere mal olmaktadır. Amerikalı askerler dünya hakimiyet teorilere için bir çok çalışma yapmışlar ve nereyi kendi kontrolleri altına alırlarsa dünyada söz sahibi olacaklarını değerlendirmişler. Bu yöndeki çalışmalar içinde kara hakimiyet, deniz hakimiyet ve hava hakimiyet açısından incelenmiş ve hep Türkiye karşılarına çıkmış.
Gerçektende dünya konumu incelendiğinde ülkemiz jeopolitik ve jeostratejik açıdan önemli bir konumdadır. Türkiye, Avrupa, Asya ve Afrika kıtaları düğüm noktası olarak belirlenen Akdeniz ve Ortadoğu'nun Doğu-Batı, Kuzey-Güney üzerinde bir geçiş özelliği ile coğrafyamız güç merkezlerinin iştahını tarihin derinliklerinden beri kabartmaktadır. Ege ve Körfez bölgesi dahil Doğu Akdenizi kontrol edecek bir coğrafi konuma sahip bulunan Türkiye, bütün ülkelerin ulaşım ve güvenlik faaliyetlerini çok yakından ilgilendirmektedir. Çok önemli geçiş güzergahlarının biri olarak da Boğazların durumudur. Dünya ticareti açısındanburası kritik bir konumdadır. Rusya'nın uzun yıllardan beri hedefi olan sıcak denizlereinme çalışmaları ve bu hedeflerinin bazı ülkeler tarafından riskli karşılanması hep gözlerinülkemiz üzerinde olması sonucunu doğurmuştur.
Bu konu ile ilgili olarak Doç. Dr.M.Ihsan ÖZGEN şu değerlendirmede bulunmaktadır." Türkiye geçmişte olduğu gibi günümüzde de üzerinde ve yakın çevresinde dünya güç dengesini etkileyecek tarzda, sürekli ve çok yönlü çıkar ve güç çatışmalarına sahne olan, hassas bir coğrafi konumdadır. Dolayısıyla Türkiye üstünde birçok oyun "değişik adlarla" oynanmış ve oynanacak ve Türk Devleti'nin "siyasi rejim yapısı" başta olmak üzere ekonomik, sosyal ve kültürel yönlerden baskı altında tutulması yolları aranacaktır. Bu açıdan Türkiye yönünden esas düşünülmesi gereken ve önemli olan; belirli dış güçler ve onların Türkiye içindeki uzantılarının, her türlü tahrik, teşvik ve telkinle sürdürülen bu tür olumsuz faaliyetleri "önleyici ve durdurucu" olabilecek "demokratik ve hukuk kurallarına dayalı tedbirleri zamanında alabilmek ve bu şekilde "caydırıcı nitelikte" olabilmektedir. Bilinmesi gereken en önemli konu, bu tür olumsuz hareketleri önlemek görevinin başka devletlere ait olmayıp; yalnız Türkiye'ye ait bir konu olduğu ve Türk Devleti'nin her yönden kuvvetli olduğu sürece her türlü olayın üstesinden gelebileceği gerçeğidir. Bu bakımdan devleti meydana getiren milletin, hemen her konuda aydınlatılması, özellikle üniversite ve yüksekokul seviyesine erişmiş veya çalışma hayatına atılmış gençliğin bilinci biçimde bilgilendirilmesi iç ve dış tehdit unsurlarının ne şekilde ortaya çıktığının anlatılması ve Türkiye' ye karşı belirli dış güçlerce yönlendirilmiş gruplarca meydana getirilen terör hareketlerinin tedhiş ve şiddet eylemlerinin arkasındaki gerçeğin ne olduğunu açıkça ortaya koymak gereği vardır. Ancak bu şekilde Türkiye üzerinde yıkıcı, bölücü ve olumsuz emelleri olan dış güçlerin ve Türkiye'de ki uzantılarının yapmak istedikleri propaganda taktikleri, huzur ve sükûnu bozma planları ve neticede devleti zayıflatma ve hatta çökertme metotları başarısızlıkla sonuçlandırılabilir."
TERÖRÜN TÜRKİYE’YE SIÇRAMASI
Kitle iletişim araçlarının hızlı bir şekilde gelişmesi ve 1961 Anayasasının tanımış olduğu geniş hürriyetlerin verilmesi ile farklı anlayışların doğmasına ve anlayışlara sahip olan insanlarımızın birbirlerine katlanamamaları sonucu kemikleşmiş bazı grupların arasında çıkan kışkırtıcı ve terörist nitelikli kişilerin adeta zorlamasıyla bir çok insanımız hayatını kaybetmiştir.
Ekmek parası arayışına giren insanımız 1960'lı yıllarda hızla artan bir oranda kırsal kesimden şehre göç etmeye başlamış ancak ekonomik açıdan yeterli olmayan bu dönem ve sonrasında 1967 yılında Federal Almanya'nın Berlin kentinde öğrenci olaylarının işçi olaylarıyla birlikte hareketlenmesi şeklinde kendisini göstermiş ve tüm Avrupa'yı kapsayan bir hareket olarak karşımıza çıkmıştır. 1968 kuşağı olarak bilinen ve tüm dünyada geniş bir yankı uyandıran dönem bizim ülkemizde de etkisini göstermiş ve tarihe 68 Kuşağı olarak bilinen bir döneminin mal olmasına neden olmuştur.
Berlinde'ki bu gelişmelerin ardında bir yıl sonra 1968 Haziran ayında Türkiye'de Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi ile Ziraat Fakültesi'nde öğrenci olayları başlamış ve ardından İstanbul'a sıçramıştır. Amaçlarının sağ-sol eğilimli olmadıklarını üniversite reformu gerçekleştirmek olduklarını ve bozuk eğitim düzeninin düzeltilmesini gibi masumane istekler ile başlayan bu eylemlerin ardından, maalesef silahlanmaların artması ile diğer üniversitelere de sıçrayan eylemler ve işgaller haline dönüşmüştür.
TERÖRİSTİN PSİKOLOJİSİ
Terörist, canice eylemlerde bulunurken kendisine göre bir maske altındaki psikoloji çizerek, yaptığı vahşi eylemleri, mantığı içerisinde kendisine zorla meşru olduğu yönde inandırmaya çalışır. Suçluluk duygusunu, savunma psikolojisi ile zırha çevirir ve kendisini her zaman haklı görür. Ona göre ; kendisi gibi düşünen sayısız insanın geniş desteğini aldığını kabul eder ve sözde asıl hedefi insanlara zarar vermek değildir. Buna mecbur olduğu için yapmaktadır. Kendisini demokratik yöntemlerle ifade edememenin doğal bir yansıması olduğunu belirtirler. Bu yansıma bazen o kadar sert tedbirler almasını gerektirir ki kardeşini, babasını, kendi halkını bile öldürmek hedeflerine ulaşmak için gerekli olduğuna karar verirse bunu iç felsefesi dahilinde meşru görür.
James ADAMS "Terörün Finansmanı" adlı kitabında, teröristlerin ortak özelliklerini,"Çoğu terörist, davalarının adil olduğuna inanır. Sert karekterli ve hırçındırlar. Kendi hayatlarına veya kurbanlarının hayatına hemen hemen hiç önem vermezler. Aslolan hedefleridir. Bazıları kiralık katil bile olabilirler" sözleriyle ifade etmektedir.
Yapılan araştırmalar sonucu bir terörist için yaş grubunun 22-24 arası olduğu anlaşılmıştır. Bu yaşlar tam olarak incelendiğinde, henüz daha tam olarak doğru ile yanlışı kavrayamayacak olan ve kandırılmaya müsait dönemlerin olduğu görülecektir.