Arama


Galacticos - avatarı
Galacticos
Ziyaretçi
28 Ekim 2007       Mesaj #2
Galacticos - avatarı
Ziyaretçi
1876'da ilan edilen ve sonrakilere de ilham veren ilk anayasanın kaynağı Fransa'ydı. Pek çok madde tercüme yoluyla alınmıştı. Ancak yaşanan tabloda mücadelenin hakikatte meşruti idareye yani anayasaya dayalı meclis idaresine geçmek olup olmadığı siyasi husumetler, entrika ve suikastların gölgesinde kaldı.

Bilinen o ki Tanzimat döneminin ünlü sadrazamı Ali Paşa vefat ettiğinde Osmanlı başkentinin siyaset meydanında siyasi adlarına henüz parti denilmese de iki grup vardı. Bunlardan ilkinin başını Sadrazam Mahmut Nedim, Sakızlı Esad Paşa ve Şeyhülislam Fehmi Efendi çekiyordu. İktidardaydılar, çarkın iplerini ellerinde tutuyorlardı ama evlet idaresinde tecrübesiz, dolayısıyla başarısızdılar... Tek dayanakları hiçbir emrine itiraz etmedikleri için Sultan Aziz'di.. Diğer cephede Mütercim Rüştü Efendi, Hüseyin Avni paşa, Mithad Paşa ve eski Şeyhülislam Hasan Hayrullah Efendi vardı. Bunlar da Sultan Aziz'e düşman, tek gaye olarak onu tahttan indirmeyi seçmiş gruptu. 'Erkânı erba' ya da 'Erkânı hal' yani bugünkü söyleyişle 'Dörtlü çete' deniyordu bunlara. Hüseyin Avni Paşa'nın seraskerlikten alınıp Bursa valiliğine gönderilmesi üzerine Adalet Bakanı ama daha önemlisi paşanın müttefiki olan Mithad Paşa da istifa edip Çırpıcı Çayırı taraflarındaki köşküne çekilmişti. Mithad Paşa'nın maruz kalınan muameleyi 'tasfiye' olarak algılayıp bundan sonra bir tür intikam duygusuyla hareket ettiği söylenebilir. 1876'nın 10 Mayıs günü gerçekleşen ve 'Talebe-i ulum ayaklanması' diye bilinen medrese öğrencileri isyanını onun organize ettiğini gösteren işaretler var.

Onun Şehzade Murad Efendi'yle Maslak Kasrı'nda görüştüğü, şehzadenin bankeri - yani onun tasarruflarını borsada işleten broker- Hıristaki Efendi'den aldığı paraları 'Harçlık yaparsınız' diye talebelere dağıttığı biliniyor. Mahmud Celaleddin Paşa hatıratında: 'İstanbul'da bir heyecan çıkarmanın çaresinde bakılması zımnında şehzade Murad Efendi'nin sarrafı Hıristaki, Midhat Paşa delaletiyle medarise (= medreselilere) hafiyen (=gizlice) akça dağıtıp...' diye anlatıyor bunu... Midhat Paşa'ya hayranlığı ile tanınan Tevfik Nureddin de Sultan Aziz'in Hal'i ve İntiharı adlı kitabında "... Bunlar iktidarda olmadıklarından ellerinde hiçbir kuvvet yoktu. Maksadın husulü ( =gerçekleşmesi) için re'si-kara (= iktidara) geçmeleri lazımdı. Bu sebepten Mithad Paşa bazı ulemayı kendisine celbe sa'yederek (...) Hatta talebe-i ulumun ayaklandırılması rivayatı mevsukaya (= inanılır söylentiye) göre paşanın Çırpıcı Çayırı'ndaki köşkünde düşünüldü..." de.

Mithad Paşa da hatıratında ayaklanan bin kadar tal****** arasında başına sarık sararak güya medrese talebesiymiş gibi karışan kişiler bulunduğunu, bunların silahlı olduklarını anlatır. Bu nümayişlerde Şeyhülislam aleyhine 'Şerrullah' (= kötülük ilahı) diye sloganlar atıldığı v.s de biliniyor. Padişahın bu grubun faaliyetlerinden haberdar olmadığı söylenemez. Nitekim Mahmud Nedip Paşa gibi sadaret görevini Sultan Aziz'in sekreterliği seviyesinde gören bir kişi dahi görev kabul ederken 'Erkânı erba'nın İstanbul dışında görevlere tayinini şart koşmuştur ve bu durum saraydaki taraftarlarınca doğrudan Hüseyin Avni Paşa ve Mithad Paşa'ya iletilmiştir.

İngiltere darbeyi destekliyor

Sultan Aziz aleyhindeki komployu İngitere'nin desteklediğine şüphe yok. Bunun sebebi de meçhul değil. Sadaret makamına Rusya yanlısı Mahmud Nedim Paşa'nın getirilmiş olmasından rahatsız Londra'nın tavrında bir değişiklik yapmayacağına kanaat getirmiş olduğu için Sultan Aziz'i tahtından indirmeye matuf her girişime destek verdiği açıktır. Hüseyin Avni Paşa'nın önce sadrazamlıktan daha sonra ser-askerlikten azlini müteakip kısa bir süre için gittiği İngiltere'de padişahı tahttan indirme kararını anlatarak İngiliz siyasilerinin desteğini aldığı da anlatılır.

'Dörtlü çete' içinde meşrutiyet yanlısı tek kişi Mithat Paşa'dır aslında. Geri kalanlar mutlakiyet yanlısı olup kendilerine arka çıkacak bir padişah arayışı içindedirler.

Ancak padişahın tahttan indirilmesiyle sonuçlanan girişimin kilit kişisi Mithad Paşa'dır. Şehzade Murad Efendi'yle yaptığı gizli toplantılarda kimi zaman baş başa görüşmüş, kimi zaman da Ziya Paşa'yı, Hıristaki Efendi'yi veya şehzadenin İtalyan asıllı özel doktoru Capoleone'u aracı olarak kullanmıştır. Şehzadeyle mutabakat sağlandıktan sonra Dolmabahçe Sarayı'nda muhafız kıtasının elde edilmesiyle darbe için emir beklenecek noktaya gelindiği söylenebilir. Harekete geçilmesi için padişahın saltanat usulünü değiştirerek kendi yerine oğlu Yusuf İzzettin Efendi'yi geçirmeyi planladığı; bunu temin ve olası bir direnişi kırmak için Rusya'dan kırk bin asker getirme kararı verdiği dedikodusu çıkarılmıştır. Bu da yetmemiş; padişahın 'Tenzil-i Faiz' kararıyla uğradığı zararı telafi için Sadrazam Mahmud Nedim Paşa'nın İngiltere nezdinde girişimde bulunarak bu ülkeden satın alınan silahlar için ve Sultan Aziz adına 1 milyon lira rüşvet istediği de dilden dile dolaştırılmaya başlamıştır.

Bazı tereddütlerle iki defa ertelenen darbenin 30 Mayıs 1876 Salı günü ikindi vakti gerçekleştirildiği malum... Sarayın veliahd dairesinde bulunan Şehzade Murad'la Dolmabahçe'nin askerlerce kuşatılmasını müteakip kendiliğinden çıkması gerektiği hususunda anlaşılmış olmasına rağmen şehzadenin Sultan Aziz'e karşı kendisini kabahatsiz gösterme gayretiyle 'Olmaz askerler gelip beni alsınlar' demesi üzerine ihtilalin birkaç saat gecikmeyle gece herkes uyduktan sonra gerçekleştirilebildiği biliniyor. Sultan Aziz'in halline dayanak yapılan Fetva Emini Kara Halil Efendi'nin kaleme aldığı metinde hakkındaki suçlama şudur: "Cinnet, siyasi cehalet, umur-u diniyeyi ihlal ve mülk-ü milleti tahrip"

Mithad Paşa Taif'te yazdığı hatıratında bu ididaları bizzat tekzip eder: "Sultan Abdülaziz akil ve fatin ve hayırhah-ı devlet ve alihimmet bir zat olduğu ve devlet ve memleketin hüsn-ü idaresinin kanun ve nizam ile olmak lazım geldiğini herkesten ziyade bildiği..."

Sultan Aziz'in kendisini tahttan indiren kişilerle ilgili olarak söyledikleriyle bu bahsi kapatayım: "Benim ecdadım bu gibilerin aklıyla hareket etmiş olsaydı Konya Ovası'nda koyun sürüleriyle hayma-nişin olmaktan kurtulamazdık.."

Padişahı tahttan indiren ve ardından intiharı/ öldürülmesiyle sonuçlanan süreci başlatan kadronun elebaşlarından Hüseyin Avni Paşa'nın geçmiş dönemlerde görevlerinden azlinin tek sebebinin siyasi görüş ayrılığı olmadığı, paşanın bazı saray kadınlarıyla ilişkisinin belirlendiği hatta bunlar arasında bir kadınefendinin de bulunduğunu eklemeliyim. Keza ihtilal günü Dolmabahçe'de Sultan Murad yanlılarınca bir yağmanın gerçekleştirildiğini... Gaspedilen para ve mücevherin 1 milyon lirasının Sultan Murad'ın borçlarına karşılık Hıristaki Efendi'ye verildiği, 85 bin altın gibi önemli bir meblağa da yeni valide sultanın el koyduğu bilinir.

5. Murad mutabakata uymadı

İhtilali meşrutiyeti ilan için yaptığına inanan Mithad Paşa'nın tahta çıktıktan sonra padişahta müşahade ettiği tavır 'İşi savsaklamak'tır. Sultan Murad'ın düzeni Sultan Aziz dönemindeki gibi sürdürme eğiliminde olduğu ortaya çıkınca bu defa da dedikodular yayılır.

Yaşanan hadisenin veliahtın sinir sistemi üzerinde olumsuz tesir yaptığı reddedilemez. Ama darbeciler onun doktorunu da elde etmişlerdir ve padişahın olanca itirazlarına rağmen sözde 'sakinleşmesini temin' maksadıyla banyoya sokulur, ardından boynuna, ensesine ve şakaklarına 70 sülük yapıştırılır... Ve halk arasında 'delirdiği' dedikodusu yayılır. Söylenenlere göre Sultan Murad merdivenden çıkarken birden dönüp geri inmekte veya inerken dönüp çıkmakta, huzurda vükelayı öpüp kucaklamak, ata ters binmek, kendini Yıldız Sarayı'nın havuzuna atmak gibi mevkiiyle bağdaşmayan haller göstermektedir. Geleneksel kılıç alayının ertelenmesi, padişahın Cuma selamlığında görünmemesi destekler bu iddiaları.

Sultan Murad'a söylenen gerekçe ise suikast ve ihtilal ihtimalidir...

Padişahın direnmesi sonunda onun da tahttan indirilmesi kararına götürür darbecileri. Bu defa Viyana'dan bir doktor çağrılır. Leidersdorf adındaki doktor sultanı muayene ettikten sonra üç aylık bir istirahatten sonra Sultan Murad'ın sağlık problemi kalmayacağını söyler ama çete bir yandan veliahd Abdülhamid'le pazarlığa, diğer yandan basın aracılıyla yabancı doktorların bile padişahın şifa bulmayacak derecede akıl hastası olduğuna hükmettiklerini yaymaya başlar...

Sonuçta 5. Murad tahttan indirilir ve Mithad Paşa'ya anayasayı ilan sözü veren 2. Abdülhamid tahta çıkarılır...
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.