AD: (Hıristiyanlık). Anno Domini. Genel olarak bütün Dünya’nın özel olarak da Hıristiyanlığın kabul ettiği takvime göre tarihlendirmede kullanılan harfler. Tanrımızın yılı anlamında İsa’dan sonranın veya milattan sonranın Latince karşılığı. Bkz. Hıristiyanlık.
ADA: (Genel). Birçok inanç sisteminde hakikat adası, kutsal ada, kutsanmışlar adası, ak ada, yeşil ada, azizler adası, huzur adası gibi ifadelerle yer alan ada kavramı bazı inançlarda ruhsal gelişme sonucunda ulaşılabilecek, öte alemle ilgili bir ortam olarak tasvir edilir. Bazı inançlarda ise ataların yaşadığı çok güzel bir kara parçası olarak düşünülür. Coğrafi bir adanın söz konusu olmadığı inanç geleneklerindeki ada sembolizminde birmerkez fikri vardır; çünkü ada denizin ortasındadır. Ada çalkantının olmadığı ve dalgaların batıramayacağı bir ortamdır. Bu ortam sükünet, huzur, kurtuluş fikrini içermektedir. Keza bu durum deniz yolculuğuyla simgelenir.Bir adaya varmak nefis yolculuğunun varılacağı sonucu anlatmaktadır. Kelt ve Yunan inançlarında da Ada öte alemdeki bir ortamı simgelemktedir. Ada veya addacıklar eski Türk mitlerinde ve inançlarında da önemli bir yer tutarlar. Oğuz destanındaki Kıpçak’ı annesi, nehir ortasında bulunan bir adacıkda, ağaç koğuğunda doğurmuştur. Uygur’ların köken mitlerinde Uygur’ların ataları olan beş prens iki nehir ortasında bulunan bir adadaki bir kayın ağacından doğmuşlardır. Macar’ların atalarıda bir geyiği takip ederek bir denizi geçtikten sonra, bu denizin ortasındaki bir adadan veya bataklık gibi bir yerden türemişlerdir. ‘Kutsal adaları’ Altay ve Sibirya mitlerinde bol miktarda bulmak mümkündür. Bkz. Türk Dini, Değerli Taş Adası, Büyük Huzur Adası, Montsalvat, Ogygie, El Cezirah, Azizler Adası, Hazinedarlar Adası, Deniz Yolculuğu, Aspholodes, Elysium, Yukarı Sular, Baba, Su.
ADA: (Hıristiyan). M. S. 1188-M. S. 1221. Persigne papazı. Le mans piskoposluğunda bulundu. Neuilli-sur marne papazı Faugles’le beraber Fransa’da dördüncü haçlılar seferini teşvik etti. Papa İnnocenzo III. (İnnocentius) müslümanlara karşı savaş açabilmek ile Yurtsuz John’u ikna etme görevini ona vermişti.
ADA: (İslam). Adau’llah, Aduvvu’llah. Tasavvufa göre, Fussilet suresine istinaden Allah’ın düşmanlarına verilen isim. Bkz. Tasavvuf, Fussilet Suresi.
ADAB: Bkz. Adap.
ADAB-I TARİKAT: (İslam, Tasavvuf). Tarikat ehlinin gözettiği ve dikkate aldığı yol, yöntem. Bkz. Tarikat, Alevilik, Bek-taşilik, Tasavvuf.
ADAB-I İŞRET: Bkz. Adab-ı Sohbet.
ADAB-I MÜRİT: (İslam, Tasavvuf). Müridin uymak zorunda olduğu kurallar. Bkz. Alevilik, Bektaşilik, Mürid, Mürşid, Tasavvuf, İslam.
ADAB-I NEFİS: (İslam, Tasavvuf). Kişinin nefsini terbiye etmek için uygulayacağı yollar, yöntemler. İslami inanca göre insanda her türlü kötülüğü yapmaya yatkın duygu hali olarak algılanan nefis, en büyük düşman kabul edilir. Bu bağlamda en büyük savaş, insanın kendi içinde kendi nefsine karşı verdiği savaştır. Gaza ya da cihat denince, insanın kendini terbiye etmesi anlaşılır. İnsan nefsini yedi aşamada terbiye eder: Nefs-i emmare, Nefs-i levvame, Nefs-i mülhime, Nefs-i mutmaine, Nefs-i raziye, Nefs-i merziye, Nefs- i kamile. Bkz. Nefs-i emmare, Nefs-i levvame, Nefs-i mülhime, Nefs-i mutmaine, Nefs-i raziye, Nefs-i merziye, Nefs- i kamile, Alevilik, Bektaşilik, Tasavvuf, İslam, Nefis.
ADAB-I SOHBET: (İslam). Adab-ı İşret. Sohbet. Tasavvufta Sufilerin toplantıları esnasında uymak zorunda oldukları adab kurallarıdır. Bkz. Adap, Sufi.
ADAB-I ŞEYH: (İslam). Tasavvufta Şeyhler‘in uymak zorunda oldukları adab kurallarıdır. Bkz. Adap, Sufi, Şeyh.
ADAÇAYI: (Büyü). Botanik biliminde adı Salvia officinalis olan bitki. Büyücülükte keskin kokusu yüzünden şeytanı kovan ve ruh çağıran bir bitki olduğuna inanılır ve kapı eşiklerinin arkasına demet halinde asılır. Bkz. Büyü,Şeytan.
ADAD: (Babil-Asur). Addad, Addu, Haddad. Ramman, Rammon.Gökgürültüsü getiren. Sadece Sümerlerde değil; eski Mezopotamya, Anadolu, Suriye ve Filistin’de popüler olan Asur ve Babil’in atmosfer, bulut ve fırtına tanrısı (iklim tanrısı). ‘Deniz Aşerat’ının oğlu olan Adad bir yağmur verici ve fırtına getiriciydi. Hititlilerce Teşub, Suriyelilerce Haddad, Kitabı Mukaddes’te ise Rimmon ya da Rammon (gök gürültüsü getiren) olarak bilinen Adad, inanca göre tufan olayına da yardımcı olmuştur. Sembolü şimşekti ve bunu sembollerinde sağ elinde tutardı. Kutsal hayvanı ise boğa ve arslandı. Babil, Asur ve Halep şehirlerinde ünlü tapınakları vardı. Hem can veren hem de can alan ikili bir özelliğe sahipti. Dostları için yağdırdığı yağmurlarla toprağın yiyecek, şarap ve tahıl vermesini sağlar, bu nedenle bereket tanrısı denir. Düşmanları için de öfkesinin belirtisi olarak fırtına ve kasırgalarla karanlık ve ölüm getirirdi. Babası cennet tanrısı Anu idi ama Bel’in oğlu olarak da tanınırdı. Simgesi servi, kutsal sayısı 6 idi. Babil, Asur ve Aleppo’da aynı zamanda kehanet tanrısı olarak da kabul edilirdi. Ana Britanrıica’da ‘adad’a özgü tapınak bulunmadığı’ yazmaktadır. Bkz. Anu, Aşerat, Babil Dini, Sümer Dini, Baal.
ADAD’IN BUZAĞILARI: (Sümer).Sümer inançlarında fırtına bulutlarına verilen isim. Bkz. Adad, Sümer Dini..
ADADİ: (Mezopotamya). Mezopotamya bölgesinde yağmur tanrısı. Harraniler tarafından da tapınılan tanrılardandır. Bkz. Harran.
ADAGAN: (Türk). Atakan. Altaylılarda Dağ ruhuna verilen bir isim. Ötükenle bağlantılıdır. Bkz. Ötüken, Türkler’in Dini.
ADAĞALAAH ALA BUURAY: Bkz. Arsan Duolay.
ADAK AKÇESİ: (İslam). Bir Alevi-Bektaşi tarafından, herhangi bir dileği için dedeye, babaya ya da çelebiye verilen para. Bkz. Alevilik, Bektaşilik, Dede, Baba.
ADAK DİNİ: (Gizem). Walter Burkert’e göre gizem dinlerinin arka planını oluşturan, yaygın bir uygulama alanı bulan din biçimi. Daha yalın bir ifade ile bir tapım biçimi. Genellikle ilkçağlarda uygulama alanı bulmuştur. Bkz. Gizem Dinleri.
ADAK EKMEKLERİ: (Yahudi). Eski zamanlarda Kudüs’teki tapınakta her Sept günü tanrı’ya adanan, İsrail’in on iki kabilesini simgeleyen on iki kutsal ekmek. Bkz. Yahudilik, Sept.
ADAK KURBANI: (İslam). Kurban edilmek üzere adanan hayvanın tığlanması sırasında yapılan tören. Nusayrilerde de uygulanan bu kurban türü elde edilen şeye karşılık teşekkür için sunulan kurbanlardandır. Adak kurbanına daha çok türbelerde rastlanılmakta ve ziyaretçinin isteğinin gerçekleşmesi halinde yerine getirilmektedir. Bkz. Alevilik, Bektaşilik, Kurban, Nusayrilik.
ADAK LOKMASI: (İslam). Alevilik’de kurban edilmek üzere tığlanan hayvanın yenmek için hazırlanmış eti ya da bu amaçla bağışlanan herhangi bir yiyecek. Bkz. Alevilik, Bektaşilik, Lokma, Kurban.
ADAK MUHABBETİ: (İslam). Alevilik’de bir Alevi-Bektaşinin, bir işinin olması ya da gerçekleşmesi için, gönülden koparak bir adakta bulunması durumunda yapılan tören. Muhabbet yapılacağı herkese duyurulur. Muhabbet sahibi kurban tığlar; yemekler pişer ve muhabbet sofrası kurulur. Okunan bir nefesle muhabbetin başladığı bildirilir: Bu nefes, ayrı ayrı ezgiler halinde Üçler aşkına üç kez okunduktan sonra muhabbet devam eder. Muhabbetlerde kalabalığa göre sofra kurulur: Mürşit sofrası en baştadır. Genellikle her sofrada bir saki görev yapar. Bkz. Alevilik, Bektaşilik.
ADAK ORUCU: (Genel).Bir çok dinde bir hastalığın, bir sıkıntının giderilmesinde, tutulan oruç. Bkz. Oruç.
ADAK: (Genel). Pek çok dinde görülen, herhangi bir konuda tanrıya veya tanrılara gönüllü olarak taahhütte bulunma. Dinen sorumlu olmadığı halde kişinin kendi rızasıyla yaptığı fiil. Kişi adağın yerine getirilmesi için ciddi bir yeminde de bulunabilir. Burada ‘yemin’, Yahudilikte kutsal kitap‘taki çağrışımları açısından tutulmadığı veya yalan çıktığı taktirde, küfür iması taşır. Adaklar, Sayılar 30: 1-16’da ele alınır: ‘Bir adam tanrı’ya bir adakta bulunduğunda veya kendini bağlayan bir yükümlülük altına girdiğinde; vaadıni tutmalı’. Bu bölümde ayrıca bir erkeğin karısına veya bir babanın küçük kızına tuttuğu adağı iptal etmesi için mevcut şartlarda yer alır. Bir adağın yerine getirilme zorunluluğu; Piliştimleri takip etmeye gönderdiği askerlerini, akşama kadar yemek yememe konusunda adak tutmaları için mecbur eden Kral Saul’un uygulamasında görülür. Oğlu Yonatan adağı istemeyerek dahi olsa tutamayınca, Saul oğlunu ölüme mahkum etmiş ancak halkın talebiyle vazgeçmiştir (I. Samuel, 14: 24-45). Diğer bir olayda; evinin kapısından ilk rastladığı çıkan kişiyi kurban edeceğine dair hakim Yiftah’ın tuttuğu adaktır. Kızı dışarı çıkınca, Yiftah adağını tutmuştur (Hakimler 11: 30-40). Eski zamanlarda en yaygın adak türü, bir korban getirme vaadiydi ve Tora’da, tapınağa böyle bir sununun getirilmesini tarif edilmektedir (Levililer, 7: 16-17). Bu gibi adaklar, tehlikeli veya umutsuzluk durumlarında yapılırdı (Mezmurlar, 66: 13-16) ve adak; tanrının bir yardımda buıunmasına bağlı olabilirdi. Hanna , erkek bir çocuğu olduğu taktirde tanrının hizmetine gireceğine dair adakta bulunmuştu (I. Samuel, 1: 11). Bazı dünyevi nimetlerden vazgeçme şeklindeki adak ise, özellikle bir Nazir’in adak tarzıydı. Bunlarla beraber yerine getirilmesi muhtemelen mümkün olmayan adaklarda bulunulmamasında da Kitabı Mukaddes ikazda bulunur (Koelet, 5: 3-4). Yahudi‘likte adak konusunda üç terim kullanılır. ‘Neder, Nedava, Şevua’. Talmudistler acele içinde yapılmış ve yerine getirilmeyen adaklar meseleinden dolayı, adakta bulunmayı özendirmemişlerdir. Samuel şöyle demiştir: ‘adağını yerine getiren dahi günahkar sayılır’ (Nedarim 22 a). Alaha bir adağın sonradan iptal edilebilmesi ihtimalini taşır. Bu konudaki uygulama, şahsın adakta bulunmayı taahhüt ettiği zaman bazı olayları dikkate almasına veya bunların bilincinde olmamasına dayanır. Talmud’un olumsuz tavrı nedeniyle bu uygulama geniş ölçüde ortadan kalkmıştır. Fakat Şulhan Aruh bu uygulamaya kişinin kötü alışkanlıklarından kurtulabilmesi açısından izin verir. Adak tutmamaya istisna teşkil eden durum, şahsın Tora okumaya çağrıldığında Sinagog‘a veya bir hayır kurumuna bağışta bulunacağına dair vaadidir. Diğer bir gelenek de, her yıl Roş Aşana günü arefe gecesi ‘adakların iptali’ ile ilgili uygulamadır. Adak Yahudilik’te, sahibine tanrı ile bir sözleşme zemini hazırlar. Fakat bazen de Yakub’da olduğu gibi tanrı ile gizli bir pazarlık sözkonusudur (Tekvin, 28: 20, 22; Sayılar, 21: 2; 2. Samuel, 15: 8). İbadet amaçlı veya ona yakın sayılır (Eyub, 22: 27) dileğin tanrı tarafından işitildiği umulmakla beraber (Mezmurlar, 61: 5), karşılık göreceği beklentisi de vardır (Mezmurlar, 62: 12). Adağın yerine getirilmemesinin özrü olmaz (Mezmurlar, 65: 2; 76: 12). Hıristiyan‘lıkta dinin yasakladığı nesneler dışında herçeşit adakta bulunulabilir. Adak kiliseye yardım niteliğinde de olabilir. Kiliseye bağışlanan büyük mülklerden küçük bir muma kadar, yasak olmayan ne varsa adak olabilir. En yaygın olanı mum yakma ve bir köşedeki kutuya para atmaktır. Bu konuda çoğunlukla Tevrat’taki kurallara uyulmasına rağmen Hıristiyanlıkta Yahudiliğin yasakları kadar katı kurallar yoktur. Eti yenen bütün hayvanlar adanabilir. Kurbanın belden aşağısının yenmesi yasak değildir. Bu nedenle adak olarak sunulabilir. Adak belirli bir düşünce ve bir dileğe yapıldığı için, neye adanacağı bildirilir. Adaklar arasında Ayazmalara para atmak, okunmuş taş atmak, bez bağlamak da sayılabilir. Adaklar kilisenin ve mezheplerin anlayışına göre değişebilir. Bütün mezhepler adağın mutlaka yerine getirilmesi konusunda hemfikirdirler. Adağın yerine getirilmesinin inançtan geldiği kabul edilir. Gizem dinlerinde adak diğer dinlerle hemen hemen aynı uygulamaya sahip olmasına rağmen ayrı bir din gibi de ele alınmaktadır. Mezopotamya bölgesinde savaş kazanan komutanlar elde ettikleri ganimetlerin bir bölümünü kendilerinin ve şehirlerinin tanrılarına adak olarak vermeleri inancı vardı. Bu adak nesneleri genellikle bu olayla ilgili yazılar taşır ve tapınak hazinesine katılırdı. Savaş zamanları dışında da bir tanrıya birinin genelde de bir yöneticinin hayatının affedilmesi için ekseriyetle değerli madenlerden yapılmış tören nesneleri adanırdı. Adağı adayan kişinin kendisi veya kölesi tarafından sunulan bu adaklar bir minnettarlık gösterisi olarak sunulurdu. Yatakların, üreme organlarının, ayakların, kol ve bacakların küçük maketlerinin de adak olarak sunuldukları kazılardan elde edilen bulgulardan öğrenilmiştir. Mezopotamya topluluklarında kölelerde kişinin malı olarak tanrıya adanmıştır. Ayrıca aileler çocuklarını da adarlardı. Kız çocukları bir tanrıya adanır, bu kızlar manastıra kapanırdı. Keldanilerde adak daha çok kırsal kesimde yapılır. Zamanla da değişime uğramış veya terkedilmişlerdir. Meryem Ana yortusunda Mayıs ayının ortasında koyunu olan bir ev, Asay Rabbani almaya hak kazananlar için kilisenin kapısına yeni yapılmış peynir getirir. Bir diğerinde de Ağustos ayında kutlanan tecelli yortusunda arı kovanı olan herkes bal getirir. Bazı araştırmacılar tarafından batıl inanç olarak nitelendirilen uygulamalar da vardır; hastalanan bir kadının iyileşmesi için kiliseye bir veya birkaç elbisesini bağışlamasına dair adak gibi. Ayinler esnasında ve sair zamanlarda kiliseye para bağışlamak ve mum adamak Keldaniler arasında da yaygın bir adak türüdür. Türkiye‘deki Keldanilerin ekonomik durumu genel olarak iyi olmadığından bu tür adaklar pek fazla olmamaktadır. Alevilik inancına göre bağlı bulunulan tekkeye, gelenekler gereğince, ortaklaşa faydalanmak düşüncesiyle yapılan bağış. Bkz. Adak dini, Kurban, İntişiyuma, Ayazma, Korban, Roş Aşana, Adakların İptali, Alevilik, Bektaşilik, Nezir.
ADAKA: (Sabii). Sabii literatüründe ilahi ruh. Adem’in cesedine konulan ruh. Adakas mana, Adaks ziva, Adaks kasia gibi isimleri vardır. Bütün insanların ruhunun prototipidir. Bkz. Sabiilik, Adem.
ADAKAS : (Sabii). Sabii literatüründe ilahi ruh. Adem’in cesedine konulan ruh. Adakas mana, Adaks ziva, Adaks kasia gibi isimleri vardır. Bütün insanların ruhunun prototipidir.
ADAKLARDAN KURTULMA: Bkz. Hattarat Nedarim.
ADAKLARIN İPTALİ: Bkz. Kol nidre ve Atarat nedarim.
ADALBERT: (Hıristiyan). Adelbert. M. S. 1000 - M. S. 1072. Ortaçağ’da Bremen’deki prens piskoposların en ünlüsü. Krallık yönetiminde önemli bir rol oynayan Alman Başpiskoposu.
ADALET ÇARKI: (Budhizm). Aşoka’nın hükümdarlığından beri Buddhist öğretinin simgesi olan tekerlek. Fakat bu tasvire 5. yüzyıldan itibaren son verilmiştir. Sadece Tayland’da Dvaravati krallığında 7. yy’dan 9.yy’a kadar ilgi görmeye devam etmiştir. Bazen iki metreye varan çaplarıyla çok büyük ebatlardaki bu tekerlekler bir direğin tepesine yerleştirilir. Genellikle de kenarları Budha’nın ilk vaazını çağrıştıracak şekilde ceylanlarla süslenirdi. Bazıları da Budhizme göndermeler yapan yazılarla bezenirdi. Bkz. Aşoka, Budhizm.
ADALET DAĞITICISI: (Yunan). Nemesis’e verilen isimlerden biri. Bkz. Nemesis.
ADALET EVLERİ: (Bahai). Bahai Mabetleri. Bahailerin İlinois (ABD), Frankfurt (Almanya), Kampala (Uganda), Sydney (Avustralya), Panama City (Panama), Yeni Delhi (Hindistan) ve Apia (Batı Samoa)’da bulunan ve Bey’tül Adl-i (Adalet Evi) adını verdikleri ibadethaneleri. Türkiye’de Yargıtay’ın 13.10.1962 tarih ve 1252 esas, 2345 sayılı kararıyla ayrı bir din olarak kabul edilmediğinden dolayı ayrı ibadethane yapımına izin verilmemiştir. Günümüzde hareketi yönlendiren Umumi Adalet Evi ilk kez 1963 yılında kurulmuştur. Hareket İslam ülkelerinde fazla yayılamamıştır. Günümüzde içlerinde ülkemizin de bulunduğu dünyanın hemen hemen tüm ülkelerinde Bahai inancını taşıyan topluluklara rastlanmaktadır. Ülkemizde Bahailer genelde İstanbul, Ankara gibi büyük kentlerde yaşamaktadırlar. Yaklaşık olarak dünyada 2.000.000 civarında Bahai bulunmaktadır. Umumi Adalet Evi, Bahai teşkilatının en yüksek merciidir. Akdes Kitabında mevcut nassların dışında bir kararı vermeye ve icra etmeye muktedirdir. Dokuz kişiden ibaret olan üyeleri 1963 senesinde 54 Milli Mahfil üyelerinin katılımıyla Haifa ‘da, Abdülbaha ‘nın evinde yapılan seçimle tespit edilmişlerdir (her beş yılda bir bu üyeler seçimle değiştirilir). Bunlar daimi olarak Bahai idari merkezi Haifa (İsrail) da otururlar. Umumi Adalet Evi’nin vazife, salahiyet ve mesuliyetleri Akdes kitabında ve Abdülbaha’nın vasiyetnamesinde (Elvah-ı Vesaya) en ince teferruatına kadar yazılmıştır. Bütün kararlarında masum olduğuna inanılan Umumi Adalet Evi, dünya Bahai’lerinin ruhani mercii, ve dini içtimai problemlerini çözen kuruluştur. Bkz. Bahailik, Abdülbaha.
ADALET ÖĞRETMENİ: (Yahudilik). Atalarının hasidimler olduğu düşünülen ve Kumran Cemaati denilen mezhebin kurucusuna verilen isim. Saduki bir rahip, ortodoks ruhban sınıfının bir üyesiydi. Simun’un ‘ebediyen prens ve başkahin’ seçilmesinden ve başkahinlik makamının Hasmonlara geçmesinden sonra Adalet öğretmeni bir gurup müridiyle Kudüs’ü terketti ve Yahuda çölüne sığındı. Kumran metinlerinde kötü kahin olarak nitelendirildiği düşünülen Simun Kumran’a saldırmayı düşünürken Eriha valisi tarafından öldürülmüştür. Adalet öğretmeni hakkında fazla bilgi yoktur elimizde. Müritleri ona tanrının habercisi olarak inanıyorlardı. Eski Ahit’i yenilediğine de inanılırdı. Eskatolojik Kumran cemaatini meydana getirerek Mesih çağının erken örneğini oluşturduğu düşünülmektedir. Bkz. Hasidimler, Eskatoloji, Yahudilik.
ADALET TANRISI: Bkz. Dharmaraca.
ADALET VE BARIŞ KONSEYİ: (Hıristiyan). Papa VI. Paul’un başkanlığında II. Vatikan Konsili’nin kararlarından biri olarak meydana getirilen konsey. Konsil sonrası 20 Nisan 1967’de yayınlanan bir papalık genelgesi ile resmen kurulmuştur. Dünya adalet ve barışının İncil ölçülerinde gelişmesi faaliyelerinde bulunur. Birincisi 1 0cak 1968’de düzenlenen Dünya Barış Günü’nü organize etmesiyle tanınmaktadır. Özellikle fakir ülkelerde barış,ilerleme, insan hakları ve sosyal adalet gibi problemler üzerinde çalışır. Bkz. Paul VI, İkinci Vatikan Konsili.
ADALET: Bkz. Themis.
ADAM : Bkz: Adem
ADAM BELİAL: (Yahudi). Kabala da Adam Kadmon’un zıddı. Bir işe yaramayan insan anlamında şeytanın sembolü olduğuna inanılan kavram. Bkz. Adam Kadmon, Kabala, Yahudilik.
ADAM MÖHLER: (Hıristiyan). 1796- 1838. Almanya’nın yetiştirdiği en büyük Katolik din bilgini olarak kabul edilen ilahiyatçı. İdeal ve ve maneviyatçı bir yapı sunarak hem Roma Kilisesini savunan hem de büyük ölçüde Luther’in ifadelerini kullanarak Protestanlığı eleştirdiği Simgeciler adlı bir eseri vardır.
ADAM ÖLDÜRMEK: (İslam). Başkasının hayatına kıymak, katl. Cinayet, bir terim olarak insanın hayatına ve vucut tamlığına karşı işlenmesi yasaklanmış fiillerdir. Cinayet, öldürme ve yaralama olmak üzere iki kısma ayrılır. İslam inancına göre Öldürme, dünya ve ahirette cezayı gerektiren bir fiildir. Dünyadaki cezası kısas, ahiretteki ise cehennem azabıdır. Çünkü o, dünyada Allah’ın yaratmasına tecavüz, toplumun ve toplum hayatının emniyetini tehdid eden bir fiildir. Kur’an’da adam öldürmenin haram olduğunu bildiren birçok ayet vardır; ‘Allah’ın haram kıldığı cana, haklı bir sebep olmadıkça kıymayın. Kim mazlum olarak öldürülürse biz onun velisine (mirasçısına hakkını isteme konusunda) bir yetki vermişizdir. O da öldürmede aşırı gitmesin. Çünkü o, zaten yardıma mazhar kılınmıştır.’ (el-İsra, 17/33). Adem (a.s.)’ın oğlu Kabil’ in Habil’i öldürme suçu, öldürmenin insanlığa tecavüz anlamına gelen bir suç olduğunu gösterir. Nitekim Kur’an’da bununla ilgili olarak ‘Bu yüzden İsrailoğulları’na şu gerçeği hükmettik: Kim bir canı, bir can karşılığında veya yeryüzünde bir fesat çıkarmaktan dolayı olmaksızın, öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur.’ (el-Maide, 5/32) ayeti yer almaktadır. Katil için kısas cezası şu ayetle sabittir: ‘Ey iman edenler, öldürenler hakkında size kısas (misilleme) yazıldı. Hür hür ile; köle köle ile; dişi dişi ile kısas edilir. Fakat öldürenin lehinde, öldürülenin kardeşi (velisi) tarafından cüz’i bir şey af olunursa kısas düşer. Artık örfe uyarak, maktulün velisine güzellikle ödemede bulunmak gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve esirgemedir. O halde kim bu aftan ve diyetin edasından sonra, katile veya yakınlarına karşı tecavüzde bulunursa, onun için pek acıklı bir azap vardır. Ey akıl sahipleri kısasta sizin için bir hayat vardır. Umulur ki sakınırsınız. ‘ (el-Bakara, 2/178-179). Kısas hükmü, geçmiş semavi dinlerde de yer almıştır: ‘Biz onda (Tevratta) onların üzerine şunu da yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş karşılıktır. Sonuç olarak yaralar birbirine kısastır. Fakat kim bu hakkını bağışlarsa, o kendisine keffarettir. Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse onlar zalimlerin ta kendileridir.’ (el-Maide, 5/45). Kur’an başkasını kasden öldüren katil için bir ceza daha bildirir; ‘Kim bir mümini kasden öldürürse, cezası içinde ebedi kalıcı olmak üzere cehennemdir. Allah ona gazabetmiş ve lanet etmiştir. Ve ona büyük bir azap hazırlamıştır.’(en-Nisa, 4/93). Hadiste, kişinin ancak üç durumda ve hakim kararıyla öldürülebileceği bildirilmiştir; ‘Müslümanın kanı ancak üç şeyden birisi ile helal olur. Zina eden evli, cana karşılık can, dinini terkeden ve İslam toplumundan ayrılan kimse.’ Başka bir hadiste de şu ifade vardır; ‘Kişinin kanı üç durumda helal olur: İmandan sonra kafir olan yahut evlilikten sonra zina eden yahut da haksız yere bir cana kıyan kimse.’ Katlin ve intiharın haramlığı konusunda çeşitli hadisler nakledilmiştir: ‘Bir müminin öldürülmesi, Allah katında, dünyanın sona ermesinden daha büyük bir olaydır.’ ‘Şüphesiz, sizin kanlarınız ve mallarınız; bu gününüzün, bu ayınızın ve bu beldenizin haram olduğu gibi birbirinize haramdır.’ ‘Yedi helak edici şeyden sakınınız. Bir tanesi de haklı durumlar müstesna Allah’ın haram kıldığı cana kıymaktır’. Kasden öldürmenin cezasını hadis tesbit etmiştir. ‘Kasden öldürmede kısas vardır. Ancak, maktulün velisinin affetmesi halinde durum değişmektedir.’ Yani başkasını kasden öldüren, maktulün akrabaları tarafından affedilmedikçe ona kısas uygulanması gerekir. Kasden adam öldüren kimse asi ve fasık olur. Onun işi Allah’a kalmıştır. Dilerse ona azap eder, dilerse bağışlar. İslam bilginlerinin çoğunluğuna göre katilin tevbesi makbuldür. Böyle diyenlerin delilleri şu ayetlerdir: ‘Şüphesiz Allah, kendisine şirk (ortak) koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları dilediği kimseler için bağışlar. ‘ (en-Nisa, 4/48-116). ‘Şüphesiz Allah bütün günahları mağfiret eder.’ (ez-Zümer, 39/53) İbn Abbas (r.a.) katilin bağışlanabileceği konusunda aksi görüştedir. Çünkü birisini kasten öldürenin cehenneme gireceği, Nisa suresi 93. ayetle sabittir. Diğer yandan yüz kişi öldüren kimsenin tevbesinin bile kabule şayan olduğunu bildiren hadis meşhurdur. Katilin, sürekli cehennem ateşine gireceğini bildiren ayetin, tevbe etmeden ölmesi haliyle ilgili olduğu yahut durumunun Allah‘ın dilemesine bağlı bulunduğu öne sürülmüştür. Şafii mezhebi, öldürmenin hükümlerini beş kısma ayırır: Farz, haram, mekruh, mendub ve mubah; 1- Farz: Mürted (dinden çıkan)’ın tevbe etmediği ve düşman savaşçısının İslam’a girmediği yahut cizyeyi vermediği zaman öldürülmesi farzdır. 2- Haram: Kanının dökülmesi caiz olmayan masum kimsenin öldürülmesi haramdır. 3- Mekruh: Bir kimsenin, kafir olan hasmını Allah’a ve Resulüne sövdüğü zaman onu öldürmesi mekruhtur. 4- Mübah: Kısas tatbik edilecek kimseyi veya devlet başkanının savaş esirini öldürmesi mubahtır. Çünkü o maslahata göre öldürüp öldürmemekte serbesttir. Nefis müdafaası için saldırganı öldürmek de mubahtır. Dört büyük mezheb imamı, öldürmenin mübah olduğu halleri şu şekilde sıralarlar: Bir kimse yabancı birisinin evine girdiğini; yabancı bir erkeği karısı veya yakın akrabası ile zina ederken görse onu öldürmesi helaldir. Katile kısas gerekmez. Zina, erkekle kadının rızası sonucu oluşmuşsa Hanefi ve Hanbelilere göre kadının kocası onları suçüstü yakalaması halinde her ikisini de öldürebilir. Eğer erkek, kadını zinaya zorlamışsa kadının bu erkeği öldürmesi mübah görülmüştür. Bkz: Haram, Helal, Mürted, Mekruh, Mübah, Mendub, Dört Büyük Mezhep, Şafii, Kısas, Tevbe, Ayet, Hadis, Şirk, Adem, Habil, Kabil, el- İsra, en- Nisa, ez- Zümer, el- Maide, el- Bakara, Afv.
Yaşar Sıdkı Ateş
www.inanclarsozlugu.com ADAM PAGRİA: (Sabii). Sabii inancına göre Adem’in cesedi. Adkas’ın yüce ışık kralı tarafından konulan cesed. Bkz. Adakas, Sabiilik.
ADAM WEİSHAUPT: Bkz. İlluminati.
ADAM: (Hırıstiyan). Çin’de yaşamış bir Nasturi papazının adı. Singan’daki meşhur Hırıstiyan kitabesinin yazarı.
ADAM: (Hıristiyan). Çin’de yaşamış bir Nasturi papazının adı. Singan’daki meşhur Hıristiyan kitabesinin yazarı. Diğer taraftan M. S. 1188-M. S. 1221 yılları arasında yaşamış bir Persigne papazı. Le mans piskoposluğunda bulundu. Neuilli-sur marne papazı Faugles’le beraber Fransa’da dördüncü haçlılar seferini teşvik etti. Papa İnnocenzo III. (İnnocentius) müslümanlara karşı savaş açabilmek ile Yurtsuz John’u ikna etme görevini ona vermişti. Bkz. Nasturilik, Papaz, Hıristiyanlık, İnnocenzo III, Yurtsuz John, Haçlı Seferleri.
ADAMA MUHABBET: (İslam). Kızılbaşlığın ilkeleri sıralamasında yer alan, Tanrı’nın eksiksiz bedenleşmesi olarak algılanan insanı sevme. Kızılbaşlıkta ‘adama muhabbet’, insanı sevme demektir. Bkz. Alevilik, Bektaşilik, Kızılbaşlık.
ADAMA: (Hıristiyan). Admah. Güney Pentapolis şehirlerinden biri. Kitabı Mukaddes’e göre Sodom ve Gomorra ile aynı zamanda harap olmuştur. Yerinin Lut gölü güneyinde olduğu kabul edilir. Bkz. Sodom ve Gomora., Hıristiyanlık, Kitabı Mukaddes.
ADAMCIL KURT: (Türk). Kurt Kadın. Türkler’in eski inançlarına göre geceleri kurt derisine giren kadın. Türk demonolojik inançlarına göre kadınların kurt olmalarının sebebi başı açık geceleri dışarı çıkmalarıdır. Bizden İyiler adıyla bilinen varlıklardan olduğuna inanılır. Gündüzleri gelip kendi işlerini görürler, geceleri de gidip insan yerler. Kurt elbiseleri bulunup ateşe atılırsa elbisenin kokusunu alan kadın bağırır, sonrada rahatlar. Bkz. Tükler’in Dini.
ADAMKADMON: (Yahudi). Adam Kadmon. Örnek insan. Yahudi Kabala gizemciliğin de 32 oluşma aşamasının sonunda Adam Kadmon’a varılır. Adam Kadmon, başlangıçtan tanrı krallığına doğru gelişen evrensel oluşmanın sonunda varılan tanrı krallığını ifade eder. Zohar’ın sembolizminde yer alan ve Yahudi gizemciliğinde ilahi krallığı antropomorf kavram dahilinde tasvir eden bir deyimdir. İlahi tecellinin küreselleri olarak bilinen sefirot simgesel olarak büyük bir insan şeklini kapsayacak şekilde tarif edilmiştir: Tepedeki üç tane ‘keter’ (taç), ‘hohma’ (bilgelik) , ‘binah’(zeka) başı oluşturur. ‘Hesed’(sevgi) sağ eldir; ‘din’ (yargı) sol eldir ve bu el aynı zamanda dünyevi kötülüğün kaynağıdır; ‘tiferet’ (güzellik) kalbi ve gövdeyi tanımlar; ‘netsah’ (direnç) sağbacağı; ‘hod’ (majestelik) sol bacağı, ‘yesod’ (temel) da erkeklik organını temsil eder. İlahi hükümdarlıktaki dişi element ise ‘malhut’ (hükümdarlık) veya ‘şehina’ (ilahi varlık), paralel bir dişi vücut olarak tarif edilmiştir. ‘Adam Kadmon’ kavramı , Adem‘in tanrı’nın suretinde yaratıldığına (Yaratılış, 1: 26) dair açıklamanın yorumudur. Bu figür Hehalot veya Merkaba mistisizmindeki eski Şiur Koma metninde yer alır. Bunda, Neşideler neşidesi’nde (5: 10-16) ‘sevenin’, tanrı’nın kendisi olarak anlaşılması tarzındaki antromorf yorumun da etkisi vardır. Ortaçağlar’da ve modern çağların başlarında bu simge, ‘tanrısal baş’ da, gizli olan alemleri tanımlamak amacıyla çeşitli şekillerde kullanılmıştır. Ezoterizme göre bu prototip beden kozmik bio-kimyacılar tarafından oluşturulmuş ve soyunu genetik yozlaşmaya karşı koruyabilecek ilk örnektir. Keza insa-ı kamil olarak adlandırılan, üç boyutlu alemdeki tekamülünü tamamlamış, dört boyutlu sisteme geçme liyakatini elde etmiş varlığın tekamül seviyesini sembolize etmektedir. İnsan bedenine enkarne olan varlıklara göre ideal veya hedef oluşturan, insanlar için mükemmel düzeydir. Bkz. Hehalot, Merkaba, Sefirot, Zohar, Kabala, Tekvin, Neşideler Neşidesi, Mükemmel İnsan.
ADAMMA: (Hitit). Hititlerin inançlarında yer alan ve Kubaba ile Haşuntarhiyle beraber anılan bir tanrı. Bkz. Hitit Dini, Kubaba, Haşuntarhi.
ADAMOĞLU: (Hıristiyan). Hz. İsa’ya verilen isimlerden biri. Bkz. İsa, Allah’ın oğlu.
ADAMOTU: (Yahudi). Atropa Madragora. Patlıcangiller familyasına ait, botanikte adı mandragora officinalis olan bitki. Abdüsselamotu. Kan kurutan. Darağacı adamcığı. Hacılar Otu. Yahudilikte büyü yapmak için kullanılan patlıcan cinsinden bir bitki. Bu bitkinin Türkler arasındaki adı, Abdusselam otudur. Yahudilerce cennette yetiştiğine inanılan bu bitkinin Roma ve Yunan’lılar tarafından da aynı gaye için kullanıldığı bilinmektedir. İki çatallı olan kökünün toprağın kara ruhlarının gücünü taşıdığı düşünülürdü. Adamotu köklerinin ayışığında bitkiye bağlanmış kara bir köpek tarafından sökülebileceğine inanılır, insan eli değdirilemezdi. Ortaçağda, adamotunun topraktan sökülürken, kulaklarını tıkamayanları öldüren veya çıldırtan çığlıklar attığına inanılırdı. Adamotunu toplarken, köktoplayıcıların yüzlerini batıya çevirerek, kılıçla bitkinin etrafında üç daire çizilmeli, ikinci bir kişi de büyülü sözler söyleyerek birincinin etrafında dans etmeli şeklinde bir inanç vardır. Bu şekilde büyülü özelliği kaybolmamış olur. Ayrıca bu şeklide toplanıldıktan sonra yine büyülü özelliğini kaybetmemesi için her hafta belli günlerde şarapla yıkanmalı ve temiz beyaz bir gömlekle, kırmızı bir etek giydirilmeliydi. Bir inanca göre adamotu idam edilenlerin asıldığı darağacının altında insan sperminden meydana gelmiştir. Kök söküldükten sonra, hastalıkları tedavi etmek, afrodizyak olarak kullanmak, gebeliği kolaylaştırmak ve derin uyku vermek için kullanılabilirdi. Ayrıca ona günlük olarak sunulan parayı iki katına çıkarmakla kalmayıp, isteğe göre altın ve diğer değerli madenleri de üretebilmekteydi. Dişi ve eril adamotları vardır. Bkz. Büyü.
ADAMU: (Sümer). Sümer mitlerinde ve inançlarında yaratılan ilk insan. Bkz. Sümer Dini.
ADANMA ŞAPELİ: Bkz. Capela do Sagrado Lausperene.
ADAOYAMNA: (Mitraizm). Aldatılamaz. Mitra’nın lakaplarından biri. Aldatılamaz çünkü onbin tane gözü, bin tane de kulağı vardır.
ADAP: (İslam). Erkan. Uyulması gereken görgü, kuralları, gözönünde tutulması gereken esaslar. En iyi hal ve hareketler, kişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen esaslar. Tasavvufta sufilerin uymsaı gerekn kurallarada verilen isimdir. Sufiler iki türlü adaptan bahsederler. Zahiri (Şer’i) Adap ve Batini Adap. Batıni Adap tefekkür ve gönül halleriyle ilgilidir. Küçüklere evlat şefkati, büyüklere baba hürmeti ve akrana kardeşlik sevgisi göstermek tasavvufun genel adabının temelidir. Bkz. Adab-ı Sofiyye, Adab-ı Tarikat, Adab-ı Sohbet, Adab-ı Şeyh, Adab-ı Mürid, Adab-ı Nefs.
ADAPA: (Sümer). Bugünkü Irak’ın güneyinde yer alan Sümer şehri Eridu’nun mitolojik yurttaşı, bilge kişi. Adem’in yasak meyveyi yemesi üzerine cennetten kovularak fanileştiğini anlatan hikayeye benzer Asur-Babil mitolojisinin kahramanı. Ölümsüzlük fırsatını kaçıran insan. Mısır’da Tel-el-amarna mahzenlerinde çivi yazısı ile yazılmış tabletler halinde bulunan Adapa mitolojisi, insanın bir zamanlar ölümsüz olma fırsatını yakaladığı halde elinden kaçırdığını anlatır. Adapa adında bir bilgin, tanrısal bilgiye eriştiği halde tanrılık ölümsüzlüğüne erişemediğinden yakınırmış. Bir gün, kayığının devrilmesine kızarak Gün yeli tanrısının kanatlarını kırmış. Tanrı Anu’nun başkanlığında bütün tanrılar, onu yargılamak için toplanmışlar. Yargının sonunda Adapa‘ya ölüm ekmeği yedirileceğini bilen Ea, bu ekmeği yememesini fısıldamış. Oysa Adapa‘yı beğenen tanrılar ona ölümsüzlük ekmeği vermişler. Adapa’da Ea‘nın sözüne uyarak ekmeği yememiş. İnsanoğlu da Adapa yüzünden ölümsüzlük fırsatını kaçırmış. Bkz. Sümer Dini, Ea, Anu.
ADAR BURZİN: (Zerdüştlük). Zerdüştlükte en büyük, kutsal üç ateşten biri. Bkz. Zerdüştlük, Ateş.
ADAR CAŞAN: (Zerdüştlük). Büyük bir şenlik ateşi hazırlanmasında dolayı ateş bayramı denilen tören. Bkz. Zerdüştlük.
ADAR MAH: (Zerdüştlük). Zerdüştlüğün dini takviminde Nevruz’dan önceki yüzüncü güne verilen isim. Bkz. Zerdüştlük, Nevruz.
ADAR: (Yahudilik, Zerdüştlük). Yahudi dini takviminin 12. ayı. Tişri’den itibaren sayıldığında İbrani yılının altıncı ayıdır. Bir ‘Sımrama yılında’ ikinci bir Adar ayı eklenmiştir. Mamafih normal olarak adar ayı 29 gün çeker ve Şubat-Mart aylarına denk gelir. Burçlardaki simgesi olan balığı Rabbi’ler, ‘bereketi çağrıştıran’ şeklinde yorumlamışlardır. Babil kökenli olan Adar, Kitabı Mukaddes’te birçok defalar zikredilmiştir. Geleneğe göre Moşe Rabenu 7. Adar günü doğmuştur. Bu ayın en önemli dini bayramı 14 adarda kutlanan Purim’dir. Sıçrama yılında birinci Adar’ Adar Rişon’ ayı (30 günlük) ve ikinci Adar ‘Adar Şeni’ ayı (29 günlük)dür. Normal bir Adar’da bulunan tüm önemli tarihler, Purim dahil, ikinci Adar‘a nakledilir. Bar Mitsva veya Bat Mitsva’ların ikinci Adar’da, ölüm yıldönümlerinin de birinci Adar’da yapılması, karmaşayı önlemesi açısından genellikle bir Alaha kuralınca uygulanır. Purim nedeniyle sevinçli bir ay olarak kabul edilen Adar ayında zaman içinde Purim gününde Ester orucu da uygulanmaya başlanmıştır. Zerdüştlükte de ateş üstünde hakimiyeti olan meleğin adı. Zerdüşt dini takviminde ayın dokuzuncu günü. Akkadların dinlerin de Mu-lil’in oğludur. Güneş tanrıdır ve geceden doğduğuna inanılırdı. Yeraltı dünyasının tanrısı olarak da tapınılan Adar’ın hanımı şafağın hanımı diye geçer. Tepe noktadaki güneş olarak düşünülen bu tanrı tanrıların savaşçısı, savunucusu ve babasının habercisidir. Bkz. Bar Mitsva, Bat Mitsva, Purim, Alaha, Moşe Rabenu, Ester, Yahudilik.
ADARBAD MAHRASPANDAN: (Zerdüştlük). Zerdüştlerde büyük din adamı. Bkz. Zerdüştlük.
ADARO: (İlkel). Salamon Adaları yerlileri mitolojilerin de denizin ruhu. Dr. C. E. Fox’a göre, Solomon adalarındaki San Cristobal halkı, insanın çift ruhlu olduğuna inanırlar. Bu ruhlardan birine ‘Adaro’ denir ki, bu gölge-ruhtur ve ‘eril karakterli’dir.
ADARUTA: (Urartu). Urartu tanrılarından. Bkz. Urartu Dini.
ADAT: Bkz. Avait.
ADAV: (Kafkas, Nart). Nart destanlarında kahramanların savaştığı, yeraltı yaratıklarından devler.
ADAVİLER: Bkz. Yezidilik.
ADDA- GUPPİ: (Asur). Şumua-damga. Asurlular’da 2. Nabukadnezzar’ın ölümünden sonra başa geçen Harran asıllı bir Arami olan Nabonidus’un annesi. M.S. 1906’da Harran’da yapılan kazılarda ele geçen bazı kitabelerde Harran’ın ay tanrısı Sin’in rahibesi olarak adı geçer. Kitabelere göre, 104 yıllık hayatı boyunca kral Asurbanipal döneminden Nabonidus’un hükümdarlığının dokuzuncu yılına kadar devam eden zaman zarfında tanrılar Sin, Ningal, Nusku, ve Sdarnunna’nın rahibesidir. Bkz. Sin, Ningal, Nusku, Sdarnunna.
ADDA: (Sümer). Addu. Adad’ın isimlerinden biri. Bkz. Adad, İşkur, Sümer Dini.
ADDAİ DOKTRİNİ : (Hırıstiyan). Melfonuso dı- Aday. Batı kaynaklarında Doctrine of Addai the Apostle olarak bilinir. Bkz. Abgar, Addai Doktrini.
ADDAİ: (Hıristiyan). Aziz Aday. Mar Addai. Hıristiyanlığın İran, Mezopotamya ve Mısır bölgelerine yayılmasında, Kalde Kilisesi geleneğine göre rol oynayan Havari Aziz Thomas’ın kardeşi. Bazı araştırmacılar Aday’ı M. S. 3. yy’a tarihlendirirler. M. S.1. yy’da yaşadığına inanılan ve Edessa (Urfa)’da kilisenin geleneksel kurucusu olduğuna inanılan kişi. Süryani kaynakları Aday’ın Amid (Diyarbakır), Nusaybin, Dicle’nin doğusu, Beszebday (İdil), Hadyab(Erbil), Begermay, Keşker, Ahaz ve civarlarını dolaşarak Hıristiyanlığı yaydığını, Erbil’e Fıkido adı bir piskopos atayarak Urfa’ya geri döndüğünü yazar. Urfa’da ölür ve adına yapılan kilise de gömülür. Addai’ye ait olduğu düşünülen Addai Doktrini’ne göre Addai, Thomas tarafından Edessa kraı Abgar’ı iyileştirmek ve dine davet etmek için gönderilmiştir. Bkz. Aziz Thomas, Havari, Hıristiyanlık.
ADDANC: (Kelt). Kelt inançlarında denizlerde ve göl kenarlarında yaşayan, kısa boylu ucube, cüce tanrı. Görünmezlik veren sihirli taşa sahip olduğuna inanılırdı. Bkz. Kelt Dini.
ADDE: (Hıristiyan). Hıristiyanlığa ait mitolojilerde Abgar’a İsa tarafından gönderilen ve İsa’nın 72 çömezinden birinin muhtemel adı. Bkz. Addai, Abgar, Hz. Isa, Hıristiyanlık.
ADEA: (İlkel). Gana’nın Aşenta ve diğer kabilelerinin atalar kültü çerçevesinde yaptıkları ritüeller. Adea ritüelleri her 43 günde iki defa yapılır ve o günlerde çalışmak yasaktır. Ataları temsilen taburelerin önüne veya üzerine yiyecek, içeçecek konulduktan sonra ataların isimleri anılarak sağlık ve bereket için dua edilir.
ADEKAGAGWAA: (İlkel). Kuzey Amerika İroquois yerlileri mitolojilerinde yaz mevsiminin ruhu, kış boyunca güneyde kalır ve orada istirahat ettiğine inanılır.
ADELFOS: (Gizem). Adelphi. Adelphoi. İlkçağ Yunan ve Roma gizem dinleri mensuplarına verilen isimlerden biri. Kardeş anlamına gelir. Bkz. Gizem Dinleri, Yunan Dini, Roma Dini.
ADELGER: (Hıristiyan). Adelher. 1100 lü yıllar. Teolog. İnsan hürriyeti ile tanrı’nın düzeni düşüncesini uzlaştırma çalışmaları vardır.
ADELHEİD: (Hıristiyan). Azize. Saint Adelheid die Heilige. M. S. 931- M. S. 999. Kutsal Roma-Germen İmparatoru I. Otto’nun karısı. Torunu III. Otto’nun naipliğinide yapmış; bu dönemde Alman kilisesinin hem güçlenmesine, hem de imparatorluğun egemenliği altına girmesine katkıda bulunmuştur. M. S. 996’ da torunu III. Otto tahta geçebilecek duruma gelince saraydan çekilerek kendini kilise ve manastır kurma çalışmalarına adadı. Seltz’de bulunan mezarında bazı mucizelerin gerçekleştiği söylenir.
ADEM ÇUKURU: (Hint). Adem doruğu. Adem tepesi. Sri Lanka (Seylan) adasında bulunan bir dağın zirvesinde görülen ayak izine müslümanlarca verilen isim. Buna Budhhistler Budha’nın, Hindular Şiva’nın ayak izi diye inanırlar.Bkz. Budhizm, Şiva, Hinduizm.
ADEM KÖPRÜSÜ: (Hint). Rama tarafından yaptırıldığına inanılan yol. Hintlilerce Hindistan’la Seylan arasında bulunan Adem köprüsü adlı yolun, karısı Sita’yı kurtarmak için Seylan’a giren Rama tarafından yaptırıldığına inanılır. Bu inanç Rama mitolojisine dayanmaktadır. Bkz. Rama, Sita, Hinduizm.
ADEM’ LE HAVVA’ NIN DÜŞÜŞÜ: Bkz. Düşüş.
ADEM MASİQTASI: (Sabii). Sabiilikte uğursuz sayılan günlerden birinde ölen kişiler için düzenlenen ve 7 rahip tarafından idare edilen tören. Ayrıca öldürülen, hayvan sokması veya ısırılması sonucu ölenler içinde bu tören uygulanır. Bkz. Masiqta, Sabiilik.
ADEM OĞLU: (Hıristiyanlık). Hıristiyanların Kanonik İncillerinde Hz. İsa için kullanılan isimlerden biri. Bkz. Hıristiyanlık.
ADEM ÖNCELİĞİ: (Hıristiyan). Adem’in yaratılan ilk insan olmadığı inancı. Fransız Kalvincilerden Isaac de la Peyrére’nin ileri sürdüğü bu iddia, canlıların tekoluş’la değil, çokoluş’la meydana geldikleri tezine dayanır. Bu iddiaya göre Adem ilk insan değildir. Bkz. Kalvincilik, Isaac de la Peyrére, Yılan Oğulları, Elohim Oğulları, Birinci Adem, İkinci Adem.
ADEM TEPESİ : Bkz. Adem çukuru.
ADEM: (Genel). Yahudi, Hıristiyan ve İslam inancına göre yaratılan ilk insan. Bu dinlere göre insanların babası sayılan Adem topraktan, çamurdan yaratılmıştır. Adem’e 1000 yıllık bir ömür verilmiş, bunun kırk yılını Davud’a bağışladığından 960 yıl yaşamış ve cennetten kovulduktan sonra nisan ayının 6.cuma günü ölmüştür. Adem, Abu Kubays dağı eteğinde Hazineler Mağarasına gömülmüştür. Süryani Hıristiyan kaynaklarına göre de cesedi tufandan sonra Kudüs’e götürülmüştür. Adem kelimesinin kökeni tartışmalıdır. Sümer dilinde ‘adamu’olmuş (meydana getirilmiş, yapılmış, ortaya konmuş, çocuk, genç) veya Sabii dilindeki ‘adam’ (kul) kelimesinden geldiği iddia edilmiştir. İbranca ‘adamah’’dan da geldiğini ileri sürenlerde vardır. Eski doğu dilerinde ‘adam’ yerden veya yere ait insan, insanlık anlamlarına geldiği beirtilmektedir. ‘Adem’ kelimesinde belirsizlik ve birkaç anlam taşıma ihtimali bulunmaktadır. Dişisi ‘adamah’, yeri veya toprağı belirtmektedir. İbranca kökü ‘adm’ dir. Bu kelime kırmızı renkle de alakalıdır. Kırmızının insanın yaratıldığı toprağın rengi olma ihtimali vardır. Akadlılar’da ‘kan’, ‘adamutu’ ise hastalığa aid bir durum olan ‘siyah kan’ için kullanılmıştır. Çoğulu ‘adamatu’, ‘karanlık’ ‘kırmızı yeryüzü’ için kullanılır. ‘Adem’ kelimesinin kökeni dilciler arasında da tartışma konusu olmuştur. Bu konuda iki görüş vardır. Birincisi İbranca toprak anlamına gelen bir kelimeden türediğini ileri sürer. İkinci görüşde Arapça bir kelime olduğunu ileri sürmektedir. Neticede ‘adem’ kelimesi toprak, esmer, kırmızı, yer kabuğu ve yerin tozu anlamlarına gelmektedir. ‘Adem’ kelimesinin sözük anlamı, terminolojideki anlamının da esasını oluşturmuş, Kur’an-ı Kerim, Tevrat, ve İncil’de topraktan yaratıldığı bildirilen ilk insana isim olmuştur. Tanah’da ‘adem’ kelimesi insan ve insan türü anlamında da özel isim olarak 500 yerde kullanılmıştır. Tekvin’in ilk beş kitabında kelime hem özel (Tekvin 5:1-5), hem de insan cinsi (Tekvin 1/2) ve ilk insan anlamlarında kullanılmıştır (Tekvin II/4;IV/26). Sabiilikte Adem’in yaratılışı yeryüzünün kötü varlıklarla dolu olduğunu gören Ptahıl’in yeryüzüne hakim oacak bir kimseyi yaratma isteğiyle oluşur. İlk insanı yaratıp canlandıramayan Ptahıl, yüce ışık kralının ruhu vermesi ile Ademi yaratır. Altay yaratılış destanın da Adem motifinin Kitabı Mukaddes’in tesiri altında olduğu söylenir. Bahaeddin Ögel bu destanın köklerini Maniheizm’e bağlamıştır. Dolayısıyla Mani’nin Tevrat ve İncil’den etkilenmesiyle Altay yaratılış destanı da (Adem hakkında) bu tesir altında üretilmiştir. Adem, eski Türkler’in dediği gibi ‘Ulug tınlıg’ veya ‘Üstünki yalnguklardan’ biriydi. Tanrı ona özel olarak meyve ve taneler vermişti. Yine Altay yaratılış mitolojisinde Adem Tevrattaki özelliklerine benzemektedir. Türker’in Ay-atam ile ilgili mitlerinde de kadın erkekten sonra yaratılmıştır. Fakat kadın erkeğe göre küçük durumda değildir. Eski Ahid’i, kutsal kitaplarında bir bölüm olarak benimseyen Hıristiyanlar, yaratılış konusunda verilen bilgileri prensip olarak kabul etmekle beraber, yaptıkları yorumlarla Yahudilerden ayrılmaktadırlar. Adem’i gerçek bir şahsiyetten ziyade bir sembol olarak gördükleri için, Adem’in yaratılışını genel anlamda insan cinsinin yaradılışı şeklinde görmektedirler. Kitab-ı Mukaddes’in verdiği bilgileri esas alarak yapılan yorumlarda, Adem kendisinden önce aynı cinsten başka bir varlığın olmadığı, bütün insan neslinin ondan türediği ilk insan olarak görülmüştür. Adem, hepsinin özünü toprağın meydana getirdiği sıcaklık, soğuk, rutubet ve kuraklık gibi dört temel unsurdan yaratılmıştır. Toprak yaratıcı gücün yetkisi ile kendi kendine bir insan şekli vermiş ve Adem’in maddi kalıbını ortaya çıkarmıştır. Bu kalıba tanrı tarafından ruh üflenmiştir. Böylece insan toprak gibi maddi ruh gibi tanrı ruhundan oluşan iki temel prensibin birleşmesinden oluşmuştur. Bazı apokrifler insanlardan da yüce bir yere Adem’i koymuşlardır. ‘Tanrı insanı doğru olarak yarattı ‘ diyerek Kitab-ı Mukadde’ de bunu teyid etmiştir. Adem mükemmel yaratılmıştır. Yaratılışındaki üstünlük onun ilahi bir ustanın elinden çıktığını gösterir. En önemli unsuru akıl verilmiş olmasıdır. İlim sahibidir; yaratılış anında ilmin kendisine verilmiş olduğu konusunda genel bir kabul vardır. Yaratılıştan bilgiye sahip olan Adem’in İbranca konuştuğu düşünülmektedir. İncil’lere göre iyilik ve emre itaat duygusu Adem ile beraber yaratılmıştır. Yaratılış yeri Golgota (Golgotha) tepesi olduğu ileri sürülmektedir. Adem hayatının ikinci merhalesini cennette geçirmiştir. Fakat Hıristiyanlar Adem’in cennet hayatına önem vermelerine rağmen bilgilerin azlığı nedeniyle yeterince açıklığa kavuşturamamışlardır. Adem itaat etmeye sınırlandırılmış bir özgürlükle cennetten konulmuş fakat orada ‘iyilik ve kötülüğü bilme ağacıyla’ sembolize edilmiş olan ölümle hayat arasında tercih yapmak zorunda bırakılmıştır. Burda yasağa uymama sonucu yeryüzüne indirilmiştir. Eşiyle beraber ‘asi suç’u (asli günah) işlemişlerdir. Adem’in dünya hayatıyla ilgili Kitabı Mukaddes’de fazla bilgi bulunmamaktadır. Kabil, Habil ve Şit adında üç çocuğunun adı verilmekte, Şit’in doğumunda Adem’in 130 yaşında olduğu ve 930 yaşında öldüğü bildirilmektedir. Adem’in öldüğü yer konusunda bir kaç görüş vardır. Mikail ve Uruel melekleri kefenlemiş, cennet yakınlarında Habil’in yanına gömmüşlerdir. Bazı görüşlere göre Golgota tepesine gömülmüştür. İnsanın yaratılışı Tanah’ın Tora kitabının Tekvin bölümünde yer almaktadır. Tekvin yaratılışı bir bütün olarak ele almakta, yaratılışı ‘gün’ adı verilen zaman dilimleri içerisinde gerçekleştirmektedir. Burada ‘insan’ kelimesi bir genellik ifade etmektedir. Tekvin’in ikinci bölümünde yer yer yaratılış olayına temas edilmekte ise de Adem ve Havva’nın somut bir varlıkta temsil edildiği görülmektedir. İki bölüm bütün olarak incelendiğinde insanın yaratılışı ve sonraki devreler anlatılırken ‘insan’, ‘adam’ ve ‘adem’ kelimelerinin kullanıldığı görülmektedir. Bu kelimeler birçok yerde birbirinin yerine kullanılmaktadır. Kutsal kitap’da Tekvin I/26,27, I2/23’de ‘insan’, Tekvin, 2/5, 7, 8, 15, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 25; II3/9, 12, 22, 24; I4/1, 2’de ‘Adam’, II3/17, 21, I4/1, 25; 5/1, 3, 4, 5 cümlelerinde ‘Adem’ kelimesi kullanılmıştır. Bu üç kelimenin aynı anlamda kullanılması özdeşleştirildiklerini göstermektedir. Tekvin’de ve ayrıca Vaiz, 3,19-20; Mezmurlar 54,29; Eyüp, 34,15) insanın topraktan yaratıldığının belirtilmesi, Ademinde toprak anlamına gelen İbranca ‘adamah’ kelimesinden geldiğinin kabul edilmesi, ilk insanın Adem olduğu ya da Ademin ilk insan olduğu görüşünü desteklemektedir. Kitabı Mukaddes’in diğer dillere yapılan tercümelerinde bu kelimelerin birbiri yerine kullanılması anlayış farklılıklarına sebeb olmuştur. Tekvin’de Adem’in yaratıldığı belirli bir mekandan bahsedilmemiştir. Yerin toprağından yaratıldığı belirtilerek, yaratma işleminin yeryüzünde olduğu ima edilmiştir. Mekan hakkındaki belirsizliğe rağmen, yaratıldığı madde olarak, yeryüzünden alınan ‘ıslatılmış’ toprak şeklinde kesin bilgi vardır (Tekvin 2/6; 2/7.). Adem’in tanrı tarafından yaratıldığı bildirilirken, işlemin nasılı cevapsız kalmaktadır. Toprak belli bir zaman içinde insan şekline sokulduktan sonra tanrı ona kendi ruhundan üflemiştir. İnsanın bir defada, takriben 20 yaşında olgun bir şekilde yaratıldığı, çocukluk çağını yaşamadığı anaşılmaktadır. Hayvanlara isim koymasıda doğuştan dil kabiliyetine sahip olduğunu göstermektedir (Tekvin,2/19-20). Adem’in ne zaman yaratıldığı konusunda Tevrat’ta bilgi verilmez ancak onun yer, bitki, ve hayvanlardan sonra yaratıldığı haber verilmektedir (Tekvin I/9-10; I/11-12; I/20-21, 24-25). Tekvin’de diğer varlıklar karşısında Adem, tanrı’nın ideal tipi olarak, mümtaz bir yere oturtulmuştur. ‘Tanrı suretinde ve şekinde’ yaratılma özelliği bunu ortaya koymaktadır. Yaratıldıktan sonrada tanrı tarafından cennete konmuştur. Cennetle ilgili bilgiler Tekvin’in ikinci bölümünde ayrıntılı bir şekilde yer almaktadır. Bakmak ve korumak gayesiyle cennete konulan Adem bir imtihana tabi tutulmuştur. İmtihan ise ‘yasak ağaç’tır. ‘İyilik ve kötülüğü bilme’ ağacından istifadeleri kesinlikle yasaklanmıştır. Yılan’ın aldatmasıyla yasak ağacın meyvesini yedikten sonra eşiyle cennetten çıkarılmıştır. Aggada’ya göre bu çıkarma işlemi 6. günün 12. saatinde cuma günü gerçekleşmiştir. Fakat cennetten nereye, nasıl çıkarıldıkları konusunda kesin bilgi Tevrat’ta yer almamaktadır. Ademle eşinin dünyada Habil, Kabil ve başka bir çok çocukları olmuştur. Kendisine verilen ömrün 70 yılını (bazı araştırmacılara göre 60) yılını Davud’a verip, 930 yaşında ölmüştür. Hebron’daki Machpelah (hazineler) mağarasına gömülmüştür. Yahudilere göre Adem yağmur için ilk dua eden, ilk kurbanı sunan kişidir. Noachian (Nuh) kanunları Adem’e verilmiş ve sabbath (cumartesi)’ye saygı göstermesi emredilmiştir. Eğer günah işlemeseydi Tora’nın tamamının ona verileceği ifade edilmektedir. Ezotrik kaynaklara göre Adem ve Havva çifti sembolik bir anlam taşır. Adem dünyadaki ilk insan değildir. Son devrenin başında imal edilen son prototiptir. Bu inanca göre yeryüzünde bir değil bir çok kez Adem ve Havva çifti gelmiştir. Ezoterizm’e ve Sadıklar Planı adlı öğretiye göre yeryüzündeki her devre beşında Yüksek İdare Makenizması’nın izniyle yeni prototipler imal edilir. Bkz. Habil, Kabil, Golgota, Asli Suç, Yaratılış, Doğal Ayıklanma, Kozmik Aşılanma, Sadıkla Planı, Yüksek İdare Makenizması, Devre, Nommo’nun Gemisi, Dünya Gezegeni Okulu, Adam Kadmon, Atlantis, Mu, Devler.
Yaşar Sıdkı Ateş
www.inanclarsozlugu.com