Üye Ol
Giriş
Hoş geldiniz
Misafir
Son ziyaretiniz:
06:29, 1 Dakika Önce
MsXLabs Üye Girişi
Beni hatırla
Şifremi unuttum?
Giriş Yap
Ana Sayfa
Forumlar
Soru-Cevap
Tüm Sorular
Cevaplanmışlar
Yeni Soru Sor
Günlükler
Son Mesajlar
Kısayollar
Üye Listesi
Üye Arama
Üye Albümleri
Bugünün Mesajları
Forum BB Kodları
Your browser can not hear *giggles*...
Your browser can not hear *giggles*...
Sayfaya Git...
Salı, 23 Aralık 2025 - 06:29
Arama
MaviKaranlık Forum
Vejetaryenlik (Etyemezlik)
-
Tek Mesaj #2
Misafir
Ziyaretçi
7 Kasım 2007
Mesaj
#2
Ziyaretçi
Vejetaryen Olmak
Vejetaryenlik ya da "duygusal sebeplerden dolayı et yememezlik" aslında insanoğlunun din ve doğa arasındaki sorunsalından çıkmıştır. İlkel toplumlarda belli bir hayvanı topluluğun koruyucusu olarak seçen kabileler sadece özel ayin gecelerinde bu hayvanı yemeye yönelmişlerdir. Bu hayvanı yediklerinde onun gibi güçlü olacaklarını düşünmüşlerdir. Bu bir anlamda insanoğlunun belli bir hayvanı yememek konusunda göstermiş olduğu "etik yaklaşımının" ilkel bir örneğidir.
"Ölüm" olgusunu sorgulayan insanoğlunun dinsel anlayışı içinde de "hayvan öldürmeye" karşı bir tavır hep olagelmiştir. Eski çağlarda "et yememek" dini yöneten din adamlarının uyguladığı bir arınma perhizi olarak belirmeye başlamıştır.
İlk çağlardaki felsefe okullarının bir kısmı da "et yememeyi" benzer bir şekilde ahlaki bir düstur olarak kabul etmişlerdir. Hindistan ve Doğu Akdeniz'de MÖ 1. yüzyılda kimi felsefe okulları "et yememezliği" kendileri için ayırt edici bir özellik olarak kabul etmişlerdir. Akdeniz bölgesinde ise Samoslu Pythagoras ile et yemememeye yönelik sempati çoğalmaya başlamıştır.
Aynı şekilde Platon ve ardından gelen Yeni Platoncular da et yememeyi ahlaki bir yaklaşım olarak kabul etmişlerdir.
Bir çok din anlayışının içerdiği "kurban törenleri" de et yememe konusundaki yaklaşımların çoğalmasında etken olmuştur. Kurban törenlerine karşı çıkan insanlar arasında et yememezlik kabul görmeye başlamıştır. Bu etkiyle Budizm içerisinde, kimi Musevi ve Hıristiyan mezheplerinde et yememe dinsel bir tavır olarak benimsenmiştir. 16. yüzyılda yaşayan Hint-Türk Hükümdarı Ekber de et yememeyi tercih eden müslümanlar arasında yerini almıştır. Keza tasavvuf düşünü içinde de et yememe belli bir kabul görmüştür.
Kitab-ı Mukaddes'te de Cennet'te insanların et yemediğinden bahsedilmektedir. 17. yüzyıldan başlayarak birçok filozofun et yememe konusunda destekleyici bir tavır içinde olduğu görülmektedir. Voltaire ve Shelley bu filozofların başında gelmektedir.
19. yüzyılın ikinci yarısında ise ilk kez Anglo-Sakson ülkelerde et yemeyenler kendileri ile aynı görüşte olanlarla kulüpleri kurmaya yönelmişlerdir.
20. yüzyılda ise Bernard Shaw, Leo Tolstoy gibi entellektüeller et yemez tavırları ile bu yaklaşımın etik yönünün kitlelere ulaştırmışlardır.
60'lı yıllarda yaşamın her alanında başlayan özgürlük hareketleri sonucunda Doğu Felsefelerini önemseyen Hippi Akımı ile et yememe kültürü çok hızla büyümüştür.
Modern çağın özellikle beslenme üzerinde yaratmış olduğu problemler bilim tarafından tespit edildikçe "et yememe"ye yönelmede artış olmuş, özellikle "kanser" ve "diyet" insanoğlunun "et yememe"ye olan ilgisini çoğaltmıştır.
Kedim ve Ben
BEĞEN
Paylaş
Paylaş
Cevapla
Kapat
Saat: 06:29
Hoş Geldiniz Ziyaretçi
Ücretsiz
üye olarak sohbete ve
forumlarımıza katılabilirsiniz.
Üye olmak için lütfen
tıklayınız
.
Son Mesajlar
Yenile
Yükleniyor...