BURDAYIM…SENİN İÇİN
senden olan uzaklık yeterli bir cehennemdir bana
daha ne kadar sınava girer bir insan
daha ne kadar yürür sırat köprüsünden
daha ne kadar korkular taşır
bu aşkın sınavı
sevdanın depremi
sevişmelerin sorgulaması değil de nedir
iki gözümün iki ışığı
varlığında kuyruklu yıldız gibi
ruhumun içinden gecip
yüreğimde tatlı meyvelere dönen depremler veren
yokluğunda bir kara deliğin ıssızlığını yaratan sevgili
kaç rüzgar yılı geçti senden uzakta
kaç ateş asrı
yandı ha bu yürek yandı
nadas vakitleri örüldü ruhumda
hep yalnızlık…hep bekleyen bir sevda ateşiyle
ben bir seni beklemişim
bir senin varlığının kokusunu aramışım baharın koynundan
şimdi hep aç
hep tutkulu rüzgarlarım
yüklü şimdi ateşlerim aşkına… arzuna
koca bir tarihtir
insanlığın en baştan yazılan serüveni gibidir seni aramalarım
kaç sayfası hep yarım
hep gizemler içinde aktı durdu geleceğe
ben aşkı anlama çabalarında büyüdüm ya
künyemde hep sana tutulmuşluğun adı yazılıydı
kendi adımdan kaç kere geçtim ben
o hiç bilmediğim adını yazdım bilinmemezliklerime
ben bilmeden hep seni beklemişim
başka sevdaları yasaklamışken arzularıma
şimdi işte gelmişse müjdesi Mesihin
şimdi yükselişi başlamışsa insanlığın
ve altın yürekli melekler akın ediyorsa yeryüzüne
ve yunuslar fısıldıyorsa insan kökeninin kaynağını
evrenle dünya arasında kurdukları enerji bağının nedenini
üstelik insanlığın gizi aydınlanıyorsa
okyanusları yırtan atlantisin yükselişiyle
şimdi artık ay yarılıyorsa ortasından
ve insanlar buna rağmen korkmuyorsa
ve gökyüzüne çevrili yüzlerinde yaratanın ışığını arıyorlarsa
ey yüzü suyu hürmetine yüreğimi sevdasızlığa bağladığım kadın
anla ki sevdamızın vakti erişmiştir
uyanışa erişen bilge misali
nirvanasına koşan derviş gibi
işte sana koşularım başlamıştır
şimdi yeni bir anlayışta
değişen kutupların toprağında
ve bak batıdan doğuyor artık güneş
tıpkı seninle ilk elele vermişliğimizin zamanında olduğu gibi
anla ki yeniden buluşmamızın vakti gelmiştir
anla ki aşk yaratılacak yeniden
yeniden rengini bulacak yağmur
gökkuşağı renginde yağacak
yeniden bulacak aydınlık ışığını
güneş tadında açacak gece
o ilk an gibi… hiç bilinmemiş
masumiyeti hiç bozulmamış o ilk an gibidir şimdi aşk
anla ki artık sevişmemizin zamanı gelmiştir
dön bak düne… daha öncesine
bunca zulme... bunca acıya
artık yüreklerde yeşeren umuda bir de
yeniden arayışların sevicine
işte anla
anla ey varlığında yaşam sevinci bulduğum kadın
anla ki sevdamızın vakti erişti sevişme tadında
gel öylese ... uzat ellerini
başlasın yeniden serüvenimiz
ey bakışlarından sevinç yoğurdugum sevgili
bilsen kaç asra sormuşluğum var seni
bazen dilenciydi ruhum
elinde asası... hırkasıya
belki yaratanın adıyla aradığımdın
bazen bir hükümdar
baştan başa fetheden topraklarını anadolunun
bilsen kaç kapısı fetihe açılmış şehirde aradım sevdanı
elimde yalın kılıç kaç kale düştü hıncıma
hep seni bulamamaşlığın şiddetinde
şimdi daha bekle deme şu yüreğime
yolculuğum budur.. halim budur
bak yutkunamadığım o son soluğumda sevdan.
bak ne kadar korkağım gidecek diye ciğerime
kaybolacak belki çıkardığım her nefese yüklediğim adını
bak şimdi toprağa akan kanımdasın
durduramadığım… öleceğim artık anla
toprağa karışıp sana yeniden dönecek olsam da
allah aşkına tut ellerimden
can soluğumda sevişmelerinle bakayım yaşama
çekme bakışlarını sevgili
burdayım senin için
ey ismi ibadet olan sevgili
sevişelim durmaksızın adı sevda olan masalsı uçuşumuzda
bak uçan halılar getirdim yanımda
bak kaf dağının ardındaki elma ellerimde
avuçlarımda toprağın kahverengi tadı
bak budur yusufun tırnaklarında kalan o toprak
kuyudan özgürlüğe ulaşmanın tutkusunun simgesi
yokluğa terkedilmiş bir yavru ceylanım
sütüne gelmişim göğüslerinin
al beni emzir sevdandan
ey adında nice anlayışlar doğurduğum sevgili
çocuklar için
şu kuşlar.. şu mavi gökyüzü için
geçmişini sana adlandıran bu sevdali yürek için
gel tut ellerimden
sun dudaklarının şarabını tutkumun kadehine
sevişelim kadın.............Gassan SATAR