Arama

Arap Edebiyatı - Tek Mesaj #1

yüksel2 - avatarı
yüksel2
Ziyaretçi
18 Kasım 2007       Mesaj #1
yüksel2 - avatarı
Ziyaretçi

ARAP EDEBİYATI

Ad:  arap.ed2.jpg
Gösterim: 1226
Boyut:  64.4 KB

Söylentiye göre Arap şiirinin güçlü ve etkin olmasının sebebi olarak, devamlı uzun çöl yolculukları yapan Arapların (Ki Türkçe anlamı Göçebe/Yörük’tür) deve üstündeyken söyledikleri türkülerin ahenk ve ölçülerine göre devenin hızını arttırması veya azaltmasını fark etmeleriyle başlar. Bu buluşun teknik olarak anlamı, develerin müzikten anladığı şeklindedir. Arap şiirinin bel kemiği olan ve daha sonra İslâm’ı kabul eden diğer halkların şiirlerine de sirayet eden Aruz Vezninin çıkış kaynağı da bu buluştur. Devenin attığı adımlara göre oluşturulan Aruz vezni memdud (uzun hece) ve maksur (kısa hece)’dan oluşan Tavil, Medid, Basit, Kâmil, Vefir, Hezec, Recez, Remel, Seri, Munsarih, Hafif, Muzari, Muktazab, Muctas, Mutadarik ve Mutakarib olmak üzere on altı alt başlığa ayrılır.
Bu başlıkların da her birinin kendi içlerinde ayrı ayrı anlamları vardır. Söz gelişi; Remel sevinç ve kederi anlatırken; Seri at koşmasını anlatır. Aruz konusunda bir diğer söylenceyi de nazar-ı dikkate almak elzemdir. Aruzun babası olarak kabul edilen Halil bin Ahmed, çarşıda demir döven demircilerin çekiç seslerini dinleyerek Aruz’u bulmuştur. Ayrıca Arap halklarının yaşamları ve özellikle göçebe yaşam Arap Şiirini besleyen belli başlı unsurlardır. Bilinen başlıklarıyla Arap Şiirinde görülen türler; Hiciv, Hamaset, Fahr, Medh, Rica, Nesib, Zühd, Hikem, İtab ve Gazel’den oluşur. Ayrıca Arap Şiirinde Yergi unsuru diğer kabilelere üstünlük sağlamak bakımından sıklıkla kullanılırdı. Bu şairler içinde en mühimi Zuheyr bin Canab’tır. Bilinen en eski Arap Şiiri türlerinde sıklıkla kullanılan imajlar; cin, peri, büyü gibi metafiziksel imajlardır. Tevrat’ta (Ahd-i Atik) geçen meşhur Balâam Laneti de bu dönemin şiirleri arasında yer bulur.

Arap Şiirinde Ölçüler:


Arap Şiirinde bilinen ilk ölçü Seci’dir. Bu ölçü daha çok nesir biçiminde ve fakat kafiyeli olan yazılardı. Seci’nin devamı olarak gelişen Recez Ölçüsü ise bir kısa ve bir uzun heceden oluşan bir ölçüydü. Doğallıkla Arap Şiirinde ilk ölçü olarak Recez kabul edilir. Recez’le aynı dönem Muallakat’ul Seb’a (Yedi Askı) dönemidir. Terim ilk defa çok sonraları Hammed er-Raviye tarafından kullanıldıysa da tam anlamıyla dönemi karşılamaktadır. Yedi Askı döneminde Arap halkı tarafından beğenilen en iyi şiirler Kabe duvarına asılarak sergilenirdi. Bu şiirlere de es-Samut (İnci Gerdanlığı) adı verilirdi. Dönemin ünlü şairleri arasında İmrul Kays, Tarafa, Zuheyr, Lebid, Amr bin Gülsüm, Antere, el-Haris bin Hilliza, Nabiga ve A’şa gibi isimler vardı. Aynı zamanda dönem, Kaside türünün gerçek formuna ulaştığı dönem olarak da bilinir. Bu şiir yarışmasında İbn-i Kuteybe Kuralları olarak bilinen bazı kaideler vardı.

İmr’ul Kays’ın (Gezgin Kral/Hondoc)
“Durun,
Sevgilinin ve Sıkt el-Liva’da
El-Dahul ile Havmel arasında
Tudah ve Mikrat’ın çevirdiği evinin anılarıyla
Ağlayalım.
Evi güneyden ve kuzeyden
Birbirinin aksi olarak esen rüzgârların etkisiyle
Henüz yok olmamıştır.” dizeleri veya Tarafe’nin;

“Hail bölgesinde
Duma denilen cennet gibi yerde,
Yapma nakışların geriye kalanları gibi,
Renkli taşlarla süslenmiş
Havle’nin terk edilmiş kısmında kalan harebelerde;
Oturdum, ağladım…” dizeleri İbnü Kuteybe Normları’na uygun birer Kaside başlangıcıdır.

Daha sonra sırasıyla Feryat, Yalvarma, Anıları Anlatma, Aşk, Seyahat, Binek Övme ve nihayetinde Kasidenin sonunda Kaside’nin ithaf edildiği kişiyi Övme kısmı gelirdi.

YEDİ ASKI ŞAİRLERİ


İmr’ul Kays:Yedi Askı şairleri arasında en eski ve en meşhur olanıdır. Kral olan babasını Beni Esed kalkışmasında kaybeden Kays, hayatının bundan sonraki dönemini gezgin olarak sürdürmüştür. Rivayete göre Hz. Muhammed tarafından en büyük şair ünvanıyla taltif edilen şair, Kral soyundan olması hasebiyle, İbn Kuteybe Kurallarından sonuncusunu (Soylu bir kişinin övüldüğü bölüm) şiirlerinde uygulamaz. Kays Bizans imparatoru taarfından zehirletilmiş ve Ankara yakınlarında hayatını kaybetmiştir.

Nabiga Zobyani:
IV. Munzir zamanında Hira yakınlarında doğan şair, Numan Ebu Kabus zamanında Kraliçeyi bir şiirinde överken müstehcen ifadelere yer verdiği için Şam’a sürüldü. Çok zengin olan ve saraya yakınlığıyla bilinen şair, Hz. Muhammed’den kısa bir süre önce Hira kentinde hayatını kaybetti.

Antere:
Çöl şairi ünvanlı Antere, köleyken gösterdiği kahramanlıklar sayesinde özgürlüğüne kavuştu. El Faruk savaşında tutsaklıktan kurtardığı kabilesinin kadınları sayesinde ünü Arabistan’a yayıldı. Sevgilisi Abla için yazdığı müthiş şiirlerle de bilinen ve ömrü savaşarak ve şiir okuyarak geçen Antere, Tai savaşında öldürüldü.

Tarafa (Tarafe):
Meşhur şiirinde yer verdiği “inatla arıyordu” dizesinden kinaye, olarak anılırdı. Hiciv unsurlarını sıklıkla kullanan şair, bir şiirinde kralı da hicvedince sonunu hazırladı. Kral onu ve yakın bir arkadaşını çağırarak bir görev amacıyla birer mektupla Bahreyn’e yolladı. Yolda kendi mektubu açan arkadaşı içinde ölüm fermanını görünce Bahreyn’e gitmekten vaz geçti. Kralın mektubunu açmayı doğru bulmayan , mektupla beraber Bahreyn’e gitti ve orada . Şair şiirlerinde kendini örnek göstererek yaşam hakkında bilgiler verir. Çocuksu ifadeler barındıran sevimli şiirleri de mevcut olan Tarafa’nın divanı Selighson tarafından Fransızca’ya çevrilmiştir.

Zuheyr bin Ebu Sulma:
Hz Muhammed’in Kasidecisi olarak bilinen ve Şairler Efendisi ünvanıyla taltif edilen Kaab Bin Zuheyr’in babasıdır. Yedi Askı döneminin Ahlakçılarındandır. Bu bakımdan şiirlerinde öğüt havası dominant unsurdur. İntihal yapmayan şairler sınıfında da zikredilen Zuheyr’in, dili de oldukça sadeydi. Gatafan’da yaşayan şair, Hz. Muhammed’le de karşılaşmış ve duasını almıştır. Zuheyr oldukça sert bir soyluluk anlayışına sahipti, o yüzden kendisine verilen hediyeleri geri çevirirdi. Çöl yaşantısının Araplara verdiği en önemli meziyet olan gurur Zuheyr’de had safhadaydı. Ölümüne el-Hansa tarafından yakılan ağıt meşhurdur.

Alkama bin Abda:
Imr’ul Kays ile şiir konusunda rekabet eden Gassani sarayına yakınlığıyla bilinen Yedi Askı dönemi şairi.

A’şa:
Arap Yarımadasının en meşhur şairidir. Hz. Muhammed’den önce de sonra da Tek Tanrı inancını benimsemiş olan şair, Hıristiyanlık dinine de yakın dururdu. A’şa; İmr’ul Kays, Zuheyr ve Nabiga ile dört büyük Arap Şairinden biri olarak kabul edilir. Batı Edebiyatında ise A’şa ve Kays en büyük iki Arap şairi olarak tanımlanır.

Hasan bin Sabit:
Hz. Muhammed’in kasidecilerindendi. İslâm ülkelerinde yaygın olarak okunan Sabit’in divanı Hirschfeld tarafından da yayımlanmıştır.

Kâab bin Zuheyr:
Büyük Yedi Askı şairi Zuheyr’in oğludur. Hz. Muhammed’i yeren şiirler okuması ve bu şiirlerin müthiş etkiler yapması üzerine ölüm emri çıkartılmış, özür dilemesi üzerine de affedilmişti. Bir numaralı Naat olarak kabul edilen Kaside-i Bürde’nin (Banet Suat) şairidir. Hz. Muhammed’in hırkasını (bürde) verdiği şair, Şairler Sultanı olarak anılır.

Mutammim:
Hz. Muhammed’in vefatından sonra ayaklanan Kureyş kabileleri içinde yer alan şair, Halid bin Velid’in (r.a.) kanlı bir şekilde bastırdığı kalkışma sırasında öldürüldü.

Hasan Basrî:
Kuramları tartışmasız olarak bütün İslâm topraklarında kabul gören ünlü İslâm ilahiyatçısı Basrî, sade ve anlaşılır şiirler yazmıştır.

İbn-i Rumî:
Aslen Rum olan şair 836′da Bağdat’ta doğdu. Şiirlerinde anlatım güzelliğine önem veren şair, Mutedid’in veziri Hüseyin Kasım’ı bir şiirinde yerdiği için zehirletilerek öldürüldü. Vezirle aralarında geçen konuşma meşhurdur: Zehirlendiğini anlayan İbn er-Rumî gitmek için ayağa kalkar. Vezir: “Nereye gidiyorsun?” diye sorunca, “Gönderdiğin yere.” cevabını verir. Vezirin “Babama da selâm söyle” demesi üzerine ise “Cehenneme gitmiyorum” diye yanıt verir.

İbn el-Mu’tez:
Halife Mu’tez’in oğludur. Babasının ölümünden sonra Murtazabillâh ünvanıyla halife olan el-Mu’tez sadece bir gün halife kalabildi. 908 yılında asiler tarafından devrilerek boğdurularak öldürüldü. Kitab ül Bedi aslı meşhur bir eseri vardır. Öldürülen kedisi için yazdığı mersiye ünlüdür:

“Mine,
Sen bizi terk ettin ve bir daha dönmeyecek misin?
Sen benim yavrum gibiydin,
Seni okşamadan nasıl yaşayacağım?
Sen bizim koruyucumuzdun.”

Sadi:
Gülistan ve Bostan adlı iki Şark Edebiyatı başyapıtının yazarı olan şairin, Hulâgû’nun Bağdat’ı yıkması ile ilgili yazdığı mersiyesi de başyapıt olarak kabul edilir. Sadi, Avrupa’da tanınan Arap şairlerin başında gelir.

Seci’li Nesir Dönemi:
Cumhura göre en büyük örneği olarak Kur’an verilen kafiyeli düz yazı İslâm’ın yayılmasıyla beraber Arap Edebiyatı içinde müthiş bir gelişme gösterdi. Bu dönemin en önemli türleri; Hutbe, Muhabere ve Makamat’tır. Özellikle X. yüzyılda Seci’li Nesir zirveye çıkmıştır.

İbn Nubata:
Mezopotamya doğumlu vaiz. El-Hatib ünvanıyla anılırdı. Yazılarının önemli bir bölümünü savaşlara ayıran sanatçının en önemli eseri rüyada Hz. Muhammed’i gördüğünü anlattığı Rüya Mev’izesi’dir. Hutbe, Mac Guckin de Slan tarafından çevrilerek Avrupa Edebiyatına kazandırılmıştır. Aynı günde kimsenin tanımadığı iki tane dervişin farklı zamanlarda kendisine gelip okudukları

“O kılıçla ölmez,
Başka türlü ölecektir.
Nedenler türlüdür ama
Felâket aynen böyledir”

dizelerinden hemen sonra öldü.

Ebu Bekir el-Harizmî:
Taberî’nin yeğeni olan sanatçı, 935 yılında doğmuştur. Günümüze kadar gelen ilk mektup kitabının yazarıdır. Yazdığı hicivler yüzünden Gazneli Mahmud’un veziri el-Utbî’nin emriyle hapse atıldı. Resail adlı eseriyle bilinir.

Bediüzzaman el-Hamadanî:
1008 yılında öldü sanılarak gömülen yazar, mezardan çıkmak için çaba sarf ederken çıkarttığı sesleri duyan çevredekiler tarafından mezarı tekrar açılarak dışarıya çıkartılmaya çalışıldı. Ancak Hamadanî’ye ulaşıldığında yazar ölmüştü. Bir kez okuduğu bir kitabı ezberine alacak denli iyi bir hafızaya sahip olmasıyla meşhurdu.

Harirî:
Seci’li Nesir’in en büyük ustası olarak kabul edilen yazar, Makamat türünde verdiği örneklerle şöhrete ulaşmıştır. Makamat’ın açıklaması Silvestre de Sacy tarafından yapılmıştır.

Basra ve Kûfe Ekolleri:
Genişleyen İslâm devleti resmî dili olarak Arapça’yı seçmişti. Bu durum Arap Dilinin doğru bir biçimde öğretilmesi ve yaygınlaştırılması için eğitim kurumlarına duyulan ihtiyacı ortaya çıkardı. Yedi büyük hafızdan biri olarak kabul edilen İsa bin Ömer bu devrin önemli isimlerindendir. Ayrıca Gramer konusunda otorite kabul edilen Halil bin Ahmed’de döneme damgasını vuranlardandır. Sanatçının Kitab’ül Ayn adlı bir de sözlüğü bulunmaktadır. Kitab adlı eseriyle Sibaveyh, Kitab’ül Müselles adlı eseriyle Kotrob ünvanlı Mustanir, Kitab’ül Matalib ile Müsenna, Kitab’ül Muammerin ile Hatim, Muhyiddin İbn’ül Arabi, Adab’ül Kâtib adlı eseriyle Kuteybe, Divan’ül Adab ile Cevheri, Fıh’ul Lugat adlı eseriyle Razi dönemin diğer önemli isimleridir. Aynı dönemde Profesör Ebu’l Kasım Mahmud ez-Zemahşeri Klasik Bilimler dalında sivrildi.

Kitab’ül Agani:
Şarkılar Kitabı anlamına gelen eser 897 doğumlu Ebu’l Ferec tarafından yazılmıştır. Arap Edebiyatının en önemli kaynaklarından sayılan eser, toplam yirmi bir cilttir. Kitapta bulunan bir çok şiir bestelenmiş olduğu için yazarına Ferec adı verilmiştir.

El-Yemenî:
Çok kuvvetli bir şair olarak tanınan Necmeddin Ebu Muhammed Umara bin Ali el-Yemenî, 1121′de doğdu. Selahaddin Eyyubî’ye yazdığı parlak kasidelerle bilinir. Ancak Kudüs Kralı tarafından Selahaddin Eyyubî’ye düzenlenen suikastte bulunduğu için idam edilir.

İbn Nobata Cemaleddin:
1278′de Meyyafarikin’de doğan şair. Sec’ el-Mutavvak adlı bir antolojisi, kendine ait bir de Divan’ı vardır.

İbn Hicca:
Azrarî lakaplı Arap şair. Bad’iyye adında Hz. Muhammed’in hırkası için yazılmış şiirleri ünlüdür. Semerat el-Evrak adında bir de antolojisi vardır.

İbn Fadlullah Ömerî:
Aruz öğrenimini Şam’da tamamlayan yazarın Favazil es-Samar adlı eseri meşhurdur. Şair, Recez türünde eserler vermiştir.

Ayşe el-Ba’uniyye:
Hz. Muhammed için yazdığı m kafiyeli Feth el-Mübin adlı Naat ile üne kavuşan kadın şair. Çocuk eğitimiyle ilgili yazdığı Behcet el-Huld türünün ilk örneklerindendir.

Bin Bir Gece Masalları:
Kitab’ül Elif Leylâ ve Leylâ adıyla ünlenen, çocuklara ve yaşlılara hoş vakit geçirtme amacıyla yazılan kitapların en meşhurudur. Şehrazat ve Dinazad’ın öykülerinin anlatıldığı Hezar Efsane, yazıldığı dönemde oldukça ses getirmiş, günümüzde de Şark Edebiyatı denilince akla ilk gelen eserlerden olmuştur.

Cabir’in kardeşi Hayyan’ın yanındaki hayatımla
Şimdiki hayatım arasında ne benzerlik var!

A’şa
Uzun mızrakla giysisini parçaladım.
Kerim kişi mızrağa yabancı değildir.

Antere
Eğer benim bir huyum sana kötü geldiyse
Benim giysilerimi kendi giysilerinden sıyırıver, kurtulursun.
İmr’ul Kays
Ali’nin gözleri ağrıdığından ilaç arıyordu,
Tedavi edecek birini bulamıyordu,
Resulullah tükürüğüyle onu iyileştirdi;
Derken üflenen ve üfüren mübarek oldu.
Buyurdu; bugün bayrağı öyle bir süvariye vereceğim ki,
Savaşta dilâver, cesur ve savunucudur.
O, Allah’ı ve Allah da O’nu seviyor;
Allah sağlam kaleleri onunla fethedecektir.
Bu yüzden Ali’yi bu özelliklerle muhtas kıldı;
O’nu kendine vasi ve kardeş seçti.
Son düzenleyen Safi; 16 Mayıs 2016 23:40