Arama


HayLaZ61 - avatarı
HayLaZ61
VIP BuGS_BuNNY
23 Kasım 2007       Mesaj #2
HayLaZ61 - avatarı
VIP BuGS_BuNNY
İnanç Turizmi

Toplum yaşamının sürekli gelişmesi ve değişmesi paralelinde, refah artışıyla birlikte gerçekleştirilebilecek bir ihtiyaç olarak hızlı bir gelişme gösteren turizm;

• Ekonomik bakımdan kalkınma ve büyümeyi gerçekleştiren,
• Yatırımları ve iş hacmini geliştiren, yeni istihdam olanakları yaratan,
• Döviz sağlayan,
• Bölgeler arasında ekonomik gelişme farklılıklarını ortadan kaldıran,
• Sosyal ve kültürel yaşantıyı olumlu yönde etkileyen,
• Uluslararasında din, dil, ırk ve ülke farkı gözetmeden insanlar arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi,

böylece dünya barışının sağlanması bakımından önemli siyasal fonksiyonları gerçekleştiren bir niteliğe sahiptir.

İnsanların devamlı ikamet ettikleri, çalıştıkları ve temel ihtiyaçlarını karşıladıkları yerlerin dışına inanç çekim merkezlerine, dini inançlarını tatmin etmek amacıyla yaptıkları ve bu seyahatleri sırasında genellikle turizm işletmelerinin ürettiği mal ve hizmetleri talep ederek, geçici konaklamalardan doğan olaylar ve ilişkiler bütünü olarak tanımlanabilen “İnanç Turizmi” de yukarıda sayılan turizmin genel nitelikleri açısından ülkemizde çok büyük öneme sahiptir.

Çünkü, günümüzde parasal ve kitlesel bir olay haline gelen turizmin yarattığı ekonomik, sosyal kültürel ve politik etkiler, nedeniyle ülkemizin ekonomisi ile uluslararası ekonomik ve politik ilişkileri açısından önemli sonuçlar doğurabilecek bir güce sahiptir.

Bu bağlamda dini inançları nedeniyle Hac görevlerini yerine getirmek amacıyla yapılan büyük göç hareketlerinin, ekonomik ve sosyal bakımdan ülkeleri etkileme özellikleri her zaman göz önünde tutulması gereken bir unsur olmalıdır.

Ülkemizin önemli inanç çekim merkezlerine sahip olması nedeniyle bu ekonomik potansiyelin demokratik, laik Türkiye Cumhuriyetinin temel esasları çerçevesinde ele alınması ve değerlendirilmesi esastır.

Diğer bir deyimle, jeopolitik, jeostratejik konumu itibariyle kıtaların ve kültürlerin birleştiği yerde, kurulan devletimizin ekonomisinin geliştirilmesi için İnanç Turizminin araç olarak değerlendirilmesi, bu güne kadar olduğu gibi bu günden sonra da ülkemize her inançtan olan insanların hoşgörü ile karşılanması hedefimiz olmalıdır.

Özellikle dünyada iki büyük dinin üç milyar civarındaki benimseyenini ilgilendiren tarihsel olayların cereyan edeceği ülke konumu ile Türkiye Cumhuriyeti; Laik devlet yapısı ile Müslüman çoğunluğa sahip demokratik bir ülke olarak Hıristiyan dini inanç çekim merkezlerine sahip bir ülke olarak, dinler arası yumuşama, uzlaşma ve barış ortamının yaratıldığı yer olmalıdır.

Ancak, uygarlık geçmişinin çok eski oluşu ve çeşitliliği nedeniyle Türkiye’nin benzersiz arkeolojik ve kültürel zenginliklerinin ülkemiz birlik ve bütünlüğüne zarar vermemesi için çalışmak da hepimizin ödevidir.

Bu anlayışla, Bakanlığımızca dünya turizm hareketlerinden sahip olduğu potansiyel oranında daha fazla pay alabilmek, ülkesel ve bölgesel sosyo-ekonomik gelişmeyi sağlayabilecek katkılardan azami ölçüde yararlanabilmek, turizmi zaman ve mekan boyutunda yaygınlaştırmak amacıyla “İNANÇ TURİZMİ Projesi” yürütülmektedir.

“Turizmin çeşitlendirilmesi” politikasına duyarlı olarak yürütülen bu proje başarı ile sürdürülmektedir.

Dünya turizm potansiyelinde, inançla ilgili seyahatlerin payı giderek artmaktadır. Giderek artan bu kültürel ve inanca dayalı ziyaretin ülkemize sağlayacağı turizm gelirinden payımızı almamız gerekmektedir.

Örneğin; Filistin’de doğmuş ve orada ölmüş İsa Peygamberin Havarilerinin Anadolu topraklarına sığındığı, Hz. İsa’nın öğretilerini yaymaya çalıştığı, ilk kiliselerin bu topraklarda kurulduğu ve Hıristiyanlık tarihinin en önemli olaylarının yaşandığı yer olan ülkemizin bu payı çok büyük olmalıdır. Hıristiyanlığın doğduğu yer Filistin ise geliştiği, serpildiği yer Anadolu’dur.

Çünkü;

• Gerek ilk çağ medeniyetlerinin Anadolu’da gelişmesi, gerekse Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde havarilerin,
• Ortaçağda ise Musevilerin,

bulundukları ülkelerde karşılaştıkları ağır baskı ve yok etme politikaları sonucunda bu topraklara sığınmış olmalarına rağmen Türklerin kendi dini olan İslamiyet’e ait eserlerin yanı sıra, çok sayıda kilise, sinagog ve diğer mabetlerle dini eğitim veren okul ve vakıfların Anadolu’da yer almasına imkan tanımışlardır. Milletimizin İslami anlayış paralelinde derin saygı ve hoşgörü içerisinde günümüze kadar ulaşan bu eserler, Türkiye’nin rekabet gücünü arttırmakta ve diğer ülkelerden daha avantajlı duruma getirmektedir.

Bu avantajı iyi değerlendirebilmek amacıyla Bakanlığımızca üç Semavi din olan Müslümanlık, Hıristiyanlık ve Museviliğin günümüze kadar ulaşan önemli ziyaret merkezlerinin, Kültür Bakanlığı ve yerel idarelerle de işbirliği içerisinde altyapı üstyapı eksikliklerinin giderilmesi, tanıtımının yapılarak ziyaretçi sayısının artırılması hedeflenmektedir.

Ziyaretçi sayısını arttırırken, öncelikli hedefimiz yalnızca inanç turizminin yaratacağı ekonomik katkı değildir. Tabii ki bu katkı da önemlidir. Ancak, biz, sahip olduğumuz inanç merkezlerini insanların mutlu ve üretken olabilmeleri için “manevi beslenme” ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla ziyaret etmelerine imkan sağlamak da hedeflerimiz arasındadır. Elbette ziyaretçilerimizden de çalışanlardan da bu konuda aynı hoşgörü ve anlayışı beklemek hakkımızdır.


Bakanlığımızca, İnanç Turizminin geliştirilmesi amacıyla başlatılan çalışmalar kapsamında, 1993 yılında öncelikle üç kitabi dinin günümüze kadar ulaşan eserlerin ve ibadet yerlerinin envanteri hazırlanmıştır. Türkiye genelinde Valilikler, Kültür Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı ve çeşitli Üniversitelerin de görüşleri alınarak yapılan envanter çalışmasında, ülkemizde yer alan ve sayıları çok fazla olan tüm eserler ele alınamamıştır. Yalnızca;

1- Dini yönden önemi bulunan ve büyük oranda ziyaret edilen,
2- Sanat Tarihi açısından özelliği olan,
3- Mimari niteliği nedeniyle türünün ilk ve ilginç örneği olan,
4- Ulaşımı kolay bir noktada bulunan ve Seyahat Acentaları tarafından tur programlarına dahil edilen,

belirli ve önemli merkezlerin tespiti yapılmıştır. Bu tespit sonucu toplam 316 eser (Müslümanlık - 167 + Hıristiyanlık - 129 + Musevilik - 20) belirlenmiştir.

Bu proje kapsamında Dışişleri Bakanlığı Başkanlığında, İçişleri Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Bakanlığımız ve ilgili Kamu Kurum ve Kuruluşların temsilcilerinden bir komite kurulmuştur.

Bu Komitece;

 Hatay - St.Pierre Anıt Müzesi
 İçel - St.Paul Anıt Müzesi
 İzmir - Selçuk Meryem Ana Evi
 Antalya - Demre; St. Nicola Kilisesi
 Bursa - İznik; Ayasofya Cami
 Manisa; Sard, Alaşehir, Akhisar Kiliseleri
 Isparta - Yalvaç Pisidia Antik Kenti
 Nevşehir - Derinkuyu Ortodoks Kilisesi
 Denizli - Laodikya Antik Kenti

Hıristiyanlık açısından en önemli yerler olarak tespit edilmiş, Vatikan’ın önerisi ile de Hıristiyanlar için hac yeri olarak kabul edilmiştir.

Şimdi öncelikle bu yerlerin Valileri, Belediye Başkanları, ilgili Kamu Kurum ve Kuruluşlarının yetkililerinin katıldığı toplantılara, koordineli çalışmalara duyarlı olarak sözkonusu eserlerin turizm amaçlı değerlendirilmesi çalışmalarının belli bir sistem ve işbirliği içerisinde yürütülmesi yönünde kararlar üretilmiştir.

Bakanlığımızca, sadece bu 9 kutsal mekanın değil, İstanbul, Şanlıurfa, İzmir, Bursa, Edirne, Gaziantep, Siirt, Mardin ve Bitlis gibi ülkemizin bir çok kentinde İslamiyet açısından büyük önem taşıyan kutsal mekanlardan da tespit edilen eksiklikler, gerek Bakanlığımız bütçesinden gerekse Başbakanlık Tanıtma Fonu Kurulu Başkanlığı’ndan temin edilen ödenekler kullanılarak giderilmektedir. Yol yapımından çevre düzenlemesine, aydınlatmaya kadar değişik altyapı ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için bu güne kadar Bakanlığımız ve Başbakanlık Tanıtma Fonu Kurulu Başkanlığı’ndan yaklaşık 1.5 Trilyon TL. tahsis edilmiştir.

Üç semavi din açısından önem taşıyan kutsal mekanların altyapı eksiklikleri giderilmeye çalışılırken, bu mekanların bulundukları yerleşimlere gelecek ziyaretçiler için konaklama, restoran gibi üstyapı tesislerinin de yapılması amacıyla özel sektörün yatırım yapması teşvik edilmektedir.

Bütün bu çalışmaların turizmin döviz girdisi yanında uluslararası ilişkilerin iyileştirilmesi, dünya barışının sağlanması amacıyla sürdürüldüğü bilinmelidir.
Pirana Kovalayan Çılgın Hamsi...