Arama


GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
15 Mart 2006       Mesaj #20
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Tarihi kıvraklığımız



Türker Alkan
Şurası muhak-kak ki, AB'ye tam üye olarak kabul edilmemiz tarihimizdeki büyük dönüm noktalarından birisi olacaktır. Şu ana kadar yaptıklarından dolayı Erdoğan'ı Atatürk'le karşılaştırmak, "Aynı derecede büyük işler yaptılar, Erdoğan 2. Atatürk'tür" demek elbette saçma ve yersiz bir benzetmedir. Ama AB'ye tam üye olarak kabul edilmemizin Cumhuriyet'in ilanından ve onu izleyen devrimci değişikliklerden sonra yaşanan en büyük olay olduğu ortada.
Olumlu bir İlerleme Raporu ve müzakereler için verilecek tarih, bu açıdan elbette büyük önem taşıyor. Avrupa Birliği için de, bizim için de yeni bir dönemin eşiğinde olduğumuzu söyleyenler haklıdır.
Türkiye'nin son yıllarda gerçekleştirdiği köklü değişikliklerin Avrupa'yı şaşırttığı, hazırlıksız yakalattığı görülüyor. Belli ki 'Türkler nasıl olsa bunca yeniliği yapamazlar' diye düşündüler. Çıkardığımız uyum yasalarından ve değişikliklerden sonra bir kısmı işi yokuşa sürmenin yollarını arıyorlar, ama çok geç kalmış olabilirler. "Koşullarımız karşılanmazsa müzakereleri yarıda keseriz, işçilerin serbest dolaşımına sınırlama getirelim, tam üyelik için müzakere süresi en az 10 yıl olsun..." Bütün bunlar çok da önemli değil.
Taraflar anlaşamazsa müzakereler nasıl olsa kesilecektir, bunun için madde koymanın pratikte fazla bir önemi yok. Emeğin serbest dolaşım hakkının hemen verilmeyeceği zaten bilinen bir şeydi. Müzakerelerin de kısa bir zamanda bitmeyeceği ortada. (İspanya yedi yıllık bir müzakere döneminden sonra alınmıştı.) Zamanla değişebilecek olan bu tür koşullar muhtemelen Türkiye karşıtlarının tepkilerini yumuşatmak için konulacaktır. Müzakere süresince değiştirilmeleri de mümkündür. Önemli olan, Türkiye'nin tam üyeliğini kabul eden siyasal iradenin belirmesidir. Bu da büyük bir ihtimalle önümüzdeki dönemde ortaya çıkacaktır.
AB'ye tam üyelik perspektifi ciddiyet kazanınca muhafazakâr yayın organlarında şu tür yazılar çıkmaya başladı: 'Medeniyet mi değiştiriyoruz?' Biraz geç kalmış bir soru değil mi? Aslına bakacak olursanız Türkiye 200 yıldır medeniyet değiştirmeye çalışıyor. Tanzimat'tan Atatürk devrimlerine ve sonrasına kadar geçen sürede yaşananlar köklü bir medeniyet değiştirme çabası değil de nedir?
Son değişiklikleri yapış hızımız Avrupalıları biraz şaşırtmışa benziyor. Aslında tarihimize baksalar, bu kadar da şaşırmazlardı. Biz ki alfabesini bile iki kez değiştirmiş bir ulusun ahfadıyız. Müslüman olduk Uygur alfabesini bıraktık, Arap alfabesini benimsedik, Osmanlıca konuşmaya başladık. Sonra bunu da beğenmedik, Arap harflerini ve Osmanlıcayı bıraktık, Latin alfabesini benimsedik, okullarımızda İngilizce öğretir olduk, yasalarımızı Batı'dan aldık, giyim kuşamda da Batı'ya özendik.
Kısacası, biz bu işte çok deneyimliyiz. Dünyada hiçbir ulus bizim kadar alfabesini, dilini, kılık kıyafetini, yasalarını değiştirme marifetini göstere-memiştir. Zaten halkımızın yüzde 75'inin AB'yi istemesi de bunu göstermiyor mu? Müzakereler hele bir başlasın, daha sona ermeden Avrupalıdan çok Avrupalı olacağımızdan emin olabilirsiniz.
Tarihimizden kaynaklanan bir kıvraklığımız var. Yakın zamanda Avrupalılar da bunu görerek şaşkınlığa düşecektir
Son düzenleyen GusinapsE; 10 Nisan 2006 20:46