Arama


GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
15 Mart 2006       Mesaj #6
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Yaratılış neden bilim dışıdır?





İsmet Berkan

"Evrimi destekleyen belki en inandırıcı kanıt, fosil dizilerinin erken yaşam biçimlerinden geç biçimlere tutarlı bir şekilde geçişidir. Dünyanın hiçbir yerinde, örneğin ne memeliler Devon döneminde (balıkların çağında) görülmüştür ne de insan fosilleri dinozorlarınkiyle bir arada bulunmuştur. Basit tek hücreleri içeren el değmemiş katmanlar çok hücreli içerenlerden daha öncedir ve omurgasızlar omurgalılardan önce gelir; hiçbir yerde bu sıralama değişmemiştir. Ardışık katmanlardaki fosiller, aralarında daha fazla zaman olan katmanlardakilerden daha benzeşiktirler. Fosil kayıtlarından çıkarılabilecek en akla yakın bilimsel sonuç, evrim kuramında ortaya konan değişerek türeyişin gerçekleştiğidir.
Yaratılışçıların özel tezlerinden biri de 'Hiç kimse evrimleşmeyi görmemiştir' şeklindedir. Bu tez, bilimde hipotezlerin nasıl sınandığının özünü görmemektedir. Dünyanın güneşin etrafında döndüğünü ya da maddenin atomlardan yapıldığını görmüyoruz. Onların 'sonuçlarını' görüyoruz. Bilim insanları bu kavramlardan kaynaklanan öngörüleri kapsamlı gözlem ve deneylerle sınayarak dünyanın döndüğü ve atomların varolduğu sonuçlarına varırlar.
Dahası, küçük bir ölçekte, evrimin işlemesini günlük hayatımızda 'yaşarız.' Her yıl yeni grip tiplerinin ve antibiyotiklere dirençli bakterilerin ortaya çıkması evrim sürecinin bir sonucudur. Bakteriler ve virüsler gibi kısa yaşam döngüsüne sahip canlıların çevrelerinin etkisiyle hızla evrimleşmeleri tıbbi açıdan büyük önem taşır. Sayısız laboratuvar deneyleri göstermiştir ki mutasyon ve doğal seçilim yoluyla böyle mikroorganizmalar hemen önceki kuşaklardan kendilerine özgü biçimlerde farklılaşabilirler.
Daha büyük ölçekte, sivrisineklerin böcek ilaçlarına direnç kazanmaları, çevre baskısı altındaki canlıların dayanıklılığı ve uyum sağlama gücünün bir örneğidir. Benzer biçimde sıtma asalakları da yıllarca yaygın olarak kullanılan ilaçlara direnç kazanmışlardır. Bunun sonucunda her yıl 300 milyonu aşkın vaka ile sıtma hastalığı yeniden artmaktadır.
Moleküler evrimsel veriler, yakın zamanda öne sürülen 'akıllı tasarım kuramı'na karşı çıkmaktadır. Bu fikrin savunucuları, yapısal karmaşıklığın tanrının doğrudan müdahalesiyle canlıların bugünkü hallerinde yaratıldıklarının kanıtı olduğunu öne sürerler. Bu savlar, omurgalı özünün ince organizasyonunun bugünkü haliyle her şeye kadir bir yaratan tarafından tasarlandığını öne süren 18. yüzyılda yaşamış din adamı William Paley'i anımsatmaktadır. Günümüz akıllı tasarım savunucuları, DNA gibi moleküler yapıların ya da pıhtılaşırken kanın geçirdiği aşamalar gibi moleküler süreçlerin, tüm öğeleriyle birden varolmadıkları sürece işlevsel olamayacak kadar karmaşık olduklarını öne sürerler. Yani, akıllı tasarım savunucuları bu yapıların ve süreçlerin doğal seçilimin öngördüğü adım adım ilerleme yoluyla evrimleşemeyeceğini söylerler.
Ancak, 'çözülemeyecek' kadar karmaşık olduğu öne sürülen bu yapı ve süreçlerin daha dikkatli bir gözle bakınca hiç de öyle olmadıkları görülür. Örneğin, karmaşık bir yapının veya biyokimyasal sürecin ancak tüm öğelerinin bugünkü haliyle varolmaları ve işlemeleri durumunda işlevsel olacağı tezi yanlıştır. Karmaşık biyokimyasal sistemler doğal seçilim yoluyla daha basit sistemlerden kurulabilirler. Hatta, böylece bir proteinin 'tarihi' daha basit canlılarda izlenebilir. Çenesiz balıklar çeneli balıklardan, çeneli balıklar da memelilerden daha basit bir hemoglobine sahiptir."




dagarcik10011cbk119ha17mn