16 mart?Mısır firavunu Psammetikhos Pers kralı Kambyses'e yenilip esir düştüğünde, Kambyses onu aşağılamak için Pers zafer alayının geçeceği yola götürülmesini emreder.
Herşey öyle ayarlanmıştır ki, Psammetikhos kızını bir hizmetçi olarak, testiyle kuyuya giderken görür
Bütün Mısırlılar bu görüntü karşısında ağlayıp yakınırken, Psammetikhos öylece durur;
gözlerini yere diker,
kılı kıpırdamaz,
ağzından tek bir söz çıkmaz.
İdam edilmeye götürülen oğlunu gördüğünde, gene tepkisiz kalır.
Ama esirler arasında yaşlı, yoksul düşmüş hizmetkarını görünce, yüzünde derin acı işaretleri görülür, dövünmeye başlar.
Bu hikaye gerçek anlatıcılığın ne olduğu hakkında bir fikir verebilir.
Enformasyon yalnızca yeni olduğu an değer taşır,
yalnızca o an yaşar.
Kendini tümüyle o ana teslim etmeli, zaman kaybetmeden kendini ona açıklamalıdır.
Oysa hikaye farklıdır.
Kendini tüketmez, gücünü toplar ve korur, yıllarca sonra bile harekete geçirebilir.
Örneğin Montaigne, Mısır firavununun neden yalnızca hizmetkarını görünce ağlayıp dövündüğünü sorar kendine.
Ve şöyle cevaplar:
"O kadar kederliydi ki," der,
"kederindeki ufacık bir artış, duygularını zaptedememesine yetmişti."
Montaigne böyle.
Ama şöyle de söylenebilir:
"Kendi soyundan olanların yazgısı firavunu etkilemez, çünkü bu onun kendi yazgısıdır".
Ya da:
"Gerçek hayatta kayıtsız kaldığımız şeyleri sahnede görmek etkiler bizi.
Firavun için hizmetkarı yalnızca bir oyuncudur."
Ya da:
"Kederin büyüğü tıkar insanı ve ancak bir gevşemeyle birlikte dışavurulabilir.
Hizmetkarın görülmesi, bu gevşeme anıdır."
Herodotos hiçbir açıklama yapmaz.
Hikayeyi olabilecek en kuru üslupla aktarır.
Eski Mısır'a ait bu hikayenin binlerce yıl sonra insanları hala şaşırtıp düşündürüyor olmasının nedeni de bu.
Tıpkı piramitlerin hava geçirmeyen bölmelerinde binlerce yıl kapalı kalmış tohum tanelerinin, yeşerme güçlerini bugüne kadar koruyabilmiş olmaları gibi...
Bu yazı Ferhan Şensoy'un "Falınızda Rönesans Var"kitabından alınmıştır.Zamanın Çok İnce Dilimleri
>>İyimser bir hesapla diyelim ki,seksen yıl yaşadınız.
>> >>Her gün çalışmak,yemek ve uyumakla gecen saatler ayrı ayrı hesaplanırsa
>> >>ortaya korkunç bir tablo çıkıyor.
>> >>Seksen yılınız ede ede 29200 gün edebiliyor.
>> >>Günde yedi saat uyusanız,seksen yılda 204400 saat, yani 23 yıl 4 ay uyumuş oluyorsunuz."Amma çok lan"diye düşüneceksiniz. Evet,bence de; fakat uyumadan olmuyor. İnsan ömrünün büyük bir bölümünü uykuda geçiriyor.
>> >>Geri kalan 56 yıl 8 ayınızın 1 yılı tuvalette, 7 yılı yolda, 2 yılı banyoda, 6 yılı yemek sofrasında, 23 yılı mesai başında, hiç sınıfta kalmazsanız 3 yılı okullarda, 2 yılı evde ders çalışmakla, 6 yılı kuyrukta ya da orada burada beklentilerle ve alışverişle geçip gidiyor, elde kalıyor 6 yıl 8 ayınız...
>> >>Erkekler askerlik ve sakal tıraşına 3 yıl ayırırken, kadınlar da bu 3 yılı makyaj yaparak ve kuaförde geçirip durumu dengeliyorlar. Kadın olun erkek olun,omur boyu tırnak kesmek 1 ayımızı alıyor.
>> >>Her insanin zorunda olduğu para saymak konusu da ister istemez 4 ay gibi bir zaman dilimini çalıyor... >> >>Gelelim size kalan 3 yıl 3 ayınıza ..
>> >>Evliyseniz bunun 1 yılı kari koca kavgasıyla gecer.40 yıllık bir evlilik ve günde ortalama yarim saat ağız dalaşı gibi iyimser bir hesapla tabii. Kimi evlilikler vardır ki onların kavgaları bu geri kalan 3 yıl 3 aya da sığmaz. >> >>Biz burada mülayim bir evli cifti ana örnek olarak alıyoruz.
>> >>Bekarsanız,kari koca kavgasına ayıracağınız 1 yılınız telefonda telef olacak demektir.Yani ki evlenin ya da evlenmeyin,geri kalıyor 2 yıl 3 ayınız.
>> >>Gene iyimser bir tahminle yirmi yaşınızdan yetmiş yaşınıza kadar seks yaptığınızı ve bu işe günde soyunma giyinme dahil 20 dakika ayırdığınızı düşünelim. Siz ister her gün şıpın işi 20 dakikalık işler tutarsınız,ya da bir gün pas geçer,devrisi gün bu işe 40 dakika ayırabilirsiniz,ister bütün hafta bilenir, hafta sonu 4 saat 40 dakikalık bir seks alemi düzenleyebilirsiniz. Öyle ya da böyle ve duraklamalarla 1 yıl 5 ayiniz da seksle geçiyor.
>> >>Kalakalıyor sadece 10 ayiniz.
>> >>Günde 15 dakika televizyon izleseniz, ki izliyorsunuz, saatlerce izleyen var,gitti iste 10 ayınız, hayat tamam oldu. Saatlerce televizyon izleyenler o vakti mutlaka ya seksten ya da dersten çalıyorlar.Başka türlü olmaz,hesap ortada...
>> >>Ayrıca bu hesaba,uzun yolculuk yapmanız, hastalanıp yatmanız,erkeklerin sünnet, kadınların lohusalık dönemleri,kimi cenazelere katılmanız,karakolluk olmanız,mahkemeleriniz,noter işleriniz,banka ziyaretleriniz, dişçi,doktor tantanaları gibi kayıp zamanlar katılmadı.
>> >>Hesaba katılmayan en önemli şey,kitap okumak,tiyatro,sinema,bale,opera izlemek,bir yerlere tatile gidip yan gelip yatmak.
>> >>Butun bunlara ayıracak dakikanız olmadığı somut ve aritmetik olarak gözlemleniyor.
>> >>Üstelik herkes seksen yıl yaşamıyor.
>>>>>>>> Kötümser bir hesapla sizin >çişe gitmeye bile vaktiniz yoook... >>>>>
Son düzenleyen Blue Blood; 1 Nisan 2006 10:33
Sebep: flood