Arama


yüksel2 - avatarı
yüksel2
Ziyaretçi
6 Aralık 2007       Mesaj #43
yüksel2 - avatarı
Ziyaretçi
Bu kadar satır arasına manşette lazım


Hastanenin bir koğuşunda şifa bulmaz üç kötürüm bulunuyordu. Koğuşa ilk gelen, pencerenin yanında, sonra gelen ortada, en son gelen hasta ise kapının yanında yatıyordu.

Ortada yatan, "iyimser" bi adamdı. Canlı ve neşeli konuşmasıyla, arkadaşlarının kederlerini azaltmaya çalışıyordu...

Soğuk bir kış gecesi, pencerenin yanındaki hasta öldü. Onu kaldırdıktan sonra, ortadaki hastayı, pencerenin yanına, kapının yanındakinide ortaya yatırdılar. Kapının yanınada bir hasta geldi.

Pencerenin yanındaki iyimser adam, hergün dışarıdaki gördüklerini yatak arkadaşlarına anlatmaya başladı....

Karşıdaki parkı, ağaçları, kuşları, yoldan geçen insanları anlatıyordu. Neşeli neşeli oynayan çocukları, esrarengiz adamları söylüyor, onları uzun uzun anlatarak, çaresiz yatan arkadaşlarını eğlendiriyordu...

Hergün gelip geçenlere yavaş yavaş isimler takmaya başladı. Ötekiler artık, sabah işe gidenlerin, öğleyin geçen yolcuların akşam eve dönen kimselerin hikayelerini dinleye dinleye onları tanımaya başladılar..

Böylece, hastanenin ruha ağırlık veren havası dağılıyor, odaya biraz neşe yayılıyor, bir türlü geçmek bilmeyen can sıkıcı saatleri tatlı hikayeler dolduruyodu. Bundan dolayı öteki iki hasta, pencere yanındaki arkadaşlarına şükran duyguları besliyorlardı....

Birgün ortada yatan hastanın aklına ansızın bir düşünce geldi. Eğer pencerenin yanındaki hastaya bir şey olacak olursa, oaraya kendisi geçecek ve onun hikayesini dinlemektense, dışarıdaki bu renkli hayatı, kendi gözleriyle görecekti.

Bu düşünce günlere kafasında yer etti. Yattığı yerde hep bunu düşünüyor ve bir çare aryordu. Bir gün bunuda buldu....

Pencere yanındaki adama bazen bir kalp krizi geliyordu. İlaç şişesi ve kaşığı yanbaşındaki komidinin üzerinde duruyordu. Kalp krizi gelince güçlükle elini uzatıyor ve ilacını kendisi alıyordu. Çünkü çok kere oda da hasta bakıcı bulunmuyordu.

Bir gece yine pencerenin yanındaki hastaya bir kriz geldi. Elini ilaca uzattı ise de, ortadaki hasta büyük bir gayretle doğruldu ve şişeye elini vurarak yere düşürdü. Şişe paramparça olmuştu....

Ertesi sabah pencerenin yanındaki hastayı ölü buldular. Ortadaki hasta, pencerenin yanındaki yatağa geçeceğini düşünüyor, hayata yeniden kavuşacakmış gibi, için için seviniyordu.

Ölüyü kaldırdılar. Kendisinide pencerenin yanındaki yatağa geçirdiler.
İçinden:
-Pencereden dışarıya bakmak için, hasta bakıcısının çıkmasını beklemeliyim, diye düşlündü. Bakarsın benden şüphe duyabilirler.

Oda da yapayalnız kalınca, başını güçlükle doğrulttu ve büyük bir arzuyla pencereden dışarı baktı.

Birkaç metre ötede, SİMSİYAH DUVARDAN BAŞKA BİRŞEY YOKTU.....