Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Aralık 2007       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Balkan Ülkeleri ile ilişkiler ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesi

Türkiye'nin dış politika gündeminde Balkanlar'ın önemi büyüktür. Balkanlar'ı Avrupa'ya açılan kapısı olarak gören Türkiye, Balkan ilişkilerinde daima anahtar rol oynamıştır. Türkiye Bosna-Hersek'te yıllarca devam eden insanlık trajedisinden büyük endişe duymuştur. Şüphesiz ki, bu trajedi bütün uygar ulusların hafızasında derin izler bırakmıştır.
Türkiye, Bosna-Hersek'in uluslararası toplumca tanınan sınırları içinde çok-milletli, çok-kültürlü, bağımsız ve egemen bir devlet olarak korunmasına önem vermektedir. Türkiye, başlangıcından itibaren, krize adil ve kalıcı bir çözüm bulunması için yapılan ikili ve uluslararası seviyedeki gayretlere katılmıştır. 1997 ilkbaharında Arnavutluk'ta meydana gelen olaylar da Türkiye tarafından endişe ile izlenmiştir. Türkiye daima bu ülkenin toprak bütünlüğünün önemini vurgulamış, krizin demokratik yollar ve Arnavutluk halkının özgür iradesiyle çözülmesi gerektiğinin altını çizmiştir. Türkiye Kosova'da meydana gelen olaylardan da derin endişe duymuştur. Sırp tarafının Ramboulliet'de hazırlanan barış anlaşmasını imzalamayı reddetmesi, sorunun diplomatik yollarla çözümünü engellemiş ve Sırplar'ın Kosova'da sürdürdükleri zulüm ve katliamlara karşı NATO operasyonunu zorunlu kılmıştır. Bu sebeple Türkiye, Sırp güvenlik, askeri ve paramiliter güçlerinin Kosova'dan çekilmesi ve Kosova Barış Ordusu'nun silahları bırakması ile sonuçlanan NATO hava harekatına katkı sağlamıştır. Krizin başlangıcından bu yana Türkiye, Kosova için geliş- tirilmiş bir özerklik statüsü, Türk kökenliler de dahil bütün etnik grupların eşit haklara sahip olması ve tüm Kosova halkının güvenliği için kalıcı bir çözümden yana olmuştur. Bu bağlamda, Kosova'da görev yapan Uluslararası Barışı Koruma Gücü'nün (KFOR), Kosova halkının tamamının korunması ve güvenliğinin sağlanması konusunda gerekli tüm güven-artırıcı önlemleri alacağı ve kalıcı bir çözüme zemin hazırlayacağı görüşündedir. KFOR ayrıca, Sırp katlia- mından kaçarak 18.000'i Türkiye'de olmak üzere çeşitli ülkeler tarafından kabul edilen yüzbinlerce mültecinin güvenli bir şekilde evlerine dönebilmesi açısından da büyük bir önem taşımaktadır. KFOR'a 993 askerden oluşan bir mekanize taburla katılan Türk barış gücü de, halen Prizren'de görev yapmaktadır. Türkiye'nin Karadeniz komşuları, Balkanlar'dan başlayarak Hazar Denizi'ne kadar olan bölgede görülmek istenen barış ve güvenlik için hayati bağı oluşturmaktadır. Bu nedenle Türkiye, Karadeniz Ekonomik İşbirliği'nin (KEİB) oluşturulmasında öncülük etmiştir. Bölgesel işbirliği projesinin temel amacı Karadeniz’e kıyısı olan ülkeler ile Balkan ve Hazar Denizi ülkeleri arasında ortak ekonomik girişimler ve ticaretin geliştirilmesi aracılığıyla büyük bir topluluk oluşturmaktır. Böylece ülkeler arasında barışçıl bir bağımlılık mevcut olacaktır. KEİB'in amacı, ekonomik alandaki işbirliğiyle bölgede barışı güçlendirmektedir. KEİB, farklı din, dil ve kültürlere sahip Karadeniz ülkelerinin biraraya gelmesinden oluşmuştur. üyeleri arasında Türkiye'den başka Arnavutluk, Ermenistan, Azerbaycan, Bulgaristan, Gürcistan, Yunanistan, Moldova, Romanya, Rusya Federasyonu ve Ukrayna bulunmaktadır. KEİB bir ticaret ve kalkınma bankası oluşturmuş, çeşitli alanlarda işbirliği başlatmış ve cesaret verici ilerlemeler kaydetmiştir. Katılımcı devletler KEİB'i kısa dönemde "örgüte" çevirecek bir genelge kabul etmiş ve uzun dönemde serbest ticaret bölgesi oluşturulmasını öngören Niyet Bildirisi'ni onaylamışlardır.
Karadeniz Ekonomik ışbirliği Bölgesi, 19 milyon km2 nin üzerinde bir alana yayılmıştır. Bu bölge, 350 milyona yaklaşan nüfusu ile dünya ekonomisi için oldukça önemli bir yere sahiptir. Toplam 1 trilyon 200 milyar dolar seviyesinde milli gelire sahip olan Karadeniz Ekonomik ışbirliği Bölgesi'nin ticaret hacmi, 400 milyar dolara yaklaşmaktadır. Dünya ticaretinde ilk sıralarda yer alan ürünlerin birçoğu bu bölgede üretilmektedir. Rusya ve Ukrayna dünya demir cevheri ve manganez rezervlerinin %30'una yakın bir bölümüne sahiptir. Azerbaycan'da yılda 13 milyon ton dolayında petrol ve 11 milyon ton dolayında da doğalgaz üretilmektedir. Bunun yanında Türkiye, son yıllarda ihracatında sanayi ürünlerinin payını %80'lerin üzerine çıkarmış ve piyasa ekonomisinin uygulanmasında kaydedeğer başarılar kazanmış bir ülkedir. Bu yönüyle ve edindiği demokratik ve serbest piyasa ekonomisi tecrübesiyle, bölge ülkeleri arasında ulaşım, iletişim, yatırım işbirliği, turizm ve çevre gibi belli başlı alanlarda yapılacak işbirliğinin geliştirilmesinde lokomotif rolü oynayabilecek bir ülke konumundadır.
Türkiye'nin Karadeniz bölgesinde üstlendiği rol, sadece üye ülkelerin piyasa ekonomisine geçişiyle ve dünya ekonomisiyle bütünleşme girişimlerine katkıda bulunmasıyla sınırlı değildir. Bölgede görülen büyük finansman sıkıntısına rağmen hem kendisinin hem de diğer üye ülkelerin yararına olabilecek ticari ilişkilerin geliştirilmesine ve yatırım potansiyelinin değerlendirilmesine yönelik çalışmalara da aktif bir şekilde katkı sağlamaktadır.
Son düzenleyen Daisy-BT; 22 Şubat 2011 22:49