Türkiye’nin İç Su Biyolojik Çeşitliliği Türkiye, yaklaşık olarak 10.000 km2’lik bir alan kaplayan akarsuları ve gölleriyle biyolojik çeşitliliği yaşatmak için çok önemli olan iç su kaynaklarına sahiptir. Göller, bataklıklar, deltalar, sazlıklar ve çamur düzlükleri, başta kuşlar olmak üzere, yaban yaşamı için oldukça önemlidir. Türkiye’de 26 nehir havzasını içeren 7 drenaj havzası vardır. Türkiye’nin iç su potansiyeli: 33 adet nehir (177 714 km), 200 adet doğal göl (906 118 hektar), 159 adet baraj gölü (342 377 hektar) ve 750 adet (15 500 hektar) göletten oluşmaktadır. Sulak alanlarımızdan 135’i uluslar arası öneme sahiptir. Bunlardan 12 tanesi Ramsar alanı olarak ilan edilmiştir. Özellikle göller iç su ekosistemlerinde ayrı bir öneme sahiptir. Çünkü birçok gölümüzün etrafı dağlarla çevrili olup bulundukları çevrenin etkisi altında kaldıklarından suları az çok birbirinden farklı özellikler gösterirler. Kapalı havza göllerinin suları tatlı, tuzlu ya da sodalıdır. Çoğu birbirinden izole olan bu göllerin sucul fauna elemanları da gen akışının engellenmesi sonucu farklılaşmıştır. Birçok gölde kendine özgü nadir balık türleri yaşamaktadır. Akarsular da doğal habitatları birbirinden ayıran hassas ekosistemlerdir. Akarsuların oluşturdukları vadiler, mağaralar, adacıklar ve taşkın ovaları çoğu zaman sucul canlıların yayılması için bir yol bazen de sığınmak için bir araçtır. Anadolu’daki bazı nehirler fiziksel izolasyonun etkisi ile sucul faunanın zenginleşmesine sebep olmuştur. Türkiye iç sularında tür ve alttür seviyesinde 236 balık taksonunun yaşadığı tespit edilmiştir. Bu taksonlardan 70’i ülkemize özgü olup endemiktir.
Göller su kuşları açısından da büyük önem taşımaktadır. Türkiye’de devamlı ya da geçici olarak yaşamını sürdüren 460 kuş türünden önemli bir kısmı sulak alanlarda barınır. Örneğin Manyas Gölü, Karabatak (Phalacrocorax carbo), Küçük karabatak (Phalacrocorax pygmeus), Tepeli pelikan (Pelecanus crispus), Gece balıkçılı (Nycticorax nycticorax), Alaca balıkçıl (Ardeola ralloides), Küçük ak balıkçıl (Egretta garzetta), Kaşıkçı (Platalea leucorodia) türleri için üreme alanı; Dikkuyruk (Oxyura leucocephala), Tepeli pelikan (Pelecanus crispus) ve Küçük karabatak (Phalacrocorax pygmeus) türleri için de kışlama yeridir. Bafa Gölü, Küçük batağan (Tacyhbaptus ruficollis), Bahri (Podiceps cristatus), Kara boyunlu batağan (Podiceps nigricollis), Karabatak (Phalacrocorax carbo)
, Küçükkarabatak (Phalacrocorax pygmeus), Tepeli pelikan (Pelecanus crispus), Boz ördek (Anas streperg), Elmabaş pakta (Aythya ferina), Sakarmeke (Fulica atra) için kışlama alanı; Ak kuyruklu kartal (Haliaeetus albicilla), Bataklık kırlangıcı (Glareola pratincola) ve Mahmuzlu kız kuşu (Vanellus spinosus) için üreme alanıdır. Ülkemiz sulak alanlarının pek çoğunda bulunan susamurları (Lutra lutra) nesli tehlikede olan ve tüm Avrupa'da koruma altına alınmış gösterge türdür. Amik Gölü'nün tarım amacıyla kurutulması sonucu Türkiye için endemik bir tür olan Yılanboyun'un ( Anhinga melanogaster rufa) ülkemizdeki soyu tükenmiştir. Kuşkusuz iç su fauna zenginliği bu kadarla kısıtlı değildir. İç sularımızda toplam 10 tür Amfibia (Amphibia), 5 tür sürüngen (Reptilia), 8 tür memeli (Mammalia) çok sayıda sucul omurgasız böcek de yaşamaktadır. Ancak iç su böcek faunası ile ilgili çalışmalar henüz tamamlanmamıştır.
Türkiye’deki sulak alanların florası su içi ve kıyı-bataklık olarak iki grup altında toplanmıştır. Kıyı-bataklık florası da tatlı ve tuzlu su habitatları göz önüne alınarak iki alt gruba ayrılmıştır.
Su içi bitki toplulukları, su yüzeyinde veya su içinde yaşayan sucul bitkilerden oluşur. Bu bitkiler içersinde Trapa natans ve Salvinia natans Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabında “Zarar Görebilir VU” kategorisinde yer almaktadır. Kıyı-bataklık florası akarsu, göl ve bataklıklarda su derinliği fazla olmayan yerlerdeki vejetasyonu oluşturur. Bu bitkiler iyi gelişmiş kök sistemlerine sahiptir bu nedenle örtüşleri genellikle çok yüksektir. Kıyı bataklık florası su içi florasına göre hem daha zengin hem de ilginçtir. Tuzcul bataklıklarda endemik olan Verbascum pyroliforme, Gladiolus halophilus, Onosma halophila gibi bitkiler de yayılış gösterir.
İç Su Biyolojik Çeşitliliğini( BÇ) Tehdit Eden Faktörler
İç su ekosistemlerinde görülen biyolojik çeşitlilik kayıplarının altı temel nedeni bulunmaktadır. Bunlar; yabancı türlerin girişi, aşırı veya yasa dışı avcılık, kirlilik, habitat tahribi, turizm baskısı ve su rejimine yapılan müdahaleler şeklinde sıralanabilir.
Su rejimini etkileyen ekonomik gelişme politikaları ile biyolojik çeşitliliği koruma politikaları arasında çelişkiler mevcuttur. Bu tür alanlarda kamu yararına yapılacak olan yatırımlarda, ekosistemde olumsuz değişimleri ortaya koyacak ileriye dönük modelleme çalışmaları yapılmasına ihtiyaç vardır.
Tarımsal ürünlerde verimi artırmak için kullanılan gübre ve ilaç gibi girdilerin aşırı kullanımı ile evsel ve endüstriyel atıklar iç suların kirlenmesine, besin zincirinde değişiklikler meydana gelmesine ve su kalitesinin bozulmasına neden olmaktadır.
İç sulara bilinçli veya bilinçsiz olarak ekonomik amaçlı bırakılan balık ve benzeri yabancı türler ülkenin doğal iç su biyolojik çeşitliliğinde geri kazanılamayacak değişimlere neden olmaktadır. Örneğin, Beyşehir ve Eğirdir göllerine bırakılan sudak türü, yerli Phoxinellus egridiri ve P. Handlirschi türlerinin neslinin tükenmesine neden olmuştur.
Etkileri giderek daha fazla hissedilen küresel ısınma sonucu meydana gelen iklimsel değişiklikler ve buna bağlı su kaynaklarının kullanımı ve yönetiminde yapılacak yeni uygulamalar (örneğin fazla taban suyu kullanımı, tatlı su kaynaklarının içme ve sulama amaçlı daha çok kullanılması gibi) birçok iç su ekosistemlerinin sürdürülebilirliğini gelecekte daha fazla tehdit edecektir.
İç Su Biyolojik Çeşitliliğinin Korunmasına Yönelik Boşluklar ve İhtiyaçlar
Türkiye’de uluslararası öneme sahip 135 sulak alan tespit edilmiştir (
T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı). Bu alanlar farklı ekolojik ve hidro-jeolojik özelliklere sahip olmasından dolayı her bir alan için veri derleme ve envanter çalışmaları ile verilerin güncellenmesi çalışmaları devam etmektedir. Bu güne kadar iç su biyolojik çeşitliliğiyle ilgili çalışmaların sayısı 1000’in üzerindedir. Ancak, yüksek rakımlı göller ve akarsularda balık türleri dışında yeterli envanter çalışması yapılmamıştır.
Türkiye iç su kaynaklarının ileriye dönük hangi amaçlarla kullanılması gerektiği dikkate alınarak detaylı bir envanter, kalite belirleme, amaca yönelik taşıma kapasitesi belirleme, haritalama ve boşluk analizi gibi çalışmaların acil olarak yapılması gerekmektedir.
İç su biyolojik çeşitliliğin korunması, kullanımı, planlanması, yönetimi ve izlenmesi için entegre kara ve boşaltma havzası yönetimi yaklaşımları için bazı çalışmalar benimsenmiştir. Bu konuyla ilgili bazı pilot projeler, başlatılmış olup; Konya Kapalı Havzası Beyşehir Gölü, Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Bölgesi, Göksu Deltası ve Sultan Sazlığı yönetim planı projeleri çalışmaları örnek olarak verilebilir. Ancak bu tür çalışmaların diğer sulak alan ekosistemlerinde de yaygınlaştırılması gereklidir.
DSİ tarafından yapılan planlama çalışmaları ve uygulamaları, havza bazında “iç su ekosistemlerinin korunması ve kullanım planlaması havza yönetim yaklaşımları”na uygun olmakla birlikte kriter ve göstergeler henüz tanımlanamamıştır.
UBSEP- İç Su Biyolojik Çeşitliliği (BÇ) için Öncelikli Hedefler
Üniversiteler, Kamu Kurumları ve STK’dan 100’den fazla konularında uzman katılımcının sistematik bir katılımcı süreçte alınan katkıları ve uzman danışmanların desteği ile yapılan çalışmalar sonunda değerlendirmeye alınan çok sayıda hedef arasından aşağıdaki 8 stratejik hedef iç su biyolojik çeşitliliğini (BÇ) korumak ve sürdürülebilir kullanımını sağlamak konuları için öne çıkmıştır.
Alıntıdır...