Arama


Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
15 Aralık 2007       Mesaj #8
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
Türkiye’nin Step Biyolojik Çeşitliliği


Barındırdığı doğal bitki ve hayvan türleriyle step alanlar biyolojik çeşitlilik açısından yaşamsal öneme sahiptir. Bu türler tarıma ilaç sanayisine ve bazı başka sanayilere önemli katkı sağlar. Birçok tahıl yabani endemik türlerden yetiştirilmektedir. Tahılların büyük çoğunluğu yalnızca Türkiye’ye özgü olan yabani türlerden yetiştirildiğinden stepin, ekonomik ve genetik kaynaklar yönünden belki de ülkemizdeki tüm ekosistemler arasından en önemli ekosistem olduğu görülmektedir.

Otsu bitkilerle örtülü alanlar olarak tanımlanan step ve çayır ekosistemleri Türkiye’de çok geniş alanları kaplar. Özellikle İç Anadolu, Ege ve Akdeniz Bölgelerinin yüksek dağ katları ve Doğu Anadolu’nun büyük bir kısmında yayılış gösterir. Step ekosisteminin en karakteristik özelliği bir veya çok yıllık otsu bitkilerin (daha çok buğdaygil familyası üyeleri) baskın olmasıdır. Step vejetasyonunun floristik kompozisyonu çok zengindir ve içerisinde birçok endemik bitki bulunur. Step vejetasyonunun hakim bitkileri Stipa sp.(Sorguçotu), Bromus sp., Astragalus sp. (Geven), Acantholimon sp.(Kirpidikeni), Onobrychis sp. (Korunga) ve Salvia sp. (Adaçayı)’dır. Türkiye’deki step vejetasyonu Tuz Gölü çevresi hariç ormanların tahribi sonucu sekonder olarak geliştiği için seyrek olarak birçok çalı ve ağaç türleri de içerir. Step bölgelerinde yayılış gösteren başlıca çalı ve ağaç türleri Prunus sp. (Yabani erik), Berberis sp. (Kadıntuzluğu), Amygdalus sp.(Yabanibadem), Pyrus sp. (Ahlat), Paliurus spina-christii (Karaçalı), Rosa sp. (Kuşburnu) ve Crataegus sp. (Alıç) gibi bitkilerdir.

Türkiye’deki step formasyonu yayıldığı alanın topoğrafik yapısına göre genel olarak “Ova Stepleri” ve “Dağ Stepleri” olarak ikiye ayrılır.

Ova stepleri 800-1200 metreler arasında düz veya az eğimli bölgelerde görülür ve karakteristik bitkileri Tuz Gölü çevresindeki tuzcul halofitler, Chenopodiaceae (Kazayağıgiller), Juncaceae (Hasırotugiller) ve Cyperaceae ( Sazgiller) familyası üyeleri ile Peganum harmala (Üzerlik), Artemisia sp. (Yavşan), Thymus sp. (Kekik) ve Salvia sp. (Adaçayı) gibi türlerdir. İç Anadolu’da çeşitli jeolojik olayların neticesinde oluşmuş daha çok tüf ağırlıklı habitatlar, Ürgüp ve Göreme çevresi, Ereğli ve Karapınar ovalarında geniş alanlar kaplarlar. Eğimin hemen hemen hiç olmadığı bu habitatlar da düz ova stepi ekosistemi içersinde değerlendirilir.

Ova stepleri içersinde yer alan marnlı step habitatı İç Anadolu ve İç Anadolu’yu çevreleyen düşük rakımlı alanlarda yaygın olarak bulunur. Bu ekosistemin floristik kompozisyonu son derece zengindir ve bazıları dar yayılışlı olmak üzere floristik yapısı içerisinde birçok endemik bitki barındırır.

Jipsli step ekosistemi Çankırı, Sivas, Ankara Beypazarı ve Erzincan İliç çevrelerinde yaygın olarak bulunur. Bu ekosistemin floristik kompozisyonu çok zengin değildir ancak endemizm oranı çok yüksektir. Ekolojik toleransları sınırlı olduğundan, jipsli habitat bitkilerinin popülasyonlarına başka yerlerde rastlanma olasılığı çok düşüktür.

Sivas, Erzincan ve Kırıkkale çevrelerinde az da olsa serpantin ana kayalar üzerinde serpantin step habitatlarına rastlanır. Bu tür habitatın endemik bitkileri bölgeden bölgeye değişiklik gösterir.

Dağ stepleri ise genellikle 1300-2500 metreler arasında yaygındır. Karakteristik türleri yastık formundaki dikenli Astragalus sp.(Geven), Onobrychis cornuta (Dikenlikorunga), Acantholimon sp. (Kirpidikeni) ile otsu formdaki Asdphodeline sp, (Çiriş) ve Thymus sp. (Kekik) türleridir. Doğu Anadolu dağ steplerinin floristik kompozisyonu diğer bölgelerdeki dağ steplerinden biraz farklıdır. Doğu Anadolu bölgesinde Ferula sp. ve Prangos sp. gibi çakşır türlerinin baskınlığı artar. Türkiye’de hemen hemen her dağa özgü endemik bitki bulunmaktadır ve bu endemikler daha çok yüksek dağ stepi habitatında yayılış gösterirler.

Doğu Karadeniz dağlarının yüksek kesimleri ile Doğu Anadolu’nun kuzey ve kuzeydoğu kesimlerinde ise subalpin ve alpin çayırlıklar geniş alanlar kaplarlar. Subalpin ve alpin çayırlıkların stepten farkı bölgenin daha fazla yağış alması ve kurak devrenin daha kısa olması ile kendini gösterir. Subalpin ve alpin çayırlıklarda nem seven Gramineae (Buğdaygil) türleri, Ranunculaceae (Düğünçiçeğigiller) ve Geraniaceae (Turnagagasıgiller) yaygın olarak bulunur. Yaz aylarında step vejetasyonunu oluşturan türlerin büyük bir kısmı kuruduğu halde subalpin ve alpin çayırlıklar çiçek bahçesi gibidirler.

Stepler flora açısından zengin olduğu gibi fauna açısından da zengindir. Türkiye step ekosistemi; endemik bir alt-tür olan Anadolu koyununun yanı sıra, step vaşağı, kızıl tilki, arap tavşanı, yabani tavşan, avurtlak, koca avurtlak, kurt, huş faresi, köstebek ve gelengi gibi birçok memeli türünü barındırır. Step ekosisteminde sürüngen faunasına ait tosbağa, bozkır keleri, yayla kertenkelesi, step kertenkelesi, çizgili kertenkele, benekli yılan, koca engerek ve şeritli engerek gibi fauna elemanları yayılış gösterir. Step habitatı ayrıca, nesli tehlikede olan kuş türlerinden toy, küçük kerkenez, yılankartalı, kızıl şahin, doğan, keklik, bozkır toygarı, kızıl kırlangıç, dağ mukallidi, kaya serçesi, ispinoz, kiraz kuşu, delice, mezgeldek, ibibik, bıldırcın gibi pek çok kuş türüne ev sahipliği yapar. Kuşkusuz step faunasını oluşturan asıl canlı grubu böceklerdir, stepler birçok endemik böcek türüne ev sahipliği yapmaktadır.
Step Biyolojik Çeşitliliğini(BÇ) Tehdit Eden Faktörler


Türkiye'de otsu bitkilerle örtülü alanlar olarak tanımlanan step ve çayırlık alanlar günümüzde 21 milyon hektar civarındadır. Türkiye'de 1935'te 44.300.000 hektar ve 1950'de 37.800.000 hektar step ve çayırlık alan olduğu düşünüldüğünde bu ekosistemin ne kadar tahrip gördüğü kolayca anlaşılır. Bu düşüşün en önemli sebebi step alanlarının daha çok düz ovalarda bulunması, yerleşim yerlerine yakınlığı ve bu ekosistemlerin sahipsiz olmasıdır. Step alanlarının çoğunluğu artan nüfusun gıda ve barınma ihtiyacını karşılamak için geçmiş yıllarda tarım ve yerleşim alanlarına dönüştürülmüştür. Tüm ülke yüzölçümünün %28'ini kaplayan step ve çayırlık alanların büyük bir bölümü kontrolsüz otlatma, plansız yerleşim ve sanayileşme sonucu bozulmuş veya verimsizleşmiştir.

Step ekosistemlerini tehdit eden faktörler şu şekilde sıralanabilir:
  • İnsan nüfusunun aşırı ölçüde artması;
  • 90’lı yıllara kadar mera ıslah ve kullanım yönetiminin olmayışı ve meraların tarım amacıyla sürülmesi;
  • Erozyonun artması;
  • Alt ve üst yapı inşaatlarının tahrip edici etkileri;
  • Ekonomik değere sahip doğal bitkilerin aşırı toplanması;
  • Yanlış madencilik aktiviteleri;
  • Yanlış ve bilinçsiz ağaçlandırma;
  • İklim değişikliği nedeniyle habitatların bozulması
  • Aşırı otlatma ve avlama;
  • Anız yakılması.
Step Biyolojik Çeşitliliği Korumaya Yönelik Boşluklar ve İhtiyaçlar

Kurumsal alt yapı, yasal mevzuat ve korunması gereken alanlar ile ilgili birçok çalışma olmasına rağmen step ekosistemleri üzerinde aşırı otlatma, tarla açma ve sanayi kurma gibi olumsuz gelişmeler hız kesmeden sürmektedir. Bu da sektörler arası eşgüdüm eksikliğinden kaynaklanmaktadır.

Türkiye’de mevcut olan kanun ve yönetmelikler step ekosistemlerini korumaya yönelik olmaktan çok aşırı otlatmayı düzenlemeyi asıl amaç edinmiştir. Step ekosistemlerinde korunan alan ilan edilmesine yönelik mevzuat boşluğu bulunmaktadır. Öncelikle farklı alt habitatları olan step ekosistemleri üzerinde mevcut çalışmalara dayalı olarak her alt habitatı en iyi temsil eden alanlardan olmak üzere korunacak alanların belirlenmesine ve bu alanlar ile ilgili yönetim planlarının hazırlanması için yasal ve kurumsal boşlukların doldurulmasına ihtiyaç vardır. Bu çalışmaların yanı sıra step ekosistemlerinde korunması gereken türlerin ne kadarının mevcut koruma alanlarında bulunduğu yeni koruma alanlarına ihtiyaç olup olmadığı bilimsel verilerin ışığı altında belirlenmelidir.

Step ekosistemlerine özgü türlerin belirlenmesi ve teşhisi özel uzmanlık gerektiren bir konudur. İlgili kurumlarda step ekosistemleri üzerinde uzmanlaşmış teknik personel sayısının artırılmasına ihtiyaç vardır. Bu ekosistemler genetik çeşitlilik açısından önem taşıdığından, genetik kaynaklarla ilgili araştırmacı sayısının artırılmasına ve genetik çeşitliliğin araştırılmasına ve korunmasına yönelik altyapı ve tesis imkanlarının geliştirilmesine daha fazla önem verilmesi gerekmektedir.



Alıntıdır...