Arama

Orhan Şaik Gökyay - Tek Mesaj #2

KisukE UraharA - avatarı
KisukE UraharA
VIP !..............!
26 Aralık 2007       Mesaj #2
KisukE UraharA - avatarı
VIP !..............!
Orhan Şaik Gökyay
7495 orhan saik gokyay
1902 yılında İnebolu'da doğdu, 2 Aralık 1994 tarihinde İstanbul'da öldü. Ankara İlköğretmen Okulu'nu, İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Kastamonu, Edirne, Ankara, Eskişehir, Bursa, Malatya ve İstanbul'da edebiyat öğretmenliği, Devlet Konservatuvarı müdürlüğü, İngiltere'de öğrenci müfettişliği ve okutmanlık yaptı. Ankara Devlet Konservatuvarı Müdürü iken "Irkçılık ve Turancılık" davasında tutuklandı, yargılandı ve aklandı. Atsız Mecmua, Çağlayan, Çağrı, Çığır, Gösteri, Kopuz, Oluş, Orhun, Türk Dili, Ülkü, Yarın ve Yücel dergilerinde yazdı. Edebiyat tarihimiz ile ilgili araştırmalarıyla, özellikle Dede Korkut Masalları'nı yalınlaştırması ile dikkat çekti. Hece ölçüsüyle yazdığı şiirleri saz ve tekke şiirini kavramış bir gönül adamının ustalıklı tadını taşırlar.


Orhan Şaik Gökyay, Türk edebiyatına "Bu Vatan Kimin" adlı şiir şaheserini hediye eden şair ve örnek bir öğretmen, çok sayıda esere imza atan bir araştırmacı olmasına rağmen, sağlığında ve vefatından sonra medyadan ve kuruluşlardan hakkı olan ilgiyi görmedi.


Çalıştığı her sahada örnek olma özelliğini de taşıdı. Peşin hükümlü olmayan yapısı ile tabu olarak vasıf-landırılan konular üzerinde de çalışmaktan geri kalmadı. Tarih ve Toplum dergisinde dört bölümde yayın-lanan "Kızıl Elma Üzerine" adlı makalesinde Kızıl Elma'nın Türk mitolojisindeki, dini inanışlardaki, halk edebiyatındaki yerini açıklayarak Türk edebiyatından çeşitli örnekler vermişti.


O, bu yazısında Osmanlıların parlak zamanlarında iyice belirip şekillenmiş ve merhale merhale Türk büyüklüğünün, yükseklik fikrinin, ilahi bir gayenin timsali haline gelmiş olan Kızıl Elma'nın cihan hakimiyetinin sembolü kabul edildiğini belirten kaynakları açıklamış tır. Orhan Şaik Gökyay'a göre, Türk milletinin esas harikası kahramanlıktır. İçinin asker olduğunu söyler. "Tarihte askerleri, savaşları okuyoruz, Çanakkale ve İstiklal Harplerini yaşadık. O sırada bütün millet kahramandı, bütün millet vatanperverdi, bütün millet şairdi, biz de onlara katıldık" diyerek alçak gönüllülük göstermiştir. "Tükenmeyen, paylaşıldıkça artan bir sevgi varsa bu da vatan sevgisidir. Çünkü bunun kıskançlık tarafı olmaz. Olsa bile o da birbirimizden daha çok sevmeye özenmektir" diyerek kahramanlık şiirlerini aşk şiirlerine üstün tutmuştur. "Asker ve bayrak gördüğüm zaman hala gözlerim yaşarır" demiştir. Viyana kuşatmasının 300 üncü yıldönümünde bir grup Avrupalı Türkologla Kanuni'nin Zigatvar' daki türbesine gider ve orada Baki'nin meşhur mersiyesini sonuna kadar okur. Yabancılar hayret ve hayranlıkla hatta bir nevi huşu içinde dinlerler. Bu kadar vecitli okumasının sırrını çözemezler. Bu noktada hocamız müdahale eder;"elbette öyle okuyacaktım, çünkü kendimi cihan padişahının huzurunda hissediyorum" der. Bir devrin, bir padişahın azametini bu kadar ruhunda duymak ve bu azameti 400 yıl sonra bile, şahsi bir ruh hali yapmak, kendini milli tarih, milli kültür ve milli ruh ile birleştirmiş olmakla mümkündür.


Bu gün bir çok kişinin anlamadığı veya anlamak istemediği yahut değişmeler sebebiyle anlayamadığı ve okuyamadığı, bu yüzden de yok saymak eğiliminde olduğu bir edebiyatı ve bu edebiyatta eser vermiş kişileri tanıtmaya da özen gösterdi.


Kültür Bakanlığının 1972 yılında açmış bulunduğu Anıtkabir senaryosunu Orhan Şaik Gökyay'ın yazması ile Mehmet Akif Ersoy'un İstiklâl Marşı'nı yazması arasında benzerlik vardır. Her iki yarışmada da gönderilen diğer eserler değerli bulunmamış özel olarak katılmaları istenmiştir. Anıtkabir Senaryosunu bir Fransızın yazmak isteğine şu cevabı vermiştir.


"Sen kimsin? Sen bir düşmansın. Bunu nasıl yazacaksın? Sen Adana'da Ermenileri Gaziantep gazileri üzerine ve Kahramanmaraş kahramanları üzerine sal-dırtan Fransız değil misin? Türk'ün kahramanlığını sen nasıl temsil edesin?"


Çok sayıda esere imza atmış olmasına karşılık Ahmed Kabaklı'nın Türk Edebiyatı, Nihat Sami Banarlı'nın Türk Edebiyatı Tarihi ve bunlar gibi birçok kaynak eserde, Nihal Atsız gibi, Orhan Şaik Gökyay'a da layık olduğu değerin verilmemiş olması üzücüdür.


Sayılan birçok özelliği, değerli hizmetleri bulunmasaydı bile biz Türkçüler Orhan Şaik Gökyay'ı yine unutmayacaktık. Nihal Atsız'ın satırlarından nasıl vefalı bir dost olduğunu biliyorduk. Türk Milliyetçiliğinin yargılandığı 3/Mayıs/1944'de, Milli Şef diktatörlüğünün hüküm sürdüğü ortamda, kendisine zarar geleceğini düşünmeden arkadaşı Nihal Atsız'ı evinde misafir etmesi, ona sahip çıkması bizce unutulmayacak bir vefa ve insanlık örneğidir. Kendisinden dinlediğimiz şekliyle; Cumhurbaşkanı Başyaveri İnönü' nün emrini iletti. Atsız'ı derhal evinden çıkaracaksın. Siz çıkartmazsanız biz gelip zorla çıkartacağız


Orhan Şaik Gökyay -Bir suç işlemişse siz gelir alırsınız der. Misafirini evinden çıkartmaya mecbur tutan Türklükle, insanlıkla bağdaşmayan seviyesizliğe arkadaşını teslim etmez. Bu konuyu savunmasında şöyle anlatır;


...Bu yersiz ve çürük ithamlar, benim adımın üzerinde, o engin denizdeki çer çöp gibidir. Çünkü dar ağacına da çeksen sancak yine sancak-tır... cezaevinde geçen günlerini O Gecelerden Birinde şiirinde anlatmıştır.


Aldırma sen, çoktandır darağacındadır adım,
Darağacına da çeksen sancak hep o sancaktır
Namerdin gittiği yola imrenip heveslenme. Yine savunmasında


"Eşit adaletin yürüdüğü müstakil Türkiye Cumhuriyeti'nde, onsekiz yıllık bir mektep arkadaşını iki gece misafir etmenin basit bir muaşeret icabı olduğunu ve bunun bir suç olamayacağını, dünyanın hiçbir yerinde, tarihin hiçbir devrinde suç sayılmadığını müdafaa ve isbata çalışacağım." demiştir.


Atsız ile olan dostluğu Orhan Şaik Gökyay'ın onbir ay tutuklu kalmasına sebep olur.


Bölücülüğe prim verildiği, siyaset için her yolun mübah görüldüğü yaşadığımız kozmopolit ve dejenere ortamda Ulu Önder Atatürk'ün "Ne Mutlu Türküm Diyene" vecizesini sahiplenen Türk Milletinin "Bu Vatan Kimin?" sorusuna da gereken cevabını verdiğine ve vermeğe devam edeceğine inanıyor, değerli hocamızı saygı ve rahmetle anıyoruz.
Orhan Şaik Gökyay
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Gerçekçi ol imkansızı iste...