Alıntı
Power Metal diyince kuşkusuz akla ilk gelen isim Blind Guardian’dır. Blind Guardian 1980’lerin ortalarında Andre Olbrich ve Hansi Kürsch tarafından kurulduktan sonra bugüne kadar elde ettikleri başarılarla bir çok akla isimlerini kazıtmıştır. Grup 1986-1987’de ilk albümlerini yapmadan önce 2 demo hazırlamıştır. Bu demoları “Lucifer’s Heritage” (Şeytanın Mirası) adı altında yapmışlardır. Ardından ilk albümleri “Battalions of Fear” ile rüya Blind Guardian adıyla başlamıştı artık.
İlk albüm “No Remorse” etiketiyle 1987 sonlarında yayınlandı. Müziklerinde ilk zamanlar Speed Metal oluşumları görülüyordu. Aynı şekilde 1989 yılında çıkan “Fallow The Blind” albümünde de Speed esintileri vardı. Ancak ikinci albümün en önemli artısı tabiki ünlü gitarist Kai Hansen ile çalışılmasıydı. Hansen 2 şarkıda (Valhalla ve Hall of The King) gruba gitar ve vokalde eşlik etmişti. Bu da 2. albümüyle piyasada duran Blind’ın ilk sürprizi oluyordu sevenlerine.
1990 yılında çıkan “Tales From The Twilight World” albümü Blind Guardian’ı diğer gruplardan farklılaştırmaya ve taşıdığı epik hava ile müzik dinleyicilerini başka dünyalara götürmeye başlamıştı. Kendilerine özgü tarz artık içten içe kendini belli ediyordu. Bu albümün bir diğer önemli getirisi de albüm kapağıyla o yıl “En İyi Metal Albüm Kapağı” sıfatını ve ödülünü alması olacaktı grubun.
Dördüncü albümleri “Somewhere Far Beyond” 1992 yılında Virgin Records etiketi altında çıktı. Bu albüm inanılmaz bir etki yaratmıştı tüm dünyada. Özellikle Uzakdoğu’nun müzik sektörü için anavatanı olan Japonya bu başarıyı çok iyi sindirmişti ki 1993 yılında çıkan “Tokyo Tales” adlı Live albümlerinin başarısına da katkı yapacaklardı. Konser 4000 Japon fan ile birlikte kaydedilmişti.
BG, yolunda emin adımlarla ilerliyordu. Bu doğrultuda prodüktörleri Kale Trapp’tan ayrıldılar ve bir çok grubun prodüktörlüğünü yapan (Metallica- Master of Puppets gibi) Flemming Rasmussen ile anlaştılar. Ardından yayınlayacakları “A Past And A Future Secret” EP’leri başarıları pekişecekti.
1993 Nisan’ında beşinci stüdyo albümlerini çıkaracaktı Blind Guardian. Bu albüm o güne kadar çıkmış olan en iyi BG albümü oldu. Hansi’nin inanılmaz vokali; ağır, hızlı gitar riffleriyle; sert bateri ritmleriyle albüm hayranlar tarafından büyük coşkuyla karşılandı. Bu albümü diğer albümlerden farklılaştıran en önemli şeylerden biride kesinlikle albümde başarıyla kullanılan korolar ve operatik ögeler olmuştur. Power Metal ögeleri yavaş yavaş oturmuş ve Blind Guardian’ın asıl kimliği oluşmuştur. Ardından o güne kadar hiç gerçekleştirmedikleri bir dünya turuna çıktılar. Hem de bir çok festivalde Headlinear olarak. “Enter Sandman” adı altında ikinci EP’leri çıktıktan sonra belki biraz deneysel denilebilecek olan “Forgotten Tales” albümleri çıktı. Burada coverler, remixler ve yeni düzenlemeler barınıyordu. Albümün en iyi şarkısı, Blind Guardian’la ve Orta Dünya ile özdeşleşecek olan “Bard’s Song- In The Forest” idi. 5000 fanın eşlik ettiği derleme ile şarkı artık bir fenomen halini almış ve tüm konserlerin özlemle beklenilen şarkısı olmuştu.
1998 yılının 26 Nisan’ında öyle bir şey oldu ki bu tarih Blind Guardian ve sevenleri için ayrı bir milat oldu. Grup “Nightfall in Middle Earth” albümünü yayınladı ve albüm bir çok fan için inanılmaz güzeldi. J.R.R Tolkien’in muhteşem Orta Dünya’sına bir ithaftı bu albüm. Tolkien’in “Silmarillion” kitabını anlatan konsept albüm dünyada inanılmaz bir kitleye ulaştı. Yazın alanında ve 3 yıl sonra çıkacak film ile birlikte, sinema alanının ardından müzik alanında da J.R.R Tolkien rüzgarı esecekti artık. Yapılan şarkılar da bir şarkı vardı ki intro şarkı diyebileceğimiz şarkı olan “War of Wrath” grubun ne denli istekli çalışarak bu albümü hazırladığını gösteriyordu.
Blind Guardian’ın müziğine ve özellikle sözlerine hakim olan epik, destansı hava kuşkusuz, J.R.R Tolkien’in bize sunduğu eşsiz Orta Dünya ile bağlantılıdır ve tabiki birçok fantezi ürününü. Grubun uğruna şarkılar yazdığı Orta Dünya’nın, lirik konsepte ve müziğe hakim olması BG dinleyicisi’ni diğer gruplardan ve diğer Metal Dinleyicileri’nden ayırıyordu. Hatta grup “Yüzüklerin Efendisi” üçlemesinde şarkı yapmaları için Peter Jackson’ın ilgisini bile çekti. İnternet sitelerinde gezinen “Soundtrack’i kim yapsın?” anketlerinde Blind Guardian’ın çıkacağı aşikardı. Nitekim öyle de oldu. Bir çok fan onları oylarıyla birinci yaptı internette. Hatta Peter Jackson sonunda gruba bir teklifte bulundu. Ancak grubun o zamanlar bir sonraki albümlerini yayınlamak için çalışmalara başlaması üzerine proje sadece teklif aşamasında kaldı. Hatta grup üyelerinden Marcus Siepen şunları söylüyordu konu ile ilgili: “İnternette birçok sitede 'Soundtrack'i kim yapmalı?' diye anket vardı ve biz bu anketlerin hemen hemen hepsini kazandık. Bu müthişti. Sonra bundan Peter Jackson'ın haberi olmuş ve bizimle irtibata geçti. Bizden bir demo hazırlamamızı istedi. Ancak o dönemde gerçekten A Night At The Opera için stüdyoya girmek üzereydik. Bu nedenle ‘Teklif için teşekkürler ama bunu yapmayacağız’ diye yanıt verdik. Gerçekten de Nightfall'un üzerinden 4 sene geçmişti ve bu işi kabul edersek fanlarımızı daha fazla bekletmiş olacaktık. Bizim için Blind Guardian her şeyden önemli.” demişti.
Nightfall albümü ardından Marcus’un da dediği gibi çok bekletmemeleri lazımdı fanları. Çalışmalar bittikten sonra 4 yıl bitiminde, 2002 yılında piyasaya “A Night At The Opera” albümleri çıktı. Albüm yine bir Blind klasiğiyle göze çarpıyordu. “Her albümde faklı ol”. Gerçektende şarkılar incelendiğinde, bir önceki albümlerle bir alakası yoktu. Agressive Vokal’den çok daha Scream Vokal yapan bir Hansi ve Orkestrasyonu bol bir albümdü karşımızda olan. Albümde yer alan And Then There Was Silence şarkısı içeriğiyle çok farklıydı. Sonra turneye çıktı grup tekrar. Ardından adlarına hazırlanan “Blind Guardian Open Air” konserlerine katıldılar. "Imaginations Through The Looking Glass"ı ve A Night At The Opera albümü turnesinde kaydedilen parçalardan oluşan ikinci konser albümü "Live"ı 2003 yılında yayınladılar.
Yıl 2006 olmuştu. Uzun yıllardır özlemle albüm bekleyen BG fanı, beklenen “A Twist in The Myth” albümünün yayınlanmasının ardından tekrar BG özlemlerini gidermiş oldular. Bu albüm biraz tartışmaya sebep olsa da yine de fanlar tarafından kabul edildi denilebilir. Belki de Hansi’nin vokalindeki yumuşama, korolara hasret kalınması, diğer albümlerin aksine bu albümde müziğin daha alternatif bir durum alması yorumları böyle yapmıştı belki de. Müziğinin karmaşıklığına alıştırana Blind, bu sefer biraz daha az yoğun bir albümle karşımızdaydı. Ancak Fly, Otherland gibi üstün parçalar Blind’ın bu albüm için ne kadar çalıştığının bir göstergesiydi.
Blind Guardian 20 yıllık bu süreçte çizgilerini hiç değiştirmeden ve kendilerinden taviz vermeden ilerlemiştir. Ancak grup içinde çıkan tek tük anlaşmazlıkların birinden dolayı davulcu Thomen Stauch yerini 2005 yılında Frederik Ehmke’ye bırakmıştır.
Grubun solisti Hansi Kursch aynı zamanda, Iced Earth’ten Jon Schaffer'le birlikte “Demons and Wizards” ı hayata geçirmişledir.
Blind Guardian Tr