Arama


ahmetseydi - avatarı
ahmetseydi
VIP Je Taime
2 Nisan 2006       Mesaj #2
ahmetseydi - avatarı
VIP Je Taime
MİLLİYETÇİLİK VE İSLAM

Türk siyasi hayatında bu iki akımla ilgili 4 argüman ileri sürülmüştür.

· Gerek Türk Milliyetçiliğinin, gerekse Türk İslâmcılığının evriminde en başından beri İslâm ve Türklük öğeleri iç içe geçirilmiştir.

· Türçüler arasında İslâm’ı reddedenler ve İslâmcılar arasında milliyetçiliği reddedenler “ana akımı” temsil etmezler. O akım içerisinde daima marjinal kalmışlardır.

· Modern Türk siyasi hayatında Türkçülerle İslâmcıların birbirlerine yakın durdukları dönemler birbirlerine uzak durdukları dönemlerden daha çoktur.

· Günümüz İslâmcıları ve Türkleri 1950’lerden 70’lere kadar olan dönemde aynı kaynaklardan etkilenmişlerdir. Dolayısıyla bugünün Türkiye’sinde İslâm ve milliyetçiliğin, iç içe geçmişliği şaşırtıcı değildir.(10 )


Türkçülüğün ana temsilcilerinin din ve milliyetçilik arasında bir karşıtlığı yaratmaktan özenle kaçındıklarını ve kendilerince bir “sentez”i kabul ettiklerini görüyoruz. İki gurup arasındaki temel fark öncelikler meselesiydi, yani Türkçüler için Türklük birinci, İslâm ikinci sırada, İslâmcılar içinse tam tersiydi.

İslamcılara baktığımızda modernist İslâmcıların milliyetçiliğe(Türk milliyetçiliğine) bakışlarında üç farklı aşamadan söz edebiliriz. 1908-1912, 1912-1918 ve 1918 sonrası.

1. Dünya savaşından sonra İslâmcılık fikri zeminini tamamen yitirmiş ve “İslâm’la takviye edilmiş bir milliyetçilik” fikrine dönüşmüştür.

Dönüşüm sadece İslamcılara özgü değildir. Mütareke dönemi iki akımın birbiriyle bütünleştiği ilginç dönem olmuştur. 1918 sonrasında İslamcılar Türkçülere yaklaşırken, Türk milliyetçileri de İslam’a daha çok önem vermeye başlamışlardır. Türkçüler açısından Türk-İslam sentezinin en veciz ifadelerinin bu dönemde kaleme alındığını görüyoruz. Yahya Kemal Beyatlı, Halide Edip Adıvar ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun bu dönem yazıları hayli ilginçtir.
ѕнσω мυѕт gσ ση ツ