Arama

Psikoloji - Tek Mesaj #5

GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
6 Nisan 2006       Mesaj #5
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  3.jpg
Gösterim: 938
Boyut:  10.3 KB

Psikolojide Araştırma Yöntemleri

Bilimlerin amacı, olaylar hakkında kanıtlanabilir bilgiler elde etmektir. Bu amaca erişmek için izledikleri sistemli yola, her türlü araştırma tekniğine yöntem denir. Değişik bilim dallarında birçok yöntem kullanılır. Psikoloji de diğer bilimlerin kullandığı yöntemlerin çoğunu kendi konusuna göre kullanır. Bunların başlıcaları betimleyici ve tanımlayıcı yöntemler, korelasyonel yöntemler, deneysel yöntemlerdir.

Betimleyici ve Tanımlayıcı Yöntemler:
Betimleme ve tanımlama amacıyla tarama yöntemi, doğal gözlem, görüşme ve vaka incelemesi yöntemlerinden yararlanılır.

Tarama Yöntemi:
Belirli sorunlarla ilgili olarak geniş kitlelerin görüşlerinin alınmasıdır.

Test:
İnsanların zekalarını, ilgilerini, yeteneklerini, tutumlarını, kişiliğini v.b. ölçmek amacıyla kullanılır.

Anket:
Bilgi verecek kişinin doğrudan kendisinin okuyarak cevaplandıracağı sorulardan oluşmuş soru kayıtları kullanarak yazılı cevaplar aracılığı ile gözlemde bulunma işidir.

Doğal Gözlem:
Olayların doğal durumda izlenmesidir.

Görüşme:

Görüşme, karşılıklı konuşmadır.Bu konuşma bir kişiyle olabileceği gibi bir gurup insanla da olabilir.

Vaka:

Bazı durumlarda insan davranışını tanımlamak pek kolay olmaz. Olayın derinliğine inmek gerekir. İnsanın geçmiş yaşantıları ve çevresi davranışlarına önemli etkiler yapar. İnsan davranışını tanımak için bu geçmiş yaşantıların, önemli olayların ve ilişki kurduğu insanların ona nasıl bir etkide bulunduğunu öğrenmek gerekir. Bunun için psikolog incelediği kimsenin ailesi, arkadaşları ve diğer ilgililerle konuşur. Elde ettiği bilgileri nesnel olarak kaydeder. Davranışların nedenlerini ortaya çıkarırkan bu bilgilerden yararlanır.

Korelasyonel Yöntemler:
Korelasyonel:
Birlikte değişme gösteren olaylar arasında çeşitli anlamlılık düzeylerinde belirlenen ve nedensellik bağları kurmanın başlangıç noktası olan ilişki.

Deneysel Yöntemler:
Doğal gözlem, varsayım (Hipotez) ve deneyleme aşamasından geçer.

Doğal Gözlem:
Olayların akışına gözlemcinin karışmadığı gözlem biçimidir.

Varsayım:
Olaylar ve olgular arasında neden- sonuç ilişkisi kuran ve gözlem yolu ile test edilecek olan öngörü.

Gözlem:
Olayın başından sonuna kadar izlenerek görülenlerin kaydedilmesidir. Deneysel yöntemde, bu aşamada kastedilen, doğal olmayan gözlemdir.

Güdümlü Gözlem:
Olayların yeri, zamanı ve koşullarının gözlemci tarafından hazırlandığı gözlem biçimidir. Nelerin, nasıl gözlenebileceği, nasıl kaydedileceği önceden kararlaştırılır. Aktif gözlem ya da deneyleme de denilebilir.

Deney:
Bir değişkenin etkilerini gözlemek üzere koşulları hazırlanmış gözlem yada deneyleme sürecinin ürünüdür. Diğer bilimlerde olduğu gibi deney yöntemi, psikolojide de araştırmaların temelidir

Son bir-iki yıldır günlük yaşantıda adını sıkça duyduğumuz, basın ve medya yoluyla insanların tanıştığı bir anksiyete bozukluğudur.Anksiyete bozukluklarında, kişiler yaşadıkları durumların tehlikeli olduklarına dair, düşünce ve imajlara sahiptirler.

Ortamı ve kendilerini yanlış algılamaları ve yorumlamaları anksiyeteye sebep olmaktadır. Panik-atak litaratürde tek başına kodlanan bir bozukluk değildir. Genelde agorafobi ile (sokakta, kalabalık yerlerde, açık alanlarda tek başına kalamama) birlikte görülür. Aşağıda belirtilen semptomlardan dördünün veya daha fazlasının bir ay veya daha fazla süredir yaşanıyor olması gerekmektedir.
  • ÇARPINTI
  • TERLEME
  • TİTREME
  • NEFES DARLIĞI - BOĞULUYORMUŞ HİSSİ
  • SOLUK KESİLMESİ
  • GÖĞÜSTE SIKINTI - AĞRI
  • BULANTI - KARIN AĞRISI
  • BAŞ DÖNMESİ-BAYILACAKMIŞ HİSSİ
  • ÖLÜM KORKUSU
  • GERÇEK DIŞI DUYGULAR
  • KONTROLÜNÜ KAYBETME KORKUSU
  • KARINCALANMA - UYUŞMA
  • ÜŞÜME-ÜRPERME-ATEŞ BASMASI
Yaşantıyı oldukça kısıtlayan, sorunu yaşayan kişilerin tekbaşlarına faaliyetlerini sürdürmelerini engelleyen bu bozukluk, doğru ve istikrarlı terapi sürecinden sonra kontrol altına alınabilir.Endişe hali tanımlanması zor olan davranış modelleri sergiler.

Kaygı (Anksiyete) herkes tarafından yaşanan bir durumdur genelde korkuya benzer; ama sözgelimi saldırgan bir hayvanın yarattığı korkudan farklı olarak kaygıda bir korku nesnesi yoktur.

Panik atak (panik bozukluk) günlük yaşamda sık karşılaşılan karmaşık bir kaygı türüdür. Bu durumdaki kişiler birden başlayan ağır panik nöbetlerine tutulurlar. Panik atağın tipik belirtileri kalp çarpıntısı, baş dönmesi, yönelim bozukluğu, soluk alma güçlüğü, kontrolünü kaybetme duygusu ve bulunulan yerden hemen uzaklaşma dürtüsüdür. Birkaç dakika ya da birkaç saat sürebilir.

Panik ataktan sonra kişide yeni bir atakla karşılaşmaya ilişkin ikincil bir kaygı oluşur. Bu korku kolayca ve anlaşılabilir biçimde ,yeni bir atak geldiğinde toplum içinde olma korkusuna dönüşür. Dolayısıyla kişi toplu yerlerden kaçmaya başlar (agorafobi).

Toplumun yüzde 2-4' lük bir kesmini etkileyen bu sorun özellikle 15-40 yaş arasındaki kadınlarda sık görülür. Günümüzde panik atak ve agorafobinin ruhsal durumdan çok genetik yapıdan kaynaklandığı kabul edilmektedir. Bu varsayımı destekleyen bulgular aşağıdaki gözlemlere dayanmaktadır:
  • Panik atak bazı ailelerin bireylerinde daha sık görülmektedir.
  • Tek yumurta ikizlerinin ikisinde birden görülme sıklığı çift yumurta ikizlerine göre daha yüksektir.
  • Panik atak bazen sodyum laktat gibi özgül biyokimyasal uyaranlarla başlayabilmektedir. (Sodyum laktat normalde aşırı çalıştırılan ya da kan dolaşımı yeterli olmayan kasların saldığı bir maddedir.)
  • Kaygı giderici olarak kullanılan bir çok ilaç panik atakta etkisiz kalmaktadır.
  • Geleneksel psikoterapi panik atak tedavisinde yararlı olmamaktadır.
  • Panik atakta ilaç tedavisinin amacı, kişide ataktan sonra ortaya çıkan ve yeni atak beklentisine karşı oluşan ikincil kaygıyı gidermektedir. Bu tedaviden sonra kişinin topluluk içindeki etkinliklere katılmasını sağlayıcı sosyal rehabilitasyon da uygulanmalıdır.
Ayrıca panik atakları başlatabilecek durumların üstesinden gelmede kişiye yardımcı olmak gerekir. Panik atakların tedavisinde ilaçları ya da davranışçı yaklaşımı üstün tutan görüşler arasında öteden beri süren bir tartışma vardır. Bununla birlikte ilaç tedavisini izleyen ruhsal tedavinin bu hastalarda denenmesi gereken yol olduğu söylenebilir.
Son düzenleyen Safi; 19 Haziran 2016 03:32