Üye Ol
Giriş
Hoş geldiniz
Misafir
Son ziyaretiniz:
08:47, 1 Dakika Önce
MsXLabs Üye Girişi
Beni hatırla
Şifremi unuttum?
Giriş Yap
Ana Sayfa
Forumlar
Soru-Cevap
Tüm Sorular
Cevaplanmışlar
Yeni Soru Sor
Günlükler
Son Mesajlar
Kısayollar
Üye Listesi
Üye Arama
Üye Albümleri
Bugünün Mesajları
Forum BB Kodları
Your browser can not hear *giggles*...
Your browser can not hear *giggles*...
Sayfaya Git...
Cuma, 19 Aralık 2025 - 08:47
Arama
MaviKaranlık Forum
Şiir Nehri -2- [Arşiv]
-
Tek Mesaj #5640
diabloazul
Kayıtlı Üye
12 Şubat 2008
Mesaj
#5640
Kayıtlı Üye
Carmina Vitae,
Korkunun kana vurduğu donuk yüzünü, şen kavgaya ki benzer ilkbahar güneşlerine, selam!
Ve ay ışığında gecenin yoldan çıkmışlık,
Gümüş rengi parlıyor yapraklarında ormanların.
Soylular kızıl yılanlar gibi kana aç kılıçlarını kınlarında hissettikleri an,
Bir kötü kuş kalkar derin ormanlardan, çünkü yaşamaya değerdir hayat,
Bir uğursuz ses,
Kim bilir soğuk ve tanrısız tepelerde kimlerin dans ettiğini,
Yada bela dolu rüzgarın neler fısıldadığını kayalara?
Ah Mors et Vita şimdi yanıyor ateş,
Ve güneş şimdi kutsuyor ölümsüz arzuları,
Bana toprak kokanların kirletmediği ülkelerden söz et,
Bırak gitsin yaşam dediğin.
Ve akşam gelince ey ölüm, sen yüzünü gösterince,
Okyanusun batan güneşe karıştığı yerde,
Bilge midir yada kılıç eri,
Belki de bir hakaret insanlığa,
Gri kayalarda ölümle alay eden o tek gözlü adam.
Gidelim der kadın kanım donuyor benim,
Bu ürkütücü tablo,
Ah nerde tanrı,
Nerede tapındığım yerde bana sunulan huzur?
Mors et Vita,
Karanlık mı bastırıyor ne?
Bu rüzgar bu rüzgar yada bu imansız kayalar,
Yaşamın elini uzatamadığı öyle soğuk, öyle keskin,
O kayaların üzerinde tek gözlü adam.
Ve bilinir aşağılarda insanlar tarafından,
Bir zamanlar insanları savaşa çağıran bir tanrı kovulmuştur buralardan.
Ah neden dedi papaz dilim tutuluyor benim,
Yada neden bir sancı saplanıyor kalbime,
Bu uğursuz yerlerde.
Yükseklerde bulutlar, kara bulutlar ey gri gök,
Ve soğuk yıldırımlar hırçın kaya gölgelerinde insanları ürküten masalları yaratan,
Bu bir kutsal kitap sayfasındaki güvenli ayetler gibi değil,
Yada değil yumuşak başlı insanların birbirlerine verdikleri,
Ahlaki öğütlerden!
Karanlık gölgeli ormanlar üzerinde ey kutsal duman,
Kurtların bayramını kutsayan, ölümlü gözleri ürküten.
Islak bir korku tutar yüreklerini kadınların,
Derin vadiler arasında kaybolur patikalar,
Ah çamur, çamur neden Tanrıların eteğindesin,
Bu günah dolu bir hınç dedi papaz,
Islak bir korku dedi kadın,
Ve ölüm bir atmacanın çığlığıyla,
Tenlerine dokundu topraktan yaratılmışların.
Yıldırımlar ateş ışık, ey ışık,
Ah ne soylu ne soğuk,
Ne soylu ve ne soğuk buzlu kayalıklarda dans eden ulaşılmazlık.
Uğursuz kayalıkları ormanların,
İnsanların unutmak istediği her şeye kucak açar,
Kötü niyetlerdir ete kemiğe bürünen,
Yada korkudur oralarda gözlerden uzak,
Kovuklarında adı yasak şeylerin oturduğu Tanrı ya dost çam ağaçlarının altında,
Orman, ey büyük orman geceye ve gündüze meydan okuyan,
Yada her türlü bildikliğe.
Kervanlar konaklar,
Gecedir ürküten insanları,
Kim bilir kötü sesler çağırır belki de yolcuları,
Hava bozuyor, yükseklerde yıldırımlar,
İşte ilk soğuk damlada düştü omzuma.
Geceyi burada geçirelim dedi gezgin,
Ve ateş yaktılar.
Ve oralarda,
İnsanların gözlerinin değmediği oralarda,
Merhametsiz taşların ve zalim rüzgarların olduğu yerlerde,
İnsan nedir ki?
İnsan alaylı bir hakaret yıldırımlar düşerken,
Ve okyanus öfkesini kusarken,
Yada Tanrılar Tanrıca konuşurlarken tarihin dudaklarında.
İmanlı insanlar loş ışıkları altında mumların isli taş duvarları içinde manastırın-ki cevabıdır insanlığın sonsuzluğa- yaşamın son ışıklarının da yozlaştığı dudaklarında, mütevazi sözlerle kemirirlerken tanrıyı,kimse bilmez gecenin ve gündüzün,yada kaderin dizginlenemez atlarıdır, bir hüküm dokuyan ateş saçarlarken gözlerinden ateşsi, bir coşkunlukla, ve öyle şiddetli ve acımasızdır ve yücedir Tanrının eli,
Ve soyluların yüreklerini savaşa çağıran.
Tek gözlünün gecesi diye fısıldadı papaz,
Yorgun gözlerinde bir günaha yenilmişliğin,
Hiçte diri olmayan utancı ile,
Bir gün insan gözünün bakamayacağı kadar korkunç iblisleri uyandıracak,
O boynuza üfleyecek yine böyle bir havada,
Dua edin kardeşlerim dedi papaz ve gözlerini kapadılar.
Gece ne karanlık ne ürkünç ve nede ölümcül olurdu,
Olmasaydı içimizi ısıtan ateş, yada ruhlarımıza neşe veren şarap,
Sen ey güngörmüş ozan –kim bilir tanrıdan alır ilhamını -,
Dokun harpının tellerine ve bir kapı aç tanrının sırlarına yüreklerimizde,
Bu karanlık gecede!
Ve gülüştüler kervan yolcuları,
İhtiyar ozan alırken ince ve titrek ellerine harpı,
Hiç bilmeyen utancını,
Papaz tanıklığına mecbur eden günahların:
“Güneş doğarken de batarken de,
Bir güvenç dolardı içime,
Kanım daha hızlı akardı sanki,
Yada ellerim kavrardı daha güvenli,
Ne savaşlarda aldığım yaralar,
Ne yıkılışı yüksek duvarlı şatoların,
Ne acılı feryatları düşen savaşçıların,
Kök salmadı gönlüme,
Yorgunluğu ve uykusuzluğu hissetmeden,
Günlerce at sürdüm senyörün ordusuyla,
Yakılan tarlalar gördüm ve ağlayan kadınlar,
Zırhımın içinde o denli mağrur,
Büyük fırtınalara yakalandım dağ geçitlerinde,
Sevdiklerimi birer birer kaybettim,
Hiçbiri kök salmadı gönlüme bu denli,
Hiç durgunlaşmadı yüreğim,
Tüm acılar unutulurdu şarap doluyken kadehim,
Hiçbiri ah hiçbiri!
Hiçbiri ah sadece masum bakışlı bir kız,
Güngörmüş ormanların içinde bir kasabada,
Geçerken yine at üstünde mağrur,
Küçük derenin kıyısında ellerinde kır çiçekleri,
Ah sadece masum bakışlı bir kız.”
Başlarını salladılar kervan yolcuları,
Ve gece olanca aldırmazlığı ile karanlık,
Kamp ateşinde yanan kaderimidir insanlığın?
Olanca zayıf olanca ürkek zıddına karanlığın!
Ey karanlık gece, ey görünmez şafak,
Fırtınalı gökler ve ey ölümcül yazgı,
Dinledim tüm kalbimle ihtiyarı,
Fakat ben fakat ben bu değilim ah! ,
Dağlar ve ormanlar boyunca aradığım öyle saf ve de öyle inatçı,
Ah hayır bir kızın masum bakışları olmamalı,
Dedi gezgin ve gürledi gökler,
Yağmur verdi hükmünü geceye.
Uzaklardakiler çok uzaktakiler Tanrının farklı bir dille konuştuğu,
Ve yakınlardakiler ey!
Sen ey dik başlı yazgı gelen mührüyle sefaletin,
Ve sürükleyen genç aşıkları ebedi cehennemlere,
Anlam sözcüğü ki yitmiş yordamsız dönüşünde karanlığın,
Yada aşk?
Ey karanlıklar duyun ölümün kıyısında duran bir hiçin sesidir bu,
Yada uçurumun son kenarında mağrur:
“Dağlar ormanlar boyunca aradığım öyle saf ve de öyle inatçı,
Ah hayır bir kızın masum bakışları olmamalı”
İsmail Orhan Sönmez
BEĞEN
Paylaş
Paylaş
Kapat
Saat: 08:47
Hoş Geldiniz Ziyaretçi
Ücretsiz
üye olarak sohbete ve
forumlarımıza katılabilirsiniz.
Üye olmak için lütfen
tıklayınız
.
Son Mesajlar
Yenile
Yükleniyor...