Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Nisan 2006       Mesaj #11
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İnsanın Yaratılışı

Kur'ân-ı Kerim insanın yaratılmasını şöyle dile getirmektedir: "O (Allah) dur ki her şeyin yaratılışını güzel yaptı. Ve insanı yaratmaya çamurdan başladı." (es-Secde, 32/7) Çamur, balçık ya da yeryüzündeki minarallerden meydana getirilmiş bulamaç, insanın menşe-i aslîsidir. İnsan vücudunda ne varsa hemen hepsi toprakta da vardır. Allah (cc) yeryüzünü teşkil eden elementlerden meselâ azot, karbon, hidrojen, oksijen, kükürt vb. gibi maddelerin karışımını canlı varlıkların temel unsurları olarak kullanmıştır. Evet o, bu karışım, adeta bir protein çorbası haline getirmiş, sonra da bu bulamacı şekillendirip ondan insanları yaratmıştır. Başka bir âyette, insanın yaratılışıyla alakalı olarak şöyle denilmektedir: "And olsun biz insanı pişmemiş (sulu bir) çamurdan, değişmiş, cıvık (ve kokmuş bir) balçıktan yarattık." (el-Hicr, 15/26) (Not: Bu ayete diğer meallerde "And olsun biz insanı, pişmiş kuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan yarattık" şeklinde mana verilmiştir.) Hilkat ve hayat adına suyun önemini vurgulama sadedinde de: "Biz her canlı şeyi sudan yarattık." (el-Enbiyâ, 21/30. "Allah her canlıyı sudan yarattı; onlardan kimi karnı üzerinde (sürünerek) yürür; kimi iki ayak üstünde, kimi de dört (ayak) üstünde yürür. Allah, daha dilediklerini de yaratır; zira Allah, her şeye kadirdir." (en-Nur, 24/45) Ayetleri de farklı bir üslupla bu gerçeği ifade ederler.

İnsanın Madde-i Asliyesi

İnsanın madde-yi asliyesinin büyük bir kısmı sudur. En basit hücreden o upuzun Kalifornia çamlarına kadar her canlı cismin mahiyetindeki su, onların temel moleküllerinden kat kat fazladır. Vücudun ¾'ü sudur. Hücrelerin içindeki parçacıklar, bütün asit çeşitleri, moleküller, aminoasitlerin hepsi bir mâyi içinde yüzmekte ve bir mâyi içinde hareket etmektedirler. Meseleye bu açıdan bakıldığında en küçük hücreden en büyük varlıklara kadar bütün canlılarda temel moleküllerinin hepsinden fazla mâyiatın hakim olduğu görülecektir. Su, kâinatta da bir esastır. İlk canlılar suların kenarlarında yaratılmışlardır. Hayatın temel kaynağının su olduğunu Kur'an çok erken dönemde ifade etmiştir. Modern ilim onu henüz hecelemektedir. Evet Kur'ân, yukarıda zikredilen ayetlerden de açıkça anlaşılacağı üzere tam 14 asır önce bu hakikati hem de dupduru bir üslupla ifade etmiştir.

"Her Canlıyı Sudan Yarattık"

Hasılı hayatın hangi safhası ele alınırsa alınsın, tek hücrelilerden en kompleks varlıklara kadar her şeyde suyun hakim unsur olduğu görülecektir. Kur'ân'ın bu koca gerçeği bir cümlecikte ifade etmesi ise hem ilginç hem de mânidardır. Zira 1400 sene öncesinin insanı ne hücre bilgisinden ne de varlığın anatomisindeki su oranından haberdardır. Allah (cc) Kur'ân-ı Kerim'de, "her canlıyı sudan yarattık", "Allah, her canlıyı sudan yarattı", "And olsun biz insanı pişmemiş (sulu bir) çamurdan, değişmiş, cıvık (ve kokmuş bir) balçıktan yarattık" buyurarak canlıların yaratılışlarındaki aslî unsurları nazara vererek genel manada ilimlere rehberlik yapmakta, ayrıntı ve teferruatı zaman ve geleceğin ilim adamlarına bırakmaktadır.
Güneş, dünyamızın da içinde bulunduğu gök sisteminin merkezi durumunda olup, çevresindeki gezegenlere ve dolaştığı alana, ısı ve ışık yayan büyük bir gök cismidir. Dünyadan 105 bin kat daha büyük ve takriben 4,6 milyar yaşında olan güneşin içindeki sıcaklık 15 milyon dereceye kadar varmaktadır. Ondan uzaya doğru fışkıran sıcak gaz sütunlarının uzunluğu 400 bin km.yi bulduğu söylenmektedir. Onu teleskoplarla gözlemleyenlerin onun ihtişam ve heybeti karşısında dehşete kapıldıkları da bir gerçektir. Güneşe, onu emrine musahhar kılan ve zimamını elinde bulunduran Yüce Allah'ın musahhariyeti noktasından bakıldığında bu kadar dehşetli ve celalli olan güneşin yeryüzünde oldukça zayıf, hakir ve insanoğlunun hizmetine musahhar bir hizmetçi olduğu görülecektir. O, ısı ve ışık yayarken, bir taraftan yeryüzünü ısıtıp aydınlatmakta, diğer taraftan ise bitkilere fotosentez yaptırarak yeryüzünde hayatın beka ve devamına hizmet etmektedir.