Arama

Yunus Emre - Tek Mesaj #6

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
9 Nisan 2006       Mesaj #6
arwen - avatarı
Ziyaretçi
YUNUS EMRE'NİN İNSAN ANLAYIŞI
Ad:  yunus-emre2.jpg
Gösterim: 2425
Boyut:  46.9 KB

"Hiç kimise kendinden halden hale gelmedi
Cümlemizin halini ma'şuk eder mukarrer" (46)
Varlıklar ve varlık sistemleri olan evren (âlemin), zaman içinde bir noktada Allah tarafından yaratılmıştır ve yaratılış her yerde, her zaman devam etmektedir. Oysa insanlar yaratılışın geçmişte bir kere veya çeşitli kademeler halinde olup, bugün tabiî akışı içinde gidiyormuş gibi bir hisse veya zanna kapılırlar ve hep ilk yaratışları merak ederler. İlk yaratılış gerçekten görkemlidir; ama şu anda evrenin her yanında cereyan etmekte olan yaratış da, daha az görkemli değildir.
Mutasavvıflar, evrenlerin yaratılışını sadece Allah'ın var olup hiç bir şeyin olmadığı "lâ taayyün" devresinden, evrenlerin kademe kademe yaratılıp insaniyet mertebesine gelinceye kadarki yedi evre içinde incelerler. Onlara göre insan, varlık evreninin gayesi olduğu için en son yaratılan tür odur.

"Biz, gökleri ve yeri ve bunlar arasındaki ecrâmı altı günde yarattık da bize yorgunluk aczi dokunmadı" (Kur'ân-ı Kerim 50/38). Bu evrenleri zaman ve mekân içinde en ince ayrıntılarına kadar plânlayıp baştan sona levh-i mahfuza kaydeden yüce Allah, bunları mekânın bizim için uygun gördüğü bir yerinde, zamanın tatlı akışı içinde bize yaşatmaktadır.
Evrenin yaratılışına dair Kur'ân'da çeşitli âyetler bulunmaktadır. Allah, yedi kat gökleri ve yerde de göklere benzeyen tabakaları yaratmıştır. Bunların arasında her türlü emirler iner durur (Kur'ân-ı Kerim 65/12). Şu gök kubbe, şu gece, şu gündüz, şu güzelce döşenmiş-bezenmiş yeryüzü, akan sular, otlaklar, oturan dağlar... Bütün bunları Allah yaratmıştır ve biz insanların faydalanılması için yaratılmıştır (Kur'ân-ı Kerim 79/27- 33). "O, yaratışta ne dilerse onu arttırır" (Kur'ân-ı Kerim 35/1). Onun yarattığı herşey güzeldir ve o yaratışta en küçük bir hata bile bulamazsınız.
Bütün yaratılmış ve yaratılmakta olanlar, insan içindir. "O bir hâliktir ki, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra semaya inayet buyurdu da onları yedi sema halinde nizama koydu. O, herşeyi bilir bir alîmdir" (Kur'ân-ı Kerim 2/29).
İnsanın yaratılmasına gelince, bu hem ilk insanın hem de daha sonraki tek tek her insanın yaratılmasında önemli bir konudur. Evrenler için yer küresi (arz), onun içinde maden-bitki-hayvan üçlüsü diğerlerine göre ayrılmıştır. "Asıl"dan madenler, madenlerden bitkiler, bitkilerden hayvanlar seçilerek geliştirilmiştir ("ıstıfa"). Hayvanlar içinde birçok grup vardır ve insan da ayrı bir varlık katmanı olarak bunlardan seçilip yaratılmıştır. Bu, ilk yaratılmış insan olan Âdem'de böyle olduğu gibi, şimdi yaratılmakta olan her insanda da böyledir.

İnsan, hayvanlar dünyasının en gelişmiş ve en mükemmel türü değil; o ayrı bir varlık türüdür. Mükemmellik ise her varlık için ayrı bir anlam taşır. Bazı hayvanların mükemmel oldukları öyle alanlar vardır ki, insan bu mükemmellik düzeyine ulaşamaz. Artık insanda, "hakkında pek fazla bir şey bilemeyeceğimiz" (Kur'ân-ı Kerim 17/85) bir insanî ruh vardır ki, bu, insanı bütün hayvanlar dünyasının kat kat üzerine çıkarmaktadır.
Bütün varlıklar insanın yaratılmasının hazırlıklarıdır; hepsi insana rahat bir temel, bir nimet ve sınav yeri olarak hazırlanmışlardır. İnsan, Allah'ın yer yüzündeki halifesi olması dolayısıyla bütün hizmetler ona yöneltilmeli ve hiçbir şey insanın üzerine çıkartılmamalıdır.

İnsanın dışında yaratılmış olan hiçbir varlık türü; ne melekler ne hayvanlar ne bitkiler, madenler vs. günahkâr değildir. Onlar öyle bir makamda yaratılmışlardır ki, ne terfi ederler ne de rütbeleri düşer. İsyan, günahkârlık, kötülük gibi şeyler, gelişmek üzere yaratıtmış insanların fiilleridir (Ali el-Havvas). İnsan, yaratılmış olan bütün tabiatın ortak ürünüdür. İnsan bütün canlılarla alâka halinde olduğu için her canlının saadeti ile mes'ut, elemiyle de müteellim olur (Bediüzzaman Said Nursî).
Yeryüzündeki insan, "Allah'ın halifesi" olarak yaratılmıştır (Kur'ân-ı Kerim 2/30). Allah'ın halifesi demek, onun iradesiyle onun çok şanlı ve hayırlı yaratmalarına vesile olacak demektir. Bu yetkinin doğru kullanılıp kullanılmaması melekleri bile endişeye sevketmiştir. Ama Allah, "Ben sizin bilmediğinizi bilirim" diyerek insanın liyakatını ve ona olan güvenini göstermiştir. Bu görev ve bu güven insana büyük bir şeref bahşettiği gibi, büyük bir sorumluluk da yüklemektedir. Hz. Âdem, kendine gösterilen bu güveni Cennet'te iyi kullanamamış, kendine çizilen sınırı aşmış ve yeni sınav yeri olan bu Arz'a gönderilmiştir. Hem İblis'in Allah'a isyan etmesi, hem Âdem'in Cennet'te kendi nefsine zulmederek dünyaya gönderilmesi, Hakk'ın takdiri ve bilgisi dahilinde olmuştur. Her şey, her an onun iradesine göre cereyan etmektedir.

Allah, evrendeki her şeyi her an yeniden yaratmaya devam etmektedir "De ki, yeryüzünde gezin dolaşın da, Allah'ın yaratışa nasıl başladığını görün. Allah, yeni bir âhiret hayatını da tekrar başlatacaktır" (Kur'ân-ı Kerim 29/20). Evrendeki her varlığın ve her oluşun özünde Allah olduğu için, ve Allah bütün âlemlerin terbiyecisi ("Rabbu'l-âlemin") olduğu için her şey şuurludur. Allah, yarattığı âlemlere karşı lütuf ve inayet sahibidir (Kur'ân-ı Kerim 3/108). Her varlık türü Allah'ın kuludur, sonunda ona gidecektir. Her varlık ona şükreder, hamdeder ve Allah katında bu varlıklar öylesine duyarlıdırlar ki, bizim cansız saydığımız varlıklar dahi ağlar (Kur'ân-ı Kerim 44/29). Yerdeki ve gökteki her şey, Allah'ın kendisine verdiği görevleri yapar (Kur'ân-ı Kerim 13/13, 15; 24/41 42); cinler ve melekler de öyle (Kur'ân-ı Kerim 51/56; 39/75).
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 10 Nisan 2016 20:27