Arama

Şamanizm ve Türkler - Tek Mesaj #2

the encrypted - avatarı
the encrypted
Ziyaretçi
28 Şubat 2008       Mesaj #2
the encrypted - avatarı
Ziyaretçi

Şamanizm ve Türkler

Ad:  1.JPG
Gösterim: 1111
Boyut:  24.1 KB
Orta Asya’da bugüne yansıyan görüntüsü ile Şamanist inanca göre dünya “Gök”, “Yeryüzü” ve “Yeraltı” olmak üzere üç parçadan oluşmaktadır. Altay Türkleri'nde “Aydınlık Âlemi” olarak adlandırılan gökyüzünü “Tanrı Ülgen” ve ona bağlı iyi ruhlar temsil etmektedir. Yeryüzünde, yâni “Orta Dünya”’da insanlar bulunmaktadır. Yeraltı dünyasını yâni “Aşağıdaki Dünyayı” “Tanrı Erlik” ve ona bağlı kötü ruhlar temsil etmektedir. İyiliğin, gücün ve güzelliğin sembolü olan Göktanrı eski Türkler'de en önemli tanrıdır. Tanrı veya en büyük ruh göğün en üst katında ve insan biçimindedir.


Gökle yeraltı arasında yâni güzellik ve kötülük arasında insanların yaşadığı yeryüzü bulunmaktadır. Yeryüzü iki zıtlık arasında yaşamın varolduğu bir yerdir. Siyahla beyazın, iyilik ile kötülüğün, güzellik ile çirkinliğin mücadelesi arasında kalan insanın kendi doğru yolunu ruhlarının yardımı ile bulmaya çalıştığına inanılırdı.

Altay’larda göğün üç ve dokuz katından söz edilmektedir. Âyinler sırasında göğün bu katlarına çıkılır. Bâzı toplumlarda 33 gök dairesinden bahsedilmektedir. Altay Türkleri'nde tanrı Ülgen’in yedi veya dokuz kızı ve birtakım yardımcı ruhları bulunmaktadır. Tanrı Ülgen ve eşi göğün en üst katında oturmaktadır. Tanrı Ülgen’in çocukları ve dünyadaki elçileri de göğün değişik katlarında oturmaktadırlar. Altay Şamanları âyinler sırasında transa geçip göğe yükselirken altıncı katta “Ay Baba’yı”, yedinci katta da “Güneş Ana’yı” selâmlamaktadırlar.
Ad:  2.JPG
Gösterim: 1408
Boyut:  49.9 KB

Türk Tatarlar, birçok başka halklar gibi gök kubbeyi bir çadır gibi tasarlarlar. Daha önce de belirtilmiş olduğu gibi yıldızları temsil eden çadır dikişleri göğün çeşitli katlarının havalandırılması için açılmış delikler olarak tasvir edilir. Göğün ortasında büyük çadırı bir orta direk gibi tutan Kutup Yıldızı parlamaktadır. Samoyetler ona “Gök'ün Çivisi”, Çukçi ve Koryaklar “Çivi Yıldızı” demektedirler. Altaylılar Kutup Yıldızını bir direk olarak tasarlarlar. Moğol Kalmuk ve Buryatlar'a göre “Altın Direk”, Sibirya Tatarları ve Başkurtlara göre de “Demir Kazık”tır. Dünyanın Direği olan Kutup Yıldızı aynı zamanda atların bağlandığı bir direktir. Kutup yıldızını temsil eden bu direk, mikrokozmosta evin direğidir ve kutsaldır. Bu direğe bez parçaları bağlanır ve dibine sunular konur. Şamanlar'ın “Totem Direği” bu direktir.

Gök sırığına enlemesine çakılan 7 veya 9 ağaç, Türk düşüncesinde çok şey ifâde eden sembollerdir. Bilindiği üzere gök, Batı Türkleri'ne göre yedi ve Doğu Türkleri'ne göre ise, dokuz kattan meydana gelmişti. Sırık sembolik olarak göğün direği olmakta üzerine çift başlı bir kartal oturtulmaktadır. Bu düşünce düzeni, Çin denizinden İzlanda'ya kadar uzanan, bütün Altay kültüründe yer bulmuştur. Göçlerle geniş bölgelere yayılmış olan bu fikir yer yer değişikliklere de uğramıştır. Bazıları, bu kutsal çift başlı kartalı, göğün üçüncü katına oturtmuşlar ve bâzıları da onu göğün dokuzuncu katına kadar çıkarmışlardır. Göğün yedinci veya dokuzuncu katı, Büyük Tanrı'nın bir oturağıdır. Bâzı Altay kavimlerince, çift başlı kartalı, Tanrı ile beraber oturtmak hoş gelmemiş, onlar kartalı birkaç kat aşağıya indirmişlerdir.
Ad:  3.JPG
Gösterim: 1065
Boyut:  32.5 KB

Eski Türkler dağların Tanrı makamı olduğuna inanırlardı. Dağların, “ana” olarak algılanan yeryüzünün, göğe uzanan ve ”baba” olarak algılanan göksel güçlere dokunmaya çalışan kolları olduğu düşünülürdü. Doğal olarak göksel güçler, önce dağlarla ilişkiye geçerlerdi, bu nedenle dağlar tanrısal mekânlardı. Öldükten sonra yükselen ruhlar, yâni iyi insanların ruhları oraya giderlerdi. Her boyun bir kutsal dağı olurdu ve o dağda oturduğu varsayılan kutsal koruyucu ruhların olduğuna inanılırdı. Eski Türkler'in en kutsal dağı Ötüken’in “ıduk-başı” idi. Bugünkü Altay Türkleri'nin hepsince de Altay en kutlu dağdır. Altaylı Şor ve Beltirler de kurbanlarını Kök Tengri’ye yüksek dağ tepelerinde sunarlardı. Dünya üzerindeki çeşitli toplumların eski geleneksel bilgilerinde yer alan “Kutsal Dağlar” inancı Orta Asya’daki bu kültten gelmektedir. Gök tanrıya yakın olmaları düşüncesiyle kutsanan bu dağlar daha sonra tanrıların mekânları olarak görülmeye başlanmıştır. İsa peygamberin havarileriyle Zeytinlik dağında gizli toplantılarını gerçekleştirmesi, Musa peygamberin Sina dağında on emri alması, Muhammed peygamberin birçok sıra dışı olayları Nûr dağının Hira mağarasında yaşaması hep bu kültün izlerini taşır. Zeus’un Olimpos dağı, Hintliler'in Meru dağı bunlar arasında en fazla duyulanlarıdır. Bunların diğerlerine nazaran daha fazla bilinmesi bu dağların bu dinlerin kutsal kitaplarında dile getirilmiş olmasındandır.

Şamanizm tefekkürü çok tanrılı çok ruhlu ve totemli gözükmekle beraber, Uygur tapınakları incelendiğinde farklı bir görüntü ile karşılaşılır. Aslında var olan tek tanrı Gök Tanrısı'dır. Tanrının insanlarla veya başka cisimlerle tasvir edilmesini kabûl etmemektedirler. Putlar tanrının tasviri olarak yapılmamıştır. Birinin çok sevdiği bir yakını öldüğünde onun sûreti yapılmakta ve evde saklanmaktadır. Bu sûretin önüne yemekler konur, en sevilen şeylerin ilk lokmaları sûretle paylaşılır, önünde saygı ile yere eğilinirdi. Bu davranış biçiminin zaman içinde putperestliği ortaya çıkardığı düşünülmektedir.
Son düzenleyen Safi; 15 Aralık 2016 02:21